Bainet'ten Ayça Söylemez'e konuşan işçi 20 gündür B1 vitamini kullanmıyorum. Bazen doktor geliyor ama düzenli muayene olduğumu söyleyemem. Geçen hafta rahatsızlandım, hastanenin aciline götürdüler, tıbbi müdahale kabul etmediğime dair kağıt imzaladım. Sadece kan tahlili yapıldı, o da iyi çıkmadı tabii...”
CHP İl Başkanlığı önünde direnişte olan, 111 gündür de açlık grevi yapan işçi Mahir Kılıç, bianet’e son durumuyla ilgili bunları anlattı.
Altı gündür su da içmediğini söyleyen Kılıç, Sadece günde 8-9 bardak çay, 1-2 de kahve içiriyorum. Sıvı almak için değil, özellikle geceleri çok soğuk oluyor, çok üşüyorum” dedi.
Haftanın her günü, 24 saat il başkanlığı binasında olan Kılıç’a havaların soğumasıyla çevredeki esnaflar dayanışma gösterdi, yük taşımak için kullandıklarını araçlarını açtılar.
Daha önce de beş günlüğüne sıvı alımını bıraktığını söyleyen Kılıç, İl başkanlığından yetkililerle bir görüşme yaptık, olumlu adım attılar. ‘Siz de bir adım atın sıvı almaya başlayın’ dediler ben de onun üzerine sıvı almaya başladım ancak bu kez de direnişimi karalayan açıklama yayınladılar” diye konuştu.
Ailesi halen İzmir’de bulunan Kılıç, Çocuklarımı çok özlüyorum. Onların da eşimin de psikolojisi bozuldu. Şu anda bir gelirimiz yok, dayanışmayla ayakta kalmaya çalışıyoruz” dedi.
CHP İstanbul İl Başkanlığı konuyla ilgili açıklamasında, CHP İstanbul İl Merkezi önünde eylemine devam eden Mahir Kılıç adlı kişinin ne işten çıkartılması ne de işe geri iade edilmesiyle ilgili süreçlerden CHP İstanbul İl Başkanı Dr. Canan Kaftancıoğlu ve CHP İstanbul İl Başkanlığı yetkili ve sorumlu değildir” dedi.
Bunun doğru olmadığını belirten Kılıç ise Kaftancıoğlu’yla Kasım 2018’de CHP Genel Merkezi önünde direnişteyken görüştüklerini, atıldığı işine geri döneceğinin sözünün verildiğini ifade etti ve il başkanlığı önünde otururken arada sırada gördüğü Kaftancıoğlu’nun kendisiyle tek kelime etmediğini anlattı.
İnşaat İşçileri Sendikası Avukatı Ekin Güneş Saygılı da CHP İl Başkanlığının yazılı açıklamasının ardından 5 Aralık’ta kamuoyuna açıklama yaptı.
Avukat Saygılı, Canan Kaftancıoğlu'nu temsil ettiğini, Kılıç'ın işe dönüşünü sağlayabileceğini” söyleyen avukat Doğuşcan Aydın Aygün ve Kılıç'ın avukatı Nadide Özdemir’in Kadıköy’de gerçekleşen görüşmesinde gözlemci olarak yer aldığını, CHP İl Başkanlığının açıklamasının gerçeği yansıtmadığını belirtti:
Sonuçta Mahir Kılıç'ın o zaman yürüttüğü açlık grevine son vermesi, bir süre dinlendikten sonra Çiğli Belediyesi'nde işe başlaması ve 1 Mayıs'tan sonra da İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde işe başlatılacağı hususunda anlaşmaya varıldı. CHP İl Başkanlığının yaptığı açıklamanın gerçek dışı olduğunu kamuoyunun bilgisine sunarım.”
Kılıç işten atılmasıyla başlayan ve bugünkü direnişine uzanan öyküsünü de şöyle anlattı:
Bir önceki belediye döneminde, Aziz Kocaoğlu’nun başkanlığı sırasında kadro davası açınca işten atılan 258 işçi’den biriyim. Aralarında 26 yıl, 18 yıl çalışmış işçiler vardı. Ben de atıldığımda 10 yıllık işçiydim. Ortak noktamız kadro davası açmaktı.
En son atılan benim, benden öncekiler ‘verimsizlik’ diyerek işten çıkardılar. 26 yıllık çalışanın verimsiz diye işten atılması tepki çekince beni atmadan önce kılıfına uydurmak istediler. O dönem DİSK Genel İş sendikasına bağlıydık. 6 yıl işçi temsilciliği de yapmıştım.
Ben yıllık izne çıkınca katı atık biriminden sebze haline sürdüler. Bir ayda hakkımda üç ayrı tutanak tutuldu. Örneğin, yedi işçiye işe sakallı geldiler diye tutanak tutuldu, altısına bir şey olmazken sadece ben işe sakallı gelmekten disipline verildim. Oradan da yevmiye cezası verdiler bana.
Başka bir tutanakta da 350 güvenlik kamerası olan yerde amirine saldırdı yalanıyla tutanak tutup bu gerekçeyle de kıdem veya ihbar tazminatımı vermeden işten çıkardılar. İşsizlik maaşı dahi alamadım. Ailem de açlığa mahkum edildi.”
İşten atıldıktan sonra İzmir Büyükşehir Belediyesi önünde açlık grevi direnişi yaptım. Benden önce atılan 9 arkadaşım da oturma eylemiyle destek verdi.
Açlık grevinin sonunda, aynı haklarımızla işe başlayacağımıza dair hak ve meslek örgütlerinin de şu temsilcilerinin şahitlik ettiği bir protokol imzaladık. Ben de direnişi bıraktım.
Yedi ay geçti ne işimize geri döndürüldük ne telefonlarımızı açtılar. Kandırılmış olduk. Ben de direnişimi CHP Genel Merkezi önüne taşıdım, açlık grevi yaptım.”
Kasım 2018’de, seçime 7-8 ay kala, Canan Kaftancıoğlu’yla görüşme gerçekleştirdik. Seçim öncesi geçici olarak İzmir’in Çiğli Belediyesinde geçici çalışacağımı, seçim sonrası da İzmir Büyükşehirde atıldığım işime geri döneceğimi avukatların da katıldığı görüşmeyle sözünü verdi. Ben de yine direnişi sonlandırdım.
Hatta açtığım davaları da geri çektim, o davaların masraflarını şimdi icra yoluyla talep ediyorlar. Almadığım maaşıma icra koydurdular…”
Bana o görüşmede iki ay izinlisin, iki ay sonra Çiğli’de işe başlayacaksın, dendi. Bir iki ay beklemedim, bir ay sonra Çiğli Belediyesine gittim, uygun bir iş talep ettim. Ancak işe başlatılmadım.
Belki 20 kez belediyeye gittim, bana ‘Seçime az kaldı maaşını sigortanı yatıracağım, işe gelmene gerek yok’ dediler. Yaptığımız her konuşmayı Kaftancıoğlu’nun avukatına da ilettim, bana işbaşı yaptırılmıyor, dedim.
Şimdi de Çiğli’ye hiç gitmemiş, işe gitmeden para almış deniyor. Oysa güvenlik kamerası kayıtları ve şahitler var oraya gittiğime dair.
Çiğli Belediyesinden de 31 mart seçimi olmadan çıkışımı vermişler. Ben burada direnişteyken de ‘işe gelmiyor’ diye tutanak tutulmuş iş akdi feshedilmiş. Ben zaten orada hiç çalışamadım ki…”
İzmir Belediyesindeki işimde 5 bin liraya yakın maaşım vardı, senelik iznim, sosyal haklarım, ücretsiz toplu ulaşım kartım vardı. Buna rağmen taşeron şartlarındaki Çiğli Belediyesindeki işi geçici olarak kabul etmiştim. O işe de başlatmayıp işten attılar. Şimdi de işe gelmedi, ondna atıldı diye açıklama yapıyorlar.
10 yıl İzmir’in çöpünü temizleyerek çocuklarıma baktım, karın, yapmurun altında sokaklarda çalışarak bazı haklar kazandım. Ben o işimi istiyorum.”
205 gündür İstanbul’dayım, 111 gündür de il başkanlığı önünde süresiz açlık grevindeydim. Her gün, 24 saat buradayım. Sokaklarda açlık grevi yapıyorum. 28 kilo verdim.
Kaftancıoğlu’yla CHP’yle de kişisel bir husumetim yok. Koltuk veya makam istemiyorum, atıldığım işimi istiyorum. İnsanın işi, ekmeği hayatıdır