ABD, Küba'da yeni bir darbe hazırlığında mı?

Çağlar Tekin’e göre, ABD, Latin Amerika'da karşı devrim süreçlerini tetiklemeye çalışsa da Küba ve Nikaragua karşısında başarılı olamıyor. Tekin, Ortega'nın 2018'den sonra artan kamucu icraatlarının seçim zaferindeki payını vurguladı. Tekin, Küba'nın birikiminin ise ABD'nin sıkıntıları karşı devrim devrime tahvil etmesini engellediği görüşünde.
 ABD, Küba'da yeni bir darbe hazırlığında mı?
2021-11-20 19:52:46   Güncelleme: 2021-11-20 19:52:46    
Sputnik'ten Ceyda Karan'ın haberine göre ABD'deki Biden yönetimi, 'nüfuz alanı' gördüğü Latin Amerika'da kendi politikalarından bağımsız hükümetlerin barışı kalkınmasına geçit vermemekte kararlı görünüyor. Biden yönetimi, Küba'da USAID'in Başındaki Samantha Powell'in öncülük ettiği sosyal medya kampanyalarıyla tarih vererek sokakları hareketlendirmeye kalkışırken, Nikaragua'daki solcu Daniel Ortega'nın 7 Kasım'daki seçim zaferine de bayrak açtı. Küba'daki 'renkli devrim' senaryosu, Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel'in protestocuymuş gibi gösteren fotoğrafların paylaşımıyla komediye dönerken, Başkan Joe Biden, Nikaragua'nın Sandinist lideri Ortega'yı, 40 yıl önce savaştığı sağcı diktatör Somoza ile benzetmeye kadar vardırdı.
Latin Amerika'da Küba ve Nikaragua üzerinden fiyaskoya dönüşen Amerikan hibrit savaşını gazeteci yazar Çağlar Tekin ile konuştuk.

‘ABD Nikaragua’daki ayaklanma süreçlerine doğrudan dahil oldu’

Çağlar Tekin’e göre, Latin Amerika’da seçime girilirken, ABD’nin yükselttiği karşı devrim periyoduna girildi. Nikaragua'da 2018'de tetiklenmeye çalışılan ayaklanmanın başarısız olduğunu anımsatan Tekin, ardandan gelen Amerikan yaptırımlarına atıf yaptı. Nikaragua'daki kontrgerilla yapılanmasının güçlü ve tarihi köklerini vurgulayan Tekin, 2018'de ABD'nin doğrudan insanları sokağa davet eden tavırlarına dikkat çekti:
 
“Latin Amerika’yı önümüzdeki bir yıl daha tartışmaya devam edeceğiz. Arjantin, Venezüella ve Kolombiya’da seçim dönemi başlıyor. Bu seçimler öncesinde Amerika’nın 2018’de yükselttiği karşı devrim periyodu vardı. Bu periyot büyük oranda başarısız olmuş gözüküyor. Bir geri dönüş var. 2018, Nikaragua için de kritik bir dönemdi. Çünkü ciddi bir ayaklanma süreci oldu, aşağı yukarı 3 ay sürdü. Burada 300’e yakın insan hayatını kaybetti. Şu an iktidarda olan Ortega’nın liderliğini yaptığı hareketin büroları yakıldı, evlere saldırılar düzenlendi. Nikaragua, kontrgerilla yapılanmasının çok güçlü ve köklü tarihi olduğu ülkelerden bir tanesiydi. Bu tarihe tekrar yaslandılar. Ama 2018’de o iş tutmadı. Sonra bir dizi yaptırım geldi. Muhtemelen Nikaragua’nın yalnız bırakılacağını düşünerek seçimlerin sonunu beklediler. 2018 ve sonrasında Nikaragua’da ne gibi kararlar alınmıştı, Amerika Nikaragua’ya neden bu kadar tepkili? Nikaragua’daki süreç diğer dönemlerden daha öne çıkan bir başka özellik taşıyordu. Amerika artık çok daha rahat doğrudan dahil oluyor bu süreçlere. Küba’yı da konuşacağız birazdan. Ama doğrudan dışişleri bakanına çağrı yaptı, çıkın eylem yapın diye. Nikaragua’da da 2018’de böyle bir faaliyet oldu. Bir dizi yalan olduğu ortaya çıkan haberler ortaya saçıldı. Burada Ortega’nın da bir payı vardı. Çünkü bir sosyal güvenlik yasası getirmişti. Kimi sosyal hakların tırpanlanmasını öngörüyordu. Ama eylemler başlayınca Ortega bu yasayı geri çekti. Buna rağmen eylemler üç ay boyunca devam etti. Kontraların insanların ve polislerin üzerine ateş açtığı görüntüler vardı. Molotof kokteylleriyle yakılan binalar vardı, insanların doğrudan üstüne yapılan saldırılar vardı. Bu iş aşağı yukarı üç ay boyunca devam etti. İki yüzden fazla insan hayatını kaybetti.”

‘Ortega'nın başarısının sırrı icraatlarında gizli'

Nikaragua'nın yeraltı zenginliği bulunmayan bir ülke olduğunu belirten Tekin, Ortega yönetiminin 15 yılda izlediği sol politikalarla ve son olarak da pandemi sürecinde elde ettiği başarıların yüzde 75'lere varan oranda seçilmesindeki katkılarını aktardı. Tekin, toprak ağalarına karşı girişilen reformlar ve tarımda yeterlilikten su, elektrik, eğitim ve sağlık hizmetleri ve yoksulluğun düşürülmesine uzanan cephelerdeki durumun altını çizdi. Tekin, Rusya ve Çin'den getirilen aşılarla pandemiyle mücadele de başarı kaydedildiğini vurguladı:
“Ortega’nın işi şöyle zorlaştı. Pandemi koşulları bastırmaya başladı. Nikaragua yeraltı zenginliği olan bir ülke değil. Ağırlıklı olarak üretim sürecinden, turizm ve tarımsal üretimden geçinmeye çalışan bir ülke. Ekonomik sıkıntıların bir hayli artması bekleniyordu. 'Ortega bu süreci neden iyi atlattı’yı anlayabilmek için Nikaragua’da bir dizi icraata bakmak lazım. Ortega’nın sosyal demokrat hamleleri oldu. Sosyalist kimliğiyle bire bir örtüşmeyen işler olsa da. Toprak ağalarına karşı bir dizi reforma yapılmıştı, 2018’den sonra daha şiddetlendi. Tarımsal üretim yükseltildi. Bu verileri Dünya Bankası ve IMF’den aldım. Ortega'nın iktidara geldiği 2007 yılında ülkenin tamamına bağlanan şebeke suyu yüzde 50 civarındaydı, şu an yüzde 95’in üzerine çıkmış durumda. Elektrik ulaşan evlerin oranı yüzde 50 civarındaydı, şu an yüzde 99 üzerine çıkmış, neredeyse tüm evlere ulaşmış durumda. Yüzde 50’ye varan yoksulluk oranı vardı, şu an yüzde 25’in altına gerilemiş durumda. Ortalama 3.5 yıllık bir eğitim süreci varken şu an halkın yüzde 95’inden fazlası orta eğitimi bitirmiş durumda. Bunlar 15 yılda oldu. Doktor sayısı üçe katlandı, sağlık alanındaki bütçe toplamda yüzde 350’nin üzerinde bir artış gösterdi. Pandemi döneminde Nikaragua hükümeti hızlı hareket etti. Hem Küba hem Rusya’dan ciddi oranda aşı getirdi. Nikaragua, pandemiyle mücadele başlığında Küba'nın ardından Latin Amerika’nın en başarılı ülkesi haline geldi. Tarımsal kendine yeterlilik oranını yüzde 90’ın üzerine çıkardı. Bizim 1990’ların başında kendine yetebilen ülkeler listesinde var olmamız gibi bir şey. Biz bunu kaybettik ama Nikaragua bizim o pozisyonumuza doğru geldi. Türkiye için daha kritik örneklerden bir tanesi, kadına yönelik şiddette Ortega çok hassas bir iş çıkardı. Nikaragua, kadın hakları başlığında 2007 yılında 152 ülke arasında 62. sıradayken şu an ilk beşe girmiş durumda. Bu da Ortega’nın yönetimine karşı ülkede ciddi anlamda bir sempati yaratmış durumda.”

'Anketlerde seçim sonucu öngörüldü, gözlemciler eksik olmadı'

Tekin, ABD'nin yanı sıra AB'nin de Ortega'nın yüzde 75'le yeniden seçilmesini tanımadıklarını belirtirken, sonuçları sürpriz bulmalarına şaşırmak gerektiğini vurguladı. Seçimlere 15 gün kala ABD merkezli anketlerin yüzde 75 oranına işaret ettiğini anımsatan Tekin, bir kısmı ABD ve Kanada ile AB ve BM'den de gelmiş 1500 kadar gözlemcinin büyük bir müdahale tespit etmediğini de vurguladı.
 
“Şu an hem Amerika Devletleri Örgütü ki, ABD'ye bağlı çalışıyor hem Avrupa Birliği seçim sonuçlarını tanımadığını açıkladı. Sonuçları sürpriz buluyorlar. Oysa 15 gün önce Kanada ve Amerika merkezli bir firmanın seçim sonucu anketlerinde Ortega’nın kazanma oranı yüzde 75.4’tü, yani 0.4’lük bir yanılma payı var. Yüzde 75 oy almış durumda. Ortega, Latin Amerika liderlerinin çoğunun yapmadığı bir şeyi yaptı. 2018’den ders almış gözüküyor. Seçimlerden bir süre önce bir dizi Amerika ile ilişkisi olduğu bilinen siyasi partiye kısıt getirildi. Bunlar önemli adımlar. Birkaç işadamı Amerika adına iş yaptığı ve karşı devrimcileri finanse ettiği gerekçesiyle sürgüne gönderildi. Bu bir dizi önlem alındı. Süreçte 2018’de kırsaldaki ayaklanmaları desteklediği bilinen toprak ağalarına daha fazla baskı uygulandı. Toprak ağalarına karşı toprakların kamulaştırılması, halk dağıtılması gibi bir mücadele zaten vardı. 1500 civarı bir kısmı Amerika, Kanada, AB ve BM’den gelmiş uluslararası seçim gözlemcisi vardı. Bu gözlemcilerin hiçbirisi seçim sonucunu etkileyecek müdahaleden bahsetmedi. Birkaç küçük şey vardı ama bir okulun sandığında usulsüzlük olabileceğine dair şüphe var. Ama yüzde 75’in üzerinde oy almış durumda. Birkaç okulda yapılmış olsa, hemen hemen hiçbir anlam taşımayan mesele.”

‘Küba'daki sıkıntılar ABD tarafından karşı devrime tahvil edilmek isteniyor’

Küba'da ise ABD Dışişleri Bakanlığı'nın aktif biçimde insanları sokağa dökme çabasına giriştiğini belirten Tekin, Washington'ın Küba'da yaptırımların da etkisiyle yaşanan sıkıntıları karşı devrime tahvil etmek çabasına geçit verilmediğini vurguladı:
“Daha önceki eylemlerde sokağa çıkanlar kalabalık bir kitle değildi. İnsanlar belli noktalarda haklı, çünkü Küba halkı yıllardır ciddi sıkıntılar yaşıyor. İnsanların yaşadığı sıkıntıları mazur görmek lazım. Bunları da Amerika bir şekilde karşı devrime tahvil etmek istiyor. Ama Küba sanırım dünyadaki pek çok gözlemcinin düşündüğünün aksine çok daha dinamik, bilinçli bir şekilde bu sürece yaklaştı. Net bir biçimde durdu. Şöyle düşünün, Amerika’nın dışişleri bakanlığı resmen ülkenizde eylem çağrısı yapıyor. Oysa Kübalılar sokaklara çıktılar, kontrol ettiler. Çağrıya uyacağını bildikleri birkaç ismin evlerinin önünde nöbet tutuldu. Eylemleri organize eden Garcia, İspanya’da yaşayan bir Kübalı. Garcia’nın Ramon Sanchez ile olan telefon görüşmeleri yayınlandı. Ramon Sanchez, Miami’de yaşayan Kübalı karşı devrimci. Alfa 66 gibi örgütlerin liderlik kadrolarında bulunmuş, o örgütler Amerika’da da 30'dan fazla bombalı saldırı, 20’den fazla suikast girişimi yaptı. Amerika’da bir ceza almadı. Çünkü Küba’ya karşı yapılan saldırılarda Amerika’nın da payı var ve bunları cezalandırma konusunda pek gönüllü değil. Ramon Sanchez ile yayınlanan konuşmaların da bence ciddi bir etkisi oldu. Hoşnutsuz olan insanlar bu durumlarını bir rejim değişikliği için kullanılması karşısında böyle bir tercihte bulundular. İnsanlar kendi hoşnutsuzluklarının bir rejim değişikliği tahvili için kullanılacağını hissettiklerinden olsa gerek sokağa çıkmadılar.”
 
‘Devlet başkanının düzenlediği etkinliğin görüntüleri, ‘Küba’da hükümet karşıtları sokağa çıktı’ diye lanse edildi’
Tekin, Küba yönetiminin karşı devrim sürecine karşı tecrübe birikimine dikkat çekti. Herhangi bir ülkede polis bir yanlış yapsa umursanmazken, Küba'nın sürekli göz önünde olduğunu belirten Tekin, ABD yaptırımlarının ülkede yarattığı sorunlara da dikkat çekti. Pandemide enjektör üretiminin bile yaptırımlardan etkilendiğini anımsatan Tekin, Küba'nın buna rağmen kendi üretimiyle salgına karşı en başarılı ülkelerden biri haline geldiğini vurguladı:
“Küba böyle bir karşı devrimci eyleme izin vermemesi toplumsal örgütlülüğünün de yansımasıdır. Nasıl ki dünyanın başka yerlerinde hoşnutsuz insanlar devletler istemese de sokağa çıkıyorlar, Küba’da böyle bir şey olmadı. Küba en fazla gözlerin üzerinde olduğu ülkelerden birisi. Küba gibi olmayan herhangi bir ülkede polis birini öldürdüğü zaman çok da bir olay olmaz ama Küba’da polis birine tokat atsa bu iş nereler gelir… Devlet başkanının düzenlediği etkinliğin görüntüleri, ‘Küba’da hükümet karşıtları sokağa çıktı’ diye lanse edildi. İlk NBC yayınlandı, dünyanın en ciddi kanallarından biri diye anılıyor. Küba yönetimi gerçekten düşündüğümüzün çok daha ötesinde bu karşı devrim sürecine karşı tecrübe biriktirmiş ve cesaretli bir adım atabilmiş durumda. Bu anlamıyla beni mutlu etti. Çünkü Küba ciddi anlamda bir sürü krizin içerisinden geçiyor. Pandemide zorlandılar. Nedeni şu. Enjektör üretirken dahi yurtdışından herhangi bir parça satın alınmasına izin verilmedi. Enjeksiyon atölyeleri kurdu, sıfırdan üretmeye başladı. Bir dizi yaptırımdan kaynaklı sıkıntıya maruz kaldığı için aşılamada bir dönem hızlı ilerleyemediler. Ama şu an Küba’nın üç tane aşısı var. Latin Amerika’nın bu anlamıyla en başarılı ülkesi. Nikaragua da bu anlamda ikinci başarılı ülke pozisyonuna gelmiş durumda."

'Ortega ders almış görünüyor'

Nikaragua lideri Ortega'nın ise 2018'de başlayan süreçte ders almış görüntüğü görüşünü dile getiren Tekin, toprak ağaları ve karşı devrimci iş adamlarının üzerine gidilerek yapılan kamulaştırmalara dikkat çekti:
"Benim Ortega’dan anladığım 2018’den sonra başlayan ama özellikle son bir yılda hızlanan bir süreç, Latin Amerika’nın makus talihidir. Sol tandanslı iktidarlar gelir ama kapitalizmle çok mücadele etmek istemezler. Ilımlı bir kapitalizmle devam etmeye çalışırlar. Bunu biz Venezüella, Nikaragua, Honduras ve Bolivya’da da gördük. Ama Ortega sanki kısmi bir ders almış ve ciddi anlamda adım atacakmış gibi gözüküyor. İşadamlarının üzerine gitmesi, bir dizi kamulaştırma için işaret vermesi, aynı zamanda toprak ağalarıyla olan mücadeleyi hızlandırması anlamıyla umut vadeden bir süreç gibi gözüküyor.”