Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, cumartesi günü Bloomberg ile gerçekleştirdiği mülakatta, ABD ile yaşanan S-400 geriliminden Avrupa Birliği ve Arap dünyasıyla ilişkilere kadar birçok konuda soruları yanıtladı.
Sözcü Kalın, Türkiye’nin Rusya ile yaşadığı bazı sorunları yapıcı diyalog sayesinde yönetebildiğini, aynı şeyi ABD ile de yapabileceğini belirtirken, Fakat size başka bir ülke gelir de maksimalist bir pozisyonla isteklerini ‘ya benim dediğim şekilde yaparsınız, ya da kendi yolunuza gidersiniz’ tavrıyla dayatırsa, bu sizi başka yönlere iter” ifadelerini kullandı.
ABD'nin YPG'ye desteğine ilişkin de konuşan Kalın ABD destek polikasını sürdürecek gibi görünüyor. Bu, ABD yönetimiyle önemli bir anlaşmazlık konusu dedi.
Sözcü Kalın, Türkiye'nin Rusya'dan aldığı S-400 hava savunma sistemleri hakkında ise, S-400 kararı Türkiye'de bir gecede alınmadı. S-400'ler NATO savunma sistemine entegre edilmeyecek diye konuştu.
Kalın’ın mülakatında öne çıkan konu başlıkları şöyle:
ABD’nin PYD/YPG’ye verdiği desteğin yanlış bir politika olduğunu düşünüyoruz. Eğer doğru partnerlerle çalışırsak PYD/YPG’ye gerek kalmaz ki bunlar PKK’nın Suriye uzantıları. ABD’li yetkililer dahil bunu herkes biliyor. YPG’ye verilen destek bizim için bir endişe kaynağı olmaya devam ediyor. Bu, ABD yönetimiyle önemli bir anlaşmazlık konusu. ABD yönetimi Obama döneminde başlayan ve Trump yönetimiyle devam eden YPG’ye destek politikasını devam ettirecek gibi görünüyor. Biz de PYD/YPG’ye verilen desteğin durdurulması gerektiğini, çünkü bunun ikili ilişkilerimizi bozduğunu söylemeye devam edeceğiz. Verilen bu destek, Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve siyasi bütünlüğünü de tehdit ediyor. Ayrıca Suriye içinde başka gerginliklere ve problemlere de yol açıyor.
'Türkiye ve ABD’yi bölen en temel 3 konu'
Türkiye ve ABD’yi bölen en temel 3 konu; ABD’nin PYD/YPG’ye verdiği destek, S-400’ler ve CAATSA yaptırımları. Ayrıca FETÖ elebaşının ABD’de kalmasına izin verilmesi. Ne yazık ki şu ana kadar bu konularda herhangi bir ilerleme olduğunu ve adım atıldığını görmedik. Bu sorunlar, bizim milli güvenlik endişelerimizin kalbini oluşturuyor. Başka alanlarda, mesela Libya’da, Irak’ta terörizme karşı bir noktaya kadar beraber çalışabiliyoruz. Yani, çok karamsar bir resim var diyemeyiz. Fakat bu konuları yapıcı bir diyalog yoluyla çok şeffaf ve samimi olarak konuşarak çözebileceğimize inanıyoruz. ABD politika yapıcılarının anlaması gereken şey, bu konuların bizim için ne kadar hayati bir öneme haiz olduğu. S-400 kararı Türkiye’de bir gecede alınmadı. Uzun bir sürecin sonucuydu. Suriye savaşının ortasında ABD’nin birden bire Patriot bataryalarını çekmesi bizim için çok büyük bir sürpriz oldu. Arkasından Almanya da aynı şekilde sistemlerini Türkiye’den çekti ve sadece İspanya’nın sistemi Türkiye’de kaldı.
Müttefiklerimizin Patriotlarını Türkiye’den çekmelerinin ardından, biz onları satın alamadık çünkü ABD tarafındaki bazı meslektaşlarımın söylediklerinin aksine, bize uygun ve iyi bir teklif sunulmadı. Onların bize sunduklarını söyledikleri iyi teklifi biz görmedik. Her şeye rağmen Cumhurbaşkanımız, Trump’a Patriotları almaya hazır olduğumuzu belirtti. Elimizdeki S-400’ler NATO savunma sistemine entegre edilmeyecek ve böylece NATO savunma sistemine bir tehdit oluşturacak pozisyonda da olmayacaklar. Patriotların yanı sıra Fransız-İtalyan ortaklığı ile üretilen SAMP/T füzelerini de almak istiyoruz. Ancak Fransa Suriye’yi bahane ederek bu süreci engelleme kararı aldı. Fransa ile bu süreci hızlandırabilmek için görüşmelere devam ediyoruz. Bizler seçeneklere kapıları kapatmıyoruz.
'Muhakkak iki başkan da görüşeceklerdir'
Biden’ın birçok iç politika konularıyla meşgul olduğunu iyi biliyorum. Biz meslektaşlarımızla temaslarımızı kurduk ve iyi bir başlangıç yaptık, muhakkak iki başkan da görüşeceklerdir.
(İkinci S-400 paketiyle ilgili süreç) İlk anlaşmayla ilgili süreç devam ediyor ve hepsi aynı sürecin parçası. Aynı anlaşmanın değişik aşamalarda uygulanmasıyla ilgili süreç işliyor.
'Neden aynısını ABD ile de yapmayalım?'
Rusya ile her konuda anlaşıyor değiliz. Suriye ve Esad’ın geleceği, Hafter, Kırım gibi konularda anlaşamıyoruz. Bunlara rağmen ilişkilerimizi yapıcı bir diyalogla yönetebiliyoruz. Neden aynısını ABD ile de yapmayalım? Fakat size başka bir ülke gelir de maksimalist bir pozisyonla isteklerini ‘ya benim dediğim şekilde yaparsınız, ya da kendi yolunuza gidersiniz’ tavrıyla dayatırsa, bu sizi başka yönlere iter.
'ABD, Pakistan’a yapmayı planladığımız savaş helikopteri satışını engelledi'
ABD, Pakistan’a yapmayı planladığımız savaş helikopteri satışını engelledi. Bu muhtemelen söz konusu ihalenin Çin’e gitmesine neden olacak ve burada kaybeden ABD olacak. ABD ile ilişkimiz, birbirimizi karşılıklı olarak güçlendirebileceğimiz ve ortak sorunları veya endişeleri birlikte ele alabileceğimiz çok yapıcı bir şekilde işleyebilir.
'Mısır'la yeni bir sayfa açılabilir'
Mısır’la Doğu Akdeniz, Libya ve dünyanın unutmuş gibi göründüğü Filistin meselesinde işbirliği yapmak istiyor ve ikili ilişkilerimizi görüşmek istiyoruz. Eğer karşılıklı olarak yapıcı adımlar atabilirsek, bu tür bir ortaklık, bölgede tansiyonu düşürmeye ve Kuzey Afrika’dan Doğu Akdeniz’e kadar bölgenin istikrara kavuşmasına yardımcı olabilir. Mısır, halen Arap dünyasının beyni ve kalbi. Bazı ekonomik ve güvenlik sorunları var, biz bunu gayet iyi anlıyoruz. İki ülkenin birbirleriyle konuşması, ikili ve bölgesel ilişkilerimizi geliştirebilir. Bu aynı şekilde diğer dört Körfez ülkesi için de geçerli. Bizim hiçbir Arap ülkesiyle aşılamayacak sorunumuz yok. Mısır ve diğer Körfez ülkeleriyle bölgesel barış ve istikrar için yeni bir sayfa açılabilir.
'Aklı selim AB ülkeleri izin vermez'
AB ile çok yapıcı bir momentum yakaladık ve ilişkilerimizin daha da ilerlemesini istiyoruz. Bizim ajandamızda Yunanlılarla yaptığımız istikşafi görüşmelerden daha büyük konular var. 18 Mart’ta 5. yılını dolduracak olan göç anlaşmasının yenilenmesi, vize serbestisinin sağlanması ve gümrük birliği anlaşmasının yenilenmesi gibi. Bütün bunlar bize önümüze ilişkilerimizi canlandırmak için yeni bir yol haritası sunuyor. Biz bütün bu alanlarda ilerleme kaydedebileceğimizi düşünüyoruz. Bazı üye ülkeler Türkiye’ye karşı daha sert bir tutum takınılmasını istiyor ancak, AB üyeliğini böyle bir amaç için Türkiye’ye karşı kullanmak doğru değil. Aklı selim AB ülkeleri de bunun olmasına izin vermeyeceklerdir.