Sözcü'den Veli Toprak'ın haberine göre Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Kadına yönelik şiddet sadece genelgeyle sona erdirilecek bir konu değil. Elim bir cinayet oluyor; infial var ama duruşmadaki tavırdan dolayı iyi hâl indiriminin yapılmasını, ben bir hukukçu olarak asla anlayamıyorum” dedi.
TBMM'deki bütçe görüşmelerinde CHP'li Gamze Taşçıer, Güneş Karaçoban ve Fatma Şengül olaylarına ilişkin davalarda sanıklara iyi hal indirimi yapıldığını hatırlattı. Bakan Gül de bu konuda şunları söyledi:
Bu konuda akademisyen ve uygulayıcılarla bir çalışma yürütüyoruz. İnfial olan bir hadisede yani duruşmadaki tavırdan dolayı iyi hal indiriminin yapılmasını ben bir hukukçu olarak asla anlayamıyorum. O kadının canına kastediyorsun, kadını öldürmüşsün. Böyle bir yaklaşımın, duruşmadaki hal, tavır değil yani o kadının canına kastediyorsun, kadını öldürmüşsün, duruşmada iyi halli olarak… Bunu asla kabul edemiyoruz. Yargıtay'ın da iyi hal indirimiyle ilgili ‘Neden iyi hâl indirimi yaptınız ?' şeklinde bozduğu kararlar var. Bu konuda hem uygulamada hem farkındalık hem de yasal düzenleme anlamında da çalışmamız da var”
BEN HABER İZLEYEMİYORUM
Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Hande Fırat, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün gündeme ilişkin açıklamalarını okurlarına aktardı.
'Gül: Kendi eşinize, kardeşinize olmuş gibi hissediyorsunuz' başlıklı yazısında sözlerine Hürriyet gazetesi Ankara bürosunun geleneksel sabah kahvaltılarında haber merkezi ve yazarlarımızla Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ü konuk ettik diye başlayan Fırat, şöyle devam etti:
Adalet Bakanı, kadına karşı şiddetin önlenmesi için acil faaliyet planı kapsamında yayınladığı ’müdahale genelgesi’nin ayrıntılarını anlattı. Oya Armutçu’nun haberinde bu ayrıntıları okuyabilirsiniz. Adalet Bakanı’na kadına karşı şiddet, cinayet haberlerinde bir baba, bir eş olarak neler hissettiğini sordum. Bu soruya verdiği yanıtla başlayalım:
‘ -Türkiye’de bu meseleler herkesi incitir, üzer. Herkesin paylaştığı duygular bizim de yaşadığımız duygular. Çünkü Eskişehir’deki, Ordu’daki, Ankara’daki bir hadise sanki kendi kardeşiniz, kendi eşinize olmuş gibi hissediyorsunuz.
- Bu işi sadece kamuya, bir bakanlığa, polise havale etmek de doğru değil. Sorun hepimizin sorunu. Siyasi bir konu da değil. Şiddetle mücadeleyi bu çerçevede yapmak lazım.
- Şimdi ‘Bir genelge yayımladık, şiddet bitecek’ demek doğru değil. Bunun uygulanması önemli. Sürekli bir mücadele gerektiriyor.
- Asıl olan cinayet işlenmeden sorunu çözmek. Önemli olan cinayet ya da şiddet olayının yaşanmaması. Bu hadiseler neden yaşanıyor? Nasıl önlenebilir? Bunların analizinin yapılması, bunlara çözüm bulunması gerekiyor.
- Bir olay olunca bir ay konuşup unutmak da doğru değil.’
'Genelleme doğru değil'
Adalet Bakanı’na yerleşik bir algıdan bahsettim. Erkek egemen kolluk ve erkek egemen yargıda kadının çığlığının bazen duyulmadığı iddialarını ya da sırf aile yapısı bozulmasın diye uzlaştırma yolunun seçilmesini hatırlattım. Adalet Bakanı genellemeye karşı. Ancak hâkim ve savcıların da her olaya ayrı ayrı bakması gerektiğini düşünüyor.
‘Hâkim ve savcıların hakkaniyet merkezli bir şekilde her olaya ayrı ayrı bakmasını istiyorum. Hâkimin de kızı var, eşi var.
Diğer yandan, yüz binlerce olayın içinden sadece bir meseleyi alıp genelleştirmeyi de doğru bulmuyorum. Bu konuda birçok sayıda dosyadan çekip birini genelleştirmek haksızlık olur.
Aile hâkimlerinin büyük çoğunluğu kadın.’
Yargıda kadın-erkek dengesi
Adalet Bakanı ’Hâkimlerin büyük çoğunluğu kadın’ dedi. Sizlerle bakanlıktan öğrendiğimiz rakamları da paylaşayım:
2002 yılında erkek hâkim-savcı sayısı 7 bin 502.
2019 yılında erkek hâkim-savcı sayısı 13 bin 252.
2002 yılında kadın hâkim-savcı sayısı 1847.
2019 yılında kadın hâkim-savcı sayısı 7 bin 403.
17 yılda erkek hâkim-savcı sayısı yüzde 90 oranında artarken, kadınlarda artış yüzde 400 oranında. Ancak erkek hâkim-savcı sayısı hâlâ kadınların iki katı kadar. Rakamlara ’Yetmez ama evet’ diyorum. Mutlaka kadın-erkek hâkim ve savcı sayısı eşitlenmeli.
'Kim çocuğu ile haber izleyebiliyor?'
Adalet Bakanı kadına yönelik şiddette konuya istatistik olarak yaklaşılmasına karşı. Bakan ’Bir cinayet, tek bir vaka olsa bile üzerine kafa yormak lazım’ dedi. Diğer yandan teknolojinin geliştiğini, MOBESE’lerle görüntülerin elde edilebildiğini, cep telefonları ile kişilerin adeta bir haber ajansı gibi çalıştıklarını söyledi. ’Teknolojik imkânlar, şiddete karşı farkındalık oluşması, mutlaka yaptırım ve cezasının gerektiği fikri, devletin hassasiyetinin artması gibi gelişmelerle insanlar bu konuyu karakola taşımaya başladılar’ diyen Adalet Bakanı, bunları olumlu adımlar olarak niteledi. Ancak medyada şiddet ve cinayetlerin veriliş biçimlerine ise eleştirileri oldu:
‘Kim çocuğu ile haber izleyebiliyor? Ben izleyemiyorum. Tabii ki haber verme özgürlüğü var. Bu haberlerin elbette verilmesi gerekiyor. Bunlar verilmeli ki kamu tedbir alsın. Farkındalık oluşturulsun. Ama o cinayet görüntüleri ya da şiddet görüntüleri insanlarda daha fazla travma oluşturuyor. Bu konuda medya, sivil toplum örgütleri, kamu hep birlikte ortak bir mücadele yürütmeliyiz.