Kamuoyuna duyarlılık çağrısı yapan HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Urfa Milletvekili Osman Baydemir'in yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Dokuz gündür Cizre'deki vahşet bodrumunda hastaneye nakledilmeyi bekleyen, aralarında yaralı ve cenazelerin bulunduğu yurttaşlarımızın durumu ile ilgili heyetimizin yürüttüğü açlık grevi ve bu vahşetin son bulması için yapılan görüşmelerimiz sürmektedir. Vahşet bodrumunda mahsur kalan yaralı yurttaşlarımıza yönelik saldırının ardından, kendileriyle dün saat 14.00'dan itibaren irtibatımız tümden kopmuştur. Vahşet bodrumuna bir yaşam koridoru açılması ve yaralılar ile cenazelerin hastaneye nakledilmesi için Hükümet ve devlet yetkilileri nezdinde gerekli girişimlerde bulunulmuştur. Bu kapsamda Cizre'ye hareket eden SES ve TTB üyelerinden oluşan 14 kişilik tam teçhizatlı sağlık ekibinin Cizre'de gerekli çalışmaları yürütmesi ile ilgili tüm girişimlerimize rağmen sağlık ekibi Cizre'ye varmadan, İdil ilçesi girişinde hiçbir yasal dayanak olmaksızın, keyfi bir şekilde engellenmiştir. Yine İçişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı yetkilileri ile, vahşet bodrumuna Cizre'de hazır bulunan belediyeye ve Sağlık Bakanlığı'na bağlı ambulans ve sağlık ekiplerinin olay mahalline intikal etmesi girişimleri de 'güvenlik gerekçesi'yle ret edilmiştir. Bilindiği üzere, bodrumdaki vahşetin başladığı ilk günden itibaren evlatları olan yaralı ve cenazeleri almaları için anaların olay mahalline gitmesi teklifinde bulunmuştuk. Bugün itibariyle tüm girişimlerimizin sonuçsuz kalması üzerine analar, ellerinde beyaz bayraklarla vahşet bodrumunda olan evlatlarını almak için hareket etmişlerdir. Vahşet bodrumuna yüz metre yaklaşan analar özel harekat polisleri tarafından engellenerek gözaltına alınmıştır. Anaların beyaz tülbentine otoriter yasalar ile karşılık verilmiştir.
Heyetimiz bugün saat 14.30'da Birleşmiş Milletler Türkiye Temsilciliği ile acil bir görüşme yapmıştır. Görüşmede Cizre'deki vahşete ilişkin süreç, Hükümet'in ve devletin yaralıları ölüme terk eden yaklaşımı anlatılmış, bu konuda BM nezdinde acil çağrıların yapılması talep edilmiştir. Bu temelde AKP hükümeti ile sonuç alıcı görüşmelerin yapılması, Cizrebaşta olmak üzere ablukaların uygulandığı yerlere heyetlerin gönderilmesi yönündeki isteklerimiz iletilmiştir. Kendileri de konuyu yakından takip ettiklerini, heyetimizin ilettiği bilgiler ışığında acil bir raporu ilgili yerlere göndereceklerini belirtmiştir. Ayrıca heyetimiz saat 15.30'da Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Büyükelçisi ve beraberindeki heyet ile görüşme yapmıştır. Bu görüşmede de Cizre'de sivil yurttaşlara yönelik vahşetin AB'yi doğrudan ilgilendirdiği, yaşam hakkı ve sağlık hakkı ihlali ile ilgili Türkiye'nin, taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri ve AİHM'nin tedbir kararlarını hiçe saydığı vurgulanmıştır. Bu konuda Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi başta olmak üzere yetkili tüm kurulların daha etkin açıklamalar ve girişimlerde bulunması gerekliliği ifade edilmiştir. Türkiye'deki bütün insan hakkı ihlallerinde olduğu gibi Cizre'deki durumun da AB'nin sorumluluğu dahilinde olduğu, 21. yüzyılda bir devletin yüz elli metrelik bir mesafede yaşam koridoru açmamasının hiçbir gerekçesi olamayacağı tarafımızca dile getirilmiştir. Görüştüğümüz heyet de konuyu yakından takip ettiklerini, ilgili üst kurumlarından talep edilen bilgileri sürekli bir şekilde rapor halinde aktardıklarını ve heyetimizin verdiği bilgileri hızla ilgili mercilere ileteceklerini kaydetmişlerdir.
Her iki görüşmemizde de AB ve BM'ye vahşet bodrumunda bulunan yaralıların ve cenazelerin isim listesi iletilmiştir. Olası yeni bir can kaybından AKP hükümetinin veTürkiye devletinin birinci dereceden sorumlu olacağı aktarılmıştır. Bu konuda uluslararası kurumların sorumluluk altına girmemesi için gerekli girişimlerin ivedilikle yapılması gereği belirtilmiştir. Tüm bu girişimlerimize rağmen hala vahşet bodrumunda bulunan yaralılarla 27 saattir herhangi bir temas sağlanamamış, hastanelere nakilleri gerçekleştirilememiştir. Hükümetin ve devletin sorumsuz, kayıtsız ve gayri insani tavrıbodrum katında bekleyen yaralıların infazı ile ilgili var olan kaygılarımızı giderek arttırmış bulunmaktadır. Her geçen saatin yaşam hakkı açısından son derece hayati olduğunu hatırlatarak, Hükümet'i ve devleti bu kin güden yaklaşımdan vazgeçmeye, en temel insani hak olan yaşam ve sağlığa erişim hakkını herhangi bir gerekçeye sığınmadan sağlamaya davet ediyoruz. Demokratik kamuoyuna acil duyarlılık çağrısı yapıyor, insani ve vicdani sorumluluğu olan herkesi bir kez daha duyarlılığa ve demokratik tepki vermeye çağırıyoruz. Ölüm ve vahşet bodrumuna karşı yaşamın kutsallığını en üst perdeden savunmaya devam edeceğimizi tüm Türkiye halklarına bir kez daha iletiyoruz."