Mahkûm ve tutuklular en çok sağlık koşullarının kötülüğünden, görüş kısıtlamalarından ve infaz koruma memurlarının uyguladığı kötü muameleden şikâyetçi oldu. Mahkûm ve tutuklular, infaz koruma memurlarının hastalıklarına inanmadıklarını, cezaevinde sadece bir diş hekiminin olduğunu, revire çıkmak için çok sıra beklediklerini, en erken 3 ayda muayeneye çıkabildiklerini anlatırken, birtakım mahkûm da Aile görüşlerimiz yarım saatle bir saat arası olması gerekirken biz sadece 15 dakika görüşebiliyoruz dedi.
CHP'li Hakverdi öte yandan infaz koruma memurlarının da sıkıntılarını aktardı. Çalışma arkadaşlarından iki kişinin ekonomik sebeplerden dolayı hayatını sonlandırdığını anlattı. 8 saat çalışan memurlar, 24 saat boyunca her dakika gelecek acil çağrı ile cezaevine gitme ihtimali tedirginliği yaşadığını söyledi.
Hakverdi'nin izlenimlerine göre Silivri Cezaevi'ndeki bir diğer sorun da koğuşların kapasitesinden fazla insan barındırmak zorunda olması. Hakverdi'ye göre 10 metrekare odada 3 kişi yatıyor, bazı koğuşlarda yerde yatmak zorunda kalanlar var.
Hakverdi, izlenimleri arasında AKP Hatay Milletvekili ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Tutuklu ve Hükümlü Haklarını İnceleme Alt Komisyon Başkanı Doç. Dr. Hüseyin Yayman ile Ahmet Altan arasında yaşanan diyaloğa da yer verdi. Heyet Başkanı Yayman'ın, Nasılsın? sorusuna Altan, Sayenizde dinç kalıyoruz burada. Gelin yatın siz de çok seversiniz diye yanıt verdi.
Altan kendisine dosyası sorulduğunda ise, Meksika’da her şeyi göze almış haydut çetesi gibiler, Yargıtay’ın kararı bozmasına dahi uymayabilir bu herifler. Hapishane insanların hayatını çalıyor. Ben çaldırmam. Ben yazıyorum burada. Benim hayatımı çalamazsınız. Zamanında AKP’yi çok destekledik. Siz dışardasınız şimdi ben burada. Hepiniz niçin burada olduğumu çok iyi biliyorsunuz ifadelerini kullandı.
Cezaevi girişinde açtığınız bir kapı kapanmadan koridora açılan diğer kapı açılmıyor
İzlenimlerini anlatmaya, Cezaevi girişinde açtığınız bir kapı kapanmadan koridora açılan diğer kapı açılmıyordu” sözleriyle başlayan Hakverdi, heyetle birlikte cezaevindeki iş atölyelerine yaptıkları ziyareti anlattı. Burada çalışan mahkûmların hastalık halinde muayeneye götürülmediklerini veya geç götürülmelerinden, günlük olarak yeterli miktarda kendilerine yemek verilmediğinden, bazı infaz koruma memurlarının kamera olmayan yerlerde hakaret ederek kötü davrandıklarından” şikâyet ettiğini anlatan Hakverdi, mahkûmların kargoyla gelen iç çamaşırların geri gönderilerek hesabındaki para ile kantinden almaya zorlandığını aktardı.
Hakverdi mahkûmların bir diğer şikâyetini şöyle aktardı:
Mahkûmların iş atölyesinde ve birkaç farklı koğuşta dile getirdikleri önemli sorunlardan biri de sağlık problemleriyle yeterince ilgilenilmemesi. Mahkûmlar infaz koruma memurlarını hastalıklarına inandırmaya çalıştıklarını, cezaevinde sadece bir diş hekiminin olduğunu, revire çıkmak için sıra beklediklerini, en erken 3 ayda muayeneye çıkabildiklerini, ancak özel diş hekimi olduğunu ve parasını verirsen doktorun 3 günde geldiğini ifade ettiler.”
Burada, tek tip mavi tişört giyen mahkûmlar, arabesk müzik eşliğinde işveren temsilcisi olarak bilinen özel sektör yetkilisi gözetiminde iş kıyafeti dikimi yaptıklarını söyleyen Hakverdi, Aylık 300 TL civarı gelirleri var. Çalışmanın iyi geldiğini, iş öğrendiklerini ve zamanın daha çabuk geçtiğini söylüyorlar. Kantinin yoğunluğu ve ürün eksikliğinden şikâyet ediyorlar. Revire çıkma sıkıntısı burada da belirtildi” sözlerini kaydetti.
Hakverdi, taciz ve tecavüz suçlularının bulunduğu A Blok Cinsel Koğuş’a yaptıkları ziyaretten izlenimlerini şöyle anlattı:
Koğuş iki katlı, alt kat yemek yeme, televizyon izleme iki tuvalet ve iki banyolu ve 7’ye 18 adım olan dar bir havalandırmaya açılan ortak kullanım alanı. Üst kat 6 tane 10 metrekare odadan oluşuyor. Her bir odada iki katlı 3 ranzada 6 kişi kalıyor. Odalarda kalanlar dışında üst katta merdiven başında 4 ranza ve bir de yerde yatak var. Her bir oda birer kişi olarak planlanmış olmasına rağmen bir odada 6 kişi kalıyor. Bu yetmemiş ortak alanlara ranza atılmış, bu da yetmemiş yere yatak serilmiş…
Burada görüştüğümüz mahkûmlar Biz burada olanları size anlatırsak sizden sonra bize farklı muamele yaparlar.” diyerek şikayetlerini anlatmakta çekiniyorlardı.
Şikayetlerini beyan eden mahkûmlarsa: ‘Buraya ilk geldiğimizde bize hoş geldin dayağı atıyorlar. 3 aydır revire çıkamıyorum. Diş ağrısından duramıyorum, buna inandıramıyorum. Yemeklerimiz az, ekmek yeterli ama hafta sonu bayat oluyor. Plastik masa ve sandalyeyi para ile alıyoruz, durumu olmayanların masa ve sandalyeleri yok. Koğuşumuzun boya parasını bile bizden alıyorlar. Kalabalığız, bir kişi yerde yatıyor. Anlaşamadığımız kişilerle ayrı koğuşta kalma talebimiz yerine getirilmiyor. Aile görüşlerimiz yarım saatle bir saat arası olması gerekirken biz sadece 15 dakika görüşebiliyoruz. Önceleri aramızda masa vardı ama biz birbirimize sarılabiliyorduk. Şimdi çok büyük masalar var. Açık görüşlerde aramızdaki mesafe nedeniyle sarılamıyoruz ailemize.’ Bu koğuş ziyaretini sonlandırıp ayrılırdık.
Aynı blok içerisinde bir diğer ‘cinsel koğuş’ ziyaretinde aynı fiziki koşullar ile karşılaştık. Burası sigara içilmeyen bir koğuş. Şikâyetler bir önceki koğuş ile aynı. Hasta olan bir mahkûmun getirildiğini, bir gün sonra öldüğünü beyan ettiler. Temel sorunlarının kötü muamele ve küfür olduğunu, eğitim ve spordan faydalanamadıklarını söylediler. Başka bir cezaevin sevkinin alınmasını isteyen mahkûm kendisinden 6 bin lira istendiğini ancak bunu karşılayacak durumunun olmadığını söyledi.”
İnfaz koruma memurlarıyla da burada bir araya gelen heyet, memurların şikâyetlerini dinledi. Ekonomik sıkıntılar yaşadıklarını anlatan memurlar iki kişinin ekonomik sebeplerden dolayı intihar ettiğini, 8 saat çalıştıklarını ancak 24 saat içerisinde her an gelecek çağrı ile işe gitmeye hazır beklemek durumunda olduklarını anlattı. Hakverdi infaz koruma memurlarıyla yaptıkları görüşmeyi de şöyle anlattı:
Ceza infaz memurları ile sohbetimizde, en büyük sorunlarının personel yetersizliği olduğunu, sınıflarının güvenlik sınıfına alınmasını ve ek göstergelerinin 3600 olması gerektiğini, personel arasında sözleşmeli ve kadrolu farkı olduğunu, ekonomik nedenlerle bu cezaevinde iki infaz koruma memurunun intihar ettiğini, 8 saat çalıştıklarını ama 24 saat her an çağrı üzerine geldiklerini söylediler.
Bir kadın memur, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdür Yardımcısı’na 3 yıllık sözleşmeli memur olduğunu, yükselemediğini ve personelin azlığını anlatırken titriyordu. Konuşması bitince 'zangır zangır titredim ölüyordum heyecandan' diyerek yanındaki arkadaşına sarıldı.”
4 No’lu L Tipi Koğuş’un C Blok’unu Hakverdi şöyle anlatıyor:
Koğuş iki katlı, alt kat yemek yeme, televizyon izleme iki tuvalet, iki banyolu ve 7- 18 adım olan havalandırmaya açılan ortak kullanım alanı. Üst kat 6 tane on metrekare odadan oluşuyor. Her bir odada iki katlı 3 ranzada 6 kişi kalıyor. Odalarda kalanlar dışında üst katta merdiven başında ranza var. Her bir oda birer kişi olarak planlanmış, ancak 6 kişi kalınıyor. Koğuşta toplam 42 kişi vardı.
Koğuşa girdiğimizde kendi sandalyelerini bize vererek karşımıza geçtiler. Mahkûmlardan biri ortaya sandalyesini çekip oturdu. ‘Buraya gelirken yaşadığımız sorunlardan bahsetmezsek sadece burayı dinlemeniz sonuç vermez, incelemelerinizin anlamı olmaz’ dedi. Heyet başkanımız, ‘Görev kapsamımız yalnızca cezaevi koşullarının izlenmesi’ dedi.”
Hakverdi buradaki mahkûmların en büyük problemlerinin pis sular ve sağlık hizmetleri olduğunu mahkûmların ağzından şu şekilde belirtiyor:
En büyük problemlerimiz; hastane sevki, suların pis akması. Bunun sonucunda vücudumuzda yaralar çıkıyor, dün kantinden aldığım su ile kafamı yıkadım. Haftada sadece bir saat spora çıkabiliyoruz. 6 kişi bir kişilik odada nefes almadan yatıyoruz. Şu an 42 kişiyiz ama 59 kişi olduğumuz zamanları da gördük.”
Hakverdi’nin B Blok izlenimleri de şöyle:
Diğer L tipi koğuşlarla aynı fiziki yapıda, daha aydınlık, daha temiz ve düzenli olan iki katlı koğuşta alt kat ortak kullanım alanı ve havalandırma; üst kat 6 odalı yatakhane. Koğuşta 16 kişi kalıyor ve hepsi Türk asıllı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. 10 metrekare odada 2 veya 3 kişi kalıyor.
En büyüğü 45, en küçüğü 26 yaşında 16 erkek kalıyor. Ayaklar çıplak ve terlikli, hepsi uzun sakallı kendi sandalyelerinde karşımızda sıralı halde oturdular. Koğuştaki televizyon üzeri ince bir karton ile kapatılmış. Kartonun üzerinde iki yaşlarında küçük bir çocuğun güvercinler arasında resmi var. Ancak çocuğun yüzü tükenmez kalem ile görülmeyecek şekilde karalanmış.
Televizyon altında duvarda ‘Ahlak ve fazilet aklın dışarıdan görünüşüdür.’ yazıyor.
Mahkûmların kitap okuma haklarının kısıtlandığından şikâyet ettiğini ileten Hakverdi, öte yandan görüş sürelerinden de şikâyet edildiğini belirtti.
Hakverdi’nin aktardığına göre B Blok’unda duvarda A4 boyutundaki bir kağıtta El” ile başlayan sözcükler bir sayfa boyunca sıralanarak sözcüklerin anlamları yazılmış:
El Samed: Muhtaç olmayan
El Kadir: Mutlak üstün
El Muhit: Sarıp kuşatan
El Vasi: Geniş olan……
Duvarda, Arapça olarak, Allah rızası için herkes görevini hakkıyla yerine getirsin” yazıldığını ve altında bir aylık nöbet çizelgesinin yer aldığını anlatan Hakverdi, 23.30’un ‘sessizlik saati’ olduğunu söyledi.
Koğuştan ayrılmak üzereyken bir mahkûmun kendisine yaklaşarak koğuştan ayrılmak istediğini söylediğini, bir diğerinin de aile özel görüş hakkının bir yıldır verilmediğini fısıldadığını söyleyen Hakverdi, İsim bilgilerini aldım, idareye ilettim. Koğuş kapası kapanırken mahkumlar ‘teşrik tekbiri’ne başladı” dedi.
FETÖ davasından yargılanan sivillerden oluşan mahkûm koğuşunun ise iki katlı, diğer koğuşlarla aynı fiziki koşullara sahip olduğunu ifade eden Hakverdi, Koğuşta 36 kişi bulunmakta. Koğuşta avukatlar, cezaevi izleme kurulu başkanı, üniversite dekanı olan mahkûmlar vardı. Sağ tarafta kapı ağzında çok sayıda 1,5 litrelik su biriktirilmiş” izlenimlerine yer verdi. Burada da mahkûmlar diğer koğuşlardakiler gibi görüş haklarının kısıtlanmasından yakındı.
Hakverdi, buradaki bir mahkûmun sözlerini şöyle aktardı:
Sağlık ve nakil temel sorunumuz. Haftada bir kapalı, ayda bir açık görüş hakkımız var. Görüşlerde 35 dakikadan fazla görüştürülmüyoruz. Haftada bir spor hakkımız var ama biz 15 günde bir spor için çıkarılıyoruz. Gardiyanlar ile sorun yaşamıyoruz. Sayım denildiğinde hemen bahçeye çıkıyoruz. Diğer siyasiler gibi saygısızlık yapmıyoruz. Dışarıdan yayın istiyoruz ama dört aydır bu yayınlar alınmıyor. Kişi başı 7 kitap hakkımız vardı şimdi 10 kitaba çıkarıldı.”
Diş çekimi için gittim. Uyuşturucu iğne vurulmasından dişimin çekilmesine kadar bütün her şeyi kelepçeli olarak yaptılar. Dışarıdan doktor isteyenler oluyor ama pahalı. Burada kan tahlili yaptılar ve kanımda mikrop olduğunu tespit ettiler. Hastaneye sevkim yapıldı, hastane, yapılan tahlilin yanlış olduğunu, mikrop bulgusunun doğru olmadığını ortaya çıkardı.”
Meslek edindirme kursu istiyoruz, biz insanız. Suçlu olsak da olmasak da kaderimizi yaşıyoruz. Bu kadar mı düştük.”
Terörle mücadele gazisiyim. Evimde Tayyip Erdoğan’ın resmi asılıydı. Yıllarca AKP’ye oy verdim. AKP vekillerinin hepsine hakkımı haram zıkkım ediyorum.”
Suçsuz yere yatıyorum. Bıçak bile tutmadım. Ben teröristim öyle mi(!)”
Hakverdi 4 Nolu L Tipi cezaevinin iş atölyesiyle ilgili olarak da şunları dile getirdi:
Turuncu tek tip tişört giyinen mahkûmlar, iç çamaşırı katlama ve poşetleme işi yapıyordu. Özel sektör temsilcileri de yanlarında onları takip ediyordu. Hiçbir sorunlarının ve taleplerinin olmadığını söylediler. Af beklentilerini dile getirdiler.”
Hakverdi C Blok F Tipi cezaevindeki izlenimlerini de şöyle aktardı:
Saat 14.30 civarında araçlarla L tipinden ayrılarak kampüs içinde F Tipi cezaevi kısmına geçtik. Cezaevi idaresinin yönlendirmesinden bağımsız ve hedefsiz olarak sağda bulunan ilk koridorun ilk hücresinin açılmasını istedik. İki katlı, alt katında plastik yemek masası ve sandalye, küçük buzdolabı ve televizyon; tuvalet ve banyo ortak kullanım alanı, havalandırma; üst katta yatakların olduğu bölüm mevcut. Üç kurmay albay birlikte kalıyor. Biri havacı, biri karacı bir diğeri Kuleli Askeri Öğrenci Okulu komutanı.
Kuleli Askeri Öğrenci Okulu komutanı olan albay; ‘Cezaevi sürecine kadar basına görüntüleri yansıyan işkencelere maruz kaldım. İlk geldiğimde beni telefon kulübesi gibi bir yere sokup dövdüler. İlk haftalarda yoğun baskı vardı. Şu anda baskı yapmıyorlar. Köprüdeki öğrenciler benim askerimdi.’
Havacı Albay; ‘Köprüyü kesen askerlerin komutanı bendim. Biz Sabiha Gökçen Havaalanından terör eylemi var diye çıktık. Köprüyü kestik. Aslında diğer havaalanına gideceğimiz söylenmişti.’
Mahkûmların yargılandıkları dosyalar üzerinde konuşmayı sürdürmesi üzerine komisyon üyeleri, yargılama dosyası ile ilgili gelmediklerini, cezaevi koşulları için geldiklerini ve inceleme yaptıklarını söylediler. Mahkûmlar, şu an cezaevinde işkenceye maruz kalmadıklarını, gelene kadar çok fazla işkence gördüklerini anlattılar.”
B Bloğun ilk hücresinden çıkışta hücre camından şahsıma ismiyle seslenildiğini duyan Hakverdi, B Blok koridorundaki ikinci hücrede Fox Tv ‘den Ercan Gün’ün, Zaman Gazetesi’nden Mustafa Ünal’ın ve Ali Akkuş’un olduğunu söyledi. Hakverdi gazetecilerin şu görüşlerine yer verdi:
Ercan Gün:
Her türlü sosyal faaliyetten yoksunuz. Kuran öğrenmek istedim, öğrenemedim İstediğimiz gazete gelmiyor. Israrla TRT 2 izlemek istiyoruz ama yayın vermiyorlar. TRT 2’de kaliteli filmler var. 37 aydır tutukluyum. Kelepçe vurulduğu için ne hastaneye ne mahkemeye gittim. Yemeğe ilişkin bir sağlık sorununuz varsa burada kesinlikle ölürsünüz. Yemeklerdeki yağ çok kötü. Kantinler merkeze bağlandı. Üç haftadır taleplerimiz alınmıyor. ”
Okula giden küçük çocuklarımız var. Hafta içi görüşe gelmeleri mümkün olmuyor. En azından onları görebilmek için görüşler hafta sonu da düzenlenebilir.”
Masumiyetimize hukuk değil siyaset karar veriyor. Siz bizim masum olduğumuzu biliyorsunuz. Bize sorunlarımızı soruyorsunuz, esas sorun adalet. Adaletin ‘A’sı olsa başka bir şey istemeyiz.”
Hakverdi, Twitter hesabından, 17-25 Aralık soruşturmalarına ilişkin ses kayıtlarını servis ettiği iddiasıyla yargılandığı davada 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırılan ve Haziran 2018’de beri Silivri Cezaevinde bulunan tutuklu bulunan eski CHP Milletvekili Eren Erdem’in koğuşunu da ziyaret etti. Hakverdi’nin izlenimleri aynen şöyle:
Hücre kapısının camında ‘ekmek istemiyorum’ yazıyordu. Baş infaz memuru kapıyı çalıp kilidi açtı. Kafamı uzatıp misafir kabul edip etmediğini sordum, cevap beklemeden içeri daldım. Kucaklaştık. Şaşkın karşıladı. Üzerinde tişört, eşofman ve spor ayakkabı vardı. Son ziyaretimde komisyon ile de geleceğimi söylemiştim ama zaman belirsizdi. Tek kişilik hücrede kalıyordu. Hücre tek katlıydı. Gün içinde iki kişi ile görüşebildiği havalandırma ortaktı. Hava kararmadan havalandırma ve kapılar kapanıyor, yalnız kalıyordu. Küçük televizyonda TV8 açıktı. Takıldım, ‘hep siyaset hep haber, zaman geçmiyor’ dedi, gülüştük. Yatağının üstünde Waller Newell’in Tiranlar: ‘Gücün Adaletsizliğin ve Terörün Tarihi’ kitabı vardı.”
Burada çalışan arkadaşlarla bir sorunum yok. Genel anlamda hepsi emekçi ve insani duyguları da gelişmiş. Bireysel olarak sorunlu bir memur var, genelde çoğu mahkûm şikâyetçi kendisinden. Onun dışında infaz memurlarına teşekkür ederim. Spor haftada bir saat, mektup ve kitap sorunum yok. Gazetelerim geliyor yalnız ‘Yeni Yaşam’ gazetesi gelmiyor. Kampüs içindeki hastaneye giderken kelepçe takıyorlar. Takılan kelepçeye bir zincirle öndeki askere, bir zincirle sağdaki, bir zincirle soldaki askere bağlanıyoruz. Bu çok onur kırıcı olduğundan hastaneye gitmiyorum.”
Havalandırmaya bakan tek cam, havalandırma kısmından demir parmaklıklarla kapatılmış. Demir parmaklıkların havalandırmaya bakan tarafına kuru soğanlar dizilmiş. Odasında kapının sağında kendine pano yapmış. Panoda sağ üste ‘Leman’ dergisinden alınmış bir karikatür, sol üste ‘Kafa’ dergisinden alınmış bir karikatür asmış. Sarıldık, vedalaştık. Arkamdan seslendi: ‘Buralara sakın düşme’ dedi. Döndüm ‘Mümkünse dışarıda görüşelim, çok işimiz var.’ dedim, gülüştük.
Hakverdi, ‘PKK Hücresi’ olarak tanımladığı C Blok’u, Üç kişi iki katlı hücrede kalıyordu. Havalandırma ve alt kat üç kişinin ortak alanı. Yatak kısmı üst katta; alt katta bir banyo tuvalet, küçük buzdolabı, üzerinde küçük televizyon, plastik masa ve üç sandalye var. 5 litrelik 10 su dizilmiş. Ayakkabılar merdivene sıralanmış, düzenli bir koğuş. Sağlık ve sevk sorunları diğer talepler ve şikâyetlerle ortaktı. ‘Yeni YAŞAM gazetesi verilmediğini ve memurların keyfi davrandıklarını söylediler” diye anlattı.
Hakverdi, Ahmet Altan’ın koğuşunda:
B 2 Blok’ta kalan Ahmet Altan’la yaptığı görüşmeyi de aktaran Hakverdi, koğuştaki izlenimlerini şöyle aktarıyor:
Hücreye girdiğimizde FETÖ dosyasından yargılanan iki gazeteci iki katlı hücrede kalıyordu. Kendimizi tanıttık ve şikâyetlerini dinledik. Cezaevi koşullarından çok ülke koşullarından şikâyetçilerdi. Ahmet Altan o sırada ziyaretçisi ile görüştüğünden hücresinde değildi. Ayrıldığımız sırada kapıda karşılaştık.
‘Oooo nereye gidiyorsunuz beni görmeden, gelin size kahve ikram edeyim’ diyerek her birimizle tokalaştı. Heyet ile birlikte yeniden hücreye girdik ve buradan havalandırma kısmına geçtik. Heyet başkanının sorduğu ‘Nasılsın?’ sorusuna, 'Sayenizde dinç kalıyoruz burada. Gelin yatın siz de çok seversiniz. Hiç üzülmeyin bu kadar adamı AK Parti cezaevine tıktı diye, çok kötü bir yer değil valla’ diyerek güldü.
Dosyası sorulduğunda, ‘Meksika’da her şeyi göze almış haydut çetesi gibiler, Yargıtay’ın kararı bozmasına dahi uymayabilir bu herifler’ dedi ve ekledi; ‘Hapishane insanların hayatını çalıyor. Ben çaldırmam. Ben yazıyorum burada. Benim hayatımı çalamazsınız. Zamanında AKP’yi çok destekledik. Siz dışardasınız şimdi ben burada. Hepiniz niçin burada olduğumu çok iyi biliyorsunuz.’
Heyet Başkanı ‘O işler bizim işimiz değil yargı karar verir,’ dediğinde ‘Hadi canım hepimiz biliyoruz kimin karar verdiğini, burada birbirimizi kandırmayalım,’ diyerek güldü. Ardından ‘Siz nasılsınız, dışarıda bir isteğiniz var mı?’ diye gülerek sordu. Heyet başkanı ‘Madem yazıyorsun, bir de demokrasi manifestosu yaz’ dedi yine gülerek. ‘Onu yazınca hapse atıyorsunuz oğlum,’ diye cevapladı. Gülerek karşıladı, gülerek uğurladı.
Son olarak Avukat Selçuk Kozağaçlı’nın kaldığı C 6 Blok’taki izlenimlerini şöyle aktardı Hakverdi:
Cezaevi ziyaretimiz sırasında tüm gün cezaevi müdürüne Selçuk Kozağaçlı’yı sordum. Önce avukat sonra aile görüşünde dediler. Ziyaretçileri gidince haberi geldi. Heyetle son ziyaret olarak hücresine geçtik. Üç kişi ile birlikte iki katlı hücrede ortak havalandırmayı kullanıyordu.”
Davam devam ederken 500 gün hukuksuz olarak 12 metrekare hücrede yalnız kaldım. Son 60 gündür üç kişi kalıyorum. Hastane sevklerinde üç jandarmaya kelepçeden zincirle bağlanarak götürülmeyi kabul etmiyorum. Bunu, insanlık dışı onur kırıcı buluyorum. Revir iyi çalışmıyor ve ciddi sağlık sorunları olan arkadaşlar var. Davam istinaf mahkemesinde ama mahkemeler hükümetten çekiniyor. Yargıtay, istinafın onama istediği 6 ayrı müebbet dosyasını beraat talebi ile bozdu. Durum bu kadar vahim. Hakkında toplatma kararı olmayan sürekli yayınlar, Yeni Yaşam, Yürüyüş, Kızılbayrak gibi yayınlar keyfi olarak cezaevine alınmıyor. Açlık grevi devam eden 4 kişi var. 100 gün olacak neredeyse. Grup Yorum kötü yargılama ile gerekçesiz mahkûmiyet kararları aldı. Hemen hemen hepsi 37 Ağır Ceza Mahkemesi’nin önüne geliyor. 33 yaşında bir mahkeme başkanı var. Bir haftada 10 kişi maksimum 10 saat diğer mahkûmlarla sohbet hakkı varken bizi beşer beşer 3 saat görüştürüyorlar.”