TİP'li Şık, bir ay önce Ankara'da öldürülen eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayeti soruşturmasında; MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz'un yanında gözaltına alındığı iddia edilen Tolgahan Demirbaş’ın, MHP'li özel kalem müdürü Emre Yüksel'in ve Avukat Serdar Öktem'in tutuklanması sonrası konuyla ilgili yeni bir soru önergesi verdi.
Şık, Sinan Ateş cinayeti soruşturmasında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, bir önceki önergesinin yanıtsız kaldığını belirtti.
Şık, Cevap verilmeyen önergede, cinayete karışmış olup olmadıklarını sorduğumuz bazı isimler kamuoyunun da baskısıyla gözaltına alınmıştır, fakat kamuoyunun vicdanı rahatlamamıştır. Nitekim, silahı ateşleyen kişi dışındaki tetikçiler ile planlamanın tali isimleri denebilecek toplam 18 kişi tutuklanmışsa da en az 18 kişinin karıştığı bu 'organize olmadığı' iddia edilen suçta, savcılığın olayı adeta bir 'yan baktı öldürdüm' açıklamasıyla geçiştirdiğine, cinayetin talimatını verenleri araştırmaktan kaçındığına yönelik kaygılar bulunmaktadır dedi.
Şık, 18 kişinin tutuklu olduğu cinayet soruşturmasının MHP ve Ülkü Ocakları bağlantılı isimlere uzandığını belirtti.
Soruşturma kapsamında tutuklanan Doğukan Çep ve Serdar Öktem'in uyuşturucu ticareti suçlusuyla bağlantısı olup olmadığını soran Şık, Bu bağlamda, cinayetin siyasi saikleri haricinde, bir yönden uyuşturucu kaçakçılığı veya narko-terör faaliyetlerine Ateş’in tepki göstermesiyle ilgili olmasından şüphelenilmekte midir? dedi.
Şık, önergesinde şu ifadeleri kullandı:
Maltepe Gülsuyu’nda uyuşturucu çetelerine karşı yürüyüş yapan Hasan Ferit Gedik’i öldüren ve bununla birlikte uyuşturucu, çete suçlarından toplamda 62 yıl hüküm giymiş Doğukan Çep; tetikçinin ayarlanması ile iki özel harekât polisince Ankara’ya getirilmesini organize etmekle suçlanmaktadır ve tutukluların neredeyse tamamıyla ilişkisi vardır. Şüphelinin ifadeleri ve organize olmadığı iddia edilen cinayetteki rolü, soruşturmayı zan altında bırakan ciddi beyanlar içermektedir:
Doğukan Çep kimi iddialara göre, Hasan Ferit Gedik cinayetinden 35 yıl hapis cezası alınca Gürcistan’a kaçmıştır. Fakat kendisinin beyanına göre 4 yıldır evinde bulunmaktadır. Bu yönde şahsın firariyken silahla 'mekan bastığı', 'çek senet tahsilatı yaptığı', İstanbul’un en işlek yerlerinde rahatça gezdiği yönünde başka bulgular da mevcuttur.
Eğer Gürcistan’daysa nasıl kaçmıştır ve farklı suçlar işlemek için kimlerin desteğiyle yurtiçine bu kadar kolay girip çıkabilmektedir?
Eğer Türkiye’de ise, onlarca yıl ceza alan ve Çekmeköy’deki her zamanki evinde kaldığını söyleyen bir torbacının 4 yıl boyunca yakalan(a)mama, hatta aranmama sebebi nedir?
Genel olarak çete suçları işleyen bir suçlunun, en az 18 kişiyle işlediği bir cinayetin, 'organize olmayan suç' kapsamında değerlendirilme sebebi ve siyasi kişiler tarafından planlanmasına rağmen cinayetin siyasi saiklerine ilişkin kamuoyuna hiçbir açıklama yapılmama gerekçesi nedir?
Çep’in Gülsuyu Çetesi olarak da tarif edilen mafya organizasyonundaki faaliyetleri kapsamında, Hasan Ferit Gedik cinayetinden de beraber yargılanmış olduğu ve bir başka olayda ölen Uğur Köroğlu’nun, Gülsuyu Çetesi’nin lideri olduğu ve birçok yasa dışı faaliyete öncülük ettiği bilinmektedir. Cinayet üzerine, Çep’in geçmişte liderliğini yapan Köroğlu’nun, MHP Genel Başkan yardımcıları İzzet Ulvi Yönter ve Semih Yalçın ile çekilmiş birtakım fotoğrafları medyaya yansımıştır. Bu gibi bağlantılar ve kamuoyu vicdanının rahatsızlığı da gözetildiğinde, en azından soruşturmaya yardımcı olabilecekleri açıkken, ilgili MHP’li yetkililerin bilgilerine neden başvurulmamaktadır?
MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un geçtiğimiz günlerde farklı zamanlarda yan yana çekilmiş fotoğraflarının ortaya çıktığı, 258 kilo kokainle yakalanmış Hüseyin Özükanar isimli uyuşturucu ticareti suçlusunun, 'Hür-Line Gümrük Müşavirliği Limited Şirketi' ismiyle Mersin limanında faaliyet gösteren bir şirket sahibi olduğu, ceza aldığı kaçakçılık şebekesinin, 'Bahama-Türkiye' olarak adlandırıldığı bilinmektedir. Yukarıdaki soruyla bağlantılı olarak, Özükanar veya ceza almış olduğu şebekenin, Çep’in dahil olduğu ve uyuşturucu ticareti yaptıkları bilinen Gülsuyu Çetesi'yle bir ilgisi var mıdır? Ateş suikastı soruşturmasında tutuklanan Avukat Serdar Öktem, aynı zamanda Hasan Ferit Gedik cinayetinden 35 yıl ceza almış olan firari uyuşturucu çetecisi ve Ateş suikastının zanlılarından Gülsuyu Çetesi üyesi Doğukan Çep’in, de avukatıdır. Bu bağlamda, cinayetin siyasi saikleri haricinde, bir yönden uyuşturucu kaçakçılığı veya narko-terör faaliyetlerine Ateş’in tepki göstermesiyle ilgili olmasından şüphelenilmekte midir?
Yine önceki önergede sorduğumuz ve yanıt alamadığımız üzere, MHP Milletvekili Olcay Kılavuz’un, cinayetin faillerinden Tolgahan Demirbaş’ı, 'milletvekili konutundan gözaltına alınamayacağı' gerekçesiyle polislere vermek istemediği iddiaları mevcuttur. Kılavuz’un kolluk görevlilerine, 'Siz gidin sahibiniz gelsin' diyerek hakaret ettiği de öne sürülmektedir. Buna göre, Demirbaş kolluğun ısrarına rağmen gözaltına alınabilmişse de ifadesi alınamadan salıverilmiştir. Fakat akabinde, geçtiğimiz günlerde tekrar gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır.
Sinan Ateş cinayeti soruşturmasında Tolgahan Demirbaş’ı gözaltına almak için Olcay Kılavuz’un evine giden Ankara Asayiş Şube Cinayet Bürosu polis memurunun, bunun üzerine görevden alınarak Mamak İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne 'tayin edildiği' veya 'emeklilik dilekçesi vermeye' zorlandığı doğru mudur?
Tolgahan Demirbaş’ı ilk seferde ifadesi alınmaksızın serbest bırakan soruşturma savcısının dört günlük izne çıkarıldığı doğru mudur?
Tolgahan Demirbaş’ın bu sürede adliyeye getirildiği ve ifade verdikten sonra adli kontrol şartıyla evine gönderildiği bilgisi gerçeği yansıtmakta mıdır?
Durum böyleyse, iki savcının Tolgahan Demirbaş’ın şüpheliliği bakımından vardıkları kanaatlerin farkı nedir?
Tolgahan Demirbaş’ın cinayetle ilgisi varsa ve sonradan ifadesine başvurulacak ve hatta tutuklanacaksa, daha önce neden ifadesi alınmadan salıverilmiştir? Önceki savcıya yönelik bir siyasi baskı mı yapılmıştır?
Savcı değişikliği sonucunda soruşturmada ilerlenebilmesi, devlet için hesaplaşma anlamına mı gelmektedir? 'Siz gidin sahibiniz gelsin' sözleri doğruysa, bu iddiadaki, 'sahipler' kimlerdir?
Daha da vahimi, soruşturmanın asıl savcısının izninin uzatıldığı doğru mudur? Aynı savcının kâtibinin de izne çıkarıldığı iddia edilmektedir, durum böyleyse, sebebi nedir?
Tüm bu şüpheli portrede, ilk savcıya baskı yaptığı iddia edilen MHP Milletvekili Olcay Kılavuz’un bilgisine başvurmamakta neden ısrar edilmektedir?
Gözaltına alınıp tutuklanan Avukat Serdar Öktem de Sinan Ateş’in görevden alınmasından sonra göreve gelen Ülkü Ocakları yönetiminde eski genel başkan yardımcısıdır. Aynı zamanda MHP milletvekili adayı olan Öktem; hem tetikçileri ayarlayan ve Hasan Ferit Gedik cinayetinden 35 yıl ceza almış olan firari uyuşturucu çetecisi Doğukan Çep’in hem çeteye para gönderdiği tespit edilen MHP İstanbul İl Yöneticisi Ufuk Köktürk’ün, hem de tetikçilerden Eray Özyağcı’nın avukatıdır. Ayrıca birçok üst düzey MHP’li yetkiliyle fotoğrafı bulunmaktadır ve samimiyeti bilinmektedir. Bunun dışında birçok sağ merkezli saldırı ve çetecilik failinin avukatlığını yapmasıyla ünlüdür. Yanıtlanmayan önceki önergemizde cinayetle ilişkisi sorulan Öktem’in de cinayetten birkaç gün sonra gözaltına alınıp serbest bırakıldığı iddia edilmektedir.
Serdar Öktem’i 26 gün boyunca kimler korumuştur? Bu bağlantıdan bizler bile önergede sorabileceğimiz şekilde şüphelenirken yetkili makamlar neyi beklemiştir?
Serdar Öktem, ilk gözaltına alınışında, nasıl ve kimler tarafından serbest bıraktırılmıştır?
Doğukan Çep ve tetikçilerle bağlantıyı Serdar Öktem mi kurmuştur?
Serdar Öktem, WhatsApp dahil olmak üzere anlık ve HTS bazlı iletişim kayıtlarında, cinayet sürecinde, öncesinde ve sonrasında kimlerle iletişim kurmuştur? Bu kişiler içinde MHP’li başka siyasi ve yöneticiler var mıdır? Yoksa, gözaltındayken basın emekçilerine, 'seni öldürürüm' demesini sağlayan ve kolluğu müdahale etmekten alıkoyan tutumun kaynağı nedir?
Soruşturma kapsamında tutuklanan Emre Yüksel’in Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı, yani Sinan Ateş ile arasında siyasi gerilim olduğu bilinen olan Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın yardımcısı olduğu bilinmektedir.
Emre Yüksel'in cinayetle bağlantısı nedir?
Daha önceki önergede sorduğumuz üzere, Ahmet Yiğit Yıldırım’ın cinayetten haberi var mıdır? Cinayetle ilgili ifadesine başvurulmuş mudur? Başvurulmamışsa, sebebi nedir?
Doğukan Çep ile İstanbul’daki bir otoparkta buluşan iki özel harekat polisi, tetikçi Eray Özyağcı’yı Ankara’ya götürmüştür.
Siyasi cinayetin tetikçisine korumalık ve şoförlük yapan polislere talimatı kim vermiştir?
Bu polislerin kimlerle bağlantıları vardır, bu polislerden biri sabıka kayıtlı olmasına rağmen göreve nasıl devam etmiştir?
İlgili faaliyeti yürütecekleri süreyi yaratmak için bağlı oldukları emniyet biriminden nasıl izin almışlardır, bu konudaki bilgi ve belgeler nelerdir? Bağlı oldukları kolluk biriminin bilgisine başvurulmuş mudur?
Tetikçi Eray Özyağcı ve suikast yerinden kaçtıkları motosikleti kullanan Vedat Balkaya, buradan nasıl kaçabilmiştir?
Tetikçi Eray Özyağcı neden halen yakalanmamıştır? Medyada kaygı duyulduğu üzere, Eray Özyağcı’nın infaz edilmiş olmasından şüphelenilmekte midir?
Sinan Ateş’in cenaze törenine katılmamaları için MHP’li vekillere ve Ülkü Ocakları yöneticilerine talimat verildiği yönündeki haberler ve hem maktulün hem de faillerin MHP ile ilişkileri gözetildiğinde, soruşturma kapsamında hiçbir milletvekilinin ifadesine başvurulmayacak mıdır?
Sinan Ateş cinayetinin talimatını verenlere yönelik araştırma, birkaç alt düzey yöneticiyle geçiştirilecek ve Susurluk benzeri olaylara bir yenisi mi eklenecektir, yoksa bu tali planlayıcıların talimat aldığı isimler de hangi mevkide olurlarsa olsunlar yakalanacak mıdır?