Kutuplaştırma siyasetinin önüne geçemedik diyen Akşener, "Çünkü 2017'de referanduma sunulan partili cumhurbaşkanlığı sistemi Türkiye'yi ittifaklara mecbur bıraktı ve iki kutuplu bir dünya haline getirdi." dedi.
"Kılıçdaroğlu, Gül'ün adaylığını bana söylemişti"
2018 seçimleri öncesinde muhalefet bloğunda ittifak kurulma sürecini hatırlatan Akşener, 2018 yılında gerçekleştirilen Cumhurbaşkanı Seçimi'nin öncesinde Kılıçdaroğlu'nun kendisine 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün adaylığını önerdiğini iddia etti.
Akşener, "Mecburen ve mecburiyetten, saygı çerçevesi içinde Millet İttifakı olarak bir araya geldik, seçime gittik. O arada da bitmeyen bir senfoni şeklinde, Sayın Abdullah Gül'ü Cumhurbaşkanı adayı yapmadığım için kıyma makinesinden geçirildim. Ben anlamıyorum bazı şeyleri. Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Abdullah Gül'ün adaylığını bana söyledi. 15 milletvekili için ricaya gittiğim akşam söyledi. Ben de arkadaşlarımızın beni aday ettiğini, önceden ilan edildiğini, dolayısıyla arkadaşlarımın bunu kabul etmeyeceğini söyledim" dedi
"Hala Sayın Gül'ü çok seven gazeteci kılıklı arkadaşlar beni biçiyor, partimi biçiyor" diyerek sözlerine devam eden Akşener, "Çok entresan; ordan suçlu ben, Sayın İnce'nin kazanamamasının suçlusu da ben. Yahu her şeyin suçlusu ben..." ifadelerini kullandı.
Seçim kazanılsın diye zehir içtim
2023 seçimleri için Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş'ın adaylığını önerdiğini söyleyen ve Altılı Masa'da yaşanan krizi anlatan Akşener, "Meşhur 3 Mart akşamında ben, 'Nasıl bir yöntemle Cumhurbaşkanı adayı seçilecek' diye gittim, meğersem isim onaylayacakmışız. Ona döndü iş. Herkes 'Sayın Kılıçdaroğlu' dedi, en son sıra bana geldi. Ben de vatandaşın nezdinde İmamoğlu ve Yavaş'ın önde olduğunu, her bir siyasi partinin bir anket firması tavdiye etmesini ve bir hafta içinde sonucun alınmasını, ona uymamız gerektiğini söyledim" açıklamasında bulundu.
Bu teklifin kabul edilmediğini belirten Akşener, konuşmasına şöyle devam etti: "Sayın Kılıçdaroğlu da döndü dedi ki, 'Sayın Akşener uygun görmediğine göre biz beş kişi imzalayıp çıkalım.' Ben masa yıkmadım. O seçim kazanılabilsin diye ben zehir içtim zehir. O masa gitti gitti... O gün bunları size anlatsam siz yıkardınız ortalığı. Kendime dedim ki, 'Sabır Hacı...' Geldim, arkadaşlarımı topladım, daha sakin anlattım. Oyladık, 'O masadan kalk' dendi. İki konuşma hazırladım, ikisini de kendim yazdım. Biri sert, biri daha ortalamaydı. Sert olanı okudum, bir daha dönmeyeceğiz diye.
Cumhurbaşkanı adayımızı çıkartacağız, o tartışılıyor aramızda... Aradan iki gün geçti; ne anam kaldı, ne babam kaldı, ne sülalem kaldı, ne şahsım kaldı....
Gördüm ki düşmanımıza benzemiş birileri... Aynı küfürler tekrarlandı.
"Aday olmayacaklarını söylediler"
İki belediye başkanı aradılar, geldiler evime. Birer kere daha sordum, 'Ne olur aday olabilir misiniz?' diye. Olamayacaklarını söylediler. Zorlamak da mümkün değil. 'Kılıçdaroğlu'na kazandırmak için ne yapılmalı?' üzerine gitti konuşma. 3 tane teklif geldi. Başka birisi olsa teklifin birine atlar ama amaç Türkiye...
"Meğer masada kimsenin haberi yokmuş"
Teklif onlardan; ikisinin icracı Cumhurbaşkanı Yardımcısı olma teklifini kabul ettim. Sonra biz Sayın Kılıçdaroğlu bir bir otelde buluştuk, üzerinden geçtik. Gittim 10 bin kişi dışarıda... Önce baktık Sayın Karamollaoğlu'nun haberi yok. Sonra baktık Sayın Babacan'ın haberi yok. Meğer bu iki arkadaşımızın başkan yardımcısı olmasından hiç kimsenin haberi yokmuş... Ve ben o masada kalakaldım...Sonuç itibariyle karar verildi, çıkıldı.
"İttifak sistemiyle yol yürümeyeceğiz, sadece bugün değil 2028’de de kendimiz gireceğiz"
Biz bu ülkenin kaderini değiştirmek üzere, o 136 kişinin bir daha partiye telefon açıp ‘çocuğumun okul defterlerini alır mısınız birilerini bulur musunuz’ demesinin önüne geçmek için bu ülkeyi yöneteceğiz. Bu ülkede seçimi kazanacağız. Gördük ki kutuplaşma herkesin işine gelmiş, olan garibana oluyor. Biz ittifak sisteminden vazgeçtik. İttifak sistemini reddediyoruz. İttifak sistemiyle yol yürümeyeceğiz. Sadece bugün değil 2028’de de kendimiz gireceğiz. Bu bugün var olan ortak seçilmiş belediye başkanlarımızı kötüleyeceğimiz anlamına gelmez. İki de bir diyorlar ki, ‘Cumhurbaşkanlığına layık gördün şimdi karşılarına aday mı çıkaracaksın?’ Her Türk vatandaşı şartları tutuyorsa cumhurbaşkanlığı adayına layıktır. Ben bu iki arkadaşımıza milletimizin sesini getirdim; Hakkari’nin, Muş’un, Sinop’un, Trabzon’un, Yalova’nın, Konya’nın, Antalya’nın, Mersin’in her bir şehirde yaşayan Türk milletinin sesini getirdim, o arkadaşlarımız bu sese hayır dediler. Sayın Genel Başkanlarını cumhurbaşkanı seçtirmek üzere gayret ettiler, itirazım yok. Bundan sonra hesaplı kitaplı bir dönem yok. İstanbul’u alan Türkiye’yi alamıyormuş."