Ankara katliamı: Anormal olan 102 kurbanın yuhalanması!

Bizler normaliz. Normal olmayanlar 102 yurttaşını yuhalayanlar.
Ankara katliamı: Anormal olan 102 kurbanın yuhalanması!
2020-08-11 06:40:55   Güncelleme: 2020-08-24 00:07:29    

Ankara'da 10 Ekim'de düzenlenen saldırıda vücuduna 16 bilye saplanan Devlet Demiryolları'nda şef olarak çalışan eski Birleşik Taşımacılık Sendikası (BTS) Genel Başkanı Yunus Akıl böyle diyor.

Hastaneden taburcu edilen Yunus Akıl'ın tedavisi evinde sürüyor. Yürümekte zorlanıyor. Patlama sırasında koluna saplanan bilyelerden biri hâlâ vücudunda.

Hemen ameliyat olursa kolunun sakat kalma riski var. O nedenle zaman geçmesi gerekiyor. İlk 20 gün duymayan kulaklarındaki sorun da tam iyileşmiş değil.

Yunus Akıl'ın hayatını aslında çantası kurtarmış. On yedinci bilye koltuğunun altındaki çantaya isabet ediyor.

Çantayı, içindeki iki not defterini delip geçiyor bilye. Son defteri de deliyor, ama defterin arasındaki metal kalem bilyenin daha ileri gitmesini engelliyor. Eğer oradan da geçse ciğerlerine saplanacak.

Akıl, çantayı ve defterleri gösteriyor. Çantanın içinde kalan bilyeyi de anı olarak saklıyor.

'Kurtulduğuna sevinemiyorsun'

Saldırıda 14 BTS üyesi yaşamını yitirdi.

Yunus Akıl, bir aydır neler yaşadığını sorduğumda, 10 Ekim'de yaşadıklarını anlatarak başlıyor.

Birinci patlamayı anımsıyor ama ikinci patlamayı hiç anımsamıyor. İlk şoku atlatıp başını kaldırdığında ölenleri gördüğünü söylüyor. Bir duvar yıkılır gibi üst üste yıkılmıştı insanlar diye tarif ediyor onları ve gece rüyalarına girdiğini, gündüz kopmuş uzuvların gözünün önünden gitmediğini aktarıyor Akıl.

Birçoğuyla 30 yıllık arkadaştık. Ta Demiryolu Meslek Lisesi'nden beri diyor ve devam ediyor:

Birçok dostun artık yok. Kurtulduğuna sevinemiyorsun. Olay sonrası siyasilerin açıklamaları, sırıtmalar, Konya'daki maçta yuhalamalar insanı üzüyor. İnsanlar bu hale nasıl geldi diye soruyorsunuz kendinize. Kendisini patlatanı anlamaya çalışıyorsun da patlamadan daha acı verici olan, canınızı yakan, o insanların yuh sesleri. Bu insanlarla aynı toplumda nasıl yaşayacağız?

Yunus Akıl, bu soruyu soruyor ama yine de umutlu konuşuyor. Hastanede ve sonraki günlerde yaşadıklarını anlatıyor gözlerinin içi gülerek. Akıl ve bir arkadaşının tedavisi Ankara Güven Hastanesi'nde yapılıyor. Hastane personeli gerek saldırı günü gerekse kontrollere gittiğinde kendisine çok sıcak ve dostça davranıyor.

Akıl, 8 gün kaldım hastanede. Diğer arkadaşımın durumu daha ağırdı. Birkaç kez ameliyat geçirdi. Taburcu olacağımız zaman muhasebeye gittik. Hastane yönetimi karar almış, sosyal güvencemizin karşılamadığı masrafları bile almadılar. Hiç beklemediğim insanlar bile aradı, sordu. Kurumdan 20 yıl önce emekli olmuş tanımadığım insanlar bile ziyarete geldi. Hala eve gelenler var. Bizi hiç boş bırakmıyorlar diye konuşuyor.

Türkiye'nin Konya'da 13 Ekim'de İzlanda'yı ağırladığı Euro 2016 Eleme maçı öncesi Ankara saldırısında hayatını kaybedenler için saygı duruşu yapılmıştı.

Bu sırada bir grup seyirci tekbir getirirken, bazıları ıslık çalmış, bazıları da katliamda hayatını kaybedenleri yuhalamıştı.

'Kabullenemiyor, Veysel'i bekliyor'

Deniz Akıl ise eşi Yunus Akıl'a göre daha karamsar.

Patlamada hayatını kaybeden 102 kişi arasındaki en küçük kurban, Veysel Deniz Atılgan'dı. Henüz 9 yaşındaki Atılgan'ın patlamadan bir hafta önce doğum günü vardı.

Akıl ailesinin evinde doğum gününü pasta keserek kutlayan Veysel, Deniz Akıl'a, Abla ben büyüdüm artık demişti.

Veysel'in babası İbrahim Atılgan da aynı patlamada hayatını kaybetti. Atılganlar, Akıl ailesinin komşusu ve iş arkadaşıydı. Yunus Akıl, İbrahim Atılgan'la dostluklarını anlatırken konuyu yeniden Konya'daki maçta yaşananlara getiriyor:

Bizi yuhaladılar. Çünkü biz, ideolojik olarak onlardan farklıydık. Ama bilmiyorlar ki İbrahim, hacca gitmişti ve beş vakit namaz kılardı.

Veysel Atılgan'ın annesiyle görüşmek istiyorum. Deniz Akıl, Hiç gitmeyelim yanına şimdi. Bitik durumda. Veysel'in öldüğünü kabul etmiyor. Hala gelecek diye bekliyor diyor.

'Yüzümüz güneşe dönük ama hep gölgedeyiz'

Deniz Akıl ve 10 yaşındaki kızı da o gün mitinge katılan ve patlamadan yara almadan kurtulanlardan. 10 yaşındaki kızının ilk hafta kötü olduğunu söylüyor. Veysel yakın arkadaşıymış. O da Veysel'in öldüğünü bir türlü kabullenmemiş. Bir hafta başım ağrıyor diyerek okula gitmemiş. Şimdi iyi olduğunu söylüyor.

Deniz Akıl'ın iki kelimesinden biri Veysel oluyor. Hiçbir şey eskisi gibi değil. Gülsem de bir yarım hep ağlıyor diyor ve durumlarını, Yüzünüz güneşe dönüktür ve güneş size gelir. Ama öyle değil. Yüzümüz güneşe dönük ama hep gölgedeyiz diye tarif ediyor.

Deniz Akıl'ı bugünlerde en korkutan ses ise havai fişek sesiymiş. Havai fişek duyduğunda hemen patlayan bomba aklına geliyormuş.

Yunus Akıl, eşinin kendisinden daha çok psikolojik desteğe ihtiyacı olduğunu söylüyor, Olaya bir anne gibi yaklaşıyor. Veysel, onun çocuğu gibiydi. Bu nedenle de tahribat daha fazla diyor.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı'ndan psikolojik destek için evi ziyaret edenler olmuş ama Deniz Akıl, terapinin işe yaramayacağını ileri sürüyor. Nedenini, Zaman her şeyin ilacı diye açıklıyor.

Deniz Akıl, hiçbir şeyden umutlu konuşmuyor. Kendi ailesinin bile koruma içgüdüsüyle, Niye gittiniz, ne oldu, barış mı oldu diye sorduğunu aktarıyor ve ekliyor:

Evet, barış gelmedi. Seçim sonuçlarına bakınca artık barışa da inanmıyorum. Bakıyorum da niye gittik oraya? Barış olsun diye gittik, biz öldük. Ölenlerin üzerinden çakı bile çıkmamıştı oysa.

BBC Türkçe/ Sinan Onuş