Avustralya’nın Perth kentindeki uygulamalar bu konuda örnek gösteriliyor.
Su uzmanlarının hoşuna gitmese de bu tür projeler “tuvaletten musluğa” adıyla anılıyor. Bazı ülkelerde, kanalizasyondaki su işlenip temizlenerek kaynak suyu kadar temiz hale getirilip yeniden kullanıma giriyor.
Fikir olarak itici gelse de geri dönüşüm yoluyla güvenli hale getirilen su normal içme suyu tadında oluyor.
Batı Avustralya Üniversitesi’nden çevre mühendisi Anas Ghadouani, hem kuraklığın hem de nüfusun artması nedeniyle birçok şehrin bu yola giderek daha fazla başvurmak zorunda kalacağını söylüyor. Yani bugün içmiyorsanız da yakın bir gelecekte bu suyu içiyor olacaksınız diyor.
Atık su tuvalet suyundan farklı şeyleri de kapsıyor elbette. Melbourne Üniversitesi’nden kimya mühendisi Peter Scales, atık sularını geri dönüşüme sokması halinde ortalama bir şehrin sudan yüzde 60 tasarruf edeceğini söylüyor.
Bugün birçok bölgede atık sular zaten tarımsal sulama ve içme suyu dışı diğer amaçlar için yeniden kullanıma sokuluyor. Aslında atık sular geri dönüşüm sürecinde normal içme suyunu güvenli hale getirmek için uygulanan aynı işlemlerden geçiriliyor.
Önce su filtrelerden geçerek bütün katı maddelerden arındırılıyor. Daha sonra ters geçişim (osmoz) yöntemiyle en ufak parçacıklardan da temizleniyor. Ekstra önlem olarak mor ötesi ışıkla steril hale getirilip mikroplardan arındırılıyor. Scales bu yöntemle elde edilen suyun nehir ve rezervuarlardan sağlanan sudan daha temiz olduğunu söylüyor.
Fakat burada psikolojik bir tiksinme unsurunun varlığını kimse inkar etmiyor. Amerika’da 2000 kişiyle yapılan bir araştırmada insanların yarıya yakını bu yolla elde edilmiş suyu içmeyi kabul ederken yüzde 13’ü reddetmiş, geri kalanlar ise emin olmadıklarını söylemişti.
2006’da Avustralya’nın doğusunda Toowoomba şehrinde kuraklık nedeniyle atık suların yeniden kullanıma sokulması konusunda referandum yapılmış, halkın yüzde 62’si reddetmişti.
Scales bu durumu şöyle açıklıyor: “Suda geri dönüşüm çok güçlü bir uygulama, ama siyasi olarak büyük bir sorun.”
Diğer bölgeler insanları bu fikre alıştırmadan adım atılmasının bu sonuca neden olduğunu düşünüp bundan ders çıkararak küçük ama sağlam adımlarla ilerlemek istiyor.
Perth ve Batı Avustralya 15 yıldır kuraklıkla yüz yüze. Geçen yıl Perth’teki barajlara ihtiyacın sadece üçte biri seviyesinde su birikmiş.
2006’da deniz kıyısında kurulan tesislerde tuzlu suyu içme suyuna dönüştürme girişimleri başlatılmış. Bu oldukça masraflı ama etkili bir yöntem olarak görülüyor. Bölgenin su ihtiyacının yüzde 39’u bu yoldan karşılanıyor. Yeraltı suları yüzde 43’ü oluşturuyor, geri kalanı ise rezervuarlardan karşılanıyor. Fakat artan nüfus ve kuraklık nedeniyle suyun geri dönüşümlü kullanımı az maliyetle ekstra güvence sağlayabilir.
Burada, temizlenmiş su, Kaliforniya’da olduğu gibi yeraltı sularını güçlendirmek için akiferlere depolanıyor. Böylece psikolojik tiksinti unsuru da en aza indirgenmiş oluyor. Çünkü insanlar zaten içilebilir hale getirilmiş suyun doğal ortamda süzülerek daha da temizlendiğini düşünüyor.
Batı Avustralya’daki su şirketi 2012’de üç yıllık denemesini tamamladı ve çalışmalarını gösterip halkın desteğini kazanmak için tesislerine geziler düzenletti. Anketler bu çalışmaya desteğin yüzde 70 olduğunu gösteriyor.
Her yıl geri dönüşümü sağlanmış su miktarı artırılarak Perth’in su ihtiyacının yüzde 20’sinin bu yoldan sağlanması hedefleniyor.
Bu çalışmaları yürüten Water Corporation adlı şirketin sözcüsü Clare Lugar, bölgedeki kuraklık tehlikesine karşı yürüttükleri geri dönüşüm, deniz suyunu arıtma ve mevcut su kaynaklarını koruma çalışmaları nedeniyle dünya çapında örnek uygulama olarak incelendiklerini ifade ediyor.
Bu türlü bir çok yönlü yaklaşımın önemli olduğunu söyleyen Scales, fazla üzerinde durulmayan önemli bir kaynağın da yağmur suyu olduğunu belirtiyor. Fakat insanları yağmur suyunu biriktirmeye yöneltmek ve bunu depolama olanakları yaratmak uzun yıllar alacaktır.
Singapur, Belçika, Namibya’da Windhoek ve Teksas’ta atık suyu yeniden kullanıma sokma uygulaması başlamış bulunuyor. Scales, kuraklık olsun olmasın diğer ülkelerde de geri dönüşümün başlayacağını, “başka seçenek olmadığını” söylüyor.
Başta Asya’da olmak üzere dünyanın birçok büyük kenti temiz içme suyu sorunu yaşıyor. “Bunun nedeni yer üstü içme sularına atık suların karışıyor olmasıdır. Bu kirli suları temiz ve güvenli hale getirmek için yapılan işlemler atık suların geri dönüşümü ile aynıdır. Yani teknolojik bakımdan sorun aynıdır” diyor Scales.
Kısacası, ister arıtma, ister geri dönüşüm, ister “tuvaletten musluğa” deyin hepsi de aynı şeyi içeriyor: herkesin temiz içme suyu ihtiyacının karşılanması.
BBC Türkçe