CHP'li Tuncay Özkan'ın "Selahattin Demirtaş, TBMM sıralarında politika üreten bir lider olarak önümüzdeki günlerde yerini alacaktır" açıklamasına ilişkin olarak Bahçeli, "Bir CHP’linin terörist Demirtaş’a barış insanı demesi, önümüzdeki günlerde TBMM’de olacağını söylemesi bulanık ve buhran içinde kalmış bir zihnin hezeyanıdır. Bir teröriste ‘barış insanı’ demek evvela barışa ihanettir. Teröristin yeri TBMM’i değil demir parmaklıkların arkasıdır." düşüncesini dile getirdi.
Bahçeli, Türk Tabipleri Birliği'in kapatılması için bir kez daha çağrı yaptı.
Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, "Yurt içinde ve yurt dışında, televizyon ekranlarından, sosyal medya platformlarından, radyo kanallarından toplantımızı takip eden aziz vatandaşlarımıza, gönül ve kültür coğrafyalarımızda yaşayan muhterem kardeşlerimize en kalbi selamlarımı iletiyorum. Cemrenin havaya, suya ve toprağa düşmesine rağmen, karlı ve soğuk hava şartlarına ülke olarak maruz kaldığımız hepinizin malumudur. Kar yağışı bir yanda hayatın olağan akışını olumsuz etkilerken, diğer yanda önümüzdeki ayların verimli ve bereketli geçeceğini de müjdelemektedir. Nitekim kar yılı var yılıdır. Hamd olsun barajlarımız dolmakta, üzeri beyazla örtülen topraklarımız ve doğamız büyük bir uyanışa adeta hazırlık yapmaktadır. Ümit ediyoruz ki, bu bahar bir başka güzellikte olacaktır. Bu ay içinde kar, kış ve dondurucu soğukların tesirini yoğun olarak hissettirmesine rağmen, dün 21 Mart Nevruz Bayramı’nı karşılamanın, kutlamanın, bahara biraz daha yaklaşmanın heyecanını yaşadık." dedi.
Bahçeli şu ifadeleri kullandı:
Nevruz, asırlar boyunca Türk coğrafyalarında birlik, dirlik, barış ve huzuru sembolize eden müstesna bir günün adıdır. Yalnızca bir mevsim döngüsü olarak yorumlamanın yetersiz kalacağı Nevruz Bayramı, aynı zamanda bolluk ve bereketin, dostluk ve kardeşliğin, kaynaşma ve kucaklaşmanın da timsalidir. Bu kutlu gün ataletin, yılgınlığın, yorgunluğun ve kaygının geride bırakılmasını; tazelenmiş umutlarla, tezahür etmiş yeni heyecanlarla geleceğin kavranmasını vaaz ve vaat etmektedir. Nevruz bir diriliş anısı, bir doğruluş atılımı, bir yükseliş atılganlığı, yeni bir güne yürüyüş adımıdır.Aynı zamanda binlerce yıllık tarih süreci içerisinde, büyük Türk milletini ortak sevinç ve tasada, ortak geçmiş ve gelecek paydasında buluşturan köklü bir kucaklaşma fırsatıdır. Bu kadim kültürel mirasımız elbette milli birlik ve beraberliğimizin kaynaklarından birisidir. Türk dünyasında "Sultan Nevruz' adıyla kutlanan bu günde başlıca dileğim, milletimizin birlik ve dirliğinin ebediyete kadar vasıl olması ve dünyanın her yerinde barışın, esenliğin ve istikrarın hakimiyet kurmasıdır.
Türk milletinin hem ata hem de ana yurdunda baharın müjdecisi olarak özel ve önemli bir yeri bulunan Nevruz Bayramı taşıdığı derin anlam itibariyle; demir dağları sabrı ve kararlılığıyla eriten bir millet varlığının Ergenekon’dan çıkışını ve müteakip asırlarda kademe kademe yükselişini ifade etmektedir. Balkanlardan Sibirya bozkırlarına kadar uzanan büyük bir coğrafyada kutlanan Nevruz’un, geçmişle bugün arasında çok önemli kültürel bir köprü olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Yakılan ateşler, tutuşan eller, çarpan yürekler, neşe saçan gözler, gülümseyen çehreler, müşfik kalpler, reddedilen ihtilaflar, dışlanan kötü emeller Nevruz’un kültürel dokusunu, tarihsel doğasını gözler önüne sermektedir.
Doğudan batıya, kuzeyden güneye aynı inanç, aynı irade, aynı istekle bir araya gelen milli gönüller bu coğrafyayı vatan yapmış ve sonsuza kadar var olacağımızı da cümle aleme ispat ve ilan etmişlerdir. Beraber ağlayıp birlikte gülen; bayram günlerinden yas tutulan dönemlere kadar her şeyi birlikte paylaşan aziz millet fertleri inanıyorum ki, hiçbir şart altında bölücü emellere geçit vermeyecektir.
"Nevruz, milli kader ortaklığımızın ve kardeşlik bağlarımızın parlayan sembolü"
Nevruz, milli kader ortaklığımızın ve kardeşlik bağlarımızın parlayan sembolüdür. Aynı şekilde bölücülerin, gayri milli çevrelerin, millete şaşı bakan çarpık zihniyetlerin, terörizme yakasını kaptırmış lekeli mihrakların değil, Türk’ün ezeli bayramıdır, Türk milletinin ebedi bayram günüdür. Nevruz’u şer ve şiddet dolu amaçlarına malzeme yapmaya teşebbüs edenler zulme sözcülük, zillete gözcülük yapan odaklardır.
"HDP’nin hafta sonu düzenlediği sözde Nevruz kutlamaları bu yılda ağır tahriklere sahne olmuştur"
PKK’nın ikmal deposu ve ileri kulesi olan HDP’nin hafta sonu düzenlediği sözde Nevruz kutlamaları bu yılda ağır tahriklere sahne olmuştur. İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere pek çok ilimizde korsan Nevruz programları düzenlenmiş, bu kapsamda bölücüler, yasa dışı sol örgütler, devlet ve milletin amansız karşıtları yine fitne saçmışlar, bir kez daha Türk’ün Bahar Bayram’ını gölgelemeye çalışmışlardır. “Gücümüzü birleştirdiğimizde bu düzeni değiştireceğiz” açıklaması yapan HDP’nin bir eşbaşkanı, boyundan büyük laflar etmekle kalmamış, bölücülüğün ve terörün sözcülüğünü yapmıştır. Kürt kökenli kardeşlerimizle, Alevi İslam inancına mensup canlarımızı istismar eden, dahası Nevruz’dan nifak üreten kan içici vampirlere fırsat verilmeyecek, müsamaha gösterilmeyecek, kanunsuzlara göz açtırılmayacaktır.
Demirtaş açıklaması: Teröristin yeri TBMM’i değil demir parmaklıkların arkası
Bir CHP’linin terörist Demirtaş’a barış insanı demesi, önümüzdeki günlerde TBMM’de olacağını söylemesi bulanık ve buhran içinde kalmış bir zihnin hezeyanıdır. Bir teröriste ‘barış insanı’ demek evvela barışa ihanettir. Teröristin yeri TBMM’i değil demir parmaklıkların arkasıdır. Kavga ve kutuplaşma meraklıları her zaman kaybedecektir. Türk milleti Nevruz’la birlikte yeni ve umut dolu günlerin geleceğine inanmış ve bu kültürel emaneti bugüne kadar korumuş ve yaşatmıştır. Bilinmelidir ki, bundan sonra da yaşatacaktır. Nevruz, büyük Türk milletinin hürriyet ruhunun kabararak taştığı, dar bir alandan çıkarak kıt’aları yönetmeye talip olduğu kutlu Ergenekon ateşidir. Bu ateşin hiç sönmeden milletimizin istikbalini aydınlatması gönülden dileğimdir.
Çok geniş bir coğrafyada varlık mücadelesi veren aziz milletimin ve tüm soydaşlarımızın Nevruz Bayramı’nı kutluyor, hepsine birden sağlıklı, huzur dolu ve başarılarla geçecek bir ömür diliyorum.
Kış mevsiminin arkasından bahara kapı aralayan bu ‘Yeni Günün’, barışın ve kardeşliğin habercisi olmasını umuyor, Türk milletinin tam bağımsız bir halde kıyamete kadar baki kalmasını, her zorluğu aşmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.
“Atatürk’süz Çanakkale” diyenlere sesleniyorum, Anafartalar Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, en az diğer kahramanlarımız gibi Çanakkale’nin her yerinde"
Çanakkale deyince akla gelen ilk husus kahramanlığın ehli salip karşısındaki şanlı direnişi, imanın çeliğe ve teknolojiye karşı zaferidir. Aziz ceddimiz Çanakkale’de milli hafızadan asla çıkmayacak bir destan yazmıştır. Bu destan dilden dile anlatılıp, nesilden nesile aktarılarak bir ibret, bir iffet, bir iftihar, bir itibar vesikası halinde tarihe mal olmuştur.
Zaferimizin 107’inci yıl dönümünü karalamak maksadıyla, “Atatürk’süz Çanakkale” diyenlere sesleniyorum, Anafartalar Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, en az diğer kahramanlarımız gibi Çanakkale’nin her yerindedir, her zerresindedir, her köşesindedir ve bizim de şeref payemizdir.
“Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum, cephaneniz yoksa süngünüz var” diyen muhteşem haykırış Çanakkale’de hala çınlamaktadır.
"Hiçbir densiz, Aziz Atatürk ve Çanakkale üzerinden yeni bir kutuplaşma sayfası açmaya yeltenmemeli"
Hiçbir kemiksiz, hiçbir densiz, Aziz Atatürk ve Çanakkale üzerinden yeni bir kutuplaşma sayfası açmaya yeltenmemelidir.
Bu yol kapalıdır. Bu yol çıkmaz sokaktır. Bu yolun sonu uçuruma açılmaktadır. 1915 Çanakkale Köprüsü’nün açılmasındaki amacı, Çanakkale Zaferi’nin Atatürk ile değil, köprü ile anılması olduğunu iddia eden çürük kafalar, ne Çanakkale’yi bilirler, ne Atatürk’e hürmet ederler, ne de Türkiye’ye sevgi beslerler. Bunların işleri güçleri yapılan her esere, her milli başarıya kulp takmak, iftira atmaktır. Gözleri vardır göremez, kulakları vardır duyamaz, dilleri vardır söyleyemez. Ve bunların kalpleri mühürlüdür. Çanakkale Türk milletinin namus kilididir, bağımsızlık ve beka kalesidir. Mermilerin havada birbirine isabet ettiği, bir metrekareye 6 bin merminin düştüğü Çanakkale, Türkiye Cumhuriyeti’nin önsözü, milli ruhumuzun da özüdür. Vatan şairimiz Merhum Akif’in şu dizeleri bugün çok daha anlam kazanmıştır:
İhtiyar amcanı dinler misin, oğlum Nevruz?
Ne büyük söyle, ne çok söyle; yiğit işte gerek.
Lafı bol, karnı geniş soyları taklit etme;
Sözü sağlam, özü sağlam adam ol, ırkına çek.
Bizim nereye çektiğimiz, kime çektiğimiz Allah’a şükür nettir, tarihsel ve kültürel müktesebatla belgelidir.
Bizim feyzimizin ana kaynağı, faziletimiz ana damarı da bellidir. Buna karşılık Türkiye’yi kötüleme yarışına giren müfterilerin, menhus şer odaklarının soyunun, sopunun nereye dayandığı meçhuldür. Lafı bol, karnı geniş, sözü yalan, özü yağma olanların sırtını yasladıkları, durmadan sufle aldıkları çevreler karışıktır, karanlıktır, kalleştir. Aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmetle, minnetle, saygıyla anıyorum.
1915 Çanakkale Köprüsü'nün açılışı
Allah hepsinden razı olsun diyorum. 18 Mart 2022’de hem Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’inci yıl dönümünü andık, hem de muazzam bir eserin, göz kamaştırıcı bir yatırım şaheserinin açılışına gururla şahitlik ettik. Böylelikle Asya’yla Avrupa altıncı kez birbirine bağlanmıştır. Bir ayağı Lapseki’ye, diğer ayağı Gelibolu’ya basan 1915 Çanakkale Köprüsü, feribotla bir saat süren boğaz geçişini 6 dakikaya düşürmüştür. Temeli 18 Mart 2017’de atılan bu dev eser, çok yoğun çalışmaların neticesinde bir yıl erken bitirilmiş ve faaliyete geçmiştir. Bunun yanında Malkara’dan Çanakkale’ye uzanan 103 kilometrelik otoyol da hizmete girmiştir. 1915 Çanakkale Köprüsü’nün açılmasıyla ihracatımızın yüzde 60’nına yakınını gerçekleştiren 9 ilimiz kesintisiz birbirine bağlanmıştır. Aynı zamanda “Marmara Otoyol Ringi” tamamlanmıştır.
Ulaştırma altyapısının güçlenmesi ve yaygınlaşması sayesinde Türkiye’nin bölgesel ve küresel ticaretteki değeri, stratejik önemi daha da artacak, doğu-batı aksında herhangi bir kopukluk olmayacaktır.
Parti Programımızda, ulaştırma politikamızın esasları şu şekilde belirlenmiştir:
“Hızlı, güvenli ve teknolojik yeniliklere sahip, rekabeti tesis edecek, sanayiyi yönlendirecek, milli menfaatleri kollayacak, ekonomik ve sosyal kalkınmaya destek olacak, vatandaşın refah düzeyini yükseltecek ve kullanıcıların memnuniyetini sağlayacak, uluslararası ulaşım koridorları ile bütünleşen, yaygın, hızlı, güvenli ve düşük maliyetli bir sistemin tesis edilmesidir.”
1915 Çanakkale Köprüsü bizim ulaştırma hedeflerimizin etap etap gerçekleşmesine vesile olacak büyük bir yatırım hamlesidir.
Dün Çanakkale’yi zorlaya zorlaya geçmek isteyen müstevliler hayal kırıklığına uğramışlar, bu cüretlerinin bedelini ya denizin dibini boylayarak, ya da karaya çıktıkları noktada başları ezilerek ödemişlerdi. Çanakkale bugün de geçilemez, Türkiye’yi geçmek asla mümkün olamaz.
Çanakkale’den kötü niyet dışında, geçiş müsaadesini sadece Türk milleti verecek ve o da geçmişle geleceği buluşturan köprüden sağlanacaktır. 1915 Çanakkale Köprüsü’nün yapımında emeği geçen, payı bulunan, desteği olan başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Ulaştırma ve Altyapı Bakanımıza, yüklenici firmalarımıza, fedakâr işçilerimize, feragat numunesi mühendislerimize teşekkür ediyorum. Bu köprünün milletimize ve ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Ancak bizim anlayamadığımız, bir türlü izahını yapamadığımız garabet, 1915 Çanakkale Köprüsü’nün açılışından rahatsızlık duyanların kendilerini hemen ele vermeleri, gecikmeksizin ortaya çıkmalarıdır.
Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’inci yıl dönümünde, milletimizin kalbi Gelibolu Şehitler Abide’sinde atarken, birilerinin nifak üretimi hızlanmış, seriye bağlanmıştır.
"Geçiş ücretini bahane ederek karalama kampanyasına bel bağlamışlar"
Bazı medya organları ve sakat zihniyet sahipleri önyargılarının esiri olmuşlar, geçiş ücretini bahane ederek karalama kampanyasına bel bağlamışlardır.
Dediler ki, bu köprü milletin sırtında yeni bir kamburmuş, geçiş ücretinin 200 lira olması fazlaymış. Yap-işlet-devret modeliyle inşa edilen köprünün işletmecilerine günlük 45 bin araç garantisi verilmiş, ayrıca bu hedef tutmazsa farkı millet ödeyecekmiş. CHP’liler yine hazımsızlık örneği göstermişler ve 1915 Çanakkale Köprüsü’nde milyarca liralık vurgun yapıldığını ahlaksızca iddia etmişler.
Be hey müfteriler, be hey gafiller, o köprüden sizden geçeceksiniz, o köprüden tarihin hatıraları bir o yandan bir buyana manen geçiş merasimi yapacak, niye gocunuyorsunuz? Niçin telaşlanıyorsunuz? Neden kızarıyor bozarıyor çılgına dönüyorsunuz?
"Eğer köprüden geçmem diyorsanız, buyurun denize atlayıp yüze yüze karşıdan karşıya gidip gelebilirsiniz"
Bu köprü ülkemizin gururudur, bunu da mı kabullenemiyorsunuz? Hiç mi millete sevginiz kalmadı? Bu kadar mı gözünüz körleşti, bu kadar mı gönlünüz köhneleşti? Yapılanı takdir ve tebrik etmekten madem acizsiniz, hakkı haklıya teslimden madem uzaksınız, bari saygı gösterin, bari susulacak yerde konuşmayın da uzaktan bakanlar sizi adam zannetsinler. Eğer köprüden geçmem diyorsanız, buyurun denize atlayıp yüze yüze karşıdan karşıya gidip gelebilirsiniz. Buna engel yoktur, buna hayır diyen yoktur. Bu zihniyet sahiplerini tanıyoruz, asıl dertleri Çanakkale Zaferi’dir. Asıl meseleleri kıyılarımıza yanaşan zalimlerin def edilmesidir. Bu tarihi hezimetin kuyruk acısını çekiyorlar. Çanakkale’nin rövanşını almak için yanıp tutuşuyorlar. Fakat nafiledir, bütün menfur çabalar beyhudedir, dün başaramadıkları işgali, bugün asla yapamayacaklar, asla mel’un hedeflerine ulaşamayacaklar.
Hesabına çalıştıkları Türkiye düşmanlarının fermanını okusalar bile, bu fermanı yırtıp atacak iman bizdedir, irade bizdedir, imkan bizdedir, azim bizdedir, cesaret bizdedir, vatan sevgisi bizimledir. İmam-ı Şafi'ye sormuşlar; “Fitne zamanı hakkı tutanları nasıl anlarız?” Demiş ki: "Düşman okunu takip ediniz, o sizi hak ehline götürür." Sadağından ok çıkarıp peş peşe atan mayası bozukları biliyoruz, kötü gayelerini biliyoruz, sinsi niyetlerinin farkındayız. Ne yapsalar boş, milletimizin şaşmaz ve şüphe taşımaz kararından kaçamayacaklar. Türkiye’nin yükselişine engel olamayacaklar, geleceğimize pranga vuramayacaklar, önümüze taş koyamayacaklar.
"Türkiye’ye nefret besleyenler bizim karşı cephemizdir"
Milletimize ve ülkemize samimiyetle hizmet eden, safiyetle görevini yerine getiren her meslek mensubunun başımızın üstünde yeri vardır ve bu tartışmasızdır. Hiç kimseye peşin hükümle bakmayız, bakamayız, bunu da hiç kimseye hak göremeyiz. Her insanımızın, her meslek mensubunun düşünce, ifade ve fikir hürriyetine, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne zarar vermedikçe, saygı duyulması gerektiğine inanırız. Bizim kıstaslarımız, kriterlerimiz, kavrayış ölçülerimiz gayet berraktır. Ve bunlar Türk milletin ortak iradesinin mahsulüdür. Türkiye’ye nefret besleyenler bizim karşı cephemizdir. Türk milletiyle kimin sorunu varsa bizim de onlarla görülecek hesabımız vardır. Hem ihanete çanak tutan, hem terör örgütlerine methiyeler düzen, hem de hak, hukuk, demokrasi ve insan haklarından bahsedenler hazırladıkları baldıran zehrini zemzem diye yutturmaya çalışan kötüler ve köksüzlerdir.
Aynı bedende husumet ve haysiyet bir arada durmaz, duramaz. Yanlış yapanı meşru görmek hakikate darbedir. İhanet edene göz yummak günaha ortaklıktır.