MHP lideri Bahçeli, Yüzde 50+1 oyla Cumhurbaşkanı seçilmesi, çoğulcu demokrasinin dünyaya emsal teşkil edecek bir şekildir. Milletvekili seçmiyoruz, belediye başkanı seçmiyoruz, cumhurun bütününü temsil edecek Cumhurbaşkanı seçiyoruz. Yüzde 50+1 oyu eleştirenleri anlayışla karşılamamız, bunu felaket olarak yorumlayan karamsarları makul bulmamız abesle iştigaldir diye konuştu.
MHP lideri Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanlığı YİK üyesi Cemil Çiçek'in 50+1'in Türkiye'yi kaosa sürükleyeceğine yönelik açıklamasını da kuşku verici olarak yorumladı. Bahçeli, Bu tuhaf ve tahrip gücü yüksek sözlerin benzerini, Türkiye'nin istikrarsızlığa gömülmesini, siyasi anlaşmazlıkların içine düşmesini isteyen çevreler de ileri sürüyor. Sayın Çiçek, sizin kafanızda, dilinizin altında sakladığınız bir oran var mıdır? Varsa ne zaman açıklamayı düşünüyorsunuz? Açıkla da bilelim, niyetini öğrenelim. Türkiye'nin kaostan, işgalden, imhadan kıl payı kurtulduğunu ne çabuk hafıza kayıtlarından çıkardınız. Buradan ne yapmaya, kimlere şirin görünmeye çalışıyorsunuz? diye konuştu.
Bahçeli, Karar yazarı Taha Akyol'un Erdoğan’la Bahçeli arasında sistem gerilimi başlıklı yazısına da tepki gösterirken, A'dan Z'ye yalan, saptırma ve nifakla bulanmıştır. Bu şahıs, kalemini zillet mürekkebine batırmıştır dedi. Bahçeli, FETÖ'cü Fehmi Koru da aynı şeyleri söylüyor diyerek gazeteci Fehmi Koru'yu da hedef aldı.
Bahçeli, geçen haftaki grup toplantısındaki MHP, Cumhur İttifakı'nın bir ortağı olsa da, işlevi ve üstlendiği demokratik sorumluluğu muhalefettir sözlerinin ardından çıkan Cumhur İttifakı'nda çatlak olduğu tartışmalarını da kesin bir dille reddetti. Bahçeli, Cumhur İttifakı'nın sevabına da günahına da sonuna kadar ortağız, anca beraberiz kanca beraberiz. Sayın Cumhurbaşkanımız ile aramızda gerginlik değil muhabbet vardır, hürmet vardır, anlayış, güven vardır dedi.
Konuşmasında kadın cinayetlerine de geniş yer veren MHP lideri, Artık klişe sözler geçersizdir, vakit şiddetin kökünü kurtarma vaktidir. Anlaşılıyor ki 6284'ü güçlendirmek, uygulanmasını harfiyen sağlamak durumundayız dedi. Bahçeli, Meclis'e sundukları ruh sağlığı yasa teklifinin bir an önce yasalaşması gerektiğini evlilik hazırlığında olanların ruhsal dengesinin yerinde olup olmadığının ele alınması gerektiğini söyledi.
Bahçeli, Çocuk istismarı, kadın cinayetleri, tecavüz suçlarında caydırıcı, kalıcı ve kapsayıcı sonuçlar alabilmek için gerekirse idam cezası bile tartışmaya açılmalıdır dedi.
Bahçeli'nin açıklamalarından satır başları şöyle:
Siparişle çalışan kamuoyu araştırma şirketlerinin abuk sabuk anketleri neyi söylerse söylesin, 2023 Cumhur İttifakı'nın, Türkiye'nin zafer yılı olacaktır. Bizim anketimiz tuttuğumuz eller, girdiğimiz gönüllerdir. Bizim anketimiz coğrafyanın dört bir yanında kahramanca ve dik duruşla mücadele eden, Türkiye'yi yarı yolda bırakmayacağım diyen aziz millet evlatlarıdır. MHP'nin oyu buymuş, AKP'nin oyu şuymuş diyerek aldıkları paranın bedelini yalan anket düzenleyerek ödeme kuyruğuna giren kurşun askerler, sözüm sizedir: Türk milletinin bağımsızlığına, muazzam eserlere nasıl sahip çıktığını eninde sonunda göreceksiniz. Yediğiniz şamarı ömrünüz boyu unutamayacaksınız, hiç duraklayamacağız. Cumhur İttifakı olarak hep bir adım önce olacağız, asla oyalanmayacağız, bir günümüzü diğeri ile eşitlemeyeceğiz. MHP, kulislerin, lobilerin, karanlık senaryoların partisi değildir, haciz altında iradesine ipotek konulmuş parti değildir.
MHP'nin kökü mazide, kökeni Türk tarihinde, ruhu ise tamamiyle büyük Türk milletindedir. Cumhuriyetin 100. yıl dönümüne tertemiz umutlarımızı bağladık. Sefer bizden, zafer Allah'tandır dedik. Cumhur İttifakı olarak muazzam bir siyaset ahlakıyla kenetlendik, milletimize, gelecek nesillere karşılıksız hizmetle mükellef olduğumuzun bilinciyle duruşumuzu güçlendirdik. Cumhur İttifakı halinde atacağımız her adım, daha huzurlu, daha güvenli bir Türkiye'ye doğru yol alıştır. Daha müreffeh, daha zengin, daha kaygısız bir hayata yöneliştir. Daha adil, daha hakkaniyetli bir geleceğe bağlanıştır. Daha dik baş, daha tok karın, daha mutlu yarına hiç tökezlemeden ilerleyiştir.
Cumhur İttifakı'nda çatlak patlak olmaz, ittifakımızı hazmedemeyip çatır çatır çatlayanların varlığı her türlü izahtan varestedir. Cumhur İttifakı geçmiş ve gelecek arasındaki köprüdür. Türkiye sevdasının siyasi bir hürriyete bürünerek kökleşmesidir. Bizim ittifakımız plan, proje, pazarlık usulüyle tescillenmiş bir ittifak değildir. Biz fırsat düşkünü siyasi ittifaklara benzemeyiz. Başkaları gibi gözü başka, kaşı başka oynayanlarla mukayese edilemeyiz. Dili başka, fikri başka, zikri bambaşka olanlar gibi de davranamayız. Geçen haftaki grup konuşmam epey tartışıldı, pek çok kesim tarafından çarpıtıldı. Dedim ki, 'MHP, Cumhur İttifakı'nın bir ortağı olsa da, işlevi ve üstlendiği demokratik sorumluluğu muhalefettir. Bunun yanı sıra TBMM'de denge ve denetleme görevi ile mesuldur.' Bu kanaatimin neresi yanlıştır? Neresinde Cumhur İttifakı'na mesafeli bakış hakimdir? Hükümet bellidir, görevini başındadır.
Hükümet değilsek de, hükümete bakan vermemiş olsak da, Cumhur İttifakı'nın sevabına da günahına da sonuna kadar ortağız, anca beraberiz kanca beraberiz.
Tavsiyem, kötürüm beyanat sahiplerinin kendi işlerine bakmaları, kendi önlerinden yemeleridir. Niyet okuyuculuğu falcılıktır, bunca zahmete katlanacaklarına faziletli olsunlar.
Bir köşe yazarının yuvalandığı bir köşesinde 'Erdoğan ile Bahçeli arasında sistem gerilimi var' başlıklı yazısı A'dan Z'ye yalan, saptırma ve nifakla bulanmıştır. Bu şahıs, kalemini zillet mürekkebine batırmıştır. Az yalan olmaz, biraz yalan olmaz, küçük yalan olmaz, bir yalan, bin yalanın kuluçkasıdır. Cumhur İttifakı Türk milletinin gerçeğidir.
Sayın Cumhurbaşkanımız ile aramızda gerginlik değil muhabbet vardır, hürmet vardır, anlayış, güven vardır. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi milletimizin bir başarısı, geleceğinin müjdesi, billi bekanın güvencesi, devlet yönetiminin milli hedeflerle birleşmesidir. Bu sistemin demokratik meşruiyet temeli, yüzde 50 + 1'dir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde, cumhurbaşkanı, doğrudan halk tarafından seçildiği ve hükümet TBMM'den güven oyu almadığı için yönetimde istikrar ilkesi kendiliğinden gerçekleşmiştir. Bu itibarla, yüzde 50+1 oyla Cumhurbaşkanı seçilmesi, çoğulcu demokrasinin dünyaya emsal teşkil edecek bir şekildir. Milletvekili seçmiyoruz, belediye başkanı seçmiyoruz, Cumhurun bütününü temsil edecek Cumhurbaşkanı seçiyoruz. Yüzde 50+1 oyu eleştirenleri anlayışla karşılamamız, bunu felaket olarak yorumlayan karamsarları makul bulmamız abesle iştigaldir. Sayın Cemil Çiçek, yüzde 50+1'in sıkıntılara sebep vereceğini iddia ediyor. Bu tuhaf ve tahrip gücü yüksek sözlerin benzerini Türkiye'nin istikrarsızlığa gömülmesini, siyasi anlaşmazlıkların içine düşmesini isteyen çevreler de ileri sürüyor. Sayın Çiçek, sizin kafanızda, dilinizin altında sakladığınız bir oran var mıdır? Varsa ne zaman açıklamayı düşünüyorsunuz? Açıkla da bilelim, niyetini öğrenelim. Türkiye'nin kaostan, işgalden, imhadan kıl payı kurtulduğunu ne çabuk hafıza kayıtlarından çıkardınız. Buradan ne yapmaya, kimlere şirin görünmeye çalışıyorsunuz?
FETÖ'cü Fehmi Koru da aynı şeyleri söylüyor. Yüzde 50+1 bir kaos olmasın diye belirlendi. Bunu da mı inkar ediyorsunuz? 6 partinin güçlendirilmiş parlamenter sistem arayışı için toplantılar düzenlediği bir dönemde tesadüfe bakın ki Sayın Çiçek'in beyanatı her anlamda dikkat çekicidir. Bize göre kuşku vericidir. Hem teorik olarak hem de fiili olarak CB'nin yüzde 50+1 oyla seçilmesi meşruiyet sancılarını baştan ortadan kaldıracak, demokrasi güvenliğini de temin edecektir. Yüzde 50 +1, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin mihveridir, buradan başlayacak bir tartışma, taviz; yeni yönetim sisteminin işleyiş ve ilerleyişini melezleştirip sakatlayacaktır. Bize göre bu tartışma gereksiz ve yersizdir. Yapmamız gereken pek çok şey vardır. CHS'nin bütün kurum ve kuralları ile, derin ve işlerlik kazanmasına çabalamak varken yüzde 50+1 üzerinden farklı bir tartışma sayfası açmak, sistemin itibar ve inandırıcılığını zedeleyecektir.
Allah'ın verdiği canı, Allah'tan başka kimse alamaz. İnancımıza göre, kim bir insanı öldürürse bütün insanları öldürmüş sayılır, kim bir can kurtarırsa bütün insanların canını kurtarmış olur, kadınlarımıza, kızlarımıza, masum yavrularımıza musallat olan, hayatlarına kast eden eli kanlı canilerin iki dünyada da yatacak yerleri yoktur. Son 1 hafta içinde işlenen kadın cinayetlerine baktığımızda nasıl bir kördüğüm içinde bocaladığımız görülecektir. Senem Kafalı, Hanife Demirci, Selime Pişkin, Gülsüm Yarış kardeşimiz şiddet kurbanı oldu. Bu cinayetler sadece bir kısmı, bu tablo hepimizin yüreğini kavuruyor. 9 Kasım'da Başak Cengiz kızımız sokakta yürürken, hiç tanımadığı herhangi bir temasının olmadığı bir canavar tarafından hayattan koparılmıştır. Eline aldığı samuray kılıcı ile gözüne kestirdiği masum bir canı almak için sokağa çıkan bu cani, hedef olarak seçtiği Başak kızımızın acımadan kanını dökmüştür. Artık zaman konuşma zamanı değil, tedbirleri sırasıyla alma, gereğini önşartsız icra etme zamanıdır. Biz geciktikçe, bir yerlerde kadınlarımıza saldırı yapılmaktadır. Şiddet selinin önünü almak, bu barbar akının önüne geçmek mecburiyetindeyiz. Kadınlarımız ölüyorsa, medeniyetimiz can çekişiyor demektir. Kızlarımız, çocuklarımız feryat figan ediyorlarsa biliniz ki ileri sürülecek hiçbir bahane yüzümüzün kızarmasına, vicdanımızın hırpalanmasına mani olamaz.
İnsanlık değerlerini ayaklar altına alan hiçbir caniye tahammül edemeyiz, sabır gösteremeyiz. Şiddete sıfır toleransla yaklaşmaktan başka bir alternatif yoktur. Kadın cinayetleri iç barış ve huzur ortamımızı tahrip edecek boyuttadır. Artık klişe sözler geçersizdir, vakit şiddetin kökünü kurtarma vaktidir. Anlaşılıyor ki 6284'ü güçlendirmek, uygulanmasını harfiyen sağlamak durumundayız. MHP'nin kadınlara reva görülen şiddetin engellenmesi, cinayetlere son verilmesi hususunda görüş ve önerileri şunlardır:
1-Ailenin korunması, şiddetin önüne geçilmesi konusunda kapsamlı bir ruh sağlığı yasasına ihtiyaç duyulduğu tartışmasızdır. Şiddetin ruhsal ve psikolojik yönü analiz edilmelidir. Bunun yanında yasal güvenceye kavuşturulmalıdır. Evlilik hazırlığında olanların ruhsal dengesinin yerinde olup olmadığı bu çerçevede ele alınmalıdır.
Parti olarak 26. dönemde TBMM'ye sunmuş olduğumuz ve uzun bir hazırlığın mahsulü olan ruh sağlığı yasa teklifinin bir an evvel yasalaşması istediğimizdir.
2 - Şiddeti durdurmak maksadıyla, hem güvenlik önlemleri hem cezai müeyyideler artırılarak, kimsenin gözünün yaşına bakılmamalıdır. Mahkemeler cinayet davalarında, süratle karar vermeli, iyi hal indirimi, akli denge sorunu ya da başka bir sebeple canilerin ceza indirimiyle talkif edilmelerine imkan tanınmamalıdır. Çocuk istismarı, kadın cinayetleri, tecavüz suçlarında caydırıcı, kalıcı ve kapsayıcı sonuçlar alabilmek için gerekirse idam cezası bile tartışmaya açılmalıdır.
3- Medyada kadınlara yönelik cinayetlerin tekrar tekrar gösterilmesine kesinlikle izin verilmemelidir. Şiddeti özendirip teşvik edecek her yayından kaçınılmalıdır.
4-Son yıllarda yaygınlaşan, milli ve manevi değerlerimizi hedef alan dizi filmler, toplumsal hayatımızı zehirlemektedir. Mülevves sahneler, müptezel ilişkiler, kokuşmuş hayatlar, şiddeti kışkırtan roller, kadın erkek diyaloglarını yozlaştıran örnekler, aile birliğimizi, manevi dengemizi toplum düzenimizi doğrudan çürütme risk ve tehlikesi taşımaktadır.
5- Üniversitelerde sosyoloji, psikoloji, psikiyatri, ilahiyat bölümünde görev alan akademisyenlerin öncülüğünde ülkemizin şiddet haritası çıkarılmalı, şiddetle mücadele ufuk ve yol açıcı çalışmalar yerine getirilmelidir.
6-Alanların parmakla gösterilen ilim ve gönül insanlarımızın emsalsiz çalışmaları ile hazırlanan, insanlığa ve istikbale bakış vizyonumuzu belgelendiren insanlığın huzuru projemiz her yönüyle tanıtılması, takdimi müstesna bir yol haritası gösterecektir.
Geçen haftaki grup konuşmamın bir yerinde şunları söylemiştim: 'Türkiye’nin istikrarsızlık dönemleri, kriz yılları, toplumsal çalkantıları, siyasi bunalımları, ekonomik kıtlıkları, kardeş kavgaları, fren tutmayan kutuplaşma fırtınaları aslında CHP’nin tarihiyle özdeştir. Bir nevi CHP’nin tarihidir. CHP’yle yüzleşmek demek, Türkiye’nin huzursuzluk devirlerine ayna tutmak demektir.'
Cumhuriyet Halk Partisi’nin son 50 yılının şifreleri çözüldüğünde Türkiye’nin yaşadığı yol kazalarının, yıkıcı sarsıntılarının mahiyet ve muhtevası da anlaşılmış olacaktır. Darbe dönemlerinden tutun da vesayetçi ve anarşi dayatmalarına kadar CHP’nin olmadığı, bulunmadığı, Türkiye’nin ayaklarına pranga vurmaya azmetmediği yıl neredeyse yoktur. CHP’nin son 50 yıllık tarihi aynı şekilde huzursuzluğun tarihidir. Kılıçdaroğlu ve yönetimi bu sisli tarihin mecmuudur, mihrakıdır. Bizim CHP’ye oy veren kardeşlerimizle bir sorunumuz yoktur, elbette olamayacaktır. Ancak bizim şuursuz Kılıçdaroğlu ve şaşkın yönetimiyle sorunumuz sonuna kadar vardır ve bu sorunumuzun çözüm adresi 2023 yılı Haziran ayında kurulacak sandıktır. Kılıçdaroğlu geçen haftaki konuşmamdan sanıyorum etkilenmiş, tahmin ediyorum uykuları kaçmış, bu suretle günah çıkarmak, geçmişiyle yüzleşmek için devreye girmiş. Biz bunların uykularını kaçırmaya devam edeceğiz. Biz Türkiye’nin karşısına geçen, milli meseleleri kundaklamak için faal halde bulunan, emperyalizme figüranlık yapan hiç kimseyi rahat bırakmayacağız. Nefesimizi bunların enselerinde her daim hissettireceğiz.
Kılıçdaroğlu diyor ki, 'İktidar değişiyor, korkunç bir enkaz bırakarak gidiyorlar. Farklı topluluklar çok farklı yaralar taşıyor. Onun için artık helalleşme zamanıdır. Benim liderliğini yaptığım partinin de geçmişte yarattığı derin yaralar vardır. Uzun süredir de o yaraları yaratan sistemi değiştirmek için uğraştım. Şimdi ise dışarıya dönme zamanı. Ben bu yaraların kapanması için helallik isteme, helalleşme yolculuğuna çıkıyorum.'
Sayın Kılıçdaroğlu sana güle güle, uğurlar olsun, madem bir yolculuğa çıkıyorsun, o zaman biletini tek yönlü alman gönülden temennimdir.
Türkiye’de iktidar değişmiyor, değişmesi için bir ortam veya demokratik bir neden bulunmuyor. Korkunç bir enkaz falan da görülmüyor, bilakis ülkemiz yükseliş de sınır ve eşik tanımıyor. Ama Kılıçdaroğlu’nun şu ifadesi doğrudur, CHP’nin geçmişte ve günümüzde yarattığı derin yaralar vardır. Bizim de söylediğimiz budur. Kılıçdaroğlu’nun bizim çizgimize gelmesi, itirafçı olması bir gelişmedir. Fakat kastettiği derin yaraları Aziz Atatürk’ün üzerine yıkmak için fırsat kolluyorsa, zemin hazırlıyorsa bu fırsatçılığının, bu simsarlığının sonuçları ikazen hatırlatırım ki, çok ağır olacaktır. Gerçekten de CHP yaradır, yıkımdır, Türkiye düşmanlarının taşeronudur. Helalleşmeye gelince, Sayın Kılıçdaroğlu, şunu bil ki, hesaplaşmadan helalleşmemiz asla söz konusu olmayacaktır. CHP yönetimi PKK’yla helalleşmiş, terörle mücadeleye hayır demiştir. CHP yönetimi, FETÖ’yle helalleşmiş, 15 Temmuz’a tiyatro, masal, düzmece iftirası atmıştır. CHP yönetimi, şehit bacısına küfredenlerle helalleşmiş, alçaklığı provokasyon maskesiyle örtmeye kalkışmıştır. CHP yönetimi, HDP’yle helalleşmiş, yüzsüzce ittifak kurmuş, meşru ilan etmiştir. CHP yönetimi, YPG ile helalleşmiş, kendi vatanlarını koruyan örgüt olduğunu açıklamıştır. CHP yönetimi terörist Demirtaş’la, Soros’çu Kavala’yla helalleşmiş, cezaevinden çıkarılmalarını istemiştir. CHP yönetimi sömürgecilerle helalleşmiş, ne işimiz var Libya’da, ne arıyoruz Suriye’de, ne geziyoruz sınır ötesinde diyerek onlara zeytin dalı uzatmıştır. Kılıçdaroğlu helal ile haram arasındaki ince çizgiyi silip atmıştır. YPG’li terörist Ferhat Abdi Şahin CHP’yi umut verici bulduğundan dolayı mağara deliklerine davet etmiş, ağırlamak istediğini duyurmuştur. Ne günlere kaldık? Nelerle sınanıyoruz? Daha neleri yaşayıp göreceğiz? Kılıçdaroğlu’nu destekleyen, CHP’yi tebrik eden, İP’i beğenen PKK’lı terörist Duran Kalkan da geçen hafta şunları açıklamış: 'Seçimi beklemeyin. Sokağa çıkalım. Erdoğan yönetimi istifaya zorlanmalı. Bu yönetimi çökertmemiz lazım. Muhalefete daha çok destek vermeliyiz. Erdoğan iktidarını indirmeli dıştan destek verilmeli. Hükümeti düşürmek gerekli.'
Terör örgütü elebaşlarını şımartan, pervasızlaştıran CHP’dir, zilletin diğer ortaklarıdır, bunların yörüngesine girip fırıl fırıl döndükleri HDP’dir. Türkiye’de hainin hukuku değil, milletin hukuku geçerlidir. Şerefsizliğin hukuku değil, şeref ve namus güvencesi Türk hukuku egemendir. Helalleşme peşinde koşan Sayın Kılıçdaroğlu, haydi PKK’lı hainlere bir şey söyle de görelim. Ne sokağı, kimi indiriyorsunuz, dış destek nedir” diyerek höykür de durduğun yeri öğrenelim. CHP’nin kumanda odası ele geçirilmiş, yönetimi işgal edilmiştir.
Buradan bakınca, PKK’yı HDP’den, HDP’yi CHP’den ayırt etmek imkansız bir hal almıştır. Sokağa çıkarak iktidarı indirmek için pusuya yatmayı planlayanlara, Türk milleti hiçbir şart altında izin vermeyecektir. Terörist Duran Kalkan’ın CHP’ye nüfuz etmesi, bu partinin Kandil’den yönetilmeye başlaması ilk önce CHP’ye oy veren kardeşlerime kesif bir hakaret, devamında vatana ve millete karşı da affı imkansız bir suçtur. İnanıyorum ki, bu Kalkan haininin ineceği günler de çok uzak değildir. Sayın Kılıçdaroğlu, helalleşmeye geçmeden evvel üzerindeki ambargodan, terör yaptırımlarından, Türkiye düşmanlarının çekim alanından kurtulmayı denersen en doğru şeyi yapmış olursun. HDP, PKK’nın bir yüzüyse, CHP de artık diğer yüzüdür.
Biz verdiğimiz sözleri unutmadık, çünkü biz Milliyetçi Hareket Partisi’yiz. Hiçbir vatandaşımızın hayalleriyle oynamayı aklımızdan geçirmedik. 24 Haziran Seçimlerine giderken hazırlamış olduğumuz Beyannamemizde neyi vaat etmişsek arkasındayız. Mesela, 'Emeklilikte Yaşa Takılan' kardeşlerimizin sorunu bizim sorunumuzdur. Sayıları 6,3 milyonu bulan bu kardeşlerimizin mağduriyetlerinin telafisi bizim amacımızdır. Bütçe imkanları doğrultusunda, kademeli geçiş uygulamasını dikkate alarak, geniş bir siyasi uzlaşma kapsamında EYT sorunu TBMM’de çözülerek gündemden tamamıyla çıkarılmalıdır. Diğer yandan polislerimize, öğretmenlerimize, hemşirelerimize, imamlarımıza, uzman jandarmalarımıza, uzman çavuşlarımıza 3600 ek göstergenin verilmesi maksadıyla hükümete her desteği vereceğiz, her çalışmanın içinde olacağız. Biz emeğin ve emekçi kardeşlerimizin her zaman yanındayız. Asgari ücretle geçinen yaklaşık 8 milyon kardeşimizin enflasyona ezdirilmemesi, insanca yaşayacakları bir ücret seviyesine çıkarılmaları beklentimizdir.
Asgari ücret tanımı itibariyle, 'İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek' ücrettir. Şu kış kıyamette insanlarımızın haklı taleplerini karşılamak hepimizin sorumluluğu altındadır.
Aralık ayının ilk haftası toplanacak olan Asgari Ücret Tespit Komisyonu”nun enflasyonun üzerinde bir zam belirlemesi, ekonomik zorluklara direnen kardeşlerimizin yüreğine su serpmesi Milliyetçi Hareket Partisi’nin samimi çağrısıdır.