Atay, daha önce cemaat, dernek, vakıf yurtları ve kuran kurslarında yaşanan olayları hatırlattığı önergelerinde, "Tarikatlarla irtibatlı iktisatlı yurtlarda yaşananları münferit olarak değerlendirenler, en temek haklardan olan eğitim hakkının devletin sorumluluğundan çıkarıp bunlara havale edenler, bu yapılarla iktidarın kendi siyasi ajandası arasındaki bağı görmezden gelenler çocukları taciz, tecavüz, istismar, ve fıtratına göre ölümlere terk ediyorlar. Biz bu suça ortak olmayacağız" dedi.
TİP Hatay Milletvekili Atay, Adalet, İçişleri, Gençlik ve Spor Bakanlığı'na verdiği üç ayrı önergesinde, üniversite 1. Sınıf öğrencisi Tuğrul'un, Antalya İlim ve Kültür Derneği'ne ait bir tarikat yurdunda başı kesilerek öldürülmesiyle ilgili iddiaları sordu.
Söz konusu Derneğe bağlı yurdun denetiminin en son ne zaman yapıldığını soran Atay "Bakanlıklar denetim konusunda sürekli topu birbirlerini atıyorlar. Gençlik ve Spor Bakanlığı yetkililerinin açıklamasına göre, Dernek yurdu olduğu için denetim yapması gereken İçişleri Bakanlığı. İçişleri Bakanlığı ise konudan bihaber tavrını sürdürüyor" dedi. Atay önergesinde yurdun kaçak olduğu ve binanın bir emniyet müdürüne ait olduğu iddialarını da gündeme getirdi. Atay "Söz konusu yurdun bulunduğu binanın halen Antalya'da görev yapan birinci sınıf emniyet müdürü ünvanına sahip bir kişinin olduğu iddiası doğru mudur?" sorusuna yanıt istedi.
Atay tarafından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya yöneltilen diğer sorular ise şöyle:
"Söz konusu Derneğe ait kaç yurt bulunmaktadır? Yurtların kaçı kayıtlıdır, kaçı kaçaktır? Yurtlar en son ne zaman denetlenmiştir? Denetim bulguları nedir? Kamu hizmeti yapmak iddiasında olan bir Derneğin, suç kaydı olan bir kişiyi işe alarak yurtta kalan öğrencilerin can ve mal güvenliğini tehlikeye atması ve bir gencin ölmesine yol açması sonucunda faaliyet ruhsatları iptal edilecek midir? Herhangi bir cezai işlem uygulanacak mıdır?"
Adalet Bakanlığına ise cinayete ilişkin yayın yasağı getirilmesinin gerekçesini de soran TİP'li Vekil, " TCK 285 inci maddenin 6ncı fıkrasında; "Soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin haber verme sınırları aşılmaksızın haber konusu yapılması suç oluşturmaz" hükmüne, anayasanın basın özgürlüğünü düzenleyen "Basın hürdür, sansür edilemez (..) Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır" hükümlerine, Basın Kanunu'nun 3 üncü maddesinin 1 inci fıkrası da; "Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir" hükmüne rağmen alınan yayın yasağı ve gizlilik kararının gerekçesi nedir? Son 10 yılda verilen yayın yasağı kararının sayısı nedir?" diye sordu.
Önergesinde, Ensar Vakfında 46 çocuğun cinsel istismara maruz bırakılması, İzmir'de Süleymancılar Cemaatine ait bir yurtta 7 erkek öğrencinin istismar edilmesi, Aladağ'da 11'i kız öğrenci 12 kişinin yanarak can vermesi, Alanya'da 14 yaşındaki bir çocuğun merdivenden atılarak yaşamını yitirmesi gibi pek çok alayı hatırlatan Atay, Bütün bu ve benzeri suçların tamamında olaylar münferit birer olay gibi lanse edilmiş, soruşturmalar bu çerçevede yürütülmüş ve yalnızca olayların failine yönelik cezalandırma yapılmıştır. Oysa denetimsiz ve kaçak vakıf ve cemaat yurtlarında öğrencilerle ilgilenmesi uygun olmayan kişilerin istihdam edilmesi, bu kişiler eliyle öğrencilerin tecavüze uğraması, öldürülmesi, yanarak can vermesi gibi hususlarda bu kaçak yurtları işleten dinci cemaat, vakıf ve dernekler ile kendi siyasi ajandası kapsamında bu yurtlara göz yummak ve denetimsiz bırakmak suretiyle kamu görevini ihlal edilmektedir. Bu kapsamda kamu görevlileri hakkında herhangi bir soruşturma açılacak mıdır?" diye sordu. Atay, dün, Erzurum'da Diyanet'e bağlı dini eğitim faaliyeti yürüten bir kurumda erkek çocukların cinsel istismara maruz kalmasının da bütün bu zihniyetin ürünü olduğunu belirtti.