ABD'nin 46'ıncı Başkanı Joe Biden, yemin ederek görevine başladı. Amerikan siyasetinde dört yıllık başkanlığı boyunca büyük fırtınalar kopartan, son seçim yenilgisini kabullenmeyerek 6 Ocak'ta Kongre'daki baskına vesile olan Donald Trump'ın ardından Amerikan politikalarının nasıl şekilleneceği tartışılıyor. Biden'ın ekibi büyük ölçüde Obama yönetimi döneminden kalma isimlerden teşkil ederken, Dışişleri Bakanlığı koltuğuna geçen Anthony Blinken, yemin töreninin hemen öncesinde Senato oturumlarında soru-cevaplarla 'vizyonlarını' anlattı. Blinken'in Çin ve Rusya'ya karşı 'Amerikan üstünlüğünün' yeniden sağlanmasını vurguladığı onay oturumlarında Türkiye konusunda kullandığı ifadeler dikkat çekti.
Blinken, Türkiye'nin NATO müttefiki olarak 'hasım güç' görülen Rusya'dan S-400 hava savunma sistemleri alımının 'kabul edilemez' olduğunu söylerken, Türk hükümetinden 'sözde stratejik ortağımız' diye bahsetti. Blinen'ın ABD'nin Trump'ın kısa süre önce bir kısmını devreye soktuğu CAATSA yaptırımlarının etkisini görerek daha fazlasının yapılmasının söz konusu olabileceğine dikkat çekti.
Biden yönetiminin Türk hükümetine karşı duruşunu Dünya Gazetesi yazarı Zeynep Gürcanlı ile konuştuk.
‘Biden, bir tek Erdoğan’ın mektubunu yanıtlamadı’
Zeynep Gürcanlı'ya göre, ABD'nin yeni Başkanı Biden, pek çok lider, dini temsilci ve sivil toplum kuruluşunun tebrik mesajlarına yanıt verirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ınkini yanıtsız bıraktı. Diplomatik kulislerde Erdoğan’ın Biden’la bir de telefon görüşmesi yapmak istediği, fakat karşılık bulamadığının konuşulduğunu aktaran Gürcanlı, Fener Rum Patriği Bartholomeos’ın ve Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Anastasiadis’in mektuplarına yanıt veren Biden’ın, Erdoğan’a karşılık vermemesi durumun ilişkilerdeki gerginliği yansıttığı görüşünde. Gürcanlı, Ankara'nın Biden ekibiyle temas kuramadığını ve durumdan memnun olmadığını söyledi:
“Ankara hiç memnun değil elbette. Çünkü Biden ekibiyle bir temas yolu kurulabilmiş değil henüz. Trump ile hemen kurulmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Trump’ın doğası tutmuştu. Dolayısıyla birebir pek çok konuyu halledebiliyorlardı, arada da pek çok aracı vardı. Biden hemen seçildikten sonra 10 Kasım’da Recep Tayyip Erdoğan bir mektup gönderdi. Bu olağan bir tavır. Bir mektup her zaman gönderilir yeni seçilen başkana. Pek çok ülke de gönderdi, sadece Türkiye’ye özgü değil. Biden da bunun üzerine gönderen liderlere tek tek cevabi mektuplar yazdı. Sadece siyasi liderleri kastetmiyorum, dini liderler, STK temsilcileri pek çok insan tebrik etmişti resmi olarak Biden’ı. Onların pek çoğu yanıt aldı bir kişi hariç. O da Recep Tayyip Erdoğan. Bu önemli. Çünkü eğer öyle bir mektup gelmiş olsaydı, buradaki Cumhurbaşkanlığı bunu büyük bir memnuniyetle yayımlardı. Çok yakın bir zamanda Fransa ile yaşadığımız gerginlikten sonra Fransa Cumhurbaşkanı’yla bir yılbaşı tebrik teatisi bile, bizzat Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu tarafından büyük bir hevesle açıklanmıştı. Oysa bir yılbaşı tebrik teatisi. Çünkü bunlar diplomaside önemli şeylerdir. Sadece yılbaşı tebrik teatisi bile bir iki lider arasındaki ilk temas olarak nitelendirilebilir. Fakat Biden’da bu olmadı, Ankara’dan hiç bu yönde bir açıklama gelmedi. Erdoğan tebrik etti fakat Biden dönmedi. Sadece bu kadar da değil. Diplomatik kulislere yansıyan şu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Biden’la ayrıca bir de telefon görüşmesi yapmak istedi göreve başlamadan önce. Fakat Amerikan Başkanı pek çok siyasi liderle görüşmesine rağmen programına Cumhurbaşkanı Erdoğan ile başkanlık yemini etmeden önce bir telefon görüşmesine de almadı. İşi daha da ilginç kılmak için bir iki örnek vermek gerekir. Biden kimlerin tebrik mesajına yanıt verdi? Mesela bir dini lider Fener Rum Patriği Bartholomeos’ın gönderdiği tebrik mesajına cevabi bir mektup yazdı. Sadece bu da değil. Türkiye ile çok ilişkisi olmayan Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Anastasiadis’in mektubuna da Biden cevap yazdı. Ama Türkiye’ye herhangi bir temas olmadı. Bu bile aslında durumun epey gergin olduğunu gösterir nitelikte. Diplomaside bu tip tebrik mesajları bir iki kelime bile olsa karşılıklı tebrik konuşmaları bir iletişimin başlaması için liderler arasında önem kazanır. Kritik önemdedir kimi zaman.”
‘Blinken Türkiye’yi yakından takip eden bir diplomat, ‘sözde’ kelimesini tesadüfi kullanmış olamaz’
ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’ın Türkiye’yi yakından tanıyan bir diplomat olduğunu söyleyen Gürcanlı, Türkiye’de geçtiğimiz günlerde ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun vesile olduğu 'sözde Cumhurbaşkanı' ifadesi üzerinden yaşanan tartışmayı da bilmemesinin olanaksız olduğunu vurguladı. Gürcanlı’ya göre, Blinken’ın kullandığı bu ‘sözde’ kelimesinin aslında Biden yönetiminin Türkiye’ye bakışını gösteriyor:
“Antony Blinken’ın kim olduğuna bakmak lazım. Blinken çok tecrübeli bir diplomat. Pek çok yönetimle çalışmış, Dışişleri Bakanlığı’nda çalışmış bir isim. Bu çalışmaları çerçevesinde, diplomatik görevleri sırasında Türkiye’yi çok yakından da izlemiş, kimin ne olduğunu, neyin Türkiye’de önemli olduğunu, Türkiye’deki tartışmaların ne üzerinden döndüğünü çok iyi bilen bir isim. Blinken özellikle de Dışişleri Bakanlığı görevine atandığı dönemde mutlaka bütün bu bölgedeki tartışmaları, haberleri, büyükelçiliklerden gönderilen raporları elbette okuyordur. Bir de çok yakın bir zamanda bir ‘sözde’ tartışması yaşadık. Bunu ifade eden Türkiye Cumhuriyeti ana muhalefet partisi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. Cumhurbaşkanı için ‘sözde’ cumhurbaşkanı ifadesini kullandı. Bunun üzerine de çok büyük tartışma çıktı. Özellikle hükümet kanadı bunu kınamak için yarışa girdi. Bunun bir hakaret olabileceğine kadar varan açıklamalar yapıldı. Çok sertleşti siyaset. Böyle bir tartışma olduğunda burada Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisi’nin bunu raporlamadığını düşünmek saflık olur. Benim tahminim Blinken da bu tartışmaları çok yakından takip etmiştir diye düşünüyorum. O ‘sözde’ kelimesinin aslında belki de bilinçli ve bilerek seçilmiş olabileceğini düşünüyorum. Bu sadece bir tahmin. Ama bu kadar usta, tecrübeli bir diplomatın Türkiye’yi hele hele S-400 gibi bir konuda eleştirirken ‘sözde’ kelimesini Türkiye’deki çok yakın zamanda yapılmış bir tartışmadan alıp kullanması bana manidar geldi açıkçası. Ben tesadüf olduğunu düşünmüyorum. Çünkü pek çok kelimeyi seçebilirdi, tam olarak ‘sözde’yi seçti. Belki de o anda Türkiye deyince aklına o tartışma geldi. O kelimeyi kullanmak istedi. Ama ben tesadüf olduğunu pek düşünmüyorum. Bu da aslında Biden yönetiminin Türkiye’ye bakışını da anlatan bir unsur."
'Türkiye ABD'nin yeni yönetimine önemini hatırlatmaya çalıştı ama...'
ABD'deki geçiş dönemi sürecinde Ankara'nın Biden ekibine Türkiye'nin jeostratejik önemini hatırlatmaya çalıştığını söyleyen Gürcanlı, ancak gelinen noktada Dağlık Karabağ, S-400, Libya ve Ege konularında verilen mesajların 'geri tepmiş' göründüğü değerlendirmesini yaptı:
"Türkiye, Biden yönetimine yanlış yaptı. Çünkü yapmaya çalıştıkları Türkiye’nin jeostratejik önemini hatırlatmaktı. Türkiye’nin ne kadar önemli bir ülke olduğunu hatırlatmaya çalıştı AKP hükümeti, ABD ve yeni gelen yönetime. Bunun yolunu da Azerbaycan’daki iç savaşa müdahil olmak, Libya’ya müdahil olmak, Ege’ye müdahil olmak ki bizim konumuz aslında, şeklinde buralarda gördüler. S-400’ler konusunda pek çok açıklama yaptılar. Hükümetin yetkili isimlerinden ikinci parti S-400’lerin de alınabileceğini ima eden açıklamalar var. Aslında bu biraz Amerika Birleşik Devletleri’ne yönelik mesajlardı. Bakın eğer bizimle iyi ilişki kurmazsanız, bizim gidecek bir başka yerimiz var anlamını taşıyan diplomatik mesajlardı bunlar. Türkiye, Rusya’dan almaya söz verdiği ikinci parti S-400’leri alır mı almaz mı bunu bilmek mümkün değil. Ama Biden yönetimine karşı şimdiden koz olarak kullanılmaya başlandı.”
‘Ankara ben aslında çok önemliyim ama sana muhtaç değilim mesajıyla kendini hatırlatmak istedi'
Gürcanlı, Ankara'nın yeni ABD yönetimine yönelik 'hatırlatmalarından' birisinin de S-400'ler üzerinden verilen mesajlar olduğunu vurguladı. S-400’lerin denenmesinin tam da Biden’a mesaj olabilecek bir zamanda gerçekleştiğini anımsatan Gürcanlı, buradaki amacın da Washington'ın 'demokrasi ve insan hakları' konularındaki olası eleştirilerine karşı 'sana muhtaç değilim' mesajı olarak algılandığını dile getirdi. Biden yönetiminde yer alan isimlerle önceden yaşanan sıkıntılara da atıfta bulunan Gürcanlı, "Belli ki demokrasi üzerinden gelinecek" dedi:
“Öyle düşünmüşlerdi fakat sanıyorum Biden’dan cevap gelmeyince Ankara’ya, kendilerini bir şekilde hatırlatmak istediler. Ne zaman yapmışlardı S-400’lerin denenmesini, tam da Biden’a mesaj olabilecek bir zamanda. Daha geçen hafta bizzat Hulusi Akar’ın açıklamaları var, üçüncü partiyi alma eğilimindeyiz şeklinde. Bunu Washington’ın da okuduğunu tahmin ediyorum. Bir nevi kendini hatırlatmak istedi AKP hükümeti; ‘Ben aslında çok önemliyim ve sana muhtaç değilim’ gibi bir mesaj vermeye çalıştı Biden’a. Bir yandan el uzatırken bir yandan da değerini hatırlatmak istedi. Bunu neden yaptı? Son dönemde özellikle AKP yönetimine karşı demokrasi anlamında ciddi eleştiriler var. Bu eleştirilerin pek çoğu da şu anda Biden ile göreve başlayacak yeni ekipten geliyor. Blinken eleştirmişti. CIA Başkanlığına atanmış olan ve kendisi yine bir diplomat olan Burns, Recep Tayyip Erdoğan’ı ağustos ayında yazdığı yazısında otokrat liderler arasında yazmıştı. David Cohen’in şimdi CIA Başkan Yardımcısı olarak atandığı açıklandı. Halkbank davasındaki kilit isimdi. Onun verdiği ifade sayesinde Hakan Atilla hüküm giydi. Savunma Bakanı Austin da CENTCOM’un komutanıydı 4 sene önce. CENTCOM, Ankara tarafından çok sert eleştirildi. Bu konuda CENTCOM’da Austin’in askerleri eleştirilirken diplomatik kesimde Brett Mcgurk vardı. O da Türkiye tarafından neredeyse persona non grata ilan edildi ve Türkiye’ye gelmesi istenmedi yetkililerle birlikte. Şimdi bu ekip hakikaten sert geliyor. Türk hükümetine hem demokrasi hem de dış politika eleştirisi yapıyorlar. Bir de demokrasi üzerine de gelecekler. Bütün bunların üzerine Biden’ın verdiği bir söz var kampanya sırasında. Bir demokratik ülkeler zirvesi toplayacağım dedi. Belli ki demokrasi üzerinden gelinecek. Tabii ki önce kendilerini düzeltip sonra millete el atmaya kalkacaklar. Ama şunu unutmamak lazım, Amerika nereye el atsa oradaki demokrasi daha feciye, olmayan demokrasi daha kötüye gitti."
'Dışişleri'nin kurumsal kimliğinden gelmeyen bir elçi atanması yanlış bir adım'
Türk hükümetinin Dışişleri Bakanlığı'ndan çıkma kariyer diplomatları varken Murat Mercan'ı yeni Washinton büyükelçisi olarak ataması da tartışılırken, Zeynep Gürcanlı, bu atamanın Trump'ın yokluğunda sıkıntı yaratabileceğine dikkat çekti:
"Yeni Washington Büyükelçisinin belki Trump döneminde daha iyi iş yapabileceğini düşünüyorum. Çünkü neydi o? Ankara, Trump döneminde liderden lidere olan bir ilişki tarzı benimsemişti ABD ile. Bu durumda da siyasi bir büyükelçi yani siyasetten gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte siyaset yapmış, bir telefonla ona kolayca ulaşabilecek bir büyükelçi belki o ilişki diziminde çok daha iyi yer tutardı. Ama anlamadığım bir şekilde tam da Biden kurumsallığa önem vereceğini açıkladığı dönemde, o yöne doğru adımlar attığı dönemde Amerika’da da bir dönem geriye itilmiş olan Dışişlerini tekrar öne çıkardığı bir dönemde AK Parti hükümetinin diplomat olmayan, Dışişleri Bakanlığı’ndan gelmeyen, kurumsal kimliği bu anlamda özümsememiş bir siyasetçiyi oraya büyükelçiyi atamasını hala garipsiyorum. Bu da bana göre yanlış bir adım. Çünkü kurumsallığa önem verecek olan Biden’ın yine Türkiye Cumhuriyeti’ni daha kurumsallıkla anabileceğimiz bir isimle çıkacak olması belki daha doğru olurdu. Ama ilişkiler neyi gösterir bunu bilmek mümkün değil.”