Projede yer alan Prof. Simon Middlebrugh, bunun zorlu fakat eğlenceli bir süreç olduğunu söyledi.
Üniversitenin Rolls Royce, İngiltere Uzay Ajansı ve ABD’deki Los Alamos Ulusal Laboratuvarı ortaklığında geliştirdiği teknoloji, bütün nükleer enerji santralinin bir araba boyutunda olmasını sağlıyor.
Mars’a yolculukta da bir durak olarak kullanılabilecek Ay, modern teknolojiler için gerekli pek çok kaynağa sahip.
Bu kaynakların yerinde kullanımı, oradan diğer gezegenlere gitmeyi daha kolay kılabilir.
Prof. Middleburgh, önümüzdeki aylarda nükleer yakıtı her yönden testlere tabi tutacaklarını söyledi.
Ay’da atmosfer olmadığı için hava sıcaklığı -248 dereceye kadar düşüyor.
Üniversitenin geliştirdiği ve Trisofuel adlı nükleer yakıt, Rolls Royce’un üreteceği mikro nükleer santralde kullanılacak.
Prof. Middleburgh, bu santralin bir rokete yüklenerek Ay’a götürülmesinin mümkün olduğunu söyledi.
Santralin uzay yolcuğundaki basınç, sarsıntı ve ivme etkilerinden nasıl etkileneceği, önümüzdeki süreçte yapılan testlerle anlaşılacak. Fakat Prof. Middleburgh, tasarımlarından umutlu:
Bunlar uzay yolculuğunun ardından Ay’a indikten sonra güvenle çalışabilecek yapılar.”
Hindistan’ın uzay aracı geçen ay Ay’ın güney kutbuna iniş yapan ilk araç olmuştu.
Bu bölgede su buzu arayacak Hindistan, bunu başarabilirse Ay yolculuklarının geleceği değişebilir.
Prof. Middleburgh, geliştirdikleri teknolojinin elektriği kesilen afet bölgelerinde de kullanılabileceğini söyledi.
Bangor Üniversitesi’nden başka bir ekip ise uzay roketleri için nükleer itki kaynakları geliştiriyor.
Ekibin başındaki Dr. Phylis Makurunje, yeni sistemlerinin çok güçlü bir itki sağladığını ve mevcut teknolojilerle 9 aydan uzun olan Mars yolculuğunun böylece 6 aya ineceğini açıkladı.
2030’larda Ay üsleri
Jeopolitik üzerine çalışan gazeteci ve yazar Tim Marshall’a göre yakıt konusundaki gelişmeler, Ay’ın güney kutbuna gidiş yarışını etkiledi.
Marshall, 2030’larda Ay’da bir Çin üssü bir de ABD liderliğinde bir üs olmasını bekliyor:
Bundan emin sayılırım çünkü büyük güçler bu yarışın dışında kalmayı göze alamaz.
Çinliler ilk tuğlayı 2028’de koyarak bunu yapan ilk ülke olmayı hedefliyorlar. 2030’ların başında muhtemelen Çin’inki de ABD liderliğinde yapılan da tamamlanmış olacaktır.
21. yüzyıl teknolojileri için gerekli olan Titanyum, lityum, silikon, demir ve başka minerallerin de Ay’da bulunduğunu tahmin ediliyor.
Tam miktarları bilinmese de şirketler bunları ekonomik olarak işlenebilir görüyor.
Fakat uzayın ticarileşmesi, işleri daha karışık hale getirebilir.
Uzayın kullanımına ait Uzay Anlaşması 1967’de yazıldı.
Hâlâ bir taslağa benziyor ve üzerinden 50 yıl geçtikten sonra çağ dışı kaldı.
O zamanlar modern teknoloji yoktu ve uzay yarışı günümüzdeki gibi şirketler arasında değil devletler arasında yapılıyordu.
Birleşmiş Milletler’de kabul edilecek yeni kurallar olmazsa, herkes uzayda istediğini yapabilir ve bu da tehlikeli durumlara yol açabilir.”