Habertürk'te 'Teke Tek Seçim Özel' programında Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtlayan Yıldırım'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
Sizi tebrik ediyorum, uzak görüşlülüğünüz için. O zaman hiç ihtimal vermiyordum. Sistem değişikliği gerçekleşince Başbakanlık artık sona erdi. Son Başbakan olarak dükkanı kapattık. Dolayısıyla Meclis Başkanlığı çok onurlu görev. Atatürk'ün koltuğu. 7 ayda elimden geleni yapmaya çalıştım. Parlamenter diplomasiyi güçlendirme adına. Parti gruplarında ayırım yapmadan. Parlamentonun gücü nasıl arttırılabilir bunun gayretine girdim. Ben icraattan gelen biriyim. Mühendisim. İş hayatım var. 1994'de sayın Cumhurbaşkanımızla İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde beraber olduk. İDO'yu genişlettik. Marmara'yı su yolu yaptık. İDO'yu dünyada kendi sıfında en büyük şirketi haline getirdik.
Sayın Cumhurbaşkanımız cezaevine girince ben de bıraktım. Daha sonra partiyi kurduk. iktidara geldik. Tekrar şimdi icraata dönüyoruz. Bu sefer de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayıyız. Ben bilindik bir siyasetçi değilim. Benim siyasetteki muradım, amacım, insanlara faydam olması. İnsanlara hizmet edecek makam varsa büyük, küçük demem orada olurum. Partimin gösterdiği her makam benim için onurlu, şerefli makamdır. Yemek beğenmemezlik yapmam, iş beğenmezlik de yapmam. Benim açımdan samimiyetle söylüyorum en büyük makam, insanların gönlünde ve zihnindeki makamdır. Bu makamların hepsi bittiğinde insanlar içerisinde anlım ak, başım dik gezebiliyorsam, bana kucak açıyorlarsa yapılabilecek en güzel şey budur.
Biz yerel seçime gidiyoruz. 7 Ocak'ta ilk basın toplantımı yaptım. İstanbullular'a nasıl bir kampanya yapacağımı anlattım. İttifaklarla seçime gidiyoruz, umit ederim ki genel siyaset, yerel siyaseti gölgelemez dedim. Şartlar ne olursa olsun İstanbul'u konuşacağım dedim. Buna da sadık kaldım. Bunun partimizin politikalarıyla uyuşmaması diye bir şey yok. Diğer konuları bilmediğim anlamına gelmez. Ben Başbakanlık yaptım. Bunu kendi güzergahından çıkarmak bu şehirde yaşayanlara haksızlıktır.
Burada bir iletişim kazası var. Sayın Ertuğrul Özkök'le söyleşi yaptık. Orada İstanbul ekonomisi Türkiye için ne anlama geliyor diye konuştuğumuzda, İstanbul Türkiye'de 100 TL vergi toplanıyor 49 TL'sini veriyor. Yani İstanbul olmasa Türkiye yok olur. O halde İstanbul'un ekonomisini canlı tutmamız lazım ki, Türkiye ekonomisi ayakta dursun ve büyüsün. Ekonomi büyüyünce dolayısıyla vergi gelirleri artacak. İstanbul verginin yarısını karşılıyorsa miktar olarak o da artmış olacak. Yüzde 50 destek veriyor Türkiye'ye, ama yüzde 10'un altında geri alıyor. Belediyelerin bütçesi vergi gelirlerinden veriliyor. Başka bir kaynağı yok. Anlatmak istediğim o. Yüzde 50'nin fazlasını veren İstanbul daha fazla mı vergi verecek. Böyle şey olur mu? Belediyelerin vergi koymak gibi bir hakları yok. Bunlar merkezi hükümetin işidir. İstanbul'un aleyhindeki konuyu nasıl savunurum, bu akla ziyan bir şey.
94'den bu yana geçen 25 yılın sorumluluğu bize aittir İstanbul'da. İyisiyle kötüsüyle. Siz 94'ü hatırlarsınız. Çocuklarım ve torunlarım hatırlamıyor. 94'de İstanbul'da çöp, çukur, hava kirliliğini konuşuyordu İstanbul. Bu dahi yapılamıyordu. O tarihte birisi geldi 'Ben bunları yaparım' dedi. Recep Tayyip Erdoğan. İstanbul bunlardan kurtuldu. Biz bu döneme İstanbul 1.0 belediyeciliği diyoruz. İlk versiyonu. Sonra İstanbul'da sosyal belediyecilik başladı. Destekler, kurslar başladı. İnsanların sorunlarıyla ilgilenilmeye başladı. Buna da biz İstanbul 2.0 belediyeciliği diyoruz. Daha sonra İstanbul'un temel projeleri, ulaşımla ilgili büyük projeler yapıldı.Buna da 3.0 diyeceğiz. Bunlar Marmaray, Avrasya Tüneli. Büyük projeler 7 tepeli İstanbul'a 7 proje yaptık. Hızlı Tren, Üçüncü Köprü, Osmangazi Köprüsü, Yeni İstanbul Havalimanı, Kuzey Marmara yolu. Şimdi İstanbulular'ın karşısına İstanbul 4.0 diye çıkıyoruz.
Şimdi yazılım, yapay zekayı kullanacağız. Büyük veri her şeyi değiştiren bir şey. Şunu demek istiyorum, bugünün ihtiyaçları ile dünün ihtiyaçları aynı değil. Zaman değişiyor başka ihtiyaçlar çıkıyor. Bunları karşılamak da bu şehri yönetenlerin görevi. Orada sadece bir nokta var imar konusu. İmar konusunda kendimizi muhasebeye çekmemiz lazım. İmar dikey yapılaşmada görsel kirliliğin oluşmasında birtakım aymazlıklar oldu. Bunu Cumhurbaşkanımız da itiraf etti, özeleştiri anlamında. Bütün belediyelerin, 39 ilçe bir büyük şehir var. Burada da bir işbirliği var. Yoksa bir belediyenin istemesiyle, büyük şehirin istemesiyle olmaz bu iş. 12 tane kurum imar yetkisine sahip İstanbul'da. Bunun sürdürülebilir bir şey olmadığını görüyorum. Yetki alanlarını sınırlandırma konusunda bir mücadele içinde olacağım. Bunun sözünü verebilirim.
İstanbullu'ya şu sözü veriyorum, sizin huzurunuzda. İstanbullular böyle bir karar verirse, plan tadilatı dosyaları belediye meclisinin ilk gündem maddesi olmayacak. Bu işi bilenler ne demek istediğimi anlıyor. Bir rantını doyma noktasına kadar almış olan bir yerde gözümüze bir şey kestiriyoruz. 'Şuraya 24 katlı bir bina yapayım, voleyi vurayım'. Bir çirkinlik abidesi olarak yükseliyor. Çevredeki binaların hakkını, hukukunu da ortadan kaldırıyor. Bu olmayacak. Buna karşı bütün gücümle direneceğim. İmar çirkinliği dediğimiz şey de bundan oluyor. Bunun önüne geçtiğimizde hiçbir sıkıntı olmayacağını düşünüyorum.
Bizim New York'ta Türk Evi'ni yıktık, 2 sene bekledik. Hava hakkı var. Hepsine para verdik. Onlar hayali olarak bina yaptığını farzediyorlar. Rantı onlara dağıtıyor ondan sonra başlayabiliyorsunuz. Şehir bir rant üretecekse herkesin ve kamunun menfaatine olmalı. Sipariş üzeri birisine rant üretecek işler konusunda sıfır tolerans olacağını söyleyebilirim.
Bu benim çok iddialı olduğum konu. Türkiye'de ulaşım, altyapı problemini büyük oranda çözdüm. 2002'de Türkiye altyaphı gelişmişliği bakımından dünya sıralamasında 39.ydu. Şimdi 9. sırada. İstanbul hariç 80 il ölçeğinde altyapı, yollar, havaalanları, internet altyapısı çok gelişti. İstanbul'da bunu haydi haydi yaparız. Bunun yolu toplu taşımanın hem konfor olarak hem de erişilebilirlik adına geliştirilmesi lazım. Kırmızı hatlar 5 yıl içerisinde yapılacak hatlar. İstanbul'un metro ağı 518 kilometre olacak. Şu anda 170 kilometreydi. Geçtiğimiz hafta Gebze-Halkalı banliyo hattını açtık. Şimdi 285 kilometre yapılacak hatlar var. Bu da ortalama her yıl 50 kilometre minimum metre yapmak gereklidir. Biz raylı sisteme Londra'yla beraber başladık. Sultan Hamid döneminde. 600 metre yaptık bıraktık. Bizim hedefimiz gerçekleştiğinde Londra'yı geçiyoruz.
Bizden önce Boğaz'dan geçiş 2 taneydi, bizimle 5 tane oldu. Şunu vaadediyorum İstanbullular'a, kim 'Ben İstanbul trafiğini yüzde 100 çözerim' diyorsa buna inanmayın. Ben akan ve katlanılabilir bir trafik vadediyorum. Bunun yolu metro. Şu anda metronun payı yüzde 18. Biz bunu yüzde 48'e çıkaracağız. Yüzde 30 artmış olacağız. Yollardan yüzde 30 trafiği çekmiş olacağız. Her gün 36 dakika erken eve gideceksiniz anlamına geliyor. Yıllık 22 milyar lira bir kaybı var bunun bize. Bu parayı başka işlerde kullanacağız. TEM'in altıyla sahil arasında nüfusun yüzde 80'i yaşıyor. Bu bantta yapacağımız projelerle vatandaş evinden çıkıp 750 metre her yöne gittiğinde bir metro istasyonuna erişebilecek, ölçü bu. Bu yeter mi, yetmez. Bu işin omurgası. Buna ilave şu anda yollar otopark olarak kullanılıyor.
Buradaki oranı azaltacağız. Yeni dönemde 343 bin otopark yapma planımız var 39 ilçede. Ağırlıklı olarak aktarma merkezlerinde. İki tane metro ağının yan yana geldiği, otobüs veya minibüslerin bulunduğu yerlerde aktarma merkezi yapacağız. Orada park olacak. Siz aracınızı oraya bırakıp binip İstanbul'un her yerini dolaşacaksınız. Her mahallede, her yerde kamu binalarının altında, üstünde otoparkı yaptığınızda özel araca çıkış azalacak. Orada bir tasarrufumuz olacak. Bu bir dönemle bitecek iş değil. Uzun süreden beri otopark yapılacak diye ruhsat verilen binalar otopark yapmadı. Belediyelere bir maktu ödeme yaptı. Bu sorunlar önümüze geldi. Şu anda 1 milyon 750 bin park yeri ihtiyacımız var. Toplu taşıma kullanırsak bu azalacak.
Elimizde her gün milyonlarca bilgi toplanıyor, insanlara ve şehre ait. Bu bilgileri biz işleyemiyoruz. Akıllı şehir yönetiminde, akıllı trafik sistemi de var. orada gelecek nesnelerin internetini kullanarak trafik idare edilecek. Işığa bakacak, araca bakacak, birbiriyle tutturuyorsa hadi geç diyecek. Orada beklemenin anlamı yok. Yeşil dalga hareketi diye ifade edilebilir. Bunların hepsi yazılım, kodlama, veri analizi, veri sentezini gençlerle yapacağız. Gençlere benimle kanka olmaya var mısınız dedim. Gençler bilişimin içinde doğdu. Onlar dijital yerli, sen ben dijital göçmeniz. Onlar zaten akıl terini dökecek kapasiteleri var. Onlara fırsat sunacağız. Bayrampaşa'da kuracağımız teknoloji üssüyle beraber gençler buraya gelecekler, bir kısmını belediye olarak akıllı şehir uygulamalarıyla istihdam edeceğiz. Buna yılda 500 milyona kadar girişim sermayesi aktaracağız. Bir kısım da kendi projelerini ortaya koyacaklar, sermayesi olanlarla onları buluşturacağız.
Bütün bunları yaptığımızda bugünkü trafik sıkışıklığı yüzde 18'e düşecek. Bir de ulaşım asistanı var. Bunun üstüne 241 tane nokta tespit ettik. Bunlar trafiğin düğümlendiği yerde. Burada geometrik düzenleme yapacağız. Beşiktaş, Şişli, Beyoğlu'nda internet niye yok? Bu maalesef belediye başkanlarının vizyonuyla ilgili. Fiber ağların yapılması için kazmak lazım. Buna müsade etmiyorlar veya büyük paralar istiyorlar. Biz telefonu çeviriyorduk, karın gurultusu gibi bir ses geliyor, sonra düşüyordu. Şimdi İstanbul'da bu acil ihtiyaçtır. Başından beri bunu bir ticaret olarak görmemek gerekiyor. Bunu bir araç olarak görmek gerekiyor. Yollar para kazanmak için yapılmaz, trafik para kazanır. İstanbul'un fiber ağını 100 bine çıkaracağız. Daha fazlası yapılsa zararı yok, fazlası var.
Şehir daha sonra bunu yapmak için büyük maliyet öder. Hollanda'da, Fransa'da yapıyorlar. Buradaki iş dönüp dolaşıyor nesnelerin iletişimine bağlı. İnsanlar araçları yönetiyordu, şimdi başka araç aracı yönetecek. Burada insan aklı yine yönetici olacak. Bunun için fiziki altyapının tamamen gözden geçirilmesi lazım. Yeni nesil akıllı araçlar var. Birden küt diye durdu. Bunu algılıyor ve yapıyor. Bu artık normal akışa dönecek. O kadar sistematik bir şey ki, biz bunu metrobüs araçlarına uygulasak kapasite yüzde 50 artıyor. Hiçbir şey yapmadan. Onların mesafeleri otomatik oluyor, durağa gelişleri otomatik ayarlanıyor. İnsanı ortadan kaldırdığınızda. Aslında siz aksine bir şey demedikçe kurgulanmış bir aptal. Devamlı aynı şeyi yapıyor. Bunu İstanbul hak ediyor. Mutlaka başarmamız lazım. Bunu yapmazsak bu dönem ikinci lige razı olmamız lazım.
Seyahat harcaması düşük gelir grupları için bayağı büyük. Başlangıçta öğrenciler için bunu yapmak kolay. Çöp ayrıştırma var. Pilot olarak metrolarda yapılıyor. Bunu bütün hanelere yayacağız. Geri dönüşümden elde edilen parayı öğrencilerin seyahat ücretlerine kredi olarak yükleyeceğiz. Yüzde 40'a varan bir indirim sözkonusu. Bunun hesabını yaptık. Bu metrolarda yaygınlaştırılması, toplu ulaşımın daha fazla kullanılması esasında doğal olarak bize tasarruf sağlıyor. Bunu destek olarak toplu ulaşımı kullananlara vermeyi planlıyoruz.
Bu bilinç çok kolay elde edilmiyor. Biz önce berbat ediyoruz sonra aklımız başımıza geliyor. Bir altyapıyı kurmamız lazım. Onu yapacağız, ondan sonra da 'ayrıştırın' diyeceğiz. Sonra bunun sosyal faydaya dönüştürmemiz lazım. Bugünden yarına olmaz ama en azından bakış açısı. Artık çöp ayrıştırma işini evlerin kendisi yapıyor. Dönüşümü de yapıyor size. Buna geçilecek yavaş yavaş. Bu trafiği de azaltacak.
Bu kravatın bende özel anısı var. Anlatmayayım. Karar verdim her televizyon programında bunu kullanıyorum. Bu kadar farkedilmediğini bilmiyordum. Hayatım boyunca para birinci sorunum olmadı. Türkiye'nin sorunu iyi proje yok. Her proje kaynağını mutlaka bulur. Ama biz çok konuşuyoruz. Projeleri önceden hazırlamıyoruz. Şartlar bizi zorluyor, alelacele başlıyoruz. Proje finansmanı konusunda hiçbir problem yok. Toplam 5 milyar dolar İstanbul Belediyesi için büyük bir rakam değil. Kaldı ki bunların alternatif finansman modellerini de bulmak mümkün. İstanbul'un bu konudaki kredisi iyi. Genel bütçeden de daha iyi diyebilirim.
Su şimdi metreküp olarak kademeli veriliyor. Burada sistem değişikliğine gideceğiz. Gelirlerde bir değişiklik olmadan. Metreküp bazından kişi bazına geçeceğiz. Bunu yaptığımızda daha fazla nüfusu olan ailelerin faturası düşmüş olacak. Ortalama 4 kişinin yaşadığı bir hanenin faturası yüzde 6 düşecek. Bu da 690 bin kişiye tekabül ediyor. Çok daha fazla ucuzluk vadedebilirsiniz. Ama arkasını getiremezsek o zaman daha büyük bir bedel ödemek zorunda kalırız. Neticede insanlara su vermeniz lazım. Suyun da bir maliyeti var. Biz üzerinden para kazanmak diye bir şey yok. Maliyet geliri karşılasın, bir de hizmet bedeli, çalışan insanların maaşlarını karşılasın yeter. Sudan para kazanılmaz.
Yüzde 40 indirim. Tamam yapalım da nereden finanse edeceğiz. İETT destekleniyor. Suyu destekle, gazı destekle, ulaşımı destekle, İstanbul'un temel yatırımlarını neyle yapacağız? En pahalı hizmet olmayan hizmettir. Onun için sürdürülebilir olması çok önemli. Burada verimlilik, rasyonaliteyi gözardı etmemek lazım. Bunlara dikkat edeceğiz. İlk yaptığımız hesaplara göre doğalgazda yüzde 10 indirim yapılabilir. Elektrikle ilgili sorunumuz var. İstanbullu ciddi anlamda elektrik tüketimi var. En fazla abone İstanbul'da var.
Toplam elektrik faturası 2 lira ise 1 lira lüzumsuz maliyet var. İstanbul Belediyesi'nin yetkisinde değil ama bunun için uğraşacağım. Bu rahatsızlık beni ilgilendirmez hükümetin işi diyemem. 7 milyon üzerinde abone var. Hükümetimiz, Cumhurbaşkanımız bir karar aldı. Şu anda 4 kişilik bir aile için 150 kilovata kadar 80 TL devlet karşılıyor. Gelir testinden geçemeyen sosyal destek alan aileler.
Yaklaşık 2,5 milyar dolar veya 14,5 milyar lira borç söz konusu. 14.6 milyar borcu var. Borçlanma kapasitesi herhangi bir ekonomik dengesizlik olmayacak kadar 13 milyar daha borçlanma kapasitesi var. Dolayısıyla sıkıntılı bir durum yok. Şehir içi trafik günden güne artıyor. Mahmutbey gişelerindeki yığılma herkesin dikkatini çekiyor. Başbakan iken Bakana talimat vermiştim. Şimdi artık geçerken yukarıda taklar var, oradan okunarak geçiliyor. Şunu da gözden geçirme zamanı geldi. İstanbul'un girişleri buradan başlıyor.
Sayın Cumhurbaşkanımızın İstanbul'a sevdası var. Siyasetteki parlaması İstanbul Belediyesi ile başladı. Oradan da Türkiye genelinde bir lider oldu. Bugün bölgemizde de sayın Cumhurbaşkanımız bir denge unsuru. Gönül coğrafyamızın 1,5 milyar insanı Türkiye'ye bakıyor, Cumhurbaşkanımıza bakıyor. Cumhurbaşkanımızla 25 yıldır çalışıyorum. Önce de birlikteliğimiz var. 40 yılı bulan yol arkadaşlığımız var. Benden daha iyi tanıyan olacağını zannetmiyor mu, tabii evlatları ve ailesi hariç.
Çok samimi söyleyeyim, istemediğim bir işi bana kimse yaptıramaz. Seve seve İstanbul'a hizmet etmek için varım. Benim tarzım bu. Konuşurken isteksiz gibi görüyor insanlar ama ben soyadım gibi iş yaparım. Kararı hızlı veririm, hızlı yaparım. Kars'ta bir çağrı merkezi açmıştık. Bana dediler ki, hadi ilk çağrıyı sen karşıla diye. İstanbul'dan biri arıyor, bir şey soruyor. Ben de cevap veriyorum. Yahu kardeşim dedi başka adam bulamamışlar mı? Yokuşa sarmış gibi konuşuyor. Sonra ben Başbakan deyince çok mahçup oldu, kusura bakmayın dedi, bilemedim dedi. Bunu isteksizlik gibi algılamak fevkalade yanlış.
Bunu söylemekten çok hoşlanmıyorum ama. Bu İstanbullular bana güvenecekler, arkamdan gelecekler, destek verecekler. Ondan sonra onları yüzüstü bırakacağım. Bu benim ahlak ve siyaset anlayışıma yakışmaz. Hak vaki olmadıktan sonra İstanbullular git derse gideriz aksi takdirde hizmete devam ederiz.
15.seçime giriyoruz. Bugüne kadar kampanyada rakibimle oturup bir programda konuşmadım. Bütün adayların hakkı var. İtibar sayılarla olmaz, insanların kişiliğinde mündemiçtir. Herkes dinliyor, bizi dinliyor, diğer adayları dinliyor, kararlarını verecekler. Gelip de kayıkçı kavgası etmek, sen daha iyi yaparsın, ben daha iyi yaparım demenin bir anlamı yok.
Şu anda İstanbul'un 30 bin ila 50 bin arasında yapı stoğu birinci dereceden depreme karşı riskli. Tam sayıyı bilen yok. Bunların ivedilikle dönüşüme tabi tutulması lazım. Diğer yandan acil olarak yapılması gereken toplanma alanlarının yetersizliği. Toplanma alanları da aşağı yukarı 20 kilometre karelik bir alana ihtiyaç var. Yani iki tane Beyoğlu. 20 bin dönümden fazla. 2 bin hektar. Dolayısıyla bu alanların oluşturulması birinci konumuz. İkinci konumuz da dönüşüm. Dönüşümün önünde en büyük sorun. Dönüşüm yaparken insanların ellerinde mevcut haklarından geriye düşmemesi. İki daire varsa iki daire istiyor. Nasıl yapacaksınız? Bu mümkün değil. Acıbadem'de deprem dönüşümü yapıldı. Dairem vardı 150 metrekare, 80 metrekareye düştü. Biz belediye olarak hakem rolünü oynayacağız ve tarafları müteahhitlerle vatandaş arasında hakemlik yapacağız. Bir tip sözleşme ortaya koyacağız. Bunu yapacak firmaların mali, mesleki ve teknik yeterliliği var mı yok mu, onları akreditasyondan geçirip belirleyeceğiz. Finansmanı için bir model düşünüyoruz.
DASK diye bir deprem sigortası var. Bu yıkıldıktan sonra devreye giriyor. Ne faydası var.Şimdi bunu yıkılmadan, dönüşüm için ciddi para var. Bu parayı dönüşümde kullanalım. Hem sigorta şirketi yıkılmasın, hem de binalar yıkılmasın hem de insanların hayatını garantiye alalım. Belediye işin içinde olmadığı için Fikirtepe, Esenyurt'ta binlerce mağdur var. Bu insanlar feryat ediyor. Tabiatıyla 'niye dikkat etmediniz' diyecek halimiz yok. Biz inşallah İstanbullular yetki verirse bu meselelerle de ilgileneceğiz. 10 bin tane insanı yüzüstü bırakamayız ki. Bu insanların derdini kendi derdimiz gibi görüp bir çözüm mutlaka üretmemiz lazım.
Gebze Halkalı banliyösünde 41 durak var. Eski banliyö hattı. Bu hat metrobüsle paralel bir hattı. Söğütlüçeşme-Beylikdüzü arasında paralel hat. Bu banliyö hattını, Marmaray'ı insanlar kullanırsa metrobüsün sıkışıklığından kurtulmuş olur. Sertifika vermeden açamazsınız. Sinyalizasyon firması çalışabilir diye size belge veriyor. Bunlar uluslararası firmalar. Diyelim ki hata arıza olur ama sistem kendi kendini kilitliyor. Bu konuda bakanla konuştum. Hangi safhalardan geçtiğini anlattılar. Tabii ki insanların içi rahat olması lazım. Bizim bu proje bitiğinde metrobüs diye bir ihtiyacımız kalmayacak. Ama 3-4 sene beklemek lazım.
İstanbul'un evvelinden beri coğrafyasının dereleri vardır. Tuzla ile Silivri arasında 20 tane dere var. Biz bunları tekrar hayata döndürüyoruz. Kuzey ormanları yeşille, Marmara'yı maviyi birleştiriyoruz. Bunlar yaptığımızda bir dere ortaya çıkıyor. Afet riskine karşı İstanbul'u güvenlik altına alıyoruz. Sağında solunda yürüme yolları olacak. Bisiklet yolu olacak. Bazıları park alanları ile birleşecek. Şehrin yerleşim alanı ile kuzeyi eve sahili birleştiriyoruz.
Ekrem Bey bir miktar Beylikdüzü'nde yapmış. Öyle çaldı, aldı anlamında yorumlamayı nahoş bir şey olarak değerlendiriyorum. Kim yapacaksa o yapacaktır. Önce mahallelere her 200 metrede ulaşabilecek küçük de olsa park yapacağız. O mahalle parklarından semt parklarına geçiş olacak. Hepsinin nüfus nüfus nerede yapacağımız yazılı. Sonra millet bahçeleri var. Birlikte yeşil koridorlar birleştiriliyor ve böylece bir eko sistem oluşturuluyor. Yeşille yaşam birarada oluyor. En kolayı bu. Keyifle yapacağımız bir iş.
Kanalistanbul bir su yolu projesi sıradan bir proje değil. Bizim milli güvenlik projemiz. Kendini finanse edecek bir proje. 10-12 milyar dolara malolacak. Ona ihtiyacımız var. Boğazdan 140 milyon ton geçiyor. 78'i hatırlarsınız, Indepentenda gemisi kazası. 1 hafta millet evine giremedi. Camlar patladı. Dünya kadar mesafede işitildi. Hepimiz perişan olduk. Burası bir su yolu projesidir. Boğazdan başka boğaz yok. Bu proje mutlaka olacak. Karadeniz'den Marmara'ya akış, oradaki ekolojik yapının etkilenmesi, yıllardır bunların hesabı yapılıyor. Üniversitenin raporları bir bölü 100 binlik, bir bölü beş binlik planlar.
Cemil Topuzlu Açıkhava tiyatrosunun seyyar bir üstü olacak. Yaz kış kullanacağız. Biz bunu kültür ve sanatı Yaşayan İstanbul başlığı altında değerlendiriyoruz. Geleceğimiz İstanbul'da 9 alt başlık var. Üreten İstanbul, Kolay İstanbul, Yeşil İstanbul, Çevreci İstanbul'u konuştuk. Yaşayan İstanbul'da kültür var, sanat var. İnsanların işten arta kalan zamanlarını nasıl değerlendireceklerine dair zamanlar var. Fatih ilçemizi kadim İstanbul diye ifade ediyoruz. Üç medeniyetin izlerini taşıyan sur içinde bunu yapıyoruz. Burada şöyle bir düşüncemiz var. Sur içini boydan boya kesintisiz insanlar yürüyerek gitsin istiyorum. İçeride niteliksiz 10 bin yapı var. Uyuşturucuların yuvası haline gelen yerleri temizleyeceğiz. O kadim İstanbul'u ortaya çıkaracağız. Sarayburnu yolunu yer altına alacağız. Topkapı'yı denizle birleştireceğiz. Babıali'de geçmişle geleceği buluşturacağız. Taksim'de AKM yapılıyor. Külliye gibi oluyor. Gümüşsuyu'ndan kültür sokağı onun altından geçiyor. Lokantalar, cep sinemalar, tiyatro ve kütüphaneler var. Bir de büyük opera sahnesi var.
Bir tane AKM de Anadolu yakasında olacak. Anadolu Kültür Merkezi. Orada da insanlar hayat yaşanan İstanbul dediğimiz daha ziyade Avrupa yakasında ağırlıklı. Bu da trafik sorununu oluşturuyor. İnsanlar niye oradan oraya gelsinler. Oraya da bir tane kuracağız. Ayrıca 18 tane yeni kültür merkezi yapacağız. Gençlik merkezlerinde üniversite öğrencileri ücretsiz yararlanacak. Kıraathaneler zaten açılıyor. Yarı kitaplık ders alanları olacak. İstanbul'un en büyük problemi, aydınlatılmış bir şehir değil. Şehirlerin gelişmişliği gece nasıl gözüktüğüne bağlı. İstanbul'u gecesi de gündüz gibi bir şehir haline getireceğiz. İstanbul kendi enerjisini kendi üretecek. Çöp işlemeden bunu yapıyoruz. Yüzde 60'a kadar İstanbul kendi elektriğini kendi karşılayacak. Bu daha fazla aydınlatma demek. Gece pırıl pırıl bir şehir olacak. İnsanlar geç saatlere kadar da sokakta kalabilecekler. 927 tane çeşmesi var şu anda. Hepsini akar hale getireceğiz. Sebilnet koyacağız. Yani wifi internet erişimi olacak. 2 yıl içerisinde İstanbul'un tamamında wifi erişimi ücretsiz olacak. Ana güzergahları kastediyorum. Bu çok büyük bir proje. İstanbul'da Avrupa'nın en büyük müzesini yapacağız...