Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Barzani, ateşle oynuyor. Bu ateş önce Barzani'yi sonra da başkalarını yakar. Doğru olan, bu ateşle oynamaktan vazgeçmektir; aklıselime teslim olmak ve referandumu iptal etmektir dedi.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) 25 Eylül'de düzenlemeyi planladığı referanduma ilişkin değerlendirmede bulunan Bozdağ, şunları söyledi:
Çok net söylüyoruz. Bu, tehlikeli bir yoldur. Doğru bir gidiş değildir. Barzani ateşle oynuyor. Bu ateş önce Barzani'yi sonra da başkalarını yakar. Doğru olan, bu ateşle oynamaktan vazgeçmektir. Aklıselime teslim olmak ve referandumu iptal etmektir. Biz, Türkiye olarak referandumun iptal edilmesini bekliyoruz ve referandum tarihinden önce böyle bir kararı almasının Barzani yönetiminin de hayrına olduğunu bir kez daha ifade etmek isterim. Yoksa tarih, tekerrür eder. Derler ya 'İbret alınsaydı tarih, tekerrür eder miydi?'. İbret alınmayınca tarih, tekerrür ediyor. Tekrar tekrar geriye sarıp, yeniden yeniden tekrar ettirmenin kimseye faydası yoktur.
Ankara'daki Ulucanlar Cezaevi Müzesi'nde düzenlenen Uluslararası Kültür Turizm ve Demokrasi Kurultayı Medya Çalıştayı'nda konuşan Bozdağ, uluslararası basında Türkiye aleyhine aslı olmayan bazı haberlerin yer aldığını belirtti.
Bozdağ, Basın ve yayın organlarının vatandaşlarımızı ve bütün insanlığı doğru bilgilendirmeleri, olup bitenleri doğru aktarmaları, gerçeğin saygınlığını artıracak en önemli güçtür. Eğer bu bilgilerde eksiklikler olursa o zaman da bunların toplumda güç sahibi olmasının önündeki en büyük engel haline gelir. Bugün, uluslararası planda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine aslı olmayan pek çok haber, manşet, yorum ve yayına şahit olmaktayız. Bütün bunlar, gerçeğin yalan arasında kaybolmasına ve yalanın güçlü olarak toplumda yer etmesine yol açıyor diye konuştu.
Türkiye'de 'salt gazetecilik'ten soruşturulan kimsenin olmadığını söyleyen Bozdağ, şöyle devam etti:
Bugün Türkiye, 'Gazeteciler hapiste' veya 'Yayıncılar hapiste' şeklinde çok büyük bir algı operasyonuyla karşı karşıyadır. Batı'da, Amerika'da, başka ülkelerde bunu görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na göre, herkes kanun önünde eşittir. Herhangi bir kişi, suç işlediğinde mesleğine, sıfatına, makamına göre suç işleyenler arasında ayrım yapmak, mümkün değildir. Türkiye Cumhuriyeti cezaevlerinde, sadece yazdığı veya bir haber yayınlaması, salt gazetecilik nedeniyle soruşturulan kimse yoktur.”