'Bu saygısızlığa gereken cevabı vermek bizim görevimizdir'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 büyükelçiliğin Osman Kavala'nın 'serbest bırakılması' yönündeki açıklamalarının ardından Viyana Sözleşmesinin 41.maddesine uyacaklarını bildirmelerine ilişkin Büyükelçiler tarafından yapılan hadsiz açıklamalar herhangi bir kişiyi değil doğrudan ülkemizin yargısını hedef almıştır dedi.
'Bu saygısızlığa gereken cevabı vermek bizim görevimizdir'
2021-10-25 19:39:46   Güncelleme: 2021-10-25 19:48:11    

Haberin Videosu

Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

Sağlık ve iklim krizleriyle sarsılan dengeleri bozulan, yeni arayışlara yönelen dünya için Afrika'nın mümbit toprakları hala en değerli kaynaktır. Sömürgecilerin sürekli biçim, yol, yöntem değiştirerek kıtayı ellerinde tutma yöntemleri bitmedi, bitmeyecektir. Afrikalı dostlarımız sahip oldukları zenginliklerin öneminin kendilerine sağlayacağı faydanın farkındadır. Hiç şüphesiz Türkiye'nin Afrika'ya bakışı Batı ülkelerinden çok farklıdır. Tarihinde sömürgecilik lekesi ve katliam ayıbı bulunmayan bir ülke olarak kıtaya insan merkezli yaklaştığımızı muhataplarımız da görüyor. Bizi farklı bir yere koyuyorlar. Asırlardır sömürülen, siyasi, sosyal, ekonomik düzeni böyle kurulmuş bir coğrafyada mesafe kat etmek öyle kolay olmuyor. Sömürgecilerin izlerini kıtanın dört bir yanında görmek mümkündür Buna rağmen Türkiye'nin karşılıklı saygıya, birlikte kazanmaya ve paylaşmaya dayalı politikaları karşılık bulmaya başlamıştır. Kıtadaki pek çok bölgeyle 500 yıllık geçmişe sahip kültürel ve beşeri ilişkilerimizin bulunması işimizi oldukça kolaylaştırıyor. İnşallah en kısa sürede Yeni Bir Afrika programıyla bu güzel iklimi daha da ileri taşıyacak adımlar atacağız. ülkemize gelen Afrikalıların sayısının her geçen yıl artması ilişkilerimizin geleceği açısından umut vericidir.

Kimse kusura bakmasın, biz Afrikalı dostlarımızla ortak bir gelecek inşa etmeyi, dolayısıyla sömürgecilere rahatsızlık vermeyi sürdüreceğiz. Her ne kadar bize olan husumetlerinden dolayı gözlerine perde inenler Türkiye-Afrika ilişkilerini önemsizleştirmeye çalıştırsa da kıtada ülkemiz adına faydalı işler yapamaya devam edeceğiz. 

Gazi Mustafa Kemal'in milli mcüadelenin en kritik safhalarından biri olan Sakarya'da söylediği Hatı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır ilkesi ülkemiz için hala geçerlidir. Boş bıraktığımız, gereken tedbiri almadığımız her alanın ülkemizin istiklali ve istikbali için bir tehdit olarak karşımıza çıktığı gerçeğini defalarca yaşadık. Diplomasiden güvenliğe, ekonomiden teknolojiye uzanan geniş bir yelpazede ülkemizi güçlü tutmak için canla başla mücadele ediyoruz.Yürüttüğümüz mücadelede cumhuriyetimizin bir asırlık birikimi, medeniyetimizin 15 asırlık zenginliği, devletimizin 20 asırlık geleneği en büyük güç kaynağımızdır. Türkiye diye bir devletin, Türk milleri diye bir milletin bırakınız sahip oldukları gücü ve imkanları, varlığına bile tahammülü olmayanlar bugün de boş durmuyorlar.

Küresel yönetim sisteminin vanasını elinde tutanlar, kendi sınırları içindeki tek bir olumsuzluk karşısında dahi her türlü hak ve hukuku askıya almayı meşru sayarken, milyonlarca insanın ölümünü duyarsızlıkla seyrediyor. Konu mazlum ve mağdurlar, konu Türkiye gibi hakkı ve adaleti savunanlar olunca bambaşka istikametlere yönelebiliyor. Geçmişte ülkemizi istedikleri gibi yönlendirebilenler, Türkiye artık kendi duruşunu sergilemeye başladığında paniğe kapıldılar.

Türkiye'nin nezaketini, eski alılşkanlıklarına yönelenler yaptıkları yanlışı kabul etmedikleri sürece hak ettikleri cevabı alacaklardır. Son dönemde bazı ülkelerin büyükelçileri tarafından yapılan açıklamayı da aynı çerçevede değerlendiriyoruz. Bu açıklama doğrudan ülkemizin yargısını ve egemenlik hakkını hedef almıştır. Bu tavır yargı teşkilatımızı, hakimlerimiz, savcılarımız ve avukatlarımızla birlikte yargı mensuplarımıza bir hakaretttir. Türk yargısı kimseden talimat almaz, kimsenin emrine girmez. Türkiye'yi dillerine dolayanların amaçlarının hak, hukuk olduğuna kimse bizi inandıramaz. Malum açıklamaları yapan büyükelçiler hususunda ortaya koyduğumuz tavır bu sorumlu ve samimi duruşun tezahürüdür. Bizim niyetimiz kriz çıkarmak değil, ülkemizin hakkını hukukunu onurunu ve egemenlik haklarını korumaktır. Bugün aynı büyükelçilikler tarafından yapılan bir açıklamayla bundan geri dönülmüştür. Viyana Sözleşmesi'nin 41. maddesine vurgu yapan bu büyükelçilerin beyanlarında daha dikkatli olacaklarına inanıyoruz. Ülkemizin bağımsızlığına ve milletimizin hassasiyetlerine saygı duymayanların sıfatı ne olursa olsun bu ülkede barınamayacağını da ifade etmek istiyorum. Türkiye'nin bugün yaşadığı en büyük sancılardan biri bu tür meselelerde yerli ve milli duruş sergilemeyi bir türlü başaramayan kimi siyasetçi, eski diplomat ve medya mensubundan oluşan güruhtur. Kendi ülkelerinin aleyhindeki kampanyaların gönüllü aparatlığına soyunan mankurtları milletimiz yakından takip etmektedir. Önümüzdeki dönemde pek çok sorunumuzla birlikte bu hastalıklı zihniyetten de kurtulacağız. Bu türk çarpıklıklarla ilk defa karşılaşıyor da değiliz. Gezi olaylarında neredeyse bir ay boyunca ülkemizden yapılan canlı yayınları hatırlayın. Benzer hadiseler çok daha vahim boyutlarda Avrupa başkentlerinde yaşandığında aynı çevreler tek bir karenin bile dışarıya sızmasına izin vermediler. 17-25 Aralık girişiminin ardından kopartılan fırtınaları da hatırlayın. Çukur eylemleri ve 6-8 Ekim sokak olayları sırasında yaşananları da hatırlayın. 

Ayrıntılar geliyor...