“Dinden dönenler tevbe etmediği takdirde öldürülür. Demokrasi, sosyal demokrasi gibi düzenleri benimseyenler de mürted hükmündedir” diyen Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Ahmet Ağırakça Meclis gündeminde.
CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker, Ahmet Ağırakça ile ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde basın açıklaması yaptı.
“İslami Devlet Düzeni” isimli kitapta Ağırakça’nın, “Özlemini duyduğumuz vahiy düzenine dayalı bir devletin kurulması ve kendi kendine her yönüyle yeterli olacak İslami bir devletin kurulmasını içtenlikle arzuladığımız için böyle bir çalışmaya girdik. Allah’ın emridir, İslami bir devlet oluşturmak zorundayız”dediğini aktaran Şeker, şunları söyledi:
“Bu sözlerinden anlaşıldığı üzere rektör Ağırakça açıkça bir ‘din devletini’ savunmaktadır. Dolayısıyla laik ve demokratik hukuk devletine karşıdır. Dahası yine Ağırakça’ya göre ‘İslami hükümlerin açıkça uygulanmadığı, Müslümanları hakimiyeti altında bulunmayan memleketler Dar’ul Harp adını alır.’ (s.169)
Yine şu ifadeler de doğrudan Ahmet Ağırakçaya ait: ‘İslami devlet yani islami sisteme bağlı islam hukukunu tam ve açıkça uygulayan ülkelerin, Dar’ul İslam olduğunu, İslam Hukuku ile ilgili hükmetmeyen ülkelerin Dar’ul Harp olduğunu Müslümanların bilmeleri gerekmektedir. Bir beldenin halkının yüzde 99’u Müslüman oldukları halde namaz ve oruçlarını ifa edebildikleri halde, idari ve hukuki sistemi ‘islam’ olmadıkça Dar’ul Harp olmaktan çıkmaz.’ (s.169) harfi harfine bu ifadeler şu an Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörlük makamında oturan zata aittir. Bugün IŞİD de bu tezleri savunuyor.
O halde sormak lazım: Bu açıklamalarınıza göre yüzde 99’u Müslüman olan Türkiye bir dar’ul harp ülkesi. Türkiye’de yaşayanların %99’unun katli vacip düşüncesini yayıyorlar. Bu durumda ülkemizin küfrun kanunları ile mi yönetildiğini düşünüyorsunuz? Öyleyse hali hazırda iktidarda olan hükümet de küfrün iktidarı, öyle mi? Çünkü ilgili şahsın ifadelerinden çıkan budur.
Burada soruyoruz Sayın Ağırakça bu ifadelerinin hala arkasında mı? Cevabı olumlu ise ey Sayın Ağırakça, dar’ul harb’in bir yöneticisi, rektörü olmayı nasıl kabul ediyorsunuz? Dahası nasıl oluyor da ‘ben genel başkanımızın (Tayyip Erdoğan) Mardin temsilcisiyim’ diyebiliyorsunuz? Sizin ifadelerinizle bu ‘küfrün temsilcisi’ olmak olmuyor mu? Haşa bu ifadeler bize değil size ait.
Eğer o ifadelere sahip çıkmıyorsanız şimdi kalkıp yüksek sesle Türkiye bir dar’ul İslam yurdudur diyebiliyor musunuz? Benzer biçimde laiklikten önce ve demokrasi İslamla uyumlu bir sistemdir, laikliği de demokrasiye de sahip çıkmalıyız diyebilecek misiniz sayın rektör? Unutmayın bir kuşak, bir nesil ‘İslam Devletini’ kendine amaç edinen söylemlerle zehirlendi, kin ve öfkeyle canlara kıydı o nesil... Kimi zaman IŞİD, kimi zaman Taliban, El Nusra oldu onlar. Bu anlamda geçmişe dair yaşadığınız bir vicdan azabı var mı merak ediyorum... Misal bu yazdıklarınızdan dolayı istifa edecek misiniz, yada size göre küfrün temsilcileri tarafından görevden alınacak mısınız?
'KAÇMAYIN'
Kitabın 134. Sayfasında yer alan başlık aynen şu: ‘Ne zaman isyan etmeliyiz’ O başlık altında şu ifadeleri kullanmış Ağırakça: ‘Kur’an ve sünnete aykırı hüküm veren, icraat yapan bir devlete itaat haramdır ve caiz değildir.. Şu halde Allah’ın indirdiği ve peygamberin tebliğ ettiği İslam düzenine uymayan, İslam hukuku ile hükmetmeyen devlete ve devlet adamlarına itaat kesinlikle yasaktır.’ Sözleriniz yoruma yer bırakmayacak kadar açık Sayın Rektör… Laik, sosyal ve demokratik hukuk düzenini kabul etmiyor ve hatta böyle bir düzene isyan edilmesi gerektiğini söylüyorsunuz. Üstelik kitabınızda ‘isyan’ kelimesini de doğrudan kullanıyorsunuz. Bakın şu ifadeler de size ait: ‘Allah nizamından başka bir devlet düzenini hiçbir kimse Müslümanları kabul etmeye zorlayamaz. Eğer uluemr (halife/devlet başkanı) İslam hududu haricinde bir hüküm verirse her Müslümanın ona uymaması bu hükme isyan etmesi gerekir.’ (s.135)
Dinin emrine uymayanlar öldürülmelidir diye kitap yazmadınız mı? (s.170)
'HESAP VERİN'
Evet, Rektörbey ‘İslami Devlet Düzeni’ adlı kitabında bizi, laik, sosyal hukuk devletine isyana çağırıyor! Zinhar bu düzeni kabul etmeyin diyor! Gelsin, şimdi öyle demedim desin; o sözlerin kendisine ait olmadığını ifade etsin. Kitabı burada, harfi harfine aktardık bu satırları! Güneş balçıkla sıvanmaz sayın Ağırakça… Bu sözlerinizle ilgili açıklama yapın, hesap verin! Bu açıklamaları bir parti/örgüt/dernek yapsa o örgüt hakkında soruşturma başlatılır? Sizin ayrıcalığınız ne peki? Bunları geçmişte söylemeniz mi? O halde geçmişinizi reddedin! Tekrar ediyoruz bu açıklamaları bugün onaylamıyorsanız bunu yüksek sesle ve kendinizle yüzleşerek, kendi mahkemenizi kendiniz kurarak yapın! Öyle ‘bu ifadeler bana ait değil diyerek’ kaçmayın. Nitekim kabulü mümkün olmayan bu ifadelerin hepsi size ait! Şu ifadelerin sahibi siz değil misiniz Sayın Ağırakça: ‘İslami hükümet bugünkü manasıyla Avrupa siyasi literatüründeki Cumhuriyet veya laik demokrasi rejimi değildir(s.107)’
Hesap verin Sayın Ağırakça!
Cumhuriyet, demokrasi ve laiklik karşıtı bir nesil yetiştirdiğiniz için hesap verin!
Sizin fikirlerinizden yola çıkarak selefi örgütlerin tuzağına düşen ve oralarda kaybolan, can alan, can veren insanlar için hesap verin!
Yazdıklarınızdan anlıyoruz ki, ülkemizdeki bağnaz bataklığa hatırı sayılır biçimde destek vermiş hatta o bataklığın teorisyenliğine soyunmuşsunuz! Memleketindeki ve dünyadaki acı olaylar hepimizin malumu! İşte o acı olaylar bataklıktan gıda alan insanlık düşmanlarınca gerçekleştirildi. Yakılan askerler, öldürülen baskı gören insanlar için de hesap verin Sayın rektör!
Ve son olarak ‘sildiğiniz! özgeçmişinizdeki’ tüm karanlık ifadeler için, hesap verin ve istifa edin! Size göre küfürün temsilcisi olarak tarif ettiğiniz yöneticilerinizle baş başa gençleri zehirlemeye devam etmenize seyirci kalmayacağız.”