HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, HDP Parti Meclisi Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, yaşam ve yaşama hakkının kutsal bir hak olduğunu ancak ifade özgürlüğünün olmadığı toplumlarda insan hakları ihlallerinin yaşanacağını savundu.
Topluma düşünce ve ifadelerin ulaşması için ifade özgürlüğü konusunda özgür olunmadığı, bu nedenle barışı değil savaşı konuştuklarını aktaran Demirtaş, ifade özgürlüğüne dair mesafe katedilmediğinde barış konusunda yapılan hiçbir çalışmanın ayaklarının yere basmayacağını dile getirdi.
Dokunulmazlık ve fezlekeler konusunun da ifade özgürlüğü ile ilgili olduğunu belirten Demirtaş, "Sanmayın ki sadece kişisel olarak HDP'li bir kaç milletvekilinden hesap sormaya çalışıyorlar. Hayır. Bizim üzerimizden bütün topluma aynı şekilde baskı, tehdit, bir hükümet terörü uygulamaya çalışan bir anlayışla fezlekeler gündeme getiriliyor. Konuşana, milletvekili olsa dahi 'biz bunu yaparız' şeklinde bir tehdit oluşturulmaya çalışılıyor." ifadelerini kullandı.
İfade özgürlüğü konusunda kim saldırı ve tehdit altındaysa onların yanında olunması gerektiğini vurgulayan Demirtaş, barış mücadelesinin oradan başlayacağını söyledi.
Demirtaş, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Silopi ve Sur'da yaptığı konuşmaların içeriğinde barış sözcüğünün yer almadığını da ileri sürdü.
Yapılan araştırmalara göre, AKP'nin Türkiye'yi getirdiği noktanın geri dönülmesi zor bir nokta olduğunu savunan Demirtaş, toplumun kamplara ve kutuplara ayrıldığını savundu.
"ANA MUHALEFET PARTİSİ AKP'NİN YANINDA YER ALMIŞTIR"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştiren Demirtaş, CHP'nin en büyük izleyici konumunda olduğunu iddia ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hukuksuzluklara karşı ana muhalefetten tek bir ses ve eleştiri çıkmış değildir. AKP'yi bu kadar pervasızlaştıran da biraz budur. Yeter ki Kürt kazanmasın, yeter ki Alevi kazanmasın, yeter ki onlar bir hak elde etmesin diye ana muhalefet partisi devletçi bir bakış açısıyla AKP'nin yanında yer almıştır. Türkiye açısından belki de en büyük talihsizlik budur ve bu parti sosyal demokrat kimlikli bir partidir. Defalarca çağrı yaptım halen Kemal beyden bir ses çıkmıyor."
Kılıçdaroğlu'na çağrıda bulunan Demirtaş, "Şehirlerde tankla, topla, ordu güçleriyle yıkım yaptılar. Tek bir eleştiri cümlesi sizden duymuş değiliz. Tam tersine şunu dediniz, 'terörle mücadelede hükümete açık çek veriyorum' dediniz. Bakın sizin verdiğiniz açık çeke neler yazıyorlar şimdi. İşte ana muhalefet böyle olunca iktidara geniş bir alan ve gerçekten de hak, özgürlükler konusunda sonuna kadar ihlal yaratabileceği bir manevra alanı doğmuş oluyor. Biz buradan Hakların Demokratik Partisi olarak mevcut tehlikeleri, ülkenin geldiği, içinde bulunduğu durumun vehametini hep birlikte görüyorsak sorumluluk sadece artık gördüğünüz gibi bizim omuzlarımızda kalmış durumdadır." değerlendirmesinde bulundu.
HDP'nin olmadığı bir Türkiye'nin "bitmiş bir Türkiye" olacağını ileri süren Demirtaş, kendilerinin olmadığı bir Türkiye siyasi hayatının hayal edildiğinde durumun ne kadar vahim olduğunun görüleceğini belirtti. Demirtaş, "Kuyruğa dönüşmüş bir milliyetçi parti, Çin malı çakma bir milliyetçilikle sarayın etrafında dönüp dolaşan, oradan beslenmeye çalışan, parti olmaktan çıkmış bir parlamentodaki grup. Ana muhalefet partisinin durumu içler acısı. Geriye HDP, onu oluşturan demokrasi güçleri ve etrafında HDP'nin dostları kalıyor. Bizim olmadığımız bir Türkiye, artık toparlanamaz bir Türkiye'dir. Bize bu kadar saldırmalarının nedeni budur. Çünkü bütün bu zihniyetler açısından tek tehdit biz kaldık. Bizi siyaset dışına bu nedenle itmeye çalışıyorlar. Bu nedenle parlamentodan atmaya çalışıyorlar. Bu nedenle yeni anayasa tartışmalarından uzak tutarak AKP ve saray anayasasını bir oldu bittiyle hayata geçirmeye çalışıyorlar." şeklinde konuştu.
AKP'nin anayasa yapmak istemediğini söyleyen Demirtaş, her seçime anayasa vaadiyle girildiğini, tek başına anayasayı yapacak güçlerinin olduğu dönemler de olduğunu ancak sivil, özgürlükçü, demokratik bir anayasa yapılmasına fırsat vermediklerini ve hep engel olunduğunu savundu.
Selahattin Demirtaş, şunları kaydetti:
"Çünkü kafalarında sivil, özgürlükçü bir anayasa fikri yok. Bir punduna getirip tek adam sistemini inşa etmek için anayasa yapmaya çalışıyorlar. Şimdi 'kendi tasarımızı getiririz' dedikleri de budur. Bu nasıl bir faşizan anlayıştır? AKP anayasası diye bir şey olur mu? Milli anayasa diye bir şey olur mu? Bir partinin anayasası olur mu? Bunlar anayasanın ne demek olduğunu bile bilmiyorlar. Bir toplumsal sözleşme olduğunun farkında bile değiller. Anayasaların evrensel ilkeler içeren bir norm olduğunu bile bilmiyorlar. Bir parti tek başına anayasa yapmaya kalkar mı? Kalkıyor işte. Ülkemizde bu yaşanıyor. Siz yapmıyorsanız ben yaparım, göstermelik bir taktik hamleyle topluma bir kez daha ağza bir parmak bal çalma vaadiyle anayasa tartışmalarını taşıyorlar. Yapmayacaklar, yapamayacaklar, göreceksiniz. Bir maddeye ihtiyaçları var sadece ve o maddeye bağlı yasama, yürütme ve yargıyla ilgili değişiklikler. Sadece ona ihtiyaçları var. Yeni, sivil, özgürlükçü, baştan sona yeniden yazılmış bir anayasa istemiyorlar. Yarı başkanlık, partili başkanlık ya da başkanlık. Bu modellerden biriyle anayasayı değiştirip çakma milliyetçilerin de desteğiyle referanduma götürmenin hesabını yapıyorlar."