Anti demokratik bir darbeyi kınamak için fırsat bildikleri açılışta, anti demokratik bir tabloyu resmettiler diyen Dervişoğlu, Demokrasi Adası değil, sanki çiftlik açtılar. Demokrasi Şehitleri rahmetli Menderes’i, Zorlu’yu, Polatkan’ı ve yüzlerce demokrasi gazisinin mücadelesinden nasiplenememenin ayıbı ve utancı onlara yeter ifadelerini kullandı.
Dervişoğlu, şunları kaydetti:
Siyaset sicilinde tek bir demokratik hamle bulunmayan Ak Parti iktidarının, 1960’ta yaşanan olaydan en küçük bir ders çıkarmadığı anlaşılıyor. 60 yıl önce milli iradenin hapsedildiği adada, bugün demokrasi zindana atılmış, siyasi haklar ve hürriyetler gasp edilmiştir. Milli birlik ve beraberliğin en üst düzeyde temsil edilmesini mümkün kılacak Memleket Masası” önerimizi reddedenler, sadece hükumete destek verenlerin davet edildiği bir tören icra ederek, demokrasiden ve ona olan sarsılmaz inançtan pay alamadıklarını göstermişlerdir.
Burhan Kuzu'nun uyuşturucu baronu Zindaşti ile ilgili, Türkiye’de yargıyı arayan ne ilk ne de son siyasetçi benim bunlar doğal şeyler. 2014’te yasa değişti. Dava açılmadan hakimi aramak suç olmaktan çıkarıldı” açıklamalarına ilişkin olarak, Demek ki kendi işledikleri suça yasal düzenleme yaparak bir kılıf hazırlamışlar dedi.
Dervişoğlu, Kuzu'ya, Burhan Kuzu’ya eğer fikir namusu var ise kendisi siyasetçi kimliğin ötesinde de akademisyen; bilimsel bir namusa sahipse kendinden önce arayanları ve kendinden sonra da aramaya devam edenleri açıklamalıdır çağrısında bulundu.
Dervişoğlu, şunları kaydetti:
Sokağa çıkma yasağı diyemediği bir uygulamayla, yasalara aykırı olarak on binlerce vatandaşımıza ceza kesen iktidara bir çağrımız var; devletin yükümlülüklerinden sıyrılmak için hukuksuzca yaptığınız bu işlerin faturasını vatandaşımıza kesmeyin.”
Basın açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Dervişoğlu'nun yanıtları şöyle:
AKP Grup Başkanı Naci Bostancı ve Ak Parti Grup Başkan Vekili Bülent Turan arasındaki Vekil transferi ile ilgili çelişkili açıklamaları nasıl buluyorsunuz?
Sayın Bostancı Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Grup Başkanı, sayın Turan da Grup Başkan Vekili. Her ikisinin arasında yaşanan bu fikri çelişkiyi izah etmesi icap edenler onlardır. Ne tür bir çalışma yapılıyor bilmiyorum. Kapalı kapılar ardında bir siyasi partiler kanunu ve seçim kanunu düzenlemesi gerçekleştirmeye gayret sarf ediyorlar. Bunun neden kaynaklı olduğunu düşünmek mecburiyetindeyiz. İktidar iktidarını kaybetme endişesine düşmüş ve bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde çoğunluğuna güvenerek, yasa yetkisini kullanmakla telafi etmeye çaba sarf edecek gibi görünüyor. Dolayısıyla demokratik endişeleri ortadan kaldıran bir düzenleme olacağı kanaatini taşımıyoruz.
Bizim de İYİ Parti olarak yetkili organlarımız, siyasi partiler kanunu ve seçim kanunu üzerinde gerekli çalışmalar yapıyorlar. Hem parlamentodaki hukukçu milletvekillerimiz de hem de genel merkezimizde seçim ve hukuk işlerinden sorumlu başkanlığımız ve onların kadroları ile ve genel sekreterimiz de bu konuyla ilgili çalışmaların içerisindeyiz. Önümüze bir metin geldiğinde değerlendirmeleri kamuoyu ile paylaşacağız.
Burhan Kuzu’nun geçenlerde çıkmış olduğu bir televizyon programında Uyuşturucu baronu İranlı Zindaşti'nin tahliye edilmesiyle ilgili yargıya baskı yaptığı iddiasına yönelik Türkiye’de yargıyı arayan ne ilk ne de son siyasetçi benim bunlar doğal şeyler” dedi. Ayrıca 2014’te yasa değişti. Dava açılmadan hakimi aramak suç olmaktan çıkarıldı” diye bir savunma yaptı bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Demek ki kendi işledikleri suça yasal düzenleme yaparak bir kılıf hazırlamışlar. Beni ilgilendiren şu; Bu kabil yargılamalarda arayan ne ilk siyasetçiyim ne de sonum.” diyor. Burhan Kuzu’ya eğer fikir namusu var ise kendisi siyasetçi kimliğin ötesinde de akademisyen; bilimsel bir namusa sahipse kendinden önce arayanları ve kendinden sonra da aramaya devam edenleri açıklamalıdır. Bunu yapmadığı müddetçe bu Sayın Kuzu’nun üzerinde gölge olarak kalmaktan öte Adalet ve Kalkınma Partisi'ne bir karanlıkta bırakma durumunu ortaya çıkarır. Dolayısıyla bu da aslında onların cevaplaması icap eden bir soru. Ben İYİ Parti’nin bir parlamenteri olarak İYİ Parti’de siyaset yapan biri olarak siyasi geçmişi ve ihtisabatı olan birisi olarak yargıya siyasetin müdahale etmiş olması halini esefle kınarım. Bu büyük bir ayıptır. Bu bir ne akademisyene yakışır ne bir siyasetçiye yakışır ne de adaletle nasiplenmiş; Devletin dini adalettir.” diyen bir anlayışın bireylerine yakışır. Bu utanç verici bir durumdur. Yasa ile falan temizlenmez; tevili kabil değildir. Dolayısıyla Burhan Kuzu'nun yargıya müdahale eden yargıyı tesir altında bırakan kendinden önce de bunu yapmış olan siyasilerle kendinden sonra yapmaya devam eden siyasilere açıklamak gibi bir mecburiyeti vardır; siyasi namusu varsa.
Burhan Kuzu bir de Fetö ile ilgili bir açıklamada bulundu. Bizim camiada o dönemde FETÖ’yle hiç aram olmadı bir durum söz konusu değil. Herkes bir yerlerderinden tuttu. Daha sıkı ilişkisi olan oldu daha az ilişkisi olan oldu. diyor.
Bu FETÖ konusundan HDP-PKK konusundan en fazla istismara yönelenlerin ve bu konuda siyasi rakiplerini itham altına almaya kalkışanların acı bir itirafıdır. Bizim zamanımızda demekle bırakmaz; her zaman onların bu cani örgütle, emperyalizmin kölesi ve uşağı olan bu örgütle yakın ilişkiler olmuştur. Bu ilişkilerin ötesinde bir kısım insanların makamlara, bir kısım partilerin iktidarlara taşınması noktasında da bu örgütün gayretleri herkesin malumudur. Tarih doğruları yazacaktır. Hiç kimsenin bundan zerre şüphesi olmasın. Bu konuyla alakalı zaten suçlulukları tescilli kişilerle alakalı olarak görüş beyan edip kamuoyunu da gereksiz meşgul etmeye yerinde bulmam. Her önüne gelene diyorlar ya FETÖ, HDP, PKK bu ilişkilerin hepsinden aslında bunların mahkumiyetleri vardır. Bu konularda kamuoyunun malumudur.