Yasa tasarısını hazırlayan İşçi Partisi Milletvekili Ginny Ardersen, artık anne ve babaların hastalık izni haklarını kullanmaya zorlanmadan, yas tutabileceğini söyledi.
Andersen, Düşükle birlikte yaşanan yas, bir hastalık değil bir kayıp. Bu kayıpla fiziksel ya da psikolojik olarak başa çıkmak, eşinizle birlikte toparlanmak zaman alıyor dedi.
Yasa, evlat edinme ya da taşıyıcı anne yöntemiyle anne-baba olacaklar için de geçerli olacak.
Yeşiller Partisi Milletvekili Jan Logie de, yasayla düşük ya da ölü doğum sonrası kadınların hala karşılaştığı tabu ve sessizliğin delinmesinde önemli bir mesafe kat edildiğini vurguladı.
Logie Bu kadar çok zarar veren sessizlik, parlamentonun ilgi göstermesiyle kısmen yıkılmaya başlandı diye konuştu.
Ülkede her yıl 20 bin dolayında kadının düşük ya da ölü doğum yaptığını söyleyen Logie, Tamamen normal bir deneyim ama normal olduğu kolay olduğu, acısız olduğu anlamına gelmiyor. Bu sessizlik kadınları sanki bunlar hiç yaşanmamış gibi davranmaya zorluyor dedi.
Yeni Zelanda bu alanda yasal düzenleme yapan ilk ülke değil. Hindistan'da da yasalara göre düşük yapan kadınların altı hafta izin hakkı bulunuyor. Ancak kadınların çok büyük çoğunluğu gayriresmi işlerde çalıştığı için çok az kadın bu haktan yararlanabiliyor.
Kanada'nın Ontario eyaletinde bir kadın gebeliğin 17'nci haftası ya da daha önce bebeğini kaybederse, 17 haftalık ücretsiz gebelik izninden faydalanabiliyor.
İngiltere'de ise gebelikte bebeğin yaşayabilirlik sınırı olarak kabul edilen 24'üncü haftanın sonundan önce düşük olursa, yas izni alınamıyor. Ancak 24'üncü hafta sınırı geçildiğinde durum artık düşük değil, ölü doğum olarak kabul ediliyor ve anneler, annelik izni ve beraberinde gelen ödemeleri alabiliyor.
Türkiye'deki durum
Türkiye'de ise yasalara göre 20'nci haftaya kadar olan gebelik kaybı düşük olarak tanımlanıyor.
20'nci haftadan sonra erken doğum olarak kabul ediliyor. Erken doğumda çalışanlar, ister canlı ister ölü olsun doğum öncesi izinlerini kullanmayı hak ediyorlar.
Ancak 20'nci haftadan önce duruma göre doktorların duruma göre verdiği istirahat raporlarını alabiliyorlar.
'Yasal düzenleme hekimi kısıtlayıcı olur'
Kadın Hastalıkları Doğum Uzmanı Prof. Dr. Tayfun Alper, BBC Türkçe'ye yaptığı açıklamada, Genel uygulamada, tabii düşük olunca hastane başvurusu oluyor, birçok hekim, üç gün beş gün bir hafta, duruma göre hasta kendisini toparlayabilsin diye 10-15 gün istirahat raporu yazıyor dedi.
Alper, Çünkü hastanın durumuna göre mesela ben bir hafta istirahat vereceğim. Ruhsal durumuna göre belki 10 gün, 15 gün. Bu hekimin inisiyatifinde kalmalı. Merkezileşirse 'Bu hastayı çok ağır depresyonda gördüm. 10 gün istirahat vereyim dediğim zaman yasal düzenleme karşıma çıkar ve 'Hayır, üç gündür' derse, bu kısıtlayıcı olur ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Alper ayrıca Bugün düşük yaptın, yarın işbaşı yapacaksın diye bir durum yok. Her meslektaşımız istirahat verir diye de konuştu.
Ancak Kadın Hastalıkları Doğum Uzmanı Prof. Dr. Ferit Saraçoğlu ise yas izninin mevzuata konulmasının, devletin başta kadınlar olmak üzere çiftlerin yaşadığı travmayı tanıması ve destek olduğunu göstermesi açısından önemli olduğunu vurguladı.
Gebeliği bir kadının hayatındaki önemli süreçlerden biri. Kadını hem psikolojik, bedensel, hormonal olarak bir anda değiştiriveriyor. Tabii kadının buna yönelik olarak hayalleri var, sevinçleri var diye tanımlayan Saraçoğlu, şöyle devam etti;
Birdenbire bir kayıpla sonlanırsa, düşük, ölü doğum ya da sakat bebek gibi bir durumla karşılaşırsa büyük bir hayal kırıklığı yaratıyor. Kadın üzülüyor, kendini çaresiz hissediyor, öfkeleniyor, suçluluk hissedebiliyor, geleceğe yönelik ümitsizlikleri, kaygıları oluyor acaba ben doğum yapabilecek miyim? Bu duyguların çok hafife alınmaması gerekiyor.
'Kadın yasını tutamazsa, yeni gebeliğe hazırlanması zor'
Yeni Zelanda'daki yasa için Bunu duyunca niye biz Türkiye'de bunu yapmıyoruz diye düşündüm doğrusu diyen Prof. Dr. Saraçoğlu Hakikaten bunu yapmak lazım. Kadın bu işi çözmedikten sonra, bunun yasını kendi içinde yaşamadıktan sonra yeni bir gebeliğe hazırlanması çok zor diye konuştu.
Saraçoğlu kaybın yasını tutamadığı, aile desteğini, hekim desteğini alamadığı takdirde, kadınlarda kaygı bozuklukları, panik ataklar, travma sonrası stres bozukluğu görülebileceğini belirtti.
Meselenin ekonomik yanına da dikkat çeken Saraçoğlu, Olaya mesela ekonomik açıdan bakalım, bu hastalar yaslarını yaşayamadıklarında bunun psikolojik yanını çözemediklerinde, daha sonra defalarca doktora gitmek zorunda kalıyorlar, çeşitli tedaviler oluyorlar, antidepresan ilaçlar kullanmak zorunda kalıyorlar. Yani bu yas tutmanın getireceği ekonomik getiriler de var. Hastalar daha sağlıklı olacaklar. Bu bir nevi koruyucu hizmet de aynı zamanda dedi.