Einstein okula başladıktan sonra okuldaki sıkı disiplinden ve ezberci anlayıştan rahatsız olmaya başlıyor. 1928'de 'orduya hizmeti' kesinlikle reddettiğini açıklamıştı. Dünyada tanınan diğer pasifistlerle beraber zorunlu askerlik hizmetine karşı bir manifestoyu imzaladı. Yaptığı açıklamalardan birinde şu ifadelere yer verdi;
''Eğer bir adam marşla uyum içinde yürüyebiliyorsa, o değersiz bir yaratıktır. kendisine yalnızca bir omurilik yeterli olabileceği halde her nasılsa yanlışlıkla bir beyni olmuştur onun. uygarlığın bu kara lekesi en kısa sürede yok edilmelidir.
Emirle gelen kahramanlıktan, bilinçli ve bilinçsiz şiddetten, aptalca yurtseverlikten, tüm bunlardan nefret ediyorum.
Ben savaşı ve o soğuk silahları öylesine tiksindirici ve aşağılayıcı buluyorum ki böyle iğrenç bir eyleme katılmaktansa kendimi yok ederim daha iyi...
Benim anlayışıma göre sıradan bir cinayet, savaşta adam öldürmekten daha kötü değildir.''
Tabii atom parçalamanın atom bombasına kadar uzanması, suyun kaldırma kuvvetinin bulunması ile vapurların bize kiralanması, ampulun bulunması ile ampulun market raflarını süslemesi ayrı bir yazının konusu.
Einstein'in otoriteye ve ezberci anlayışa yönelik sert bir tutumu vardı. Hiç kuşkusuz kişisel gelişimin önündeki en büyük engel geleneksel düşünceler, onlara uymaya zorlayan mahalle baskısı. Einstein'ın bu durumla büyük bir mücadele halinde olduğu görülüyor.
YAZILIM DÜNYASI
Yazılım, oturduğunuz yerden bir tıkla ampulu yakabildiğiniz, iş yapabilen, konuşabilen bir robot üretebildiğiniz bir dünya. İlerlemesinin önündeki en büyük engel yine gelenekler. Bugüne dek yazılım dünyasında ses getirebilen işlere soyunanların ortak noktaları yine klasik eğitim müfredatından geçmeleri değil kişisel anlamda kendilerini geliştirmelerinden geçtiği görülüyor. Bunun yaşayan örneklerinden biri Ekşi Sözlük'ün kurucusu Sedat Kapanoğlu. Kod yazmaya ilkokulda başlıyor, bir süre üniversiteyi kazanamıyor, kazanınca da devamsızlık nedeniyle sürdüremiyor, fakat Microsoft Sedat'a kapılarını açıyor.
Yazılım sınırları olmayan uçsuz bucaksız ayrı bir gezegen. İçinde yaşayanlar da kalıplara uyanlarla, kendi kalıplarını yaratan itaatsizlerden oluşuyor, aralarında psikolojik bir savaş varmış gibi görünse de itaatsizlerin bu savaşla da pek işi yok. Einstein'ın kalıpları yıkıp evrenin sırlarını çözmeye iten itaatsizliği ile bugün teknolojide önümüzü açan ya da hayatımıza renk katan çatlaklık aynı. Işık bu çatlaktan sızıyor.