Önsöz: Bu denemenin gerçek kişi ve kurumlarla bir ilgisi yoktur, herhangi bir seansla da ilişkisi yoktur ama yaşayan tüm canlılarla bir ilgisi, bağlantısı olabilir.
-Merhaba, bu terapi odasında bana çok fazla soru soracağınızı biliyorum, öncesinde size ben bir soru sorarak başlamak istiyorum. Size 3 tane c-isim sorabilirim, ya da 3 isim, bunların sizin için ne anlam ifade edeceğini merak ediyorum.
-Tabii ki.
Erc-an
Gök-han
Bilge-han
Bu 3 isim size neyi ifade ediyor?
-Yani bende herhangi bir duygu yaratmadı. Sanırım 3 ismin de ortak noktası "an" la bitmesi.
-Peki bu 3 isim Dünya'da herhangi bir insanın geçmiş bir zamanda "an" da kalıyor olmasını değiştirebilir mi?
-Sizi anlamıyorum. Biraz açar mısınız?
-Bazı nesneler, bazı kelimeler, bazı sözler, kokular ve tınılar takdir edersiniz ki harekete geçiricidir. Sizi bir şeye uzaklaştırabilir ya da yakınlaştırır. Kafede otururken duyduğunuz bir şarkı, ya da birinin birine bir isimle seslenmesi sizde iyiliği ya da kötülüğü tetikleyici bir rol oynayabilir. "an"ın bozulmasına ya da iyileşmesine neden olabilir. Siz hep anda kalabiliyor musunuz?
-Kalamadığım zamanlar oluyor, herkesin öyledir.
-Anda kalmak için bir çabanız oluyor mu?
-Sanki terapiye gelen kişi benmişim gibi oldu. Tek bir soru demiştiniz.
-Soru soruyu doğurdu. Hayat da öyle değil mi? Etki tepkiyi, farkedilen bir detay başka bir detaya ulaşmanızı sağlar. Domino taşı gibi, zincirleme. Belki de soru sormaya ihtiyacım vardır. Soru sorduğumda insanlardan tutarlı bir cevap almayı bekliyor olabilirim. Fakat sorularıma cevap almak yerine "terapist benim, soruları ben sorarım" egosuyla karşılaştım ve bana göre bu kendi içinde tutarsızlık yaratan bir durum. Bu nedenle devam etme ve sizin bana yardımcı olacağınız konusunda bir önyargı oluştu.
-Egoist olduğumu mu düşünüyorsun?
-Hayır, soru sormama engel olunduğunu düşünüyorum, sizi tanımıyorum, sizinle ilgili görebileceğim tek şey genç ve güzel bir kadın olduğunuz o ayrı, söylediğiniz sözün bende yarattığı etkiyi tarif ediyorum. Fakat siz konuyu kişiselleştirdiniz sanki.
-İltifatınız için teşekkür ederim.
-Rica ederim. Duygu ve düşüncelerime, soru sorma ve tutarlı yanıtlar alma ihtiyacıma dönmek isterim.
-İstediğiniz soruyu sorabilirsiniz tabii.
-Akşam müsait misiniz?
-Ahahahaha. Ben neden geldiğinizi anlayamadım, sorularınıza da kendi içinizde gayet mantıklı cevaplar bulmuş gibisiniz.
- Henüz bulmadım, akşam müsait olup olmadığınızı bilmiyorum mesela.
-Programıma bir bakmam gerekiyor.
-Evet bu cevabı samimi görüyorum örneğin. Olmayacaksa kırıcı olmaktan uzak, olacaksa da bir düşünme süreci içeriyor. İnsanlarla ilişkilerimde ikircikli kalmaktan, cevap anahtarının sorularla bile bağdaşmamasından rahatsızım. Biraz testere filmi sloganı gibi oldu: "Hayatın değerini bilmeyen insanlardan rahatsızım"
-Yani insanların samimi olmadığını düşünüyorsunuz, bu size kendinizi nasıl hissettiriyor?
-Aslında özel bir şey hissettirmiyor. Çayı, ocağa koyar altını yakarsanız suyun kaynamasını beklersiniz. Kaynamazsa hepimizin hissedeceği duygu ortalama aynıdır. Konuya hakimseniz şaşkınlık, değilseniz hayal kırıklığı. Hakim olmadığınızda ocak böyle yakılıyordu, kaynaması gerekiyordu diye yuvarlanmaya başlarsınız.
-Bir şeylere hakim olamadığınızı mı düşünüyorsunuz?
-Hayır. Suyun kaynama noktasını biliyorum, çayı da ocağı da biliyorum, pencere açık kalırsa ocağın sönebileceği faktörünü dahi hesaba katıyorum.
-O zaman sorun nedir?
-Şeker çok zamlandı.
-Ahahahahaha. Tamam siz eğlenmeye geldiniz.
-Kulüp ve barlar da zamlandı tabii. Ama yine de akşam gidebiliriz.
-Yine aynı yere bağladınız.
Aslında siz bağladınız. "Egoist olduğumu mu düşünüyorsunuz" diye sordunuz. Ben de sorunuza cevap verebilmek için tanımam gerektiğini farkettim. Başka türlü vereceğim her yanıt samimiyetsiz olacaktı. Bunlardan rahatsız olduğumu söyleyip aynı şeyi yapamazdım. Beni farkında olmadan sizi tanımaya yönlendirdiniz. Domino taşı gibi demiştim ya. Her şey birbirine bağlı. Kelimeler, kokular, tınılar, isimler. İsim neydi pardon?
-Neslih-an ben, teklifinizden ve saydığınız isimlerden bana bir gönderme yapıyor gibisiniz
-İsminizi bilmeden mi?
-Tesadüf diyorsun yani.
-Onu diyebilmek için önce tesadüfe inanmak gerekir. Ben aksine bağlantılardan, nedenlerden söz ettim. İsim sayarken gelişigüzel seçtim, benzerliğin de farkında değildim. Keşke elma, armut deseymişim. Konuyu kendinize çevirmekte haklıymışsınız.
-Akşamki programlarımı iptal ediyorum, kaç gibi görüşelim?