Meral Akşener'in açıklamalarını dinleyince altılı masadan değil, rakı sofrasından kalkmış, kaybetmiş, kederli bir kadın gördüm. Elbette tartışmaların bize gösterilmek istenmeyen tarafı HDP, alevilik, Tuncelili olmaktı. Akşener, 90'lardaki misyonunu tekrarladı. 'Kontrol edemeyeceğimiz, denetleyemeyeceğimiz böyle kimliğe sahip biri gelemez' dedi ve tek kişilik darbeye soyundu ama bu girişim rakı sofrası kederinden öteye geçemedi.
Hergün 'Erdoğan'ı aradım, bizzat ilettim' gibi açıklamalar yapan 'muhalefet' lideri siyasetin ne kadar karmaşık bir şey olduğunu bizlere bir kez daha gösterdi.
Gösterdi çünkü aday olarak istediği Mansur Yavaş'ın ülkücü kimliği nedeniyle seçimlere girildiği vakit gizli HDP desteği kaybolacak oylar düşecekti.
Aday olarak sunduğu İmamoğlu topun ucundaydı, riskliydi.
Geriye kalan tek olasılık Meral Akşener'in altılı masanın bir bileşeni olmaması. İçeriden kaleyi yıkan bir düşman gibi hareket etmesi.
Bugün 'muhalif' kimliğiyle Meral Akşener ne söylüyorsa hepsini zamanında Devlet Bahçeli de söylüyordu. Bahçeli ne kadar, ne karşılığında muhalefet edebiliyorsa Meral Akşener de o kadar, o şey karşılığında muhalif kalabilir. Rakı sofrası kederi de bu denetimsizlik, kontrolsüzlük halinden kaynaklanıyor.
2 ay önce 'Altılı Masa'yı dağıtmaya kimsenin gücü yetmez, ne ben ne de başkası ülkenin geleceğinin konuşulduğu o masadan kalkmayız.' diyen Akşener jet hızında Devlet Bahçeli formuna büründü.
Konuşmalarında Rusya'dan söz ederken 'Rus emperyalizmi' ifadesine yer veren Meral Mommy'nin Sam Amca'ya gönderdiği selamları da yanlışlıkla biz farkediyoruz, maruz kalıyoruz.