Son 19 yılda elde ettiğimiz her başarının gerisinde çok ciddi bir emek, gayret, sabır, strateji ve alın teri vardır.
Bay Kemal
(CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu), öğretmenleri, subayları, polisleri tehdit ediyor. Hangi memur sınıfında kardeşlerimiz varsa sıradan hepsini tehdit ediyor. Bilmiyor ki Allah'ın izniyle benim memur kardeşlerim, kamu görevlilerim bunlara pabucu bırakmayacak.
(1915 Çanakkale Köprüsü) Karadan karaya 4 bin 200 metre uzunluğundaki devasa köprünün, inşallah 18 Mart'a ulaşmadan açılışını yapacağız. İnşallah 12 yıl sonra bu köprü devlete, millete kalacak.
Bir zamanlar feribotların havalar bozuk olduğu zaman çalışamadığı Çanakkale'de bu köprüden 6 dakikada karşıdan karşıya geçeceğiz. Peki bu nasıl yapıldı? Bu parayı nereden buldunuz? Evet söyleyeyim. Buras
ı 2 milyar 400 milyon euro'ya çıkmış olan bir köprü. Ve bunu biz 'yap-işte-devret'le inşallah 12 yıl sonra bu köprü kime kalacak? Devlete, millete kalacak. Ama bunların kafası bunu basmaz.
Diyor ki 'Nasıl yaptınız bunu?' İşte böyle yaptık. Türk firmalarıyla Kore iş birliğiyle yaptık. Birçok yatırımlarımızı böyle gerçekleştirdik. Hala gerçekleştiriyoruz. Şu anda burada 5 bin kişi çalışıyor. 'Millet aç' diyor. Bu 5 bin kişi burada çalışıyor. Ve buradan hepsi ücretlerini alıyor. Bu mesele ekonomide kafanız nasıl çalışıyor buna bakıyor. İşte biz bu noktada ekonominin evelallah kitabını yazdık, yazmaya devam ediyoruz.
19 yıldır Türkiye'nin dört bir yanında eğer yollar yapılıyorsa, 6 bin 100 kilometreden eğer biz bu yolları aldık ve bunu 28 bin kilometreye bu yolları çıkardıysak evet bu iş bilenin kılıç kuşananın anlayışıyla oldu. Eğitimde aynı şeyleri yaptık. Okullarımızın halini biliyorsunuz, burada benim emsalim kardeşlerim veya benden 10-15 yaş küçük olan kardeşlerim bilirler.
Okullarımızın hali neydi? Kitabımız yoktu. Teksir kağıtlarıyla okuyorduk. Kırtasiyeci dükkanından kitap alamazdık. O günleri yaşadık. Geldik dedik ki, 'Biz sıralarınızın üzerine kitaplarımızı koyacağız ve yavrularımız ücretsiz olarak okullarını okuyacaklar.
Ya siz neler yaptınız ki? Belediyelerinizde bizim insanlarımızı kapıya koydunuz. Hani yapmayacaktınız? Akşam yalan, sabah yalan.
Gezi olaylarında Bay Kemal Taksim'de değil miydi? Ne işin vardı senin orada? Çünkü Bay Kemal de Gezici. Siz değil miydiniz
Bezmialem Cami'ne bira kutularıyla giren? Bezmialem Valide Sultan Camii’nden Başbakanlık Ofisi’ne kanal açarak gidenler bunlar değil miydi?
Onlar AKM'nin gövdesine, teröristlerin dev posterlerini astılar Gezi olaylarında. Biz, 'AKM'yi yıkacak, yeniden muhteşem bir opera binası olarak burayı yapacağız' dedik. Yaptık mı?
4.5 yılda opera binası olarak AKM'yi yaptık mı? Yaptık. Taksim Camisi'ni yaptık mı? Yaptık. Bizim işimiz yapmak, bunların işi yıkmak, fark bu.
Demokrasinin standartlarını yükseltme çabalarımız, kışkırtmalarla darbe çığırtkanlıklarıyla siyasi suikastlarla sabote edilmek istendi. Eyvallah etmedik. Ekonomimizi, çalışmadan zenginleşmeyi alışkanlık haline getirmiş bir avuç elite rağmen büyüttük.
(Seçimi ilk kazandığında Avrupa ve Amerika seyahati yaptığını ifade eden Erdoğan) O seyahati yaptığımda o zaman Amerika'da Bush işbaşında. Bush'a gittiğimde konuştuk, dedim ki 'Bak biz terörle mücadele ediyoruz. Terörle mücadelede siz bize insansız hava aracı verecektiniz, vermiyorsunuz.' O zaman Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice. Çağırdı ve 'Condoleezza, insansız hava aracı Türkiye'ye vermiyormuşsunuz' dedi. 'Doğru' dedi. 'O zaman süratle Türkiye'ye insansız hava aracı vereceksiniz.' Oradan insansız hava aracını aldık ama 38 saat süreyle. Tabii bu bizi ev sahibi yaptı.
Allah rahmet etsin, Bayraktar'ın sahibi Özdemir Bey, buradan ilham alarak evlatlarıyla beraber bu işe soyundular ve süratle insansız hava aracını Bayraktar üretmeye başladı.
Şu anda İHA'larımız var mı? Var. SİHA'larımız var mı? Var. Şimdi bir üst segmente daha çıktık, artık Akıncılarımız da var. Cudi'de, Gabar'da, Tendürek'te, Bestler Deresi'nde, buralarda teröristleri eğer bugün evelallah yok ediyorsak, işte bunlarla yok ediyoruz, hem içeride hem sınırımızın dışında. Bak nereden nereye... Kötü komşular bizi ev sahibi yaptı. Savunma sanayimizi, bizi kendilerine bağımlı bırakmak isteyen küresel çetelere rağmen devler ligine taşıdık.
Üretimimizi, hiçbir riske girmeden milletin sırtından palazlanmaya alışmış asalaklara rağmen artırdık. Hak ve özgürlükleri, bu ülkeyi kendi tapulu malı gibi gören azgın azınlığa rağmen genişlettik. Diplomasimizi, özellikle bürokratik oligarşinin engelleme teşebbüslerine rağmen millileştirdik. Milletimizle sırt sırta verdiğimiz mücadele sayesinde 28 Şubat döneminin enkazını ortadan kaldırmanın yanı sıra
ülkemize çağ atlattık.
Dün 27 Mayıs'a giden yolu yalanla döşeyenler bugün de aynısını yapmak için devam ediyorlar. Bir kadın genel başkana
(İYİ Parti lideri Meral Akşener) parlamentonun çatısı altında Allah aşkına memur kardeşlerim soruyorum sizlere küfretmek yakışır mı? Sen bir kadınsın, o küfrü nasıl yapıyorsun? Ama şunu bil ki bu millet kime neyi yakıştıracağını çok iyi biliyor. Üstelik bunu
öyle omurgasız, öyle ahlaksız bir şekilde yapıyorlar ki inanın Türk siyaseti adına biz hicap duyuyoruz. Mesela seçim döneminde meydanlarda namus sözü diyerek ne taahhüt etmişlerse belediyelerinde tam tersini yaptılar.
'Kimsenin ekmeğiyle oynamayacağız' diye verdikleri namus sözünü, yerel yönetimlerde son yılların en büyük personel kıyımına imza atarak çiğnediler.
Yabancı ülke büyükelçiliklerini ağlama duvarına çevirenlerin bırakın Türk demokrasisini kendi partilerine bile faydası dokunmaz.
Personelimizin önemli bir kısmını kapsayan
3600 ek gösterge meselesini önümüzdeki yılın sonuna kadar çözüme kavuşturmayı planlıyoruz.
Türkiye'de
ne mafyaya ne de mafya siyasetine yer vardır.