Erdoğan'ın açıklamasından satır başları şöyle:
Dün gece Mersin'de PKK'lı alçaklar bir polisimizi şehit etti, bir polisimizi yaraladı. Teröristler anında hak ettiği karşılığı buldular. Bu teröristlerin hangisinin izini takip ederseniz edin, ucu ya HDP'ye ya CHP'nin gazeteci, siyasetçi, STK temsilcisi diyerek sahip çıktığı kesimlere ya da Batı ülkelerine çıkar. HDP'yi allayıp pullayarak meşrulaştırma ve iktidara ortak etme peşinde koşanların ellerinde yapılan her terör saldırısında dökülen kanların izi vardır, olacaktır.
Aynı durum batılı ülkeler için de geçerli. Kandil'i, Suriye'yi başlarına yıktığımız teröristlerin Batı ülkelerinden daha fazla himaye görmesi, bu devletlerin kendi güvenliklerine yönelik bir tehdittir. Yılan eninde sonunda kendisine uzanan eli de sokar. Teröristin yeri sokaklar değil, döktükleri kanların hesaplarını verecekleri mahkemeler ve hapishanelerdir. Tüm ülkelerden hiçbir ayrım yapmadan terör örgütlerine karşı gerekli tedbirleri almalarını bekliyoruz. Ege ve Akdeniz'in ne insan kanıyla ne gözyaşı ile ne de husumetle kirletilmesini tasvip etmiyoruz. Biz barış istiyoruz, huzur istiyoruz. Vatanımızda ve bölgemizde istikrar, güven istiyoruz. Anlaşmazlıklarımızı; uluslararası hukuk temelinde, hakkaniyete uygun biçimde, diyalogla çözmek istiyoruz. Hep şunu savunduk; biz ne hak yeriz ne de hakkımızı yediririz.
Milletimizin ve Kıbrıs Türkü kardeşlerimizin Mavi Vatan'daki çıkarlarını savunmaktan çekinmeyiz. Bir taraftan diplomasiyi öne çıkarırken, diğer taraftan da Barbaros Hayrettin Paşa'nın izinden gideren savunma sanayimizi güçlendiriyoruz.
Türkiye, dünyada bir savaş gemisini milli olarak tasarlayan, inşa eden 10 ülkeden biridir.
Birileri İzmir'in Yunan'dan kurtuluş gününü Osmanlı'ya hakaret günü haline getirirken, biz vizyoner projelerle ecdadımıza layık olmaya çalışıyoruz. Birileri, Sultan Abdulhamit Han'a aleni düşmanlıkla siyasi prim peşinde koşarken, biz atalarımızın tamamına hürmet gösteriyoruz. Birileri Batı'ya öykünüp kendi ecdadına küfür ederken biz komplekse kapılmadan tüm değerlerimize sahip çıkıyoruz. Zulmü alkışlamayacak, zalimi sevmeyecek, gelenin keyfi için geçmişimize sövenlerden olmayacağız.
Yunanistan'ı kışkırtarak üzerimize salanların niyetlerini biliyoruz. Ülkemiz savunmasından taviz vermeyecek; ama dikkatimizi dağıtmaya yönelik kirli senaryolara da pabuç bırakmayacağız. Bir yandan hadsizlere haddini bildirirken hedeflerimizden sapmayacağız. Batı Trakya'ya ve adalara yığılan silahlar bizim için bir anlam ifade etmez. Bizim gücümüz ve imkanlarımız bunların çok ötesindedir. Ama bu durumun söz konusu ülke için gizli bir işgal anlamına geldiğini de hatırlatmak isteriz.
Amerika'dan Avrupa'dan sizlere gelen destekler sizi kurtarır mı sanıyorsunuz? Kurtarmaz... Sadece patinaj yaparsınız.
Ülkemizin de içinde yer aldığı coğrafya sancılı günler geçiriyor. Bütün dünya, terörden çatışmalara, gıdadan kuraklığa, yükselen İslam ve yabancı düşmanlığından iklim değişikliğine kadar ciddi krizlerle boğuşuyor. Salgının sağlıkla ilgili boyutu geride kalırken küresel ekonomide yer açtığı tahribat giderek gün yüzüne çıkıyor. Salgının ekonomik bilançosu tam ortaya çıkmadan, Rusya-Ukrayna kriziyle her şey daha grift bir hal almıştır.
Amerika'dan Avrupa'ya pek çok ülke, son 40 50 yılın en yüksek enflasyon oranları ile mücadele etmek zorunda kalıyor. Bu ülkelerde yaşayan herkes yüzde 8-9 oranında açıklanan rakamlarla, gerçek enflasyon oranları arasındaki devasa farkı iyi biliyor. Rusya-Ukrayna savaşının olumsuz etkileri farklı alanlarda hissedilmeye başlandı. Kimileri rafları boşaltıyor, kimileri personelini çıkartıyor... Kış yaklaştıkça Batı dünyasını büyük korku sardı. Birileri de Antalya'ya gidin diye tavsiyede bulunuyor.
Kimsenin dolduruşuna gelmeden, kendi önceliklerimiz ve milletimizin çıkarları doğrultusunda adımlarımızı belirliyoruz. Savaşın ilk günlerinde bu politikamız sebebiyle bizi suçlayanlar, haklılığımızı teyit ediyor. Talimatlarla bizim dengeli tavrımızı eleştirenler bizi takdir etme mecburiyetinde kalıyor. 'Türkiye yalnızlaşıyor, dışlanıyor, dünyadan kopuyor' diyenler şimdi kuyruklarını kıstırıp kös kös oturuyor.
Yaşanan her hadise ile birlikte muhalefetin karşı çıkmasına rağmen aldığımız kararların doğruluğu daha iyi anlaşılıyor. Aynı durum ekonomide de geçerlidir. Türkiye, salgının sağlık krizi boyutunu nasıl atlattıysa küresel ekonomik krizin menfi yansımalarını da başarıyla yönetmektedir. Diğer ülkeler, enflasyonun yanında durgunluk, işsizlik tehdidi ile cebelleşirken bizim hem iş gücüne katılım hem de istihdam oranlarımız artıyor. Yılbaşından sonra ekonomideki rakamları, istikrarı, güçlenerek yürümeyi birlikte göreceğiz.
Sanayi üretiminde, tarımda, turizmde, salgın öncesi dönemleri yakaladık... İhracatta her ay rekor kırıyoruz. Avrupa'da havalimanları kriz üstüne kriz yaşıyor, havacılık sektörümüz tarihinin en başarılı günlerini yaşıyor. Enerjide attığımız stratejik adımların meyvelerini topluyoruz. Vatandaşlarımızı enflasyon ve hayat payalılığı karşısında yalnız bırakmıyoruz. Sosyal yardım şemsiyemizi genişleterek, tüm kesimlere destek olarak, işverenlerin yükünü hafifleterek, gençlere sağladığımız imkanları artırarak, devletimizin elindeki tüm araçları kullanarak milletimize sahip çıkıyoruz.
Dün kabine toplantısının ardından pek çok kesimle ilgili müjdelerimizi paylaştık. Son 20 yıldır bu sıkıntılı süreçte de vatandaşımızı enflasyona ezdirmemekte kararlıyız. Elbette hizmetlerimiz kadar bunların milletimize anlatılması da önemli. Bunu sizlerle yapacağız. Benden dinledikleriniz sizde kalmasın, bunu gittiğiniz her yerde anlatmalısınız.
Hayat nasıl boşluk kabul etmezse, siyasette de gevşemeye yer yoktur. Bizim bıraktığımız her boşluğun karşımızdakiler tarafından yalanla, hezeyanla doldurulması mukadderdir. Atalarımız doğru yerinden kalkana kadar yalan dünyayı dolaşır demiştir. Siyaset arenasında iş yapanların, eser ve hizmet üretenlerin herkesten daha cesur, daha gayretli olması gerekiyor. 2023'e yaklaştıkça tek sermayeleri yalan ve iftira olan muhalefetin, farklı yollara tevessül edeceği anlaşılıyor. Bizimle eserle, projede yarışamayanlar; çareyi projelerimize kara çalmakta buluyorlar.
Bunun son örneğini sosyal konut projemizde gördük. Biz artan kira ve konut fiyatlarını dengelemek, milletimizin ihtiyacını gidermek için tarihi bir adım attık. 20 yılda 1 milyon 170 bin konut inşa etmiş bir hükümet olarak ilk evim, ilk iş yerim projem ile milletimizin karşısına çıktık. Muhalefet, bizim 1 milyon 170 bin konutumuzu görmezden gelerek şimdi de inşa edeceğimiz bu yeni konutlara çamur atıyor. Biz ispat etmişiz. Olmayan bir şey yapmıyoruz. 1 milyon 170 bin konutu inşa etmiş, sahiplerine teslim etmişiz... Gençlerimize, emeklilerimize, engellilerimize, şehit ve gazilerimize özel kontenjan ayırdığımız bu projemiz rekor başvuru ile teveccüh gördü.
Düne kadar konut kıtlığından, yüksek kiradan dem vuranlar, siz ne yaptınız? 14 büyükşehir belediye başkanınız var, ne yaptınız? Ben de İstanbul'da belediye başkanlığı yaptım... KİPTAŞ'ı kurdum, vatandaşımızı konut sahibi yaptım. Siz ne yaptınız? Yapamazsınız... Yapacağınız bir şey de yok... Sadece iftira, yalan, dolan... Projeye çamur atmaya kalktılar, çapsızlıklarını ikrar eden pek çok skandal beyana imza attılar. CHP ve şürekası ne hizmet ederler ne de hizmet edene izin verirler. Son 2 haftada yaşananlar bile bizimle, 6'lı masa denilen hilkat garibesi arasındaki vizyon ve ufuk farkını göstermeye yeterlidir. Türkiye'nin en büyük şansı, AK Parti ve Cumhur İttifakı varken, en büyük talihsizliği bu takoz muhalefetidir. İnşallah 2023 seçimleri ülkemizdeki pek çok dönüm noktası ile birlikte takoz siyasetinin de çöp sepetine atıldığı bir milat olacaktır.
Bunun için bize ve AK Parti'nin il başkanlarına önemli görevler düşüyor. 3 şeyi yapmaktan bıkmayacağız; 1- Geçen 20 yılda ülkemize kazandırdığımız demokrasi ve kalkınma atılımlarıdır. 2- Her kesimden insanımızın hayatına dokunan eser ve hizmetlerimizdir. 3- Muhalefet lafla vakit öldürürken, 2053 vizyonuyla ülkemizin geleceğine dair hayali, programı, projesi olan tek siyasi hareket olduğumuzu anlatmamızdır...