ERDOĞAN'DAN AB'YE: NE KADAR EKMEK O KADAR KÖFTE...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarlarla yaptığı buluşmada AB'ye tepki gösterdi.
Erdoğan'dan AB'ye: Ne kadar ekmek o kadar köfte...
2020-08-11 06:40:55   Mettre à jour: 2021-09-05 00:13:37    

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Saray'da muhtarlarla buluştu. Erdoğan'ın konuşmasından başlıklar şöyle:

Yaklaşık 1 aylık aranın ardından yeniden siz kıymetli muhtarlarımızla bir araya gelmiş olmaktan büyük memnuniyet duyuyoruz. Aramızdaki samimi muhabbet her toplantıda biraz daha artıyor. İçişleri Bakanlığı bünyesinde kurulan muhtar bilgi sistemiyle doğrudan bakanlığa ilgili kuruma aktaran önemli bir platform haline gelmesinden mutluluk duyuyorum.

Sizlerin coşkusu, samimiyeti, ülkemize ve milletimize daha çok hizmet etme konusunda moral veriyor, güç veriyor. Tam 30 toplantıdır süren bu istişareyi, bu muhabbeti tüm muhtarlarımızla buluşuna kadar sürdürmek istiyoruz.

"Milletin hayrına tek bir icraatı olmayanlar milletimiz niye destek versin?"

Herhangi bir hususta milletimiz o yolda istikamet gösteriyorsa yapabileceğimiz o yolda yürümektir. Ülkemiz siyasetinde maalesef millete hakaret etmeyi marifet sanan bir anlayış var. Bir parti lideri çıkmış, gazilere, şehit yakınlarına, esnafa, velhasıl millete verip veriştiriyor. Neymiş, millet destek vermiyormuş. Bugüne kadar milletin hayrına tek bir icraatı olmayanlara milletimiz niye destek versin?

Geçmişte cumhuriyet adına cumhuru Ankara caddelerine sokmayanlar, seçime girmeden iktidara gelecek noktayı arar hale gelmişler. Ah, Aşık Veysel… Meclis’e, Ankara’ya sokmadılar… Niye, tipini beğenmediler. Seçim demek, millete gitmek demek. Seçimden netice almak için de milletin değerleriyle hemhal olmanız gerekir. Bunların böyle bir derdi yok.

"Türkiye bir Avrupa ülkesidir"

Bunlar artık bizim muhatabımız değildir. Muhatabımız bizatihi milletin kendisidir. Türkiye’yi batılı bir ülke olarak tanımlarsanız, doğru söylersiniz ama eksik ifade etmiş olursunuz. Türkiye’yi doğulu olarak tanımlarsanız yine doğru söylersiniz ama eksik ifade etmiş olursunuz. Türkiye’yi bir Karadeniz ülkesi, Akdeniz ülkesi olarak tanımladığınızda da benzer bir durum söz konusudur. Tüm tanımların doğru ama eksik olduğu bir coğrafyadayız. AB kendini var eden kriterleri inkar etme pahasına kararlar alsın, Türkiye bir Avrupa ülkesidir. 

400’lü, 500’lü, 600’lı yıllarda Avrupa’da kurulan Türk devletlerine kadar gitmiyoruz. Osmanlı’nın Avrupa kıtasına gidişinden itibaren, 650 yılı aşkın süredir, Avrupa’da devletimizle, kültürümüzle, medeniyetimizle varız, var olmaya devam edeceğiz. Balkanlar’daki evladı fatihan kardeşlerimizi bir kenara bırakıyorum, Almanya’da, Fransa’da milyonlarca vatandaşımız geleceklerini oralarda kurmuş durumdalar. Bizi Avrupa’dan dışlamaya ne AB’nin, ne de ırkçılık hastalığının pençesine düşmek üzere olan Avrupa ülkelerin gücü yetmez. Yaşadıklarımız güncel siyasi çatışmalardır. Elbette geri plandaki kavgayı görmüyor değiliz. Ne diyor Cemil Meriç? Türkiye’nin kendi kalması, insanlığın bütün keşiflerinden faydalanarak geçmişin yakışır bir istikbal tesis etmesi başlıca muradım diyor. Hedefimiz kökü mazide olan atiyi kurmaktır. 

"Batı ve Doğu, birbirlerinin alternatifi değil"

Ülkemize olan anlamsız husumetini bir kenara bırakırsa hemen yarın AB’ye tam üye olmaya hazırız. Eyvallah. AB ülkemize söz verdiği ama kısıtlı olarak tutmadığı serbest dolaşım, 6 milyar avro verildiğinde biz de adım atacağız. Bizde bir söz var ya, ne kadar ekmek, o kadar köfte. Bize ne kadar verirseniz, bizden o kadar alırsınız. Arkasından koşacak sabrımız ve takatımız kalmadı. Üzerimizde yarım asırdır süren kovalamacanın yorgunluğu var. Çok yorulduk. Kendi değerleriyle çatışma uğruna Türkiye’ye karşı tavır alan kuruma kimsenin güvenmesi söz konusu değildir. Yarın başka üye ülkelerin maruz kalmayacağını kim garanti edebilir? Şayet Avrupa kendi üzerine düşenleri yaparsa biz verdiğimiz her sözün arkasında dururuz. Aksi takdirde kendileri bilirler. Türkiye’nin Batı’yla olan bağı güçlü de, Doğu’yla zayıf mı. Tam tersine… Atamızın mirası olan kurumların ve şahsiyetlerin tamamı Doğu’da. Özbekistan ziyaretinde Registan Meydanı eşine az rastlanacak bir medeniyet şaheseri… Uluğ Bey’i kenara koyabilir misiniz? Lahor Kalesi de Babür döneminden kalma önemli bir eser. Yukarıda Sibirya’ya, aşağıda Hindistan’a kadar olan bölgeye aynı gözle bakıyoruz. Batı’yla olan ilişkilerimizi Doğu’ya, Doğu’yla olan ilişkilerimizi Batı’ya alternatif görmüyoruz.

"Kardeşlerimizin acısını yüreğimizde hissediyoruz"

Bölgede yaşanan çatışmalar, savaşlar, zulümler asla halkların tercihi değildir. Maalesef basiretsiz yöneticiler ve dış güçlerin çıkar hesapları bölgeden kanı ve gözyaşını eksik etmemiştir. Suriye’de, Irak’ta, Libya’da ve diğer ülkelerde kanı dökülen her kardeşimizin acısını kendi yüreğimizde hissediyoruz. Musul’da, Telafer’de ve diğer şehirlerde DEAŞ’ın, zalimlikte onu aratmayan mezhepçi milislerin zulmü altında inleyen her insan bizim kardeşimizdir. Geçmişte Afganistan’daki, Balkanlar’daki zulüme nasıl karşı çıktıysak, şimdi de Irak’taki, Suriye’deki zulme rıza göstermeyeceğiz. Bu bize tarihin mirasıdır. 

"Terör örgütlerinin cirit attığı ortama izin vermeyiz"

Parlamento binalarının koridorlarında teröristlerin resimleri… Ben sizin neyinize güveneceğim ya? Bir tarafta 79 milyonluk bir ülke ve meşru yönetimi. Bir tarafta darbe girişiminden şantaja her türlü suça karışmış bir terör örgütü var… Maalesef müttefik dediğimiz ülkeler tercihlerini Türkiye’den ve meşru yönetiminden değil, terör örgütünden yana kullanıyorlar. PKK terör örgütünde de benzer bir tercihle karşı karşıyayız. DEAŞ’ı bahane ederek en az onlar kadar tehlikeli grupları palazlandırmanın adı Orta Doğu’ya barış getirmek demek değildir. Suriye’nin, Irak’ın, Libya’nın ne olduğu, ne olacağı bunların umurunda bile değildir. Petrolün var mı, var. Ha, onun için oradalar. Türkiye bölgedeki operasyonlarıyla sınırlarını terör örgütlerinden temizlemek amacı güdüyor. Hemen yanı başımızda DEAŞ, PYD, YPG gibi terör örgütlerinin cirit attığı ortama izin vermeyiz.

"FETÖ'cüleri askeri liselere siz yerleştirdiniz"

Bu milletin toprağını yeyip bu ülkeye kılıç çalanlara müsahamız olmaz. Sıfatı, konumu, geçmişi ne olursa olsun böyle bir ihanetin içine giren hesabını verecek. Şimdi bir Darbe Komisyonu… Birileri gelip bir şeyler söylüyor. Burada kalkıp son 10 yılı, son 14 yılı bu Darbe Komisyonu’nun icraatı içinde değerlendirme garabeti içinde gezenlere  sesleniyorum. Bu olay 40 yıllık bir olay. 10 yılda general seviyesine nasıl geliyor? Nasıl olur da siz 10 yıla, 14 yıla sığdırırsınız? Yoksa bu iktidara fatura mı kesmeye çalışıyorsunuz. Bu faturanın başı sizler. Askeri liselerde bunları sizler yetiştirdiniz. Bu oyunun içinde sizler de oldunuz. Şimdi de iş ortaya çıkınca yok şöyle, yok böyle başkalarına fatura kesmeye çalışıyorsunuz. Niye biz askeri liseleri kaldırıp, sivil liselerden Milli Savunma Üniversitesi’ne herkes girebilecek. Tüm Anadolu çocukları gelecek, kara mı, deniz mi, hava mı olur. Hepsine girebilecek. Niye, adil devlet budur.