Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı açıklamada 2023 yılı cumhurbaşkanlığı ve genel seçimleri için 73 yıl öncesini, 14 Mayıs 1950'yi hatırlatarak Rahmetli Menderes 14 Mayıs'ta 'Yeter söz milletin' diyerek sandıktan ezici bir zaferle çıkmıştır. Aynı şekilde Rahmetli Özal, darbenin gölgesinde girdiği seçimde önemli bir başarı kazanmıştır. Biz de 'Artık hiçbir şey eskisi olmayacak' diyerek hükümete gelmiştik. Şimdi de 'Söz de karar da gelecek de milletindir' diyerek milletin desteğine talibiz. Vesayet heveslilerine rağmen Türkiye Yüzyılı'nı başlatacağız. Milletimiz aynı gün, bu darbe şakşakçılarına 'yeter' diyecektir ifadelerini kullandı.
14 Mayıs 1950 tarihinde Türkiye'nin birden fazla partinin katıldığı ikinci milletvekilliği genel seçimi düzenlendi. Türkiye'nin ilk çok partili genel seçimleri 21 Temmuz 1946 tarihinde gerçekleştirilmişti.
1950 yılında, 1946 yılında yaşanan açık oy, gizli tasnif tartışmalarının ardından gizli oy, açık tasnif uygulamasının kullanıldığı ilk seçim gerçekleştirildi.
Demokrat Parti, CHP'ye muhalefetin sertleştiği ve İkinci Dünya Savaşı'nın yankılarının devam ettiği, ekonomik buhranların etkili olduğu ve iki kutuplu dünyanın oluşmaya başladığı günlerde; 7 Ocak 1946'da Celal Bayar tarafından kuruldu. Parti, 1950, 1954 ve 1957 seçimlerini kazanarak 10 yıl boyunca iktidarda kaldı.
Celal Bayar'ın 22 Mayıs 1950'de cumhurbaşkanı seçilmesiyle DP Aydın Milletvekili Adnan Menderes hükümeti kurmakla görevlendirildi. Türkiye'nin 19'uncu hükümeti 2 Haziran'da güvenoyu aldı. 9 Haziran 1950'de DP Genel İdare Kurulu Adnan Menderes'i partinin genel başkanlığına seçti.
1950 yılı genel seçimleri iktidarın çatışma ve darbe olmadan, 'kansız' bir şekilde yönetimi bırakması, Türkiye'nin çok partili demokrasiye geçmesi nedeniyle büyük önem taşıyor. Bu nedenle 1950 yılı genel seçimlerinde DP'nin zaferi 'beyaz ihtilal' olarak da tanımlanıyor. Dünyada sıklıkla rastlanmayan bir olay olması nedeniyle de 1950 yılı sıklıkla 'beyaz ihtilal' için örnek gösteriliyor.
Geniş yetkilere sahip bir Tahkikat Komisyonu'nun kurulması toplumda büyük endişelere yol açtı.
1960 yılının Nisan ayında CHP Genel Başkanı olan ve cumhuriyetin kurucu kadrosunda olan, Kurtuluş Savaşı'nın komutanlarından İsmet İnönü'ye 12 oturum TBMM toplantılarına katılmama cezası verildi. Olaya tepki gösteren CHP Grubu ise Meclis'ten zor kullanılarak çıkartıldı.
Üniversitelerde protestoların alevlenmesinin ve ülkede kutuplaşmanın artmasının ardından sıkıyönetim ilanları başladı. Adnan Menderes'e destek gösterileri muhalifler tarafından aynı saatte yapılan gösteri örgütlenmeleriyle sabote edildi. 21 Mayıs'ta Harbiyeliler olarak bilinen Kara Harp Okulu öğrencilerinin Ankara'da sessiz yürüyüş yapması Menderes tarafından darbe çağrısı ve kışkırtma olarak yorumlandı.
Ülkede gerginlik giderek artarken 27 Mayıs 1960 sabahı, Kurmay Albay Alparslan Türkeş (MHP kurucusu) tarafından Ankara Radyosu'ndan okunan bildiri ile Demokrat Parti'nin 10 yıllık iktidarı sona erdi.
Tartışmalı yargılama süreçlerinin ardından Türkiye'nin demokrasi tarihi için 'kara leke' olarak yorumlanan bir uygulama ile Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu 16 Eylül 1961'de, Başbakan Adnan Menderes ise ertesi gün İmralı Adası'nda idam edildi. Celâl Bayar ve Refik Koraltan ile 11 kişinin idam cezası ömür boyu hapse çevrildi.
Toplumun pek çok kesimi Menderes'in suçları nedeniyle adil yargılanmadığını belirtirken seçilmiş isimlerin darbe ile görevden alınarak idam cezasına çarptırılmasını hala eleştiriyor.