Erkan Baş: Paranız batsın, batsın ki insanlar yaşasın

TİP Genel Başkanı Erkan Baş Meclis Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmasında 'Biz insan, ülkemiz, halkımız dedikçe iktidar 'Para, para, para' diyor. Halkın bütünü için ilerleme anlamına gelmeyen her şey esas olarak bir gerilemedir.'
Erkan Baş: Paranız batsın, batsın ki insanlar yaşasın
2019-11-12 21:09:01   Mettre à jour: 2019-11-12 21:09:01    

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş Meclis Genel Kurulu'nda bütçe görüşmelerindeki kanun teklifi üzerine söz aldı. Erkan Baş burada yaptığı konuşmasında bir çağrı merkezi çalışanıyken meslek hastalığından dolayı işitme kaybı yaşayan Nazlı isimli işçinin iş hayatında karşılaştığı sorunlara değindi.

Baş, işçilerin sorunlarına değindiği konuşmasında AKP sıralarına seslenerek, Gözünüzü paradan biraz çevirin o ezdiğiniz, sırtına bindiğiniz insanların sizi taşıyabilecek bir sırtı kalmadı. Emeklilik hakkı kazanan milyonların emeklilik hakkını vermeyeceksiniz. Sadece Cengizi, Limakı, holdingleri zengin etmeye çalışacaksınız. O zaman da bize söyleyecek tek söz kalıyor: Paranız batsın diyorum, paranız batsın ki insanlar yaşasın dedi.

Erkan Baş'ın Meclis Genel Kurulu'ndaki konuşması şu şekilde:

'İKTİDAR PATRONLAR İÇİN İLERLEMEYİ KULLANDIKÇA MEMLEKET GELİŞEMEZ'

Biz insan, ülkemiz, halkımız dedikçe iktidar Para, para, para… diyor ve maalesef, yine insanımızı, insanımızın nasıl daha iyi yaşayacağını değil de parayı konuşuyoruz. Tabii, bu sefer biraz daha afili bir mesele, elektronik parayı konuşuyoruz. Komisyon raporlarını okuyunca da görüyoruz, gerçekten elektronik paralar, dijital paralar… Hani, insan heyecanlanmıyor değil, bir ilerleme var; insanlık ilerliyor, tarih ilerliyor. E, tabii, biz de bu ilerlemeden faydalanalım istiyoruz. Buraya kadarı normal ama bu iktidarın elinde her tür ilerleme sadece para babalarını, sermaye sahiplerini merkeze alıyor, emekçilerin hayatını ilerletecek tek bir adım görmüyoruz. Burada bu vesileyle ifade etmiş olalım: Halkın bütünü için ilerleme anlamına gelmeyen her şey esas olarak bir gerilemedir ve bu kanun teklifine de bu açıdan kökten karşı çıkmak gerekiyor. Yani iktidar sadece patronlar için ilerlemeyi kullandığı sürece de memleketin gelişmesi mümkün değil.

'HALKIN CANINI SİNEĞİN YAĞINI ÇIKARAN İKTİDAR...'

Şimdi, mesela, insan okurken, tartışırken düşünüyor. Halkın canını, sineğin yağını çıkaran bu iktidar hangi sektöre el atsa o sektörde sanki hiç insan çalışmıyormuş gibi düşünüyor. Komisyon da nedense hiç insanları tartışmamış. Bu sektörde kimler çalışıyor, bunların hayatı nasıl devam edecek? soruları yok.

İŞSİZLİK TÜRKİYE'DE REKOR KIRIYOR

Mesela ben iktidarın lehine bir bilgi de paylaşayım, belki heyecanlanırlar. diyen Erkan Baş şöyle devam etti: Türkiye'de işsizlikte cumhuriyet tarihinin rekorları kırılıyor, hatta dünya rekorları kırılıyor. Fakat ilginç bir durum var -bilmiyorum farkında mısınız- her tarafta çağrı merkezleri çalışanı ilanları var, çağrı merkezleri çalışan arıyor. Merak ettim, Türkiye'de böyle bir işsizlik varken neden acaba çağrı merkezleri çalışan arıyor? Neden biliyor musunuz arkadaşlar: Çağrı merkezinde dört yıldan fazla hiç kimse çalışamıyor da o yüzden. Yani çağrı merkezlerinde çalışan insanlar belirli bir süre sonra meslek hastalıkları nedeniyle çalışamaz hâle geliyorlar. Ben diyorum ki gözümüzü biraz paradan çevirelim ve Bu dünya kimlerin sırtında, nasıl dönüyor? sorusunu soralım. Çok örnek var kuşkusuz ama benim öğrendiklerimden bir tanesinin ismi Nazlı. Yani sizlerin çocukları kadar kıymetli ailesi için ki adını Nazlı koymuşlar bu arkadaşımızın. Nazlı mecbur, daha öğrenciyken çalışmaya başlamış, mezun olunca da mezun olduğu alanda iş bulamayınca çağrı merkezinde çalışmaya devam etmiş. Adı Nazlı ama memleketin milyonlarca emekçisi gibi Nazlı'nın pek nazlanmaya lüksü olmuyor. İkinci yılında yüzde 47 işitme kaybı yaşıyor Nazlı, çünkü çağrı merkezinde günde dokuz saat çalışıyor.

Baş, Bir de ek bir bilgi paylaşayım: Dışarıdan bakıldığında böyle çok büyülü mekânlar bunlar ama çağrı merkezlerinde nasıl olsa müşteriler görmüyor diye, o yüzden bodrum katlarda, insanların iç içe, sırt sırta, herkesin bağrışını çağrışını duyduğu ortamlarda çalışmak durumunda kalıyorlar ve günde dokuz saat hiç mola vermeden çalışıyorlar. Hatta tuvalete giderken amirinden izin istiyor ancak amiri izin verirse gidebiliyor.

Mesela, bakın, yine bir teknolojik ilerleme örneği, tuvalet sayar koymuşlar bütün tuvaletlere; çalışanlar tuvalette ne kadar vakit geçiriyor, bunu ölçüyorlar. İddiamızı ispatlayan bir örnek daha: Bütün ilerlemeler emekçiyi daha fazla sömürmek için kullanılıyor. Neyse, ben Nazlı'dan devam edeceğim.

'ADET DÖNEMİNDE TUVALETTE GİDEN İŞÇİ İŞTEN ATILMAKLA TEHDİT EDİLİYOR'

Nazlı bir kadın. Örneğin, âdet döneminde tuvalette çok zaman geçirdiği için Nazlı'ya azar çekiyorlar, işten atmakla tehdit ediyorlar. En sonunda çareyi gece kullandığı pedleri gündüz kullanmakta buluyor.

Şimdi, bunları anlatınca tabii AKP'liler rahatsız oluyorlar. Fakat bu memlekette çalışan insanların üçte 1'inin kadın olduğunu ve özellikle finans sektöründe, çağrı merkezlerinde yoğun bir kadın emeği sömürüsü olduğunu paylaşmamız gerekiyor. Nazlı'yla devam edeyim.

Nazlı sürekli sandalyede ve aynı pozisyonda oturduğu için boyun düzleşmesi yaşıyor. Bir sabah kaskatı bir bedenle uyanıyor. Acile gidiyor. Zaten düşük olan maaşının önemli bir bölümünü üç ay fizik tedaviye yatırıyor. Doktor diyor ki: Ortopedik sandalyede oturman lazım. Takım liderine gidiyor Nazlı, diyor ki: Ben ortopedik sandalyede oturmalıyım. Ya, bunu patronlara söylemeyelim, işten atılman için yeni bir vesile olabilir. diyor. Neyse Nazlı büyük teknolojik ilerlemelerin, böyle paranın oradan oraya gittiği dönemlerde yüzyıl önce keşfedilmiş ortopedik sandalyeyi bile kullanamıyor.

Değerli arkadaşlar, Nazlı'yla devam edeyim. Nazlı dört yıl çalışıyor. Dört yılın sonunda Nazlı'ya diyorlar ki: 'Sen takım lideri ol' İşte, Nazlı bu teklif geldiği gün işten istifa ediyor. 'Takım lideri olmak zorbalık yapmayı gerektiriyor, ben bana yapılan zorbalıkları başkasına yapmak istemiyorum' diyor ve tazminatını falan almadan gidiyor  diye konuştu.

'MİLYONLARCA LİRA KAZANILAN YERLERDE MİLYONLARCA KÖLE YARATILDI'

Son olarak Genel Başkan Erkan Baş, Bugün o büyük plazalar, büyük bankalar, milyonlarca lira para kazanılan yerlerde milyonlarca köle yaratmış bir düzende yaşıyoruz ve bu milyonlarca köleyi konuşmamız gerekiyor. Şimdi, eskiden, böyle, dolar işaretleri görürdük iktidarın gözlerinde; şimdi Bitcoin işaretleri falan var. Para salisede oradan oraya, buradan buraya gidiyor ama Nazlı gibi binlerce ofis çalışanı, örneğin, meslek hastanesinden bir rapor almak için aylarca, yıllarca uğraşıyor ki patronuna tazminat davası açsın.

Bence esas mesele: Eğer bir hız tartışması yapıyorsak insanların sağlıklı, güvenceli yaşamalarının yolunu bulmamız gerekiyor. 

'PARANIZ BATSIN Kİ İNSANLAR YAŞASIN'

Bu kanun teklifinde de yine patronların, servet sahiplerinin paralarını nasıl daha hızlı transfer edeceklerini, nasıl daha fazla para kazanacaklarını tartışıyoruz.

Biz de diyoruz ki: Biraz gözünüzü şu paradan çevirip insana bakın. O ezdiğiniz, sırtına bindiğiniz insanların sizi taşıyabilecek bir sırtı kalmadı.

Büyük ihtimalle bu kanun sizin oylarınızla geçecek ve bir süre sonra ülkemizde de para salise içerisinde oradan oraya gidecek ama milyonlarca emekçinin alın terinin karşılığı ödenmemiş olacak. Milyonlarca emeklinin üç kuruş paraya açlık içinde yaşamak zorunda kalmaya devam edeceği bir ülkede yaşayacağız. Emeklilik hakkı kazanan milyonların emeklilik hakkını vermeyeceksiniz. Sadece Cengizi, Limakı, holdingleri zengin etmeye çalışacaksınız. O zaman da bize söyleyecek tek söz kalıyor: Paranız batsın diyorum, paranız batsın ki insanlar yaşasın cümleleriyle konuşmasını sonlandırdı.