Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iktidara yönelik iddialarını sıraladığı açıklamalarında bürokratları sıklıkla uyarıyor. CHP lideri, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanı'nın görevden alınmasından sonra ocak ayında yaptığı sosyal medya paylaşımında, bürokrasiye şöyle seslenmişti:
Şahıs ve ailesi, TÜİK bürokratını anında çöpe attı. Bunların suçlarına ortak olan bürokratlar, geç olmadan bu yoldan dönün. Başınıza aynısı gelecek. Suçlar sırtınızda yeni iktidara merhaba diyeceksiniz.
En son ABD'deki vakıflara aktarıldığı iddia edilen paralarla ilgili açıklama yapan Kılıçdaroğlu, yayınladığı videoda şunları söyledi:
Az da olsa, suça bulaşmış olanların, hizmet ettikleri kişiler tarafından hiç umursanmadıklarını, kendilerini kurtarma planlarında hiç yer bulmadıklarını söyledim. Ekleyeyim, ülkemizin dürüst, şerefli bürokratlarına selamlar olsun. Onlar başımızın üstünde. İktidarımızda onları çok güzel günler bekliyor. Hepsini biliyoruz, duyuyoruz. Allah onlardan razı olsun.
Hanefi Avcı'nın bürokrasi gündemiyle ilgili Independent Türkçe'den Can Bursalı'nın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
Uzun yıllar güvenlik bürokrasisinde görev yaptınız. 80'li, 90'lu ve 2000'li yılların başındaki deneyimlerinizle bugünü kıyaslar mısınız?
Türkiye'nin gündeminden terör, yolsuzluk ve organize suçlar hiç düşmedi. 80'lerde, 90'larda ve 2000'lerde sürekliliği olan bir terör gündemi vardı. Bu kimi zaman alevlendi kimi zaman sönümlendi ama hiçbir zaman sorun çözülmedi. Çünkü bizde çözme değil durdurma mantığı var. Belli bir süre olayları durdurup azaltarak hükümete nefes aldırılır. Ama olayı kökünden çözecek yöntemler pek denenmez.
80'li yıllarda Mersin'de görev yaparken hayali ihracat yapan, devletin ihracat mevzuatını ve teşvik kredi politikalarını kötüye kullanarak menfaat temin eden büyük şebekelere yönelik bazı operasyonlar, soruşturmalar yapmıştık. O zaman da gördük ki, devletin boş bıraktığı bir sahaya hemen menfaat grupları dalıp orada gayrı meşru menfaat etmeye çalışıyor. Buna çalışırken de devlette irtibatta olduğu kurumlardan görevliler ile beraber bu işi yapıyor. Çünkü yolsuzluk sadece vatandaşın yapacağı bir iş değil. Ancak vatandaş, devlet görevlileri ile beraber bu işi yapabilir. Bu Türkiye'de hep böyle oldu. Ancak 1980'lerde az sayıda kamu görevlisi, daha az sayıda siyasetçi bu işin içindeydi. Son dönemde ise, bunun daha genelleşmiş ve yaygınlaşmış olduğunu görüyorsunuz. Her sahaya yayılmış durumda, siyaset bu işin içine girmiş. Hatta yönetimin en üst kademesi, yönetimin bütün kademeleri bu işe bulaşmış gözüküyor. Bu durum Türkiye için çok vahim bir tablo yaratıyor.
Geçmişte, bu olaylar duyulunca kamu buna tepki gösteriyordu. Yargı, emniyet, ilgili birimler hemen harekete geçerdi. Son zamanda ise kamu da tepki göstermiyor. Çünkü kendisi bu işe bulaşmış durumda, soruşturmaya istekli değil. Yolsuzluklar duyuluyor, basın yazıyor, herkes konuşuyor ama hiçbir resmi makam harekete geçmiyor. Kamuoyuna olayın yanlışlığı anlatılıyor, suça karşı devlet harekete geçti deniliyordu. Son zamanda ise artık kamu da harekete geçmiyor. Devlet harekete geçmiyor, yargı harekete geçmiyor. Bu suçlar sanki var ama hiç kimse duymamış gibi davranıyor. Bu anormalliğin son safhası diye düşünebiliriz. Emniyete bakıyorsun, çok yayılmış. Yargıya bakıyorsun, çok geniş yayılmış. Siyasete bakıyorsun çok geniş yayılmış. Genelde kamuoyunca olayları yazan çizenlere bakıyorsunuz, bunun boyutunun çok arttığını görüyorsunuz.
Yolsuzluk, uyuşturucu ticareti gibi konularda çok büyük rüşvet ağları kurulduğuna yönelik iddialar var bugünlerde…
Türkiye bulunduğu konum itibarı ile uyuşturucu transit güzergâhı üzerinde. Dünyadaki uyuşturucunun büyük bir kısmı Asya ile Avrupa arasında oluyor. Son zamanlarda Türkiye'de kullanılabilecek tahminlerin çok üzerinde kokain miktarının girdiğini görüyoruz. Böyle üst bürokrasinin uyuşturucuya karıştığını pek tahmin etmeyiz. Olmaması gerektiğini düşünürüz. Pek görülmüş de değildir. Ama ismi uyuşturucuyla anılanların devleti yöneten insanlar ile resim vermesi çok uygun bir hareket tarzı değil. Bu çok rahatsız edici. Çünkü her yakalanan uyuşturucu kaçakçısının veya her bu işe bulaşan insanın devletin bazı üst yönetiminde insanlar ile beraber fotoğrafı görünüyor.
Bir iki defa tesadüf olsun, ama hepsinin olması çok garip geliyor. Normalde siyasetçi herkesle fotoğraf verir. Bu makul ama uyuşturucuya karışmış herkesin bir siyasetçiyle fotoğrafının çıkması makul değil.
Emniyet teşkilatında görev yaparken, suça karışmış kişilerle siyasetçilerin fotoğraflarını görseydiniz tutumunuz ne olurdu?
Bizim dönemimizde, görev yaparken hiçbir siyasi baskıdan çekinmiyorduk. Siyasiler, hiçbir şekilde bu olaylar hakkında bize talimat vermiyorlardı. Biz de böyle bir ortam yaratmıyorduk. Şimdi siyaset daha fazla işin içinde. Kamu görevlileri yasaları uygular, görevini yapar. Siyasetçi bu göreve karışmaz. Siyasetçi genel görevi yapış biçimini genel bakış açısını tanzim eder kanunla, yönetmelikle, tüzükle. Fiili olarak işin içine girmez. Yani bir soruşturmaya bakanlık karışmaz. Soruşturmayı savcı, polis, ilgili birimler yapar. Ama son zamanda işin yapılış biçimine karışıldığı gözüküyor. Şimdi bir de bazı soruşturmaları yapan polisler, yargı mensupları çok fazla suça karışmışlar. Resmen bu işlerde taraf haline dönüşmüşler, mafya mensuplarının adamı haline dönüşmüşler. Eskiden de zaman zaman bu tür adamlarla işbirliği yapan olmuştur ama bu kadar denetimsiz değildi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bürokratlara yönelik Suça bulaşmayın, bulaştıysanız bile geri adım atın çağrısı oldu. Bu açıklamadan sonra bürokraside iktidara yönelik bir direnç olduğu öne sürülüyor. Siz Kılıçdaroğlu'nun çağrısını nasıl değerlendiriyorsunuz, sonuç verir mi?
İktidarlar, kamu yönetimini kendisi yönlendirmek ister. Uzun süreli iktidarlar, zaman içinde kendisine itaat edecek kişileri görevde görmek ister. İktidarın bunu yapabilecek zamanı vardı. Tamamı iktidara yakın değil ama çoğunluk öyle oldu. Alınan kararlarda bunu görüyorsunuz. Bazı kararların siyaset koktuğuna şahit oluyorsunuz. Böyle olunca tabii ki muhalefet ve toplum burada rahatsızlık duyar. Siyasetçiler zaman zaman kamu görevlilerine 'devran döner' diye hatırlatmada bulunur. Bürokrasi havayı koklar, havaya göre hareket eder. Gelecek iktidar farklılaşacak ise ona göre kendini düzeltir. Ama aynı şey devam edecekse ona göre tavrını alır.
Olası bir iktidar değişikliğinden sonra çok fazla suçun gün yüzüne çıkma ihtimali var mı sizce?
Yolsuzluk olan konularda yanlış olan konularda, birçok şeyin ortaya döküleceği kanaatindeyim.