Korkusuz yazarı Ahmet Takan, Eminağaoğlu’nun şu değerlendirmelerini aktardı:
AİHS hukukundaki gelişme üzerine 2010 yılında umut hakkı söz konusu olunca, avukatları tarafından yapılan başvuruda AİHM 18.3.2014 tarihli kararında, Türkiye mevzuatında umut hakkının söz konusu olmadığını, Öcalan’ın umut hakkının bulunmaması nedeniyle, Türkiye hakkında hak ihlali kararı verdi.
Böylece Öcalan için de koşullu salıverme konusunda umut hakkına ilişkin somut bir karar ortaya çıktı. İşin ilginci, bu kararı Adalet Bakanlığı 2014 yılında Türkçe ‘ye de çevirdi. Ancak Türkçe’ ye çevirdiği kararı her nedense Adalet Bakanlığı ağzına almıyor, hukukçular da bu konuyu açık ve anlaşılabilir biçimde kamuoyu önünde anlatmıyor.
Gelen fısıltılara göre, AKP umut hakkı konusunda yapacağı bir düzenlemenin siyasi bedeli olarak bu aşamada iktidardan olacağından, umut hakkına ilişkin yasal bir düzenleme yapmıyor. Anayasa’nın 90’ıncı maddesi gereği temel haklara ilişkin uluslararası sözleşmelerin doğrudan uygulanırlığı nedeniyle, Öcalan için hep dosyasının ele alınıp incelendiği ancak her seferinde disiplin cezaları verilerek, bu nedenle iyi hali olmadığı için umut hakkı uyarınca koşullu salıvermenin koşulları oluşmadığı yolunda süreç geçiştiriliyor.
Umut hakkı gereği de olsa koşullu salıvermeden sadece cezaevinde infaz sırasında iyi hali görülen mahkûmlar yararlanabiliyor. İyi hali yok ise, iyi hali ne zaman ortaya çıkarsa bu haktan yararlanması gerekiyor. Ancak işte şimdilik süreç böyle geçiştiriliyor.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 30 Kasım-2 Aralık tarihleri arasındaki toplantısında, Öcalan ile ilgili olarak 18.3.2014 tarihli kararı hatırlatarak, umut hakkı konusunda ne yapıldığını açıkça sorup, açıkça da gerekli yasal düzenlemeleri yapın ve koşullu salıverme yolunu açın diyor. Konu halkın anlayabileceği biçimde açık ve anlaşılabilir biçimde ne haberleştiriliyor, ne de avukatlarınca bile kamuoyuna açıklanıyor.
Öcalan salıverilmezse suç duyuruları yapılacak, Türkiye bir de tazminat ödeyecek”
AİHS hukuku gereği Türkiye idamı kaldırdı. Günün birinde elbette umut hakkı da tanınacak. Böyle giderse Öcalan da koşullu salıverilecek. Salıverilmezse 25 yıldan sonra cezaevinde tutulması nedeniyle, cezaevinde hukuk dışı tutulduğu belirtilip suç duyuruları yapılacak, Türkiye bir de tazminat ödeyecek, Öcalan adeta cezaevinde geçirdiği süre için maaşa bağlanır gibi sürekli tazminat ta alacak. Kuşkusuz diğer yandan Avrupa Konseyi yaptırımları da gelecek.
AKP, kendi sorumluluğunu perdelemek adına Öcalan hakkında soruşturma açılmasından uzak duruyor”
Demirtaş’ın tutukluluğu ayrı bir konu, ancak hakkında çözüm süreci için adli bir süreç işletiliyor. HDP, çözüm süreci de dahil, eylemleri nedeniyle hakkında kapatma davasına muhatap. Nedense Öcalan hakkında aynı sürecin içinde bulunmak nedeniyle bir dava açılmıyor. Dava açılması durumunda, ceza alması durumunda, mevcut şu an ki cezasının infazı bitince, o cezanın infazına başlanacak. Böylece koşullu salıverilme durumu gündeme gelmeyecek. Ancak Öcalan için böyle yeni bir soruşturma demek, onun cezaevinde bile örgütü yönetme noktasında suç işleyebilmesi demek, cezaevinden sorumlu iktidarında bu suça yardım ve yataklığı ve de iştiraki demek. Bu nedenle AKP, kendi sorumluluğunu perdelemek adına Öcalan hakkında soruşturma açılmasından uzak durarak, Öcalan’ın koşullu salıverilmesi yolunu, günü kurtararak açık tutuyor. Kendi iktidarının devamı için Öcalan’ı bile koşullu salıvermeyi söz konusu edebiliyor.”