YAŞAM - Fethullah Gülen'in dublörü mü var?

YAŞAM - Zaman gazetesinden ayrılan ve Star'da yazmaya başlayan Hüseyin Gülerce, Fethullah Gülen ile ilgili bir yazı yazdı.
Fethullah Gülen'in dublörü mü var?
2020-08-11 06:40:55   Güncelleme: 2021-09-05 00:13:37    

İşte o yazı;

''Fethullah Gülen, Aralık 2013’teki bedduasından sonra ikinci defa beddua etti. F. Gülen için ilk bedduasından sonra “yüzünü kin, nefret, düşmanlık kaplamış bu insan, bilinen ‘Hocaefendi’ olamaz. Benim için bu bedduadan sonra ‘Hocaefendi’ vefat etmiştir. Artık Fethullah Gülen var, Gülenizm ve Gülenistler var” demiştim.

Artık gönüllerin fethi yerine, “Paralel Devlet yapılanması”nı konuşuyoruz. Emniyet istihbaratı ve yönetim katının, yargının, TSK ve bürokraside belirlenen mevzilerin, dinlemelerle, kumpaslarla ele geçirildiği iddiasıyla soruşturmalar, yargılamalar var. Başta HSYK olmak üzere, idari mekanizmalarla ortaya serilen dehşetengiz bir tablo var karşımızda. Gülenistler için çember giderek daralıyor. Yıllarca Hizmet hareketi diye, bilhassa Türkiye’nin gururu diye yurt dışındaki okullara destek veren insanlar bir şok yaşıyor. Gelinen noktaya inanmak istemiyorlar. Hala Gülen hakkında, “O yapmamıştır, kontrolden çıkan hareketi, yabancı istihbaratlar ele geçirmiştir” diye düşünenler; “Acaba Gülen’e ilaç mı veriliyor, yoksa Gülen’in dublörü mü var?” diye düşünüyorlar... Son bedduasını yaptığı videoyu dikkatlice seyrettim. Dublör falan değil, kendisi ama kendinde değil...

Bedduasında, yine Sayın Erdoğan’a hakaretler ve suçlamalar yaptıktan sonra “Paralel olmayana ‘paralel’ diyenlerin de Allah belasını versin!.. Gübre kılsın hepsini!..” diyor.

Beddua etmek yanlış. Çünkü başkaları da kalkar; “Terör örgütünün partisini destekleyenlerin, içinde o partinin de olduğu restorasyon hükümeti kurulsun diye çırpınanların, ABD’de, AB’de Türkiye aleyhine imzalar toplayanların da Allah belasını versin mi” derse? “Gerçekten paralel bir devlet yapılanması için gizli gizli çalışıldığı halde, bunu inkâr edenlerin de Allah belasını versin mi” denirse ne olacak?

Bu Paralel lafı çıktığında Gülenciler, medyaları ve STK’ları vasıtasıyla önce sessiz kaldılar, duymazlıktan geldiler. Sonra inkâr ettiler, daha sonra tevil ettiler. Şimdi de beddua ediyorlar. Hala Pensilvanya’dan umut zehiri enjekte edilerek bağlılar ikna edilmeye çalışılıyor. Pek yakında Erdoğan ve AK Parti’nin sonunun geleceği telkin ediliyor.

Bir tezatı hatırlatayım. Ne demişti emniyet ve yargıdaki yapılanma ilgili Gülen; “Binde birini bile tanımıyorum...” Sonra o tanımadığı polis şeflerinin İstanbul ve Ankara’dan bağımsız aday olduklarını gördük. Gülen medyasının, onların yakınlarına sayfalarını ve ekranlarını açarak destek çıktığına şahit olduk.

Gülen’i çıldırtan, çemberin daralmasıdır. Hele hele Doğan Grubu’nun 1 Kasım’dan sonra, Paralel Yapıyla mücadeleye destek olacaklarına dair açıklamaları, onu iyice çileden çıkarıyor. Kendisine en büyük desteği veren sanayiciler, iş adamları artık desteklerini çekiyor. İşte, kendilerine 29 Eylül’de bu köşeden çağrı yaptığım Boydaklar, birkaç gün önce cemaatle anılmak istemediklerini, ilişkilerini bitirdiklerini ve hükümetin, devletin yanında olduklarını ilan ettiler.

F. Gülen’in kimyasını bozan, kendisini ve etrafını yıkıma uğratan ise 1 Kasım’daki Erdoğan ve AK Parti başarısıdır. 30 Mart’tan beri AK Parti karşısında CHP’yi, HDP’yi destekliyorlardı. Her defasında AK Parti iktidarı için “gidiyorlar, bittiler” diye bağlılarını teskin ediyorlardı. Hiçbiri doğru çıkmadı. Gülen defalarca yanıldı. 1 Kasım’dan önce de, “diktatörün son günleri”, “Erdoğan panikte” diye yaydılar. Şimdi kendilerinin bittiğini görüyorlar.

Beddualar da gösteriyor ki, Hizmet’ten hezimete yolculuğun acıklı ve ders dolu macerasında sona geliniyor...''