14 Nisan 2017 günü, İstanbul Gazi Mahallesi’ndeki Kent Ormanı çıkışında, polislerin dur ihtarına uymadığı” gerekçesiyle ateş açtığı araçta, yaşları 15 ila 18 arasında olan beş çocuk bulunuyordu. Çocuklardan Oğuzhan Erkul ve Barış Kerem polislerin açtığı ateş sonucu öldü. Demirhan Erkul, Ramazan Altürk ve Birkan Yüksel ise yaralandı.
Olay yerinde 35 kovan bulundu. Bunların 23 adedi araca isabet etmişti ve fakat sanık polislerin tamamı savunmalarında sadece lastiklere ve havaya ateş ettiklerini söylediler.
21 Mart 2018'de görülen duruşmada sanıklardan polis Erkan Ekmeçi, sağ ön koltukta oturan kişinin bacaklarının arasında uzun namlulu bir silah gördüğünü, bu silahın av tüfeğininkine benzer siyah bir kılıf içerisinde olduğunu söyledi. Ekmekçi, silahı gördükten sonra bağırarak diğer polisleri uyarmıştı. Uzun namlulu silah sanılan cisim”, araçtaki çocuklardan biri olan 2000 doğumlu Birkan Yüksel’in sazıydı.
'BURASI BENİM ÇÖPLÜĞÜM'
Polisler Erkan Ekmekci, Kenan Akıl, Zafer Sağlam ve Davut Bakır hakkında bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebebiyet vermek” suçlamasıyla açılan davanın 11. duruşması İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmayı izlemek için gelen bağımsız İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, HDV Milletvekili Züleyha Gülüm, CHP Milletvekili Ali Şeker mahkeme başkanının kararıyla pandemi gerekçe gösterilerek içeriye alınmadılar. Hakim vekillerin içeri alınma talebini Burası benim çöplüğüm diyerek yanıtladı. Duruşma başladıktan sonra gelen CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu salona girebildi.
Davanın 10 Temmuz 2020 tarihinde görülen 9. duruşmasında açıklanan mütalaada sanıkların kanun hükmünü yerine getirdikleri ancak hukuka uygunluk nedenlerine ilişkin olarak çizilen orantılı hareket sınırını, dikkat ve özen yükümlüğünü aştıkları savunulmuştu.
'NERDE GÖRÜLMÜŞ SAZ ÇALANI SUSTURMAK'
Oğuzhan Erkul’un annesi Seyran Erkul oğlunun tişörtünü iddia makamına göstererek mahkemeye konuştu:
Ortada bir katliam var. Araçtan 35 kurşun çıktı. Gazi Mahallesi'ne terörist bölgesi denildi. Ben Gazi'de büyüttüm çocuğumu. Bunlar katillerin ifadesi. Ben bir anneyim. Suçumu söyleyin çocuğumun. Hırsızlık mı? Tecavüz mü? Bana cevap verin. Katillerin avukatına soruyorum. Senin çocuğun yok mu? İki elim yakanızda. Bu Oğuzhan'ın giydiği son tişort. Ben bunlara sarılıyorum. Bunla avunuyorum. Sizin anneniz yok mu? Avukatlık cübbeyle olmuyormuş. 4 yıldır buraya geliyorum. Nerde görülmüş saz çalanı susturmak? Barış'ın vücudunda 10 kurşun sıkılmış. Annesi' Oğlumun gözlüğü kırılmış' diyordu. Görün acıyı. Katiller 4 yıldır maaşlarını alıyorlar. Oğluma taş aradım. Mezar taşı... Sonuçta hepsi taştı. Avukat sana diyorum! Belki görevin. Ama kan parası alıyorsun.
'İKİ ANNENİN AHI KİMSENİN ÜZERİNDE KALMAZ'
Barış Kerem'in annesi Melike Taş şunları söyledi:
4 yıl oldu. Hala görevdeler. Empati yapın lütfen. Oğlumun gözü açıktı. Neden avukata laf söylüyorsunuz diyeceksiniz? Ben o çocuğu tek başıma büyüttüm. Hala oğlumun kanlı eşyalarına bakıyorum. Canımız daha ne kadar yanabilir? Sizden sadece adil yargılama yapmanızı bekliyoruz. Benim bayramım, yılbaşım olmadı daha. Bana bu acıyı yaşatan polisler aynı acıyı yaşamadan ölmesin. Burdan adil bir yargılama çıkmazsa ben de elime silah mı alıyım? Morgda çocuğumu gördüm. Hala öldüğüne inanmıyorum. Dönüşü yok bunun. Anlıyor musunuz? Ne karar verirsiniz bilmiyorum ama lütfen vicdanınıza sorun. İki annenin ahı kimsenin üzerinde kalmaz. Bu saatten sonra sizin vicdanınıza kalmış. Aldığın parayı yiyebiliyorsan ye o parayı ama Allah'ın adaleti var. (Avukata dönerek)
Sanık vekili bu sözlere karşılık vermedi.
'OLAYIN TAKSİR OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ ANLAŞILIR DEĞİL'
Mağdur avukatlarından Meral Hanbayat, Teknik bir olgu gibi yaşam hakkını anlatmak zor dedi ve şöyle devam etti: Sanıkların ceza olması belki bu insanların acılarına kabuk bağlatacak diye düşünüyorum. Yaşam hakkı ile ilgili hukuki mevzuatı dilekçemizde anlattık. Mağdur çocuklar 15-17 yaşlarında. Somut, teknik deliller bir sonuca varması için yeterli diye düşünüyorum.
Hanbayat, olaydan önce çocukların son dakikalarının olduğu fotoğrafları gösterdi.
Gençlerin buluştuğu, eğlendiği sıradan bir akşam dedi.
Hanbayat, Gazi'de gerçekleşen olayı detaylıca anlattı. Dosyadaki sanıkların ifadeleri ile çelişen hususları açıkladı. Adli Tıp raporlarına göre aracın taranma yönlerini mahkeme salonunda canlandırarak anlattı. Atışın sıklığı, yakınlığı, öldürücü bölgelere atış gibi delilleri hatırlattı. Ayrıca olayın gerçekleştiği yerin aydınlık olduğunu, hedef gözetildiğini belirtti. Aracın fotoğraflarını gösterdi. Bu hedef gözetmek değildir ne? diye sordu.
Hanbayat, bilhassa araçta silah gördüğünü söyleyen sanık Erkan Ekmekçi'nin beyanları üzerinde durdu. Çelişkili beyanlarına rağmen olayın taksir olarak değerlendirilmesinin anlaşılmasının mümkün olmadığını ifade etti.
SAVCI İDDİANAMEYİ AĞLAYARAK YAZMIŞ OLABİLİR
Avukat Seyit Sönmez şöyle dedi: Son 1 haftadır Etiler bile terör bölgesi olarak değerlendiriliyor. Bu dosyayı diğer soruşturmalardan ayıran bir şey çok iyi soruşturulma yapılması. Arkadaşlar rahat olun, dosyaya hukukçu olarak bakan bir savcıyla karşı karşıyayız dedim. Hakikat yerine gelecek diye düşündüm. Sonra gizlilik kararı verildi. Savcıya ulaşamaz olduk. Korkunç bir iddianame ile karşımıza çıktı. İki olasılık var. Savcının karakteri birden değişti. İkinci ihtimal baskı altında kaldı. Ağlayarak bu iddianameyi yazdı. Şimdi gelelim mütalaa savcısına. Korkunç yorumlar vardı. Üç türlü ceza çıkar burdan: Kasten adam öldürme suçu, olası kast, netice sebebiyle ağırlaştırılmış müebbet.
Bir insan öldürmek için bu aracın daha neresine sıkabilirsiniz? (Aracın fotoğraflarını göstererek) Kuzey Irak'ta çalışacaksınız, özel harekatsınız böyle atış yapacaksınız!
Ara verildikten sonra karar açıklandı. Sanıklar Erkan Ekmekçi, Zafer Sağlam, Davut Bakır ve Kenan Akil hakkında TCK 85/2. 22/3. maddeleri kapsamında bilinçli taksirle birden fazla kişin ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçundan cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açılmış ise de sanıkların, üzerine atılı suçun TCK 30/3 ve 27/1 maddeleri yollamasıyla TCK 85/2 maddesi kapsamında kaldığı değerlendirildi. Suçun işleniş biçimi, sanıkların kusurunun ağırlığı, suçun işlendiği yer ve zaman göz önüne alınarak takdiren ve tesdiden sanıkların ayrı ayrı 6 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verildi. Sanıkların hapis cezaları daha sonra 24.300 TL adli cezasına çevrildi.
Aileler karara ağlayarak tepki gösterdi.