Partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuşan Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
CHP cemaatle tarihsel husumeti olan bir yapıdır
15 Temmuz'da halkın iradesine kastedenler, demokrasiye vurdular ve geri püskürtüldüler. CHP hiç şüphesiz anılan terör örgütüyle, anılan cemaatle tarihsel husumeti olan bir yapıdır. Yıllarca biz bunlarla mücadele ettik, tehlikelere dikkat çektik. Bu meclisin tutanakları, başta rahmetli Kamer Genç olmak üzere, yapılan yanlışlara işaret eden uyarı konuşmasıyla mevcuttur. Karşılığında duyduklarımız, bugün hatırlatmanın ne bie ne de başkasına faydası olmayan ama o çarpık yapıyı sahiplenen, o hain yapıyı sahiplenen ifadelerle doludur. Bugün geldiğimiz noktada, 15 Temmuz'da yapıla darbe girişiminde, ki bütün darbeler doğası gereği iktidara yapılır, bütün ülkenin, bütün dünyanın dönüp muhalefete baktığını ve ana muhalefetin gözünün içine baktığını hatırlatmak isterim.
Tek adam olmak isteyen kim olursa olsun fark etmez; karşısındayız
O gece 16 arkadaşımızla genel merkezde toplandık ve 'Bugün Meclis kapalı, açılmasını talep edelim. Gidelim sahip çıkalım' dedik. Biz Meclis'in açılmasını teklif edenler, Sayın İsmail Kahraman da Meclis'i açan olarak burada buluştuk. Hep birlikte Meclis'e giren, darbeye direnen, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, çok geç ve güç olarak İstanbul'a indiğinde ona ulaştığımızda da onun tavrıyla darbeye karşı en net tavrı gösteren grup bizdik. Bülent Tezcan, 'Vakit demokrasiye sahip çıkma vaktidir, tankların üzerine çıkma vaktidir' dedi CNN'in canlı yayınına bağlanarak. Levent gÖK, Tekin Bingöl darbeye direnme çağrısı yaptılar. O gün orada bulunan tüm milletvekillerimiz ve illerindeki tüm milletvekillerimiz demokrasiye, Meclis'e, halk iradesine sahip çıktı. Çünkü biliriz ki, bu ülkede biri tek adam olacaktıysa, bütün yetkileri kullanacaktıysa, onu hak edebilecek, mazur görülebilecek tek kişi vardı, 7 ülkenin istilasındaki Anadolu'yu önce kurtuluşa ikna eden, sonra kendisi ölümü göze alıp kurtaran, sonra bu ülkeyi yeniden kuran Mustafa Kemal'e sordular, 'padişahlık mı, Yıldız Sarayı'ndan devam mı, yoksa krallığı mı ilan edeceksiniz ya da ABD tipi başkanlığı mı benimseyeceksiniz?' O, kurtuluştan önce kurduğu meclise, 23 Nisan 1920'ye atıfta bulundu ve bu ülkeye tek adam rejimini değil, bugün bütün aksaklıklarına rağmen sahip çıkmaya çalıştığımız demokrasiyi, halkın iradesini getirdi. Atatürk'ün tenezzül etmediği hiçbir şeye bu ülkede hiç kimse tenezzül edemezdi. Bunu yapan Fethullah Gülen de olsa fark etmez, tek adam olmak isteyen kim olursa olsun fark etmez; karşısındayız, demokrasinin arkasındayız.
CHP'nin vazgeçmediği tercihi, güçlü bir parlamentodur, parlamenter sistemdir
Zaman zaman diyorlar ki; CHP artık güçlendirilmiş parlamenter sistem demiyor mu?' Açık söylüyorum, her konuda bu ülkeyi nasıl yöneteceğimizi, işçiler, emekçiler, gazeteciler, basın özgürlüğü için, en üst düzeylerde demokratik standartlarda hak arama mücadelelerine destek vermek için, tarım, milli eğitim, dış politika, savunma sanayii için bu partinin önerileri vardır, bu ülkeyi nasıl yöneteceğini hem kademe kademe önümüzdeki seçime doğru tüm şeffaflığıyla vurgulayacaktır. Bu ülkenin yönetim sistemi için de CHP'nin vazgeçmediği tercihi, güçlü bir parlamentodur, parlamenter sistemdir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Özel Harekat Başkanı'nın Bahçeli'nin elini öpmesi
15 Temmuz'da hiç asılmayan binalara Atatürk resimleri asanlar, hata yaptık, sadakata baktık liyakata değil diyenlerin, şimdi aynı hataları tekrar ettiklerini görüyoruz. O yüzden, iyi yetişmiş, liyakatlı kadroların ve kesinlikle cemaatlere, partilere, kişilere değil, devlete olan sadakatin öneminin altını çiziyorum. Dün gördüğüm bir şaşkına da şunu söylüyorum ki; sen devletin polisi olmayı yanlış anlamışsın, yanlış devletin eline sarılmışsın. Bir siyasiye saygı gösterilmesi eyvallah. O siyasinin bunu nasıl karşıladığı, neye ne kadar izin verdiği kendi tercihidir. Ama bu devletten maaş alan, bu milletin tamamı için görev yapması gereken, üzerinde üniformasıyla, yetkisiyle olan birilerinin bu ülkede siyasetin bir kısmının, küçük bir kısmının temsiline eğilmesini, el etek öpmesini asla kabul etmiyoruz, nokta.
Bu devletin dibine dinamit koymaktır
Ben, bir devlet memurunun, bir siyasi liderin eline sarılmasında, muhatap hangimiz olursa olsun o devlet memuruna üstlendiği vazifenin gereğini hatırlatmayı doğru bulurum. Onun dışındaki her türlü yaklaşım, çok kutsadığınız ve esasen saygıda ve bağlılıkta bizden çok geride olduğunuz, bu devletin dibine dinamit koymaktır. Bunu yapmaya kimsenin hakkı yok. Polis hepimizin polisidir, asker hepimizin askerdir. Türkiye Cumhuriyeti hepimizindir. Kimsenin tapulu malı değildir.
İzmir'de sorumluların saptanması ve cezaların çekilmesi için üstümüze düşeni yapacağız
İzmir'de iki kişinin hayatını kaybettiği olayla ilgili İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımıza ilk dakikada şu talimatı verdik; savcılarla tam bir işbirliği içinde sorumluların saptanması, cezaların çekilmesi için üstümüze düşen ne varsa kati bir tutum içinde olacağız. Bu özgüvenle, bu inançla, bu yaklaşımla meseleyi takip ediyoruz. Bu konuda kusuru olan kim varsa cezalandırılacak. Adalet arayışının önünde engel olanlardan değil, ailelerin yanında adaleti arayanlardan olacağız. CHP Genel Başkanı olarak hepinizin önünde söz veriyorum.
Kaldırın elleri, engelleyelim ölümleri; kurun şu komisyonu
Bu konuda Meclis Araştırma Komisyonu kurulması için teklif vereceğiz. Bir kaza olunca, aman ucu bize dokunacaksa diye her şeye hayır diyenlere, AKP ve MHP'ye sesleniyorum. Belki ucu bize dokunacak. Kaldırın elleri, engelleyelim ölümleri. Kurun şu komisyonu.
Hayatın bu kadar ucuz olduğu, ölümün bu kadar kolay olduğu bir başka ülke yok
İş kazalarında dünya birincisiyiz. Gerimizde ne Eritre var, ne Fas, ne Mozambik. Birinciyiz. İş kazasından ölümde de Malezya'dan sonra ikinciyiz. Dünyanın hiçbir ülkesinde hayat bu kadar ucuz, ölüm bu kadar kolay değil. yazın serinlemek için, kışın ısınmak için ölmüyor kimse. Trafikte, sokakta, kaldırımda, balkonda ölüm kol geziyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde soba gazından insanlar zehirlenerek ölmüyorlar. Yılda 800 kişinin boğularak öldüğü başka ülke yok. Şofbenden sızan gazdan ya da sahte alkolden yılda 500 kişinin öldüğü ülkede bu durumu izah etmek mümkün değil. Dünyanın hiçbir ülkesinde minibüste viyadükte insanlar boğulmuyor. Hayatın bu kadar ucuz olduğu, ölümün bu kadar kolay olduğu bir başka ülke yok.
Deprem konutları konusunda hanginize inanacağız?
Çevre ve Şehircilik Bakanı bumerang gibi. Millet atıyor, o geri geliyor. Çıktı ve inanılmaz açıklamada bulundu. Erdoğan bir yılda 650 bin konut sözü verdi, 1,5 yılda 76 bin konut yaptılar. Şimdi çıkmış Bakan diyor ki; '2025 sonuna kadar bütün konutlar bitecek.' Kardeşim, hanginize inanacağız. Seni atayan dolma kalemin sahibi 'bir yıl sonra evler yapılacak, oyu bana verin' dedi. İnsanlar onun bu sözüne güvendi, ona yetkiyi verdi, o yetkiyle o seni atadı, sen diyorsun ki '3 yıl bitince evler bitecek.' 3 yıl diyor. Yani daha 1,5 yıl konteyner, çadır, soğuk, güneş, toz, toprak... Ve olursa. İşi bilenler de diyor ki; 'o gün de demiştik' diyorlar, 'bu iş 6-7 yıl sürer bu sistemde.' Bugün de söylüyorlar; 'bu iş daha 5 yıl sürer bu gidişle.'
Gezi biziz kardeşim, hepimiz Gezi'deydik, Gezi bizim onurumuzdur
Bugün enteresan bir konuyu sizinle konuşmak istiyorum. Konu tam bir hukuk katliamı. Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığına rağmen alt düzey mahkemelerin kafa tutması, uymaması, Yargıtay'ın onun arkasında durması, AKP içindeki bazılarının bundan rahatsızlık duyması, bazılarının arkasında durmasıyla karşı karşıyayız. Gezi davasında 5 kardeşimiz içeride. Hepimizin yerine yatıyorlar. Utanmadan, çekinmeden söylüyorum; Gezi biziz kardeşim, hepimiz Gezi'deydik, Gezi bizim onurumuzdur.
AYM'ye Can Atalayçağrısı: Vicdanınızla bir karar verin, o kararınızı da yazın, yollayın, millet okusun
İki kere beraat etmiş insanları üçüncü kez yargılayıp, mahkeme kararlarına rağmen içeride tutuyorlar. Bunlardan biri Can Atalay. 14 Mayıs'ta Hatay milletvekili seçildi. Millet dei 'Git görev yap.' Milletin vekillerinin en yaşlısı olması sıfatıyla Devlet Bahçeli çağırdı yemin töreninde 'Gel yemin et' diye. Salmadılar. Oy birliği ile İnsan Hakları Komisyonu'na Can Atalay seçildi, kapıyı kapalı tuttular, salmadılar. Yani, millete, Meclis'e direniyor birileri. Ardından 13 Temmuz'da mahkemeye başvuruyor, Yargıtay tahliye başvurusunu reddediyor. AYM 25 Ekim'de 'hak ihlali, hemen salmalısınız' diyor. 8 Kasım'da Yargıtay 13. Ceza Dairesi bu işlemi yok sayıyor. 21 Aralık'ta AYM ikinci kez hak ihlali kararı veriyor. Yargıda 3. Ceza bir daha direniyor. 30 Ocak'ta maalesef 'Elimden geleni yapacağım, bu sorunu çözeceğim. Can Bey 1 Ekim'de gelir' diyen hem Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, hem AKP Grup Başkanı Abdullah Güler, hem de kendi partilerinde ve bizlerin olduğu toplantılarda birçok AKP'linin tüm sözlerine rağmen bırakılmıyor. Bunun üzerine 30 Ocak'ta, kararı okutup Can Atalay'ın milletvekilliğini düşürüyorlar. Anayasa'da dört dörtlük madde yazılmış; Eğer milletvekilliğin düşerse 7 gün süren var, AYM'ye başvur, 14 gün süresi var, karar verecek' diyor. Can Atalay için AYM'ye süresi dahilinde başvuruldu, mahkeme süresi dahilinde karar verdi. Mahkeme dedi ki; ben buna nasıl bakayım? Yapılan işlem tümüyle usulsüz, yok hükmünde. Yani, Can Atalay milletvekili ve vekilliği düşmedi. Böyle bir işlem yapamazsınız. O gün bugün gerekçeli karar bekleniyor. Birileri gerekçeli kararı yazmıyor ya da birileri yazdırmıyor. AYM'yi yıpratmak değil niyetim. Ama her geçen gün kendini yıpratan, kendini tüketen, her geçen gün kendi kararına kafa tutan birilerine karşı sinen, pısan bir AYM var. AYM'nin üyelerine sesleniyorum; sizi kimin atadığından bağımsız, sizinle ilgili yapılan tüm değerlendirmelerden bağımsız, vicdanınızla bir karar verin, o kararınızı da yazın, yollayın, millet okusun. Bu rezillik de sona ersin. Bu çağrım AYM'ye tüm millet adına bir çağrıdır.
Tayfun Kahraman, Gezi Parkı sürecinin en arabulucu kişisidir. Evladı Vera'dan ayrı, boşu boşuna içeride yatmaktadır.
Tuğrul Türkeş'in 'Osman Kavala' açıklamasından sonra bakalım nasıl pozisyon alacaklar
7 yılı geçen bir süredir içeride yatan Osman Kavala ile ilgili bugün Tuğrul Türkeş bir açıklama yaptı. Tuğrul Türkeş kimdir? Alparslan Türkeş'in, yani bugün Milliyetçi Hareket'ten gelen herkesin başbuğ dediği, saydığı, MHP'nin kök aldığı partinin kurucusu Alparslan Türkeş'in oğlu Tuğrul Türkeş. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde Türk heyetinin başkanıdır. Görüşmemizde, 'Kavala orada hapis, biz burada hapisteyiz' demiştir. Her zaman bu duvara tosluyoruz. Saat sorsan, 'Kavala çıkmadan ne saati soruyorsun' diyorlar. 'Yemek yiyelim' desen 'Kavala'yı çıkarın yiyelim' diyorlar. Meselenin özü, bu insanların pek çoğu Kavala'yı tanımaz. Ama sembol davadır. AİHM kararlarına uymayı, bu anayasada taahhüt ediyoruz. Buna uygun seçilen milletvekili de buna uygun atanan hakim de buna uygun seçilen Cumhurbaşkanı da bu anayasaya uymak, kararlara saygı duymak durumundadır. Ama yapmıyorlar. Tuğrul Bey emek verdi, dünya kadar çaba sarf etti, olmadı. Bugün açıklama yapmış. Diyor ki; Kavala'yı ziyaret edeceğiz. Biz söyleyince 'Vatan hainlerinin adını anıyorsunuz' dedikleri Kavala'yı. Bizler söyleyince 'O ajandır, CHP ajanları savunuyor' dedikleri Kavala'yı Alparslan Türkeş'in oğlu, parlamentonun aktif adayı, Avrupa Komisyonu'nda bizi temsil eden Tuğrul Türkeş 'Ziyaret edeceğim, çünkü gerçek milliyetçilik bunu gerektirir' diyor. Şimdi bakalım MHP ne diyecek? 7 Haziran ile 1 Kasım arası Tayyip Bey Tuğrul Bey'e bakanlık teklif edince, Tuğrul Bey kabul etmiş, MHP'den ihraç edilmiş. Babasının kabrine gidince Tuğrul Bey, Devlet Bahçeli tarafından Alparslan Türkeş'in mezarı gül suyuyla yıkatmıştı. Babasının kabrine gidip de kirletiyor diye gül suyu dökenler, topyekun koşup AKP'nin arkasında dizildiler. Bakalım Tuğrul Bey bunu söyledikten sonra nasıl pozisyon alacaklar. Ama Gezi davasında bu insanları inadına içeride tutmanın, Tuğrul Bey'in dediği gibi kendilerine de menfaati yok.