Hüseyin Gülerce, Star'da AK Parti’nin Akşener’i kim olacak? başlığıyla yayımlanan yazısında Halen AK Partili gözüken Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı ‘manifesto’ diye nitelendirilen açıklamalar yaptı ifadesini kullandı.
Gülerce şöyle devam etti:
Davutoğlu, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduktan sonra Başbakanlık ve AK Parti Genel Başkanlığı’na taşıdığı ilk isim.
Epeydir, AK Parti’de bakanlık, milletvekilliği, belediye başkanlığı yapmış, son seçimlerde aday gösterilmediği için küsmüş isimlerin yeni bir parti kurmak için çalıştıkları yazılıyor, söyleniyor.
Davutoğlu’nun manifesto çıkışı, artık düğmeye basıldığını gösteriyor.
Yeni parti için 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ve Ali Babacan’ın da adı geçiyor.
Bakalım, AK Parti’nin Meral Akşener’i, bu isimlerden hangisi olacak?
Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Ahmet Takan, dün ‘Ali Babacan İngiltere'de bazı görüşmeler yapıp döndü’ diye yazdı.
Ahmet Takan yazısında ‘ Ali Babacan’ın İstanbul'da bir grup sanayici ile de kapalı bir toplantı yaptığını işittim. İddia o ki; 'ilk etapta, ekonomik kriz bahane edilerek AKP içinden 30'a yakın milletvekili istifa ettirilecek. Ardından Hükümetin meşruiyeti sorgulanacak. Sonra, AKP içinden kopartılacak milletvekili sayısı 50-55'e yükseltilecek.’ ifadelerini kullandı.
Ahmet Davutoğlu’nun eleştirilerini ciddiye almıyorum. Söyledikleri içinde doğrular olmadığı için değil.
Birincisi, akla gelen her hususta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tenkit ediyor. Ama kendi Dışişleri Bakanlığı dönemine ait tek eleştiri yok. Kendi icadı ‘Stratejik derinlik’, Suriye’de ve bölgemizdeki hakikatler karşısında öylesine kaybolup gitti ki, hatırlanmasını hiç istemiyor.
İkincisi, vefasız davranan bir siyasî figür olarak hafızamızı yok sayıyor. Bir akademisyen iken önce büyükelçi yapılmış, sonra Dışişleri Bakanlığı koltuğu verilmiş, bilahare Erdoğan’ın güven duyarak AK Parti Genel Başkanı ve başbakan yaptığı bir insanın şimdi sanki yeni doğan bir güneşmiş gibi arzı endam etmesini benim vicdanım kabul etmiyor.
Üçüncüsü, kendisine duyulan güvene karşılık, güvensiz bir siyasetçi olduğunu kanıtladığı için de ciddiye almıyorum.
Hatırlayınız, Davutoğlu, AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından 5 Mayıs 2016 yaptığı açıklamada, ‘Cumhurbaşkanı'mızla son nefesime kadar vefa ilişkisini sürdüreceğim.’ demişti.
O günden beri Erdoğan’ın karşısına çıkmak için faaliyet içinde bulundu, toplantılar yaptı.
AK Parti’nin zor günlerinde, tıpkı Abdullah Gül gibi Erdoğan’ın yanında hiç olmadı. ‘Bir nefer’ olarak referandumlarda, seçimlerde çalışmadı. Ortalıkta görünmedi…
Dördüncüsü, Akşener ve çevresi, MHP yönetiminde payları olduğu halde, Bahçeli’yi eleştiriyormuş gibi yapıp MHP’yi parçalamaya kalktılar.
Tıpkı onlar gibi Davutoğlu ve ismi geçen diğerleri de, AK Parti icraatlarında büyük pay sahibi oldukları halde sanki Erdoğan’ı eleştiriyormuş gibi yapıp AK Parti’yi parçalamaya kalkıyorlar.
Akşener ve etrafındakiler, savrula savrula, HDP ile işbirliği yapan CHP’ye koltuk değneği oldular.
Gül, Davutoğlu ve diğer isimleri de başka akıbet beklemiyor. Onlar da savrula savrula milletin karşısında kendilerine ayrılan yere oturacaklar.
‘Erdoğansız Türkiye’ için kurulan ittifakı güçlendirmek hesabıyla yeni bir parti kurulması, zorlamadır.
İyi Parti de bir zorlama ile kuruldu. İyi Parti, iktidar için yola çıkarılmadı. AK Parti’nin tökezlemesi, Erdoğan’ın çelmelenmesi için yola çıkarıldı.
AK Parti’den koparılacak milletvekillerine bel bağlayan Gül, Davutoğlu ve onlarla birlikte hareket edenlerin de iktidar olma derdi yok.
Millete yaslanamayınca, başka limanlara demir atılır.