Ecem Parlayan: Alışılagelmiş bir etik dışı: Sinemada hayvan sömürüsü!

Evet, marketten öldürülüp paketlenmiş hayvan bedeni satın almanın bir film uğruna acı çeken, mutlu olan bir hayvan bireyini öldürmekten hiçbir farkı yok. İlla bir fark arayacaksanız; siz kiralık katil tutup, kasada parasını ödüyorsunuz.
Ecem Parlayan: Alışılagelmiş bir etik dışı: Sinemada hayvan sömürüsü!
2020-08-11 06:40:55   Güncelleme: 2021-09-05 00:13:37    
Herkesin hayatında az ya da çok yer kaplayan sinema dünyasında görmezden gelinen, üstü örtülen konuların başında geliyor hayvan sömürüsü. Kimi zaman ‘Huzursuz seyirler dilerim’ diyebilmek için öldürtüyor yönetmen, –Benny’s Video, Cache, Beyaz Bant- kimi zaman seyirciyi gerebilmek için –Pink Flamingos, Cannibal Holocaust, Hobbit, Kış Uykusu, Dorothy Mills…- Liste uzayıp gidiyor.

Bu filmlerin yönetmenlerine davalar açılıyor, kampanyalar başlatılıyor, fakat filmler ödül aldığıyla kalıyor. Hayvanları öldürten yönetmenlerin cevabı ise hep aynı yönde, ‘‘Yediğiniz etler ağaçta mı yetişiyor?’’ Bu soruya bir vegan olarak verecek cevabım var. Hiçbir hayvan sömürüsüyle elde edilmiş, ürün haline getirilmiş hayvan bedeni tüketmiyorum. Peki ya yönetmen bu soruyu alaycı bir şekilde sorma cüretini nereden buluyor? Ben size söyleyeyim: Kedi-köpek seçer ‘hayvan sever’ anlayışından. Katil cevap veriyor; ‘Ne yani, tabağınızdaki kızarmış tavuk oraya kalp krizi geçirip düşmedi ya!’

Evet, marketten öldürülüp paketlenmiş hayvan bedeni satın almanın bir film uğruna acı çeken, mutlu olan bir hayvan bireyini öldürmekten hiçbir farkı yok. İlla bir fark arayacaksanız; siz kiralık katil tutup, kasada parasını ödüyorsunuz.

Kedi ve köpek dışında kalan bütün hayvanlar da acı çeker, üşür, acıkır, sevinir. Onlar da her insan gibi bir birey. Bu idrak edilmediği, hayvan eti yenip, hayvansal ürünler kullanıldığı sürece daha çok hayvan öldürülecek, daha çok kan akacak, daha çok ödül alacak katliam sanatı. Bunu durdurmak sadece bizim elimizde.