KESTİĞİM BURNUNA TUZ SÜRDÜM!

Gail A. Eisnitz’in Slaughterhouse (Mezbaha) kitabından kısa bir bölüm. Bu bölümde mezbahalarda çalışan işçilerin hayvanlara ne yaptığı anlatılıyor.
Kestiğim burnuna tuz sürdüm!
2020-08-11 06:40:55   Güncelleme: 2021-09-05 00:13:37    
Hayvan öldürmenin insan ruhunu da bozduğu, çürüttüğü ile ilgili bir çok düşünce dile getirilmiştir. Okuduklarımız, insanın vicdanına yabancılaşmasının net örnekleri.

“Bu domuzlar haşlama tanklarına atılır, suya çarpar çarpmaz bağırıp çığlık atmaya başlarlar. Bazen öylesine debelenirler ki tanktan dışarı su atılır… eninde sonunda boğulurlar. Hayvanları suyun altına iten bir hareketli bir kol var, dışarı çıkmaları imkânsız. Ama boğulmadan önce haşlanarak mı ölüyorlar bilmiyorum, çırpınmaları sona erene dek birkaç dakika geçiyor.”

“Size korkunç hikâyeler anlatabilirim… Mesela büyükbaş hayvanların başları giriş bölümünde sıkışınca işi halletmenin tek yolu hayvanlar hayattayken kafalarını kesmek oluyor.”

“Hayvanların zincire vurulduğunu, canlı canlı derilerinin soyulduğunu, vinçlerle kaldırıldıklarını gördüm. Sayamayacak kadar çok, hatırlayamayacak kadar çok gördüm. Sürekli devam eden bir süreç. Zincire vurulmuş hayvanların öldürülmeden önce başlarını sağa sola çevirdiklerini gördüm. Normalde kan akıtma bölümünde uzanıp yatıyor olması gereken yaban domuzlarının ayağa kalktığını gördüm. Haşlama tanklarında domuzların yüzmeye çalıştıklarını gördüm.”

“Domuzlar çok çabuk strese giriyor. Eğer elektrikli çubuklarla sürekli dürterseniz kalp krizi geçiriyorlar. Eğer kaydırma oluğunda üzerine korkudan pislemiş bir domuzun kalp krizi geçirdiğini ya da hareket etmeyi reddettiğini görürseniz o zaman et kancası alıp hayvanın anüsüne sokarsınız. Bu domuzları canlı canlı sürüklüyorsunuzdur, çoğu kez et kancası anüsü yırtarak çıkar. Tamamıyla parçalanmış kalçalar, kıçlar gördüm. Dışarı fırlamış barsaklar gördüm. Eğer domuz kaydırma oluğunun yakınlarında çökerse o zaman et kancasını hayvanın yanağına sokar ve onu çekip götürürsünüz.”

“Öldürme alanlarındaki domuzlar yanıma gelip bana burunlarını yavru köpekler gibi sürttüler. İki dakika sonra onları öldürmem gerekti- boruyla öldürene dek vurdum onlara.”

“Bazen domuzu kulağından yakalayıp kancayı doğrudan gözüne sokuyorum. Sadece gözünü çıkarmıyorum, bütün bütün devam ederek beynine dek kancayı sokup ucunu içeride çeviriyorum.”

“Öldürmekle kalmıyorsunuz sadece, ayrıca sert davranıyorsunuz, sıkı sıkı bastırıyorsunuz, hayvanı kendi kanında boğuyorsunuz. Burnunu koparıyorsunuz. Hâlâ hayatta olan bir domuz bu çukurun etrafında koşup, bana başını kaldırıp bakmıştı ve ben de sopayı indirdim, bıçağımı çıkarıp, domuz orada dururken gözünü çıkarttım. Domuz çığlık çığlığa bağırdı.”

“O (işçiyi kastederek) onları tekmeler, sırtlarına vurur, yakalamak için elinden geleni yapar. Bu sene üç dirgen kırdı çoktan, hayvanlara saplarken kırdı. Gözüne mi vuruyor, başına mı kıçına mı vuruyor umrunda değil. Öylesine sert vuruyor ki ahşap kabzalar patlıyor. Domuzları sopalarla dövüyor.”

“Bazı adamların süpürge saplarını alıp ineklerin arkasına soktuğunu gördüm, süpürgeyle düzdüklerini gördüm onları.”

“Kemikleri kırılana dek, inekleri yerlerde sürükledim, daha ölmemişlerdi. Köşeye getiriyordum ve inekler kapı girişinde takılıp kalıyordu, arkaları kopana dek çekmeye devam ediyorlar işçiler o zaman, böylece kanları çeliğe ve betona dökülüyordu. Bacaklarını kırıyorlardı… ve inek dili dışarı çıkmış ağlıyordu. Boynu kopana dek hayvanı içeri doğru çekiyorlar.”

“Bir keresinde bıçağımı aldım- bıçak çok keskindi- domuzun burnunu kestim, sanki baloneymiş gibi. Domuz birkaç saniyeliğine delirdi. Sonra olduğu yere oturdu, aptallaşmış gibiydi. Sonra avucumu tuzla doldurdum ve hayvanın burnuna sürttüm. İşte o zaman domuz gerçekten çıldırdı, burnunu her yere sürtmeye başladı. Gene elimde az da olsa tuz kalmıştı- eldiven vardı elimde- bu sefer tuzu hayvanın kıçına soktum. Zavallı domuz sıçsın mı, kör mü olsun bilemedi.”

Hayvan Özgürlüğü Çevirileri- Cem Çeboğlu