''SEVSİNLER SİZİN GİBİ MİLLİYETÇİYİ!''

Başbakan Tayyip Erdoğan, “Kimse bize milliyetçilik, vatanseverlik dersi vermesin. Bu dersi almak isteyen varsa bizim 11 yılımıza baksın. Bizim üzerimizde bölücü yaftası durmaz'' dedi.
''Sevsinler sizin gibi milliyetçiyi!''
2020-08-11 06:40:55   Güncelleme: 2021-09-05 00:13:37    
Erdoğan’ın konuşmasının satırbaşları şöyle:

Aziz milletimiz her seçimde oylarımızı artırarak, bize inandığını, güvendiğini, yaptıklarımızı beğendiği kadar yapacaklarımıza da yetki verdiğini sandıkta ifade etti. Millet yanlış yolda olduğumuzu düşünseydi, bizi 2007’de yüzde 47 ile yeniden göreve getirmezdi, 2010 halk oylamasında, 2011 seçimlerinde bize daha güçlü destek vermezdi. Millet nasıl ne yaptığımızı, nasıl samimiyet içinde olduğumuzu çok iyi biliyor.

Kimsenin bize bölen, parçalayan deme hakkı da yoktur, haddi yoktur. Bu iftiralar, bu ithamlar sadece hakaret değil, aynı zamanda hezeyandır; acziyetin, zavallılığın işaretidir.

CHP ve MHP’nin on yıllar boyunca ektikleri nifak tohumlarını temizleme mücadelesindeyiz. Onların inkar ettiklerini biz görüyor, onların reddettiklerini biz kabul ediyoruz.

Türkiye’yi normalleştiriyor, özüyle asli ruhuyla buluşturuyoruz. On yıllar boyunca belli kelimeleri, kavramları, türküleri, şarkıcıları yok sayarak Türkiye iyi bir şey yapmış olabilir mi? Yok denildiğinde varlık asla yok olmaz. Siz istediğiniz kadar görmeyin. İnkâr edin, var olan siz görmüyorsunuz diye yok olup gitmez. Sorunu bulmazsınız, derinden sinsice ilerler ve fark ettiğinizde iş işten geçmiş olur. Bir gün ben buradayım diyerek ortaya çıkar. Türkiye on yıllar boyunca ne yazık ki bunları yaşadı.

İnkar, red, asimilasyon sorunu ortadan kalktı. Sorun gizlice büyüdü, bünyeyi sardı ve çok farklı şekillerde tezahür etmeye başladı. Bizim bu ülkeye sevdamız var. Biz de geçici çözümlere sığınabilirdik ama biz bunu yapmayız. Çünkü bu ülke bizim.

Biz bu meselenin üzerini örtersek, bizim halimiz ne olur? Bizim çektiğimiz çileyi onlar neden çeksin? Bu meseleyi ne pahasına olursa olsun, çözme anlayışı içinde değiliz. Biz sorunu birliğimizi, bütünlüğümüzü, kardeşliğimizi muhafaza ederek çözüyoruz. Bir taraftan alıp, diğer tarafa vererek değil, meseleyi adalet terazisinde tartarak inşallah bir sonuca ulaştırıyoruz.

Anayasa, kanunlar ne sınır çiziyorsa, o sınırın içindeyiz. Meşruiyet dairesi içindeyiz ve vicdanımız her an bizimle baş başa.

Kimse bize milliyetçilik, vatanseverlik dersi vermesin. Bu dersi almak isteyen varsa bizim 11 yılımıza baksın.

Bizim üzerimizde bölücü yaftası durmaz. Bunların zihinlerinde, masalardaki haritalarda ülkeyi nasıl böldüklerini milletim çok iyi biliyor. Biri Hakkari’ye gidip Türk bayrağını sallayamayacak, diğeri Van’a gidip “geçmiş olsun” diyemeyecek, işte bunlar bu. Sevsinler sizin gibi muhalefeti, sizin gibi milliyetçiyi…
Attığımız her adımın milletin, ülkenin lehine olduğunu, her adımın samimi bir adım olduğunu milletimiz kalp gözüyle takip ediyor.

Biz milletimizi teorileri de aşan, hesapları da aşan bir iletişim şekli inşa ettik. Diyor ya Neşet Ertaş, “kalpten kalbe bir yol vardır bilinmez, gönülden gönle gider yol gizli gizli.”

İşte o kalp diliyle milletimizle konuşuyor çok da iyi anlaşıyoruz. Diyarbakır’daki coşku, Trabzon’daki heyecan bunun ispatıdır.



Mısır’da yaşanan gelişmeler


Mısır’da 3 Temmuz’da yapılan darbe arkasında enkaz bırakarak ilerlemeye devam ediyor. Mısır’da 4 bine yakın kardeşimiz şehit edildi, on binlercesi yaralandı ve binlercesi tutuklandı. Mısır’daki bu darbeyi eleştirmemiz, darbecileri ciddi şekilde rahatsız etti. Cumartesi günü büyükelçimizi “istenmeyen adam” ilan etti, biz de karşılık verdik ilişkilerimizi maslahatgüzar seviyesine indirdik. Darbeciler istemiyor diye Mısır halkının yanında olmaktan vazgeçmeyeceğiz.

Biz dilsiz şeytan olanlardan olmayacağız. Bizim Mısır halkıyla ilişkimiz neredeyse bin yıllık bir ilişkidir. Bu zalim darbe yönetimi gelir ve geçer, Mısır halkıyla gönül bağımız ebedidir.

Pazar günü İran’la ilgili önemli bir gelişmeye şahit olduk. Cenevre’de İran’ın nükleer programıyla ilgili müzakerelerde 3 turun ardından olumlu sonuca ulaşıldı. 2010’da ilk kez önemli bir oluştu, Cenevre’de sadece bir ilk adım atıldı ama yine de çok önemli bir gelişme. Biz daha en başından itibaren İran’a yaptırım uygulamak yerine müzakerelerin sürdürülmesin, meselenin diyalogla çözülmesini söyledik, çabada bulunduk. Yaptırım kararına da Tahran Deklarasyonu kapsamında Brezilya ile biz karşı çıktık.

Bu tavrımız içeride muhalefet tarafından eleştiri konusu yapıldı. Türkiye yalnızlaşıyor, ekseni kayıyor, İran ile aynı fotoğrafta yer alıyor dediler. Cenevre’deki sonuç ile Türkiye’nin tezleri kabul görmüştür. Buyrun, 5+1, bir araya geldiler mi geldiler, kucaklaştılar mı kucaklaştılar. İşte buna geleceği okumak denir. Türkiye’yi eleştirenler bugün mahcup duruma düşmüştür.
Vehaber Menu