Bahçeli, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadelere yer verdi:
''Geçmişin fezlekesini hazırlayıp geleceğin ihtiyaç, irade ve isteklerine hizmet; sorumluluk duygusu kökleşmiş, zaman/mekan ilişkisini kavramış, bunu da bir karar haline dönüştürmeyi başarmış ehil insanların muvaffakiyetidir. Nadide ve nafiz bir duruş böyle tecelli edecektir.
Yatağına kırgın akan ırmaklar gibi; dününe, diyanetine ve milli dileklerine kapalı duranların özü yalan, sözü yavan, tözü talandır. Bunların hizmetkarlığı fikre değil fitneyedir. Vücuda giren virüs nasıl damarda geziyorsa fitnenin de yayılması bu sayede mümkün olmaktadır.
Cenab-ı Allah buyuruyor ki: Fitne çıkartmak, adam öldürmekten daha kötüdür.” Nitekim dinimize göre fitne haramdır. Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed inananlara şöyle seslenmektedir: Fitne uykudadır. Uyandırana Allah lanet etsin.” Hüküm açıktır, fitne ayak altındadır.
Boğaziçi Üniversitesi’nde fitne sahne aldı. Zillet partileriyle terör elebaşları bu fitneyi körükledi. Türkiye’nin önü kesilmek istendi. Gençlerimiz öğrenci görünümlü teröristlerce istismar edildi. Huzurumuz kaçsın, birliğimiz kırılsın diye beklediler. Ve boşa beklediler!
Ayrıca terör örgütleri fitnenin çıbanbaşıdır. Hain ve hunhar eylemler fitnenin ana yakıtıdır. PKK’yı telaffuzdan imtina edenler, ortaya karışık açıklamalarla günü kurtarmanın telaşında olanlar fitnenin reklam yüzleri, ihanetin vitrin süsleridir. Acıklı gerçek maalesef budur.
Gara katliamında sorumlu arıyorlar. Ya devleti ya da Cumhurbaşkanımızı suçluyorlar. Terörist Demirtaş’ın şifreli mesajlarla ve dolaylı anlatımlarla devleti suçlamasına çıt çıkarmıyorlar. Bilakis Bak gördünüz mü, PKK’yı kınadı” diyebilecek kadar fitneye fişeklik yapıyorlar.
CHP Genel Başkanı, PKK’nın reklamını yapmamak için adını anmamış! Bu garip ve garabet beyana kanacak çocuk, gülecek karga bile bulunamaz. Kılıçdaroğlu, PKK’nın yayın organları tarafından hazırlanmış sözde haber jeneriklerinde bırakanız reklamı, yıldız gibi parlıyor.
CHP Gara’da yakalandı! HDP zaten oradaydı. İP ise çevresinde gıyaben keşif yapıyordu. PKK’yı lanetlemek yerine Türkiye’yi isnat eden, hükümete fatura çıkaran menhus siyasi partilerin fitnenin beşinci kolu oldukları abartı veya afaki bir tespit değil, isabetli bir teşhistir.
Anlaşılan HDP, CHP’ye yuva yapmış, PKK’nın kanlı demirbaş listesine kaydetmiştir. İP de uydulaşmış, HDP-PKK yörüngesinde dönüp durmaya başlamıştır. Kaldı ki ülkesine ve milletine bu kadar yabancılaşan partilerin durumu başkaca izah ve ifade edilemez.
Türkiye’de bunlar oluyorken, PKK’yı sözde kara gücü gibi kullanan, himayesinde tutan ABD’nin eğer”li açıklamaları, teröristlere silah ve eğitim desteği vermesi iki ülke arasındaki nazik ilişkilere saplanmış zehirli bir mızrak gibidir. Sorun yalnızca bu kadar da değildir…
Son günlerde Demokrat Parti’ye yakınlığı ile bilinen, küresel bir düşünce kuruluşu olmayı amaçlayan Brooking Enstitüsü’nde peş peşe Türkiye-ABD ilişkilerini merkezine alan raporlar yayımlandı. Bu raporların zamanlaması son derece manidardır.
Özellikle geçtiğimiz ay sonunda Galip Dalay ve bu ay içinde de Nicholas Danforth tarafından yazılan makale veya raporlar dikkatle takip ve analiz edilmelidir.
Bunlardan birisi ABD-Türkiye ilişkileri uzun süre kriz içinde kalacak derken, diğeri işbirliği ve kısıtlama arasında yeni bir Türkiye için yeni ABD politikaları önermektedir.
Türkiye’nin Batı ile bağlarının yeniden kurulmasının yeni bir hükümete kalacağı iddiası seslendirilmiştir. Sözde siyasi mahkumların serbest bırakılmasının, Türkiye-ABD ilişkilerinde iyileşme yaşanması için önşart olduğu vurgulanmıştır. Yani tehdit ve dayatma diz boyudur.
Türkiye’mize ve meşru hükümetimize alçakça parmak sallanmaktadır. Brooking Enstitüsü Türkiye’yi adeta sömürge ülkesi gibi servis etmiştir. Gözümüzden kaçmayan bir başka husus da şudur: Kemal Derviş, Brooking Enstitüsü’nde yöneticidir. Bu durum kuşku vericidir.
CHP’nin Brooking Enstitüsü’yle irtibatı, Derviş-Kılıçdaroğlu bağlantıları, dahası CHP’nin ABD’nin yeni hükümetine düşünce kuruluşları vasıtasıyla muhbirlik yapıp yapmadığı milli vicdan tarafından sorgulanmaktadır. Yazılan karanlık senaryonun iç yüzü aydınlanmaya başlamıştır.
Derviş’in yeni bir fitne düzeneğinin asal unsurlarından birisi olduğu vehim değil, vaki bir gerçektir. CHP’de iki Kemal vardır. Acaba diyorum, mesela Faik Öztrak, hangi Kemal’i lideri olarak kabullenmektedir? ABD’deki Kemal’in CHP’deki ajanı ve taşeronu Öztrak mıdır?