'HDP kendini feshederse dava düşer diyenler bize geri adım attıramadı'

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, HDP kendisini feshederse davanın düşeceğine dair yorum yapanlar, bize asla geri adım attırmadı dedi.
'HDP kendini feshederse dava düşer diyenler bize geri adım attıramadı'
2021-04-18 14:41:20   Güncelleme: 2021-04-18 14:44:17    

 HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, partinin belediye eşbaşkanlarıyla online toplantıda bir araya geldi.

MA'nın aktardığına göre, partilerine yönelik saldırılara ilişkin düzenlenen toplantıda konuşan Eş Genel Başkan Pervin Buldan, AK Parti’nin salgınla mücadele edemediğini ve işlerin çığırından çıktığına dile getirdi. Buldan, Özellikle İstanbul başta olmak üzere pek çok yerde iş çığırından çıktı. AKP’nin salgını yönetemediğini başından beri söylüyoruz” dedi. Buldan şunları söyledi:

'HUKUKA UYULURSA AÇLIK GERVİ TALEPLERİ KARŞILANIR'

CEZAEVLERİNDE TECRİDE KARŞI AÇLIK GREVLERİ: AKP’nin artık cezaevleri başta olmak üzere hak ihlallerini daha da derinleştiren duruma sürüklediğini görüyoruz. Belki cezaevlerinden çıkan arkadaşlarımız konuşurken, bu konularda bilgilendirme yapabilirler. Açlık grevine giren arkadaşlarımızın talepleri çok net. Hayata geçirilmeyecek talepler değil. Eğer istenirse, hukuka uyulursa, bu talepler karşılanmış olur. Sorunlar, Türkiye'nin kendi yasalarına uymamasından kaynaklanan sorunlardır. İmralı'daki tecrit meselesidir, Kürtler üzerinde uygulanan haksız ve hukuksuzluklardır, yine cezaevlerindeki ihlallerdir.

AİHM’İN DEMİRTAŞ KARARI: Bütün bu meselelerde adım atılması gerekiyor. Ki bu konuda çok güçlü kararlar var. Örneğin Demirtaş kararı var. AİHM'in Demirtaş kararı önemli, bu kararın uygulanması bile hak ihlallerinin son bulması açısından önemli bir belgedir. Türkiye’nin bu kararı uygulamama ve dikkate almama gibi bir anlayışı var. Oysa biz Demirtaş kararının acilen uygulanması gerektiğini ve bu kararla birlikte Demirtaş’ın ve tüm arkadaşlarımızın özgürlüklerine kavuşmasını her platformda ifade etmeli ve bunun mücadelesini vermeliyiz.

'CUMHUR İTTİFAKI İÇERİSİNDEKİ KIRILMALARI HDP'YE SALDIRARAK ÇÖZMEYE ÇALIŞIYOR'

TALİMATLA HAZIRLANAN İDDİANAME: Bu hükümetin MHP ile birlikte HDP ve Kürtlere karşı saldırısı, kriminalize etme çabaları uzun süredir var. Bu çabanın, bu dönem daha da yoğunlaştığını görüyoruz. Özellikle MHP’nin HDP’yi hedef alması, Cumhur İttifakı içerisindeki kırılmanın ve yaşadıkları sorunları HDP’ye saldırarak çözmeye çalışmaları ya da örtme çabaları olduğunu söylemek isterim. Talimatla hazırlanan bir iddianamenin bile ne kadar boş bir iddianame olduğunu hepimiz gördük, buna tanıklık ettik. Anayasa Mahkemesi’nin HDP’nin kapatılması ile ilgili iddianameyi geri göndermesi önemli bir gelişmedir. Bu iddianamenin oy birliği ile geri gönderilmesi de HDP’nin haklılığını bir kez daha ortaya koydu. Gerekçeli kararı da gördük. Bu karar da bile ne kadar haksız ve hukuksuz bir şekilde hazırlanan bir iddianame olduğunu bizlere gösterdi. Böyle bir iddianame, Türkiye’nin gündemine asla bir daha girmemelidir. Başından beri yaptığımız tüm toplantılarda Kadın Meclisi, Parti Meclisi ve MYK toplantılarımızda, iddianamenin AYM’ye verildiği günden bugüne partimizi korumak, asla pes etmemek gibi bir hedefi önümüze koyduk ve haklı çıktık. Çünkü kafalar çok karışıktı. Her kafadan bir ses çıkıyordu.

PLANLARIMIZ HAZIR: Televizyonlarda ahkam kesenler, bize öğüt verenler, HDP kendisini feshederse davanın düşeceğine dair yorum yapanlar, bize asla geri adım attırmadı. İddianamenin geri gönderilmesi bizi haklı çıkardı. İddianame tekrar gelmeyecek diye kendimizi rehavete sürüklemenin bir anlamı yok. HDP olarak tüm hazırlıklarımıza, kapatmayı gündemde tutarak değil ama bunun A, B, C planlarımızı yaparak devam ediyoruz. Bunun da bilgisini paylaşmak isterim. Çok güçlü bir Hukuk Komisyonu oluşturuyoruz. Bu Hukuk Komisyonu sadece kapatma davası ile ilgili değil.

'HÜKÜMETİN YAKLAŞIMI İÇ AÇICI DEĞİL'

KOBANÊ DAVASI: 26 Nisan’da hepimizi yakından ilgilendiren Kobanê Davası ile karşılaşacağız. Kobanê Davası da bizi uzun bir süre, aylar sürecek bir süreçte, yoğun bir şekilde meşgul edecek ve bunun üzerinden mücadelemizi, haklılığımızı ifade edebileceğimiz bir zemin sunuyor. Hükümetin bu konuda da yaklaşımı çok iç açıcı değil. Bunu üzerinden pek çok şey yapmaya çalışacaklar. Bunun önüne geçmek için hukukçu arkadaşlarımız çok yoğun çalışıyorlar. Bunu bilmenizi isterim.

SANÇAR: ÇÖKTÜRME SÜRECİNİN YENİ AŞAMASI

Eş Genel Başkan Mithat Sancar ise belediye eşbaşkanlarının hem pandemi tedbirleri hem de aşıyı teşvik etme konusunda inisiyatif alması gerektiğini söyledi. Sancar, şu an içinde bulunulan dönemin 'yeni hamlelerle eski planın ilerletilmesi' olarak tanımlanabileceğini ifade etti ve şöyle konuştu:

YENİ AŞAMA: Tasfiye-çöktürme sürecinin yeni bir aşamasına geldik. Her bir süreçte farklı operasyonlar gerçekleştirdi iktidar. 7 Haziran sonrası, 1 Kasım’a giden süreçte neler yaşandığını biliyoruz. 1 Kasım’dan sonra yeniden çoğunluğu sağlayınca, çöktürme planları ve tasfiye politikaları daha da güçlendirildi. Özellikle çözüm süreci sona erdirildikten sonra. 15 Temmuz’un ardından gelen dönem ise hepimizin hafızalarında canlı. 4 Kasım operasyonu, dokunulmazlıkların kaldırılması...

KAYYIM BASİT BİR GASP DEĞİL: Kayyım basit bir ‘belediyeyi gasp etme’ değildir, başta Kürt halkı olmak üzere muhalif kesimleri bastırmak amaçlanıyor. Bütün bunlar büyük bir planın parçaları. Her dönem güncellenmiş hamleler olarak görmek lazım. Bunlar devam ediyor, 16 Nisan Referandumu, ardından yerel seçimler, genel seçimler; bu süreçte en önemli politika ve uygulama da kayyım rejimiydi. Kayyım rejimi basit bir ‘belediyeyi gasp etme ve seçimle kazanamadığını elde etme’ olarak ele alınmamalı. Kürt halkı başta olmak üzere Türkiye’deki muhalif kesimleri bastırmak amaçlanıyor.

TESLİM ALMA PLANI: Kürt halkı için önemli başka boyutları var; Kürt halkı bastırılmak isteniyor. Kürt halkı biat ve itaat sistemine tam bir şekilde entegre edilmeye çalışılıyor. Kürt halkı özellikle Ortadoğu'da, başta Suriye olmak üzere, Kürdistan’ın başka parçalarında bu yüzyılın en önemli aktörlerinden biri olarak yükselmeyi yaşadı. Bu, rejimi ve başka güçleri tedirgin etti. Kısacası Türkiye’de yürütülen politikalar genel Kürt politikasından bağımsız değildir. Kürt halkı 1925 sonrası yaratılan itaatkar teslim alma politikasına uygun olarak teslim alınmak istenmektedir. Kayyım rejimi bunun en önemli aracı olarak devreye sokuldu. Bizim milletvekillerimiz, eşbaşkanlarımız, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ hepsine operasyonlar yapıldı ve bu devam ediyor.

NEWROZ MESAJI: Partimize kapatma davası açılmasının gündeme getirilmesi de bu bağlamda görülmelidir. Çok kapsamlı bir tasfiye planı vardır. Bu tasfiye planının hedefi Kürt halkı ve onun siyasi temsilcileridir. Ya da siyaseten kendini temsil etme iradesidir. Bu iradeyi kırmak ve Kürt halkını aktör ve özne olma umudundan uzaklaştırmaktır. Fakat bizler gördük ki en ağır şartlarda bile halkımız demokratik siyasi iradesine sahip çıkmakta son derece kararlı. 8 Mart ve Newroz bunun çok güzel örnekleri oldu. Herkese, bize de mesaj verdi. Sorumluluklarımızı hatırlattı ve bu halka layık olmak için daha fazla çaba harcamamızı söyledi. Onun dışında Türkiye’de demokrasi güçlerine de mesaj verdi, ‘Beni yok sayamazsınız’ dedi. İktidara mesaj verdi, ‘politikalarınızı boşa çıkaracağım’ dedi. Demokrasi güçlerine ve muhalefete de ‘Bensiz herhangi bir barış planının başarı şansı olmaz’ dedi.

SONUNA KADAR SAVUNACAĞIZ: Şimdi biz parti olarak, tüm teşkilatlarımızla, organlarımızla birlikte bu çöktürme ve tasfiye planlarına karşı etkili yolları bulmaya çalışıyoruz. Kapatma davasına karşı belirlediğimiz siyasi hat partiyi sonuna kadar savunma oldu. HDP kolay kurulan bir parti değil. Bundan önceki partilerimiz de çok değerliydi, önemli birikimler yarattılar. Ama HDP’nin başka özellikleri de var. O bütün tecrübeleri, birikimi devralıp daha ileri götürmek için güçlü bir fikriyat ve güçlü bir teşkilat olarak ortaya çıktı. Bunu biz kendi elimizle kapatmayız, sonucu ne olursa olsun, eğer kapatacaksa onlar kapatsın. Partiyi kapatmanın hiç o kadar kolay olmayacağını da biliyoruz. Mücadele ve bizim etkili siyaset geliştirmemiz bu davayı boşa düşürecektir. İddianamenin AYM tarafından geri gönderilmesi bunun ilk aşaması olacaktır. Ama bu ‘her şey bitmiştir’ gibi bir gevşemeye de asla yol açmamalıdır. Tersine partiyi büyütme hattını daha da güçlendirmemiz gerekiyor. Çünkü yeni hamlelerle farklı yolları deneyeceklerdir. Bu tasfiye planından iktidarı ve devletin aygıtlarını vazgeçirmenin tek yolu vardır; o da güçlü bir mücadele ve kararlı bir siyasi çizgidir. Bunu başarırsak elbette kapatma davasını da boşa düşüreceğiz. Önümüzde Kobanê Davası var. Bu da son derece önemli bir hamle tasfiye planlarında. Çünkü sanıklar listesine bakarsanız, geçmişten bugüne pek çok değerli katkısı olan arkadaşımız burada yargılanacak. Ama yargılanacak olan geçmişten bugüne kadar gelen birikim ve HDP fikriyatı ve mücadelesidir. Bunu biliyoruz. Bunun arkasında Kobanê'de IŞİD’e karşı yürütülen büyük direnişi farklı bir tarih yazarak değersizleştirme gibi bir hedefi de var davanın. Bu hedefleri ortaya koymaları onları gerçekleştirebilecekleri anlamına gelmiyor. Dava 26 Nisan’da başlıyor. Güçlü bir hazırlığımız var. Hem siyasi hem de hukuki yollarla bu saldırıyı ve hamleyi boşa çıkarmak için her türlü çalışmayı yürütüyoruz. Kobanê Davası'nda nasıl bir yol izleyecekleri önemli. Orada uygulayacakları farklı yöntemler geleceğe dair bizlere işaretler verecektir. O nedenle her açıdan Kobanê Davası’nı çok dikkatle takip etmeli, etkili planlamalar içinde her birimiz hazırlıklı olmalıyız. Önümüzdeki bu tasfiye politikalarını boşa çıkarma, partiyi sahiplenme ve büyütme dönemi olacaktır. Eğer böyle olursa, burada başarılı olursak ki olacağımıza yürekten inanıyorum, yeni dönemde hem HDP’nin hem Kürt halkının siyasi temsiliyetinin Türkiye’nin kaderini belirleme gücünü göstermiş olacağız.