Saraçhane'de basın açıklaması yapan İmamoğlu, "Bugün gelişen olayları hem siyasi hem hukuki hem ülkemiz adına hem de İstanbul halkı adına bakışlarımızı görüşlerimizi sizlerle paylaşacağız" diyerek önce sözü CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek ve CHP Grup Başkanvekili Engin Altay'a verdi.
"Bugün bir yargı sopası kullanılarak bir şekilde İBB Başkanımız Ekrem İmamoğlu'na karşı bir hukuk mücadelesi başlatıldı. Bu aslında İstanbul'da her geçen gün artan hizmetlerin, bugüne kadar 25 yıldır çözülemeyen sorunların çözülmesinin, yaşanılabilir bir İstanbul'un ortaya koyduğu başarıyla maalesef cezalandırılmak istenen bir belediye başkanımız. Bunların hepsi boş işler. Bugün İBB'de 100'ün üzerinde müfettiş var. Yaklaşık 3 yıldır inceliyorlar. Sayın başkanımız her geçen gün daha da fazla hizmetlerini arttırarak 16 milyon İstanbullunun hakkını 16 milyon İstanbulluya veriyor. Bu başarı arttıkça saraydakiler rahatsız oluyor ve sudan bahanelerle, çok komik gerekçelerle bir suç araması içinde oluyor. Ekrem İmamoğlu dimdik ayaktadır. Arkasında 84 milyon vardır. Yaşanılabilir bir İstanbul'u ortaya koyacak. Biz de CHP ve Millet İttifakı ailesi olarak Ekrem İmamoğlu'nun yanındayız."
"İstanbul'un iki kez seçilmiş başkanı sayın İmamoğlu yargılanmıyor aslında. İstanbul seçmeninin iradesi yargılanıyor, İstanbul yargılanıyor. Son dönemde bu kadar hukuksuzluk, bu kadar adaletsizlik neden büyüdü? Otoriter popülist tek adam rejimleri çatışmadan, kutuplaşmadan beslenir. Onun için bizler bu tuzaklara asla düşmeyeceğiz.
Bir rejim halkın artık adalete inanmadığı bir noktaya gelmişse o rejim mahkum olmuştur. Bu haksız, hukuksuz temelsiz davalarla hiçbir sonuca varamayacaklarını görmeleri artık gerekiyor. Yargının üzerinden ellerinizi çekin. Başta sayın İmamoğlu olmak üzere belediye başkanlarımızla mücadeleyi bırakın asli görevinize dönün."
"Hak arama yerleri, hak yeme yerlerine döndüyse bu tablo kötüdür. Türkiye'de şu an yapılan terzi dükkanında yemek pişirmektir. Mahkemeleri hak yeme yerine çeviren bir yönetim ile karşı karşıyayız. Feda edilecek bir tek Ekrem İmamoğlu'muz bir tek Canan Kaftancıoğlu'muz, bir tek yalın CHP üyemiz yoktur. Bu bir kavgaysa sonuna kadar kavga.
İktidarın militanı gibi çalışan hakimler, savcılar var. Benim bugün gördüğüm yargının saray basıncıyla vicdanı ve hukuk normları arasına sıkışmış halidir. Yargı üzerinden elini çek bir hesabın varsa biz meydanlardayız gel bizle hesaplaş."
İmamoğlu yaptığı açıklamada şunları söyledi:
Bu davada 4 yıla kadar hapsim ve siyasi yasaklı olmam istendi. Bu talihsiziliğin yaşanması hepimizi üzmüştür. Uzun zamandır muhalefeti bastırmak için yargıyı silah gibi kullanma geleneği oluştu. Sadece son bir ayda yaşadığımız olaylara bakalım. Son bir ayda yaşadığımız olaylara bakalım. Tek bir sebebi var bunların. Toplumu germek istiyorlar. Şu an iktidarın mevcut kadroları bile bu yapılanları anlamakta güçlük çekiyorlar. Dikkatleri dağıtmak istiyorlar. Suni gündem yaratmak istiyorlar. Adalet duygusu noktasında hepimizin başını eğen bir durum. Sanki her yol mübahmış gibi hareket ediyorlar. İktidar her şeyi diyebilir, muhalefet herhangi bir şey söylese hemen yargı önüne geliyor. Gezi davasında yıllarca hapis cezası verilmiş insanlar var yine il başkanımız Canan Kaftancıoğlu davası var... Ana muhalefet partisi Genel Başkanına linç girişiminde bulunan insanlara verilen hapis cezalarıyla bu davaları kıyaslıyoruz. Yapılanların tek amacı toplumu germek.
Bu yapılanları iktidarın şu an mevcuttaki siyasi kadroları bile yaptıklarını anlamakta güçlük çekiyorlar. Bunların hiçbirisi siyaset anlamında da mana teşkil etmiyor. Görüyoruz ki Türkiye'de ne yazık ki hukuk herkese eşit değil. Birilerine her türlü hakaret serbest. Aslında kaos yaratma çabası içerisindeler. Bu kaosu yaratmak için de ellerinden geleni yapıyorlar. Topluma korku salmaya çalışıyorlar. Kendilerine karşı olan insanları bertaraf etme çabası içerisindeler... Ama çok beklerler böyle bir şeyi asla başaramayacaklar...
Kaos yaratma çabası içerisindeler.
Millet, o bir avuç insana, bugün iktidarda kendilerine her hususa hakim olduklarını inanan bir avuç insana, sadece vatandaşlar, bu ülkenin sade vatandaşları, vatandaş olduklarını kendilerine öğretecek. Onların da bir vatandaş olduğunu kendilerine öğretecekler.
Bugün geldiğimiz noktada hala üzerinde tepindiğiniz, hala acısını hissettiğiniz, hala bu nasıl olur diye hırpaladığınız İstanbul seçimlerinin üzerinden 3 yıl geçmiş. Yani kendi içinizdeki insanlar bile bir seçimi iptal etmenin ne kadar yanlış olduğunu; milletvekillerinizden yöneticilerinize, ‘yanlış yaptık’ demelerine rağmen aynı akla, aynı uygulamalara devam ediyorsunuz. Bu çok şaşırtıcı. Bugün artık yani ‘İstanbul seçimlerini iptal ettik, yahu ne kadar doğru yaptık’, ne kadar akıllı, haysiyet dolu, demokrasi adına ne kadar güzel bir iş olduğunu söyleyecek bir tane AK Partili vatandaş çıksın konuşsun. Bir tane AK Partili yönetici, pardon. Bir tane Allah’ın kulu bulamazsınız. O gün baktığınızda yüzlerce terörist vardı, ama bir kişi bile yargılanmadı. Bir kişinin bile ifadesi alınmadı. Onun için, bu kadar itibarsız bir sürecin ülkeye yaşatılması üzerinden geçen yıllardan sonra tek bir Allah’ın kulu bu ülkede yok ki ‘Bu iş çok iyi bir iştir’ desinler.
Bir kişi var. O da sayın İçişleri Bakanı. Seçim görevini unutup, seçim güvenliğinden en sorumlu birinci kişidir ama seçim akşamı bile görevini ihmal edip eski başbakanla toplantı yapacak kadar görevini ihmal eden bir kişiydi. Seçimi tersine çevirmek, halkın iradesini gasp etmek için de İstanbul’un bazı ilçelerinde eline geleni ardına koymamış birisiydi. İstanbul seçimlerini kaybedince, daha yakın zamanlarda, ‘neredeyse hüngür hüngür ağladım’ diye tariflerde bulundu. Yani bu kadar hırslı, sinirli ve aynı zamanda da sulu göz birisiymiş. Allah aşkına, gerçekten düşünelim. Bir İçişleri Bakanı, dünyanın en normal süreçlerinden biri gerçekleşince niçin ağlar? Bir şekilde yerel yönetim, demokrasiyle değişince niye ağlar? Neyi kaybettin?
Ben tabii ki tek tarif yapacağım. Az önce de söyledim; ‘İstanbullunun yuvasında, İstanbullunun makamında Genel Başkan Yardımcılarımız ve değerli Grup Başkanvekilimiz sizlere hitap edecek’ dedim. Tek ağlamalarının sebebi; buranın kendi malı, mülkü olduğu duygusuna kapıldılar. Şu anda benzer duyguları ne yazık ki bu ülkenin her sathında düşünüyorlar. Kendi malı, kendi mülkü olduğunu düşünüyorlar. Böyle bir hülyadalar. Tabii bu rüyadan uyanacaklar. Neyse alıştılar ağlamaya, önümüzdeki ilk seçimde de bu kez inşallah onları hıçkıra hıçkıra ağlatacağız.”