Irkçılık nasıl başladı?

'Mesela biz Türk toplumu olarak basit bir şekilde hatta geleneksel olarak öncelikle isminden öte nerelisin sorusudur? Çünkü zihnimizde biz ve onlar gibi kalıplar vardır ve cevap ararız'
Irkçılık nasıl başladı?
2020-08-11 06:40:55   Güncelleme: 2021-09-05 00:13:37    

İstanbul Üniversitesi Doç. Dr. Barış Özener, ırkçılığın nasıl başladığını anlattı. Oda Tv'den Emel Seçen'in haberine göre, Bilim ve Gelecek Dergisinin Büyükçekmece temsilciliği; konuk ettiği akademisyenler ve alanında parkurları tamamlamış konuklarla gerçekleştirdiği toplantılarına devam ediyor.

 

26 Mart 2016 cumartesi günü gerçekleştirilen "Irk mı? Çeşitlilik mi?" başlıklı seminere, İstanbul Üniversitesi Doç. Dr. Barış Özener konuşmacı olarak katıldı.

 

IRK TERİMİ NASIL DOĞMUŞTUR

 

Akademisyen kimliği çerçevesinde Özener konuşmasına başlarken, ders anlatır gibi anlatmak istemediğini interaktif bir ortamın oluşması için misafirlere de rahat olmaları konusunda açıklamada bulundu.

 

Özener'in açıklamaları şöyle:

 

“Irk denilince bir bilim dalı olduğu için öncelikle antropoloji geliyor. Bizim bu bölüme başlayan birinci sınıf öğrencilerimiz bile yeni tanıştıkları antropoloji için “ırk bilimi” terimini kullanıyor. Ne yazık ki ülkemizde böyle, batıda durum çoktan ortadan kalktı. O yüzden kısa olarak antropoloji nedir? Dersek üç madde de açabiliriz. Zira bu şekilde ırk mı? Yoksa çeşitlilik mi? Olduğunu daha iyi kavrayabiliriz.

 

Öncelikle insanlar kültürel ve fiziksel anlamda neden farklıdır? Nasıl farklılaşır? Bu temel sorudur yani yeryüzünde çok çetin alanları saymaz isek mesela çöl gibi dünyanın her santimetre karesi insan türü ile doludur. Yayılma, çeşitlenme oluşturur. İkinci sorumuz ise insanlar kültürel anlamda ve fiziksel anlamda nasıl benzeşirler farklılıklar olmak ile birlikte. Geçen yüzyıla kadar antropoloji farklılıkları incelerken günümüzde benzerlikler araştırılır olmuştur. İnsanlar kültürel ve fiziksel anlamda neden, nasıl değişirler böyle bir yapı var. Sonuç olarak biyolojik yapımız değişir. İşte bu üç ana madde üzerinden yola devam edersek, farklılaştıkça insan doğasının kendi grubunun özelliklerini ön plan çıkardığını gözlemleyebiliriz. Diğer grupları ötekileştirerek “onlar” olarak kalıplaştırdığını biliyoruz. Daha üstün görmek! Mesela biz Türk toplumu olarak basit bir şekilde hatta geleneksel olarak öncelikle isminden öte nerelisin sorusudur? Çünkü zihnimizde biz ve onlar gibi kalıplar vardır ve cevap ararız. Nereden geldiği, hangi düşünce yapısını temsil ettiğine dair yargılara sahibiz. Biz yapmıyoruz desek de yapıyoruz.

 

KARA DERİLİLER

 

Biz ve onlar ayrışımına gittiğimizde tarihsel süreçte,  Mısırlıların M.Ö.14. Ve 15.yy da ilk kez kendilerini ve kendilerinden olmayan sınıfları ötekileştirdiklerine tanık oluyoruz. Burada en üstün olan grubun kendilerinin olduğunu iddia ediyorlar. Örneğin Asya,zenci ve beyazlar olmak üzere kendilerine rot adını verdikleri kırmızı renk vücutları olan farklı üstün bir ırk olarak tanımlamışlar. Çin’de mesela M.Ö.200’lere gittiğimizde deri rengine göre beş farklı grup tanımlamışlar. Solgun menekşe, sarı, siyah gibi insanları sınıflandırmayı uygun görüyorlar. Kuzeydeki Moğol halklarından daha üstün gördüklerine şahit oluyoruz. Siyahlar köleler olarak ayrılıyor bizden farklı oldukları için ilkel nitelendirilir. Aklı, zekâsı yetersizdir. Zekâtestlerde ileri dönemlerde yerini alır. Niye zenciler veya siyahiler tarihte bu kadar aşağılanıyor? Mesela 19. yy da Amerika’da romancı William Simms (1806-1870) köleliği zenciliği bir üst sınıfa çıkardığı için öven şöyle bir söylemi bulunmakta “Kölelik zenciyi vahşi konumundan biraz daha yukarıya çıkarmıştır. Kara derililerde sadakat, uysallık ve hizmetkârlık doğuştan var olan bir özelliktir.”

 

FRANSIZ DEVRİMİ VE İNGİLİZ ENDÜSTRİ DEVRİMİN TEMELİ ŞEKER KAMIŞI VE ORADA ÇALIŞAN SİYAHİLERDİR

 

Burada köleliğe değinmemiz gerekir 17. ve 18.yy’a kadar coğrafi keşiflerle beraber kölelik kurumsal bir yapıya dönüşüyor. Özellikle orta Amerika ve Güney Amerika da şeker kamışı tarlalarında kullanılmak üzere milyonlarca siyasi gemilerle Afrika’dan İngiliz, Fransız ve Belçikalı gemiler tarafından bu bölgelere taşınıyor. İki milyonun üzerinde zenci buralarda çalıştırılıp, hastalanarak ölüyor ve gerçektende şeker kamışı tarımında kullanılan zenci sayısı o kadar fazla ki özellikle Fransız Devrimi ve sonrasında Fransa’nın ekonomik olarak bu derece büyümesinde temelinde şeker kamışı var keza İngiliz Endüstri temelinde buna dayanıyor. Neden siyasilik zencilik ve köleliği övüyor? Köleliğin kaderleri olduğu politikalarını burada anlıyorsunuz. Köleler ucuz karın tokluğuna çalışan hatta Simms’in ifade ettiği gibi “biz köleliği zencileri daha insani konuma getirmek için kullanıyoruz” denilebiliyor. Zenciler bile bundan etkileniyor beyaza yakın olmak için bir basamak olduğuna inanıyorlar. 

 

Bilimsel olarak antropolojide ilk sözde bilimsel ırk sınıflandırmasını Carl VonLinnaeus ( 1707-1778)yapmıştır. İnsanı primatlarla aynı takıma yerleştirip, bu kapsamda alt türlere (ırklara)sınıflara ayırmayı denedi. İnsan ilk kez maymunlarla aynı takım içerisine yerleştiriyor. İnsanları Amerikalı, Avrupalı Beyazlar, Afrikalılar ve Asyalılar olarak dört temel sınıf olarak ayırıyor. Bunda bir art niyet olamadan coğrafik bilgiler bazında sınıflandırıyor. İkinci deneme fiziki antropolojinin kurucusu sayılan Johann FriedrichBlumenbach(1752-1840) tarafından yapılıyor. Aydınlanma çağının önemli şahsiyetlerindendir. Kafatası üzerinden be farklı tür, ırk ortaya çıkarıyor. Kafatasları üzerinden en güzel en biçimli en ideali olanını beyaz insanın kökeni olarak görüyor Kafkas dediğimiz beyaz insanı tarif eden ırk oluyor.

 

İNSAN ÇEŞİTLİLİĞİNDE KISTAS OLAMAZ

 

Aslında bütüne baktığımızda kafamızda oluşturduğumuz özellikler bir topluma ait değildir. Mesela siyah dediğimizde oldukça heterojen olarak açıktan koyuya giden bir yelpaze mevcuttur. Dolayısı ile deri renginin ölçülmesi için bir yöntem yoktur. Keskin sınırlar çizmeniz mümkün değildir, örneğin deri rengine bakarak insanları sınıflandırırken renkler arasına çizgi koyamazsınız. Beyazın ne zaman bittiği ya da siyahın ne zaman başladığına dair sınırlar olmaz. Deri rengi, kafatası indeksi, siyasilere atfedilen küçük bir kafatası olmuş aslı o değil.

 

Yüz şeklinden burun şekline kadar bir sürü kıstas var hangisini hangi statüye koyacaksınız. Bireyler kategoriye girmez bir de genetik farklılar vardır.

 

İşi çözen bir bilim var. Tarihsel açıdan genetik bilimi, ırk denen kavramın olmadığını bize söylüyor  vemodern genetik bize son noktayı koyuyor. Genler ne diyor?

 

Genler Afrika’dan diyor.”

 

Doç.Dr. Barış Özener kitaplarını imzaladıktan sonra kalabalık bir grup ile birlikte yemeğe geçildi.