İstanbul’da polisin, keskin nişancı tüfeklerine takılan dürbünleri Gaziantep’e göndermeye çalışan IŞİD üyesinin yakalayıp bıraktığı ve "Faturasını getirin, dürbünleri alırsınız" dediği, bunun üzerine IŞİD'çilerin naylon fatura düzenleyip dürbünleri teslim aldığı ortaya çıktı.
BirGün gazetesinden Doğu Eroğlu'nun haberine göre, İstanbul Esenler Otogarı’ndan Gaziantep’e 10 adet uzun namlulu tüfek dürbünü göndermeye çalışan IŞİD’linin polis tarafından yakalanmasının ardından bu kişi hakkında Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa Muhalefet suçundan işlem yapıldı. Polisin IŞİD üyesine “Fatura getirirsen dürbünleri alırsın” dediği, bunun üzerine İstanbul’daki IŞİD yapılanmasının naylon fatura düzenleyip dürbünleri teslim aldığı belirtildi.
POLİS DÜRBÜNLERİ BULDU
Habere göre IŞİD’in İstanbul yapılanmasına bağlı çalışan Suriyeli Abdullah Bouzar, 29 Ekim 2014’te saat 16.30’da 10 adet Comet marka uzun namlulu silah dürbününü Antep’e giden bir otobüse vermek üzere İstanbul Esenler Otogarına gitti. Şüpheli hareketleri üzerine fiziki takibe başlayan polis, Bouzar’ın bir otobüs firmasına girip üzerinde “Cuma Aslan, Gaziantep” yazan kutuyu çıkardı. Bu noktada Bouzar’ın yanına giden polisler kutunun içinde uzun namlulu tüfek dürbünü olduğunu gördü. Bouzar’ın telefonunu inceleyen polisler, telefondaysa kamuflaj ve başka dürbün modellerinin fotoğraflarını tespit etti. Polis, şahsın IŞİD’le bağlantılı olduğundan şüphelenmesine karşın Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa Muhalefet suçundan işlem yapıp ifade almakla yetindi. Bouzar, o gece serbest bırakıldı.
NAYLON FATURA DÜZENLEDİLER
Dürbünlerin polis tarafından yakalanması üzerine, Abdullah Bouzar’ın bağlı çalıştığı birimin sorumluları devreye girdi. İstanbul’da yürütülen IŞİD soruşturmaları kapsamında yapılan iletişim tespitlerine göre, dürbünlerin yakalanmasının iki gün sonrasında, yabancıları Türkiye’den Suriye’ye geçirmekle sorumlu grubun elebaşı Ebu Suheyf ile bir başka IŞİD üyesi, bu konuyu müzakere etti. İkili arasında dürbünlerin durumunun tartışıldığı görüşmede şu ifadeler yer aldı:
Ebu Suheyf: Ya bu dürbünler... Askerlere aldığımız, 2 bin dolarlık mallar aradık, anladın mı beni? Göndermesi için Cezayirli Abdullah’a verdik. Otogardayken Ebu Ramazan bize isim verdi. [Kesinti] Ebu Abdullah malları kurtarmak istemiş, “Araba parçaları” demiş. Biraz zorlayınca Ebu Abdullah’ı [gözaltına] almışlar, anladın mı?
Diğer şahıs: Hmm, off off...
Ebu Suheyf: Evet valla...
Diğer şahıs: Mallar gitti mi?
Ebu Suheyf: Mallar gitti. Onu [Ebu Abdullah’ı] gece bıraktılar, ona “Eğer faturaları getirirsen alırsın” dediler. Ben de birini aradım bana fatura düzenleyecek. Ama bu kardeşin başını belaya sokmaktan korkuyorum.
Diğer şahıs: [Malları] nasıl çıkaracaklar?
Ebu Suheyf: Anlaştığım kardeşin şirketleri var, şirket adıyla göndereceğiz. Şirket getirecek yani, anladın mı?
‘ÇANTALARI KİMSE ARAMAZ’
Ebu Suheyf’le görüşen kişinin konuşmanın bu noktasından sonra söyledikleriyse, IŞİD’le mücadeledeki durumu gözler önüne seriyor. Dürbünlerin İstanbul’dan otobüsle gönderilmesine karşı çıkan şahıs, “Çantaları kimse aramaz, güvenilir bir kardeşin çantasına koy gönder” sözleriyle akıl veriyor.
Diğer şahıs: Kardeş bu basit ya, neden bir kardeşin çantasına koymuyorsun?
Ebu Suheyf: Valla bilmiyorum yani, korkutuyorlar beni.
Diğer şahıs: Kardeş korkutmasınlar ya, çantaları kimse aramaz, güvenilir bir kardeşin çantasına koy gönder. Bu şirket dürbünleri görür, korkar, polise falan haber verir... Onun işi uzun.
YABANCILARI GEÇİREN GRUBUN ELEBAŞI
Dürbünlerin polis tarafından yakalanmasının ardından devreye giren ve sorunu çözen Ebu Suheyf kod adlı Suriyeli Asaad Khelifalkhadr, IŞİD’in Eyüp/Güngören yapılanmasına bağlı çalışan ve temel misyonu yabancıların Suriye’ye geçirilmesi olan grubun lideri olarak görev yapıyordu. İnternet, Türkiye’deki IŞİD ağlarına mensup diğer şahıslar veya doğrudan Rakka aracılığıyla kendileriyle iletişime geçen yabancıları önce Türkiye’de karşılayan şebeke, Antep veya Urfa üzerinden bu kişileri Suriye’ye gönderiyordu. Khelifalkhadr bu faaliyetleri bilinmesine karşın, tutuklu sanığı olduğu İstanbul İŞİD Davasında bir süre cezaevinde kaldıktan sonra, mevcut delil durumu ve tutuklulukta geçen süre gerekçe gösterilerek, 4’üncü duruşmada tahliye oldu.