IŞİD'li: Allah'ın dediği gibi boynunu kesip atıyoruz!

Ankara'daki evine geri dönen Türk IŞİD'li; ''Rabbim ayette, Kâfirleri gördüğünüz zaman boyunlarını kesin diyor. Biz işkence etmiyoruz; ya kafasına sıkıyoruz ya da Allah'ın dediği gibi boynunu kesip atıyoruz.''
IŞİD'li: Allah'ın dediği gibi boynunu kesip atıyoruz!
2020-08-11 06:40:55   Güncelleme: 2021-09-05 00:13:37    

BirGün'ün haberine göre Hacıbayram'daki evine dönen Türk IŞİD'li, Irak'ta esir aldığı peşmergenin kafasını nasıl kestiğini anlatırken "Emir geldi, 'Bu senin, keseceksin.' dedi. 'Kesemem' dedim, kızdı. Arkadaşlarıma baktım, kabul ettim. Halkın içine götürdük, beremi taktım. Kestim." dedi. Türk IŞİD'li, kafasını kestiği peşmergenin kolunda Abdullah Öcalan dövmesi olduğunu ve "Öleceğim ama gözüm açık gidecek, bir tek Öcalan'ı görebilmiş olmayı istiyordum." dediğini anlattı.

9 AY BOYUNCA IŞİD'DE SAVAŞTI

Ankara'nın Hacıbayram Mahallesi'nde yaşarken IŞİD'e katılan ve farklı aralıklarla toplam dokuz ay boyunca IŞİD'de savaşan C.A., Irak ve Suriye'de yaşadıklarını Birgün'den Doğu Eroğlu'na anlattı.

"KELLECİ LAKABINI KAZANMIŞTIM"


Irak'ta Sultan Abdullah'ta gece vakti yakaladığı peşmergenin kellesini keserek 'Kelleci' lakabını kazanışını, IŞİD'in 'adalet' anlayışını anlatan C.A., "Doğduğum büyüdüğüm Türkiye bana bir garip geliyor. Sanki ben ya Irak'ta doğmuşum ya da Suriye'de doğmuşum gibi hissediyorum. Bir de biz alıştık artık çatışmaya girmeye." diye konuştu.

Doğu Eroğlu'nun IŞİD'li C.A. ile yaptığı söyleşi şöyle:

-İslam Devleti'nin adalet anlayışıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

"Allah'ın hükmüyle hükmedildiği için Dewle'nin adalet anlayışı çok güzel. Adil, eşit bir düzen. Kurallar biraz katı olabilir ama bu Allah'ın hükmü. Mesela Rakka'da hemşireyle zina yapan doktor gelip bunu itiraf edip hükmüne razı olduğunu söyledi, taşlanarak öldürüldü. Kitap da onu söylüyor, 'Hırsızlık yaptıysa el kesilir. Zina yaptıysa taşlanır."

-IŞİD'in işgaliyle kadınların ve çocukların savaş ganimeti sayılması, seks kölesi olarak satılması gibi uygulamalar tartışılıyor. İslam Devleti içindeki durum uluslararası basında çıkandan farklı mı?

"'Kadınları pazarda satıyorlar' diyorlar. Vallahi Rakka'da beş ay kaldım, pazarda bir karı görmedim. Tamam, cariye pazarı var. Pazar dediğim de ev; öyle açıkta mal sergiler gibi değil. Eve gidersin, beğenir, parasını verir, alırsın. İmam nikâhını yaparsın, artık o senin himayendedir. İster hediye et, ister azat et."

-Aile kurmaya veya cariye sahibi olmaya çalıştınız mı?

"Irak'ta 25 yaşında, üç çocuğu olan bir kadınla evlenecektim. "Evleneceğim insan illa muhacir ve Türk olsun" demiş. Benden iyi Türk mü olacak? Sonra evli olduğumu öğrenince beni istemedi. Dewle kurban keser, yemek dağıtır, evini kurar, kadına verilecek 1.500 dolar mehir parasını öder. Cebinden harcamazsın. Altın takmak gibi, burada kadınlara mehir verilir. Orada mehir kadınındır."

İŞKENCE YOKMUŞ: BOYNUNU KESİYORUZ

-Eşcinsellerin çatıdan atılması gibi uygulamalar dünya kamuoyunun çok tepkisini topluyor. Bu tip cezalandırmalara şahit oldunuz mu?

"Bir eşcinselin cezalandırıldığını görmedim ama uyuşturucu satan birinin kafasının kesildiğini gördüm. Zaten Rabbim ayette, "Kâfirleri gördüğünüz zaman boyunlarını kesin" diyor. Biz işkence etmiyoruz; ya kafasına sıkıyoruz ya da Allah'ın dediği gibi boynunu kesip atıyoruz. Bunlar kısas oluyor."

-Esir alınan Ürdünlü pilot da benzer bir kısas uygulaması çerçevesinde mi yakılarak öldürüldü?

"Herkes, "Diri diri adam yaktılar" deyip IŞİD'i kötülüyor. Ürdünlü uçakla bomba attığında, çoluk çocuğu yaktığında ona kimse bir şey demiyor. Ona da ne yaptılar, kafesin içinde yaktılar, üstüne molozları döktüler, üzerinden de greyder geçirdiler. Çoluk çocuk binaların altında kalanlara kısas yapıldı. Bu Allah'ın hükmü yani. "Sizin için kısasta hayır vardır." diyor Rabbim."

-Savaşta ele geçirilen silahsız esirlerin infaz edilmesi de bir başka tartışmalı konu. Bunu uygun buluyor musunuz?

"Bunlar senin dinini istemiyorlar. Önce biat istersin, tebliğ edersin. Adamın kafası almıyor, basmıyor kafası."

-Mutlaka tebliğ yapılıyor mu?

"Tabii, illa ki. Sana yararlı olacaksa onu kendi arana almayı zaten istiyorsun. Ama karşıdakinin almıyor kafası. İstemiyor seni. Kâfir hükmü veriliyor. E zaten kâfir! Allah'ın hükmünü istemiyor."

NASIL KELLECİ OLDU?


"Irak'taki ketibemizde birlikte olduğum mahalleden iki arkadaşımdan biri Doçka'cı (Sovyet yapımı DShK ağır makineli tüfek), öbürü de Bixi'ciydi [PKM veya PKS isimli Sovyet yapımı ağır makineli tüfek]. Beni de 'Kelleci' diye bilirlerdi. İnfazı bir kere yaptım, lakap oradan geldi."

"PEŞMERGEYİ ŞANS ESERİ ALDIM"

-Kelle kesme olayı nerede, hangi şartlarda yaşandı?

"Irak'taki Ninova vilayetinde, Sultan Abdullah'ta oldu. Ama Allah için yalan yok, adamın avına düştüm. Gece vakti, nöbet yerindeyim. Peşmergeyi gördüm. Yavru geziyor! Arkadaşıma, "Bir şey olursa, yani avı önüme düşüremezsem, ben dahi olsam vur" dedim. O nöbet yerinden beni izliyor, telsizle haberleşiyorduk. Doçka'yı benim gittiğim yere çeviriyor. Onun da bir mermisi var, sıktığın insan ortadan ikiye yarılır! Peşmerge geldi, geldi, geldi... Onu da Allah çıkarttı karşıma. Silahıyla hedef aldı ama kendisi de Bixi'nin hedefinde; bir şey olsa ikisi de dayanacak silaha. Adamın arkasından dolaşıp yakaladım; gözünü ve ellerini bağladım. Şans eseri aldım. Aldım getirdim, bir bayram havası! Bizimkiler beni birbirlerine övüyor. Her babayiğidin harcı değil sızma yapıp adam almak!"

"ÇOK DİRENDİ, VALLAHİ DE İSTEMİYORDUM KAFASINI KESMEK"

-Esirle ilgili nihai karar nasıl alındı?

"Emir (Komutan) dedi ki, "Bunun hükmü sensin." Önce dinimi tebliğ etmemi, kabul etmezse kafasını kesmem gerektiğini söyledi. Adama konuşuyorum, "Bak kardeşim, Hakk yolu budur, senin yolun yanlış" diye. "Yok" diyor! İki saat konuş, konuş, konuş... Artık ben bıktım. Emir'e, "Yapabileceğim bir şey kalmadı, bir de siz konuşun" dedim. Kadı geldi, bir de o tebliğde bulundu. Peşmerge kadıyı da ciddiye almayıp güldü, "Sizin hükmünüz geçmez, konuştuklarınız bana bedava gelir." dedi. "Ulan boynun gidecek, kabul et" diyorum, "Yok" diyor. Acıdım. Aslında Rabbim, "Kanunlarımı uygularken acımayın" diyor. Rabbimden merhametli biri değilim ben, Rabbimin acımadığına ben niye acıyayım? Vallahi de istemiyordum kafasını kesmek. Tamam, ateş edeyim... Sonunda Emir geldi, "Bu senin, keseceksin" dedi. "Ben kesemem. Davar, tavuk mu keseceğim?" dedim. Emir bu defa kızdı, "Kabul etmezsen ismin ajana çıkar" dedi. "Emre itaat Resul'e itaattır, Resul'e itaat Allah'a itaattır" diyor. Mecbur keseceksin... Arkadaşlarıma dönüp baktım, kabul ettim. Halkın içine götürdük, beremi taktım yüzüme. Kestim..."

"KOLUNDA ABDULAH ÖCALAN DÖVMESİ VARDI"

-Esirinize dair bazı şeyleri hatırlıyor musunuz? İnfaz sizi etkiledi mi?

"Peşmerge'den olduğu için Kürt'tü. Çevirmen aracılığıyla konuşuyorduk. Kolunda Abdullah Öcalan'ın dövmesi vardı. Hatta, "Öleceğimi bile bile kaç yıldır bu örgütün içerisindeyim. Öleceğim ama gözüm açık gidecek, bir tek Öcalan'ı görebilmiş olmayı istiyordum." dedi. Adamın ismini de öğrenmiştim ama şimdi hatırlayamıyorum. Kerküklüydü. Sonrasında 10-15 gün kendime gelemedim, uyuyamadım. Tavuğun kıymeti vardı da insanın kıymeti yoktu orada. İnsan ölüsü görmekten artık normal bir şey gibi geliyordu bize. Savaştasın ama. Ya kâfir seni vurur ya sen kâfiri vurursun..."