Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Bazı dostlar geldi, ‘Dükkanlar kapanıyor’ dedi, işte rakamlar ortada, kapanan filan yok” dedi; işte rakamlar ortada kapanan filan yok sözlerine İyi Parti'li Tatlıoğlu, Esnafın insanımızın durumun anlamak için sahaya çıkması gerektiğini belirtiyoruz ve kendisini uygunsa zamanı da müsaitse Çarşamba günü Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener’in Sakarya esnaf ziyaretine davet etmek isteriz. Birlikte gözlemleyelim millet de şahidi olsun diye yanıt verdi.
Neredeyse tüm makro göstergelerde sıkışmış bir ekonomi tablosu ile karşı karşıyayız. diyen Tatlıoğlu'nun Meclis'te yaptığı açıklamalar şöyle:
İyi PARTİ olarak 27. Yasama Dönemi içinde 250 adet Kanun Teklifi, 437 adet araştırma önergesi, 3408 adet de soru önergesi verdik. 2020 yılı içinde ise; 68 Kanun Teklifi, 167 araştırma önergesi ve 1467 soru önergesi verdik. Ne yazık ki 3408 soru önergemizin sadece 2033’üne yanıt bulabildik. Birçok bakanlığımızdan önergelerimizin yarısına dahi cevap alamadık. TBMM başkanlığı ise 22 soru önergemizin hiçbirini cevaplamamıştır. %22 ile Sağlık Bakanlığı'nın, %25 ile Adalet Bakanlığının, %35 ile Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının, %47 ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın cevaplama oranlarıdır.
Biz İyi Parti olarak tüm bu rakamları, Türkiye’deki anayasal düzenin eksikleri üzerinden okumak gerektiğine inanıyoruz. Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi, yasamanın işlevini düşürdüğü gibi yürütmeyi denetlenemez konuma bir konuma sürüklemiştir.
Şahıslar üzerinden kendini ifade eden bir devlet aygıtının varlığı tartışmaya açık hale gelir. Tüm bu kurumlar, Milletimize hizmet ettiği müddetçe varlıkları güçlenir, Kanundan, kuraldan, evrensel kaidelerden uzaklaştıkça etki kabiliyetini yitirir. Geçen 2 buçuk yıllık süreçte bunu kerelerce yaşadık. Neredeyse tüm makro göstergelerde sıkışmış bir ekonomi tablosu ile karşı karşıyayız.
Merkez Bankası, tarihin en büyük döviz açığı içerisinde. Mali disiplin çözülmüş durumda. Kamu Kesim Borçlanma Gereği %5,5. Önümüzdeki yıl daha da yükselmesi kaçınılmaz gözüküyor.
İşsizlik tabana yayılmış durumda. Bugün Türkiye’de özellikle gençler, fakat her yaş grubunu da kapsayan yaygın bir işsizlik ile karşı karşıyadır. Enflasyon, orta ve dar gelirli vatandaşlarımızın yaşam standardını aşağı çekiyor. Gelir dağılımdaki bozulmayı derinleştiriyor. Asgari ücret ortalama ücret halini almaktadır. Tüm bu hususlar, içine düştüğümüz Fakirlik Kapanı’nın farklı görünümleridir. 2010’larda orta gelir tuzağını konuşan Türkiye 15 bin dolarlara ulaşmanın hesabını yapan Türkiye bugün 8 bin dolarlar etrafında fakirlik kapanını konuşmaktadır. Ak Parti hükümetinin denetime karşı duyduğu alerjinin Türk Milleti’nin sırtına yüklediği maliyetler taşınamaz bir noktaya gelmiştir.
Dünyada 2020 büyüme verileri için öncü göstergeler yavaş yavaş açıklanmaya başladı. Türkiye, Çin ve İrlanda ile karşılaştırdığımızda farklı rakamlar görüyoruz. Çin’de, işsizlik 5,3, enflasyon 0,20. İrlanda da işsizlik 7,20, enflasyon %-1. Bizde ise işsizlik %12,7, enflasyon 14,60. Merkez Bankası piyasayı %17 ile fonluyor.
Türkiye’nin CDS rakamı 323. İrlanda’nın 16,80. Çin’in CDS (Kredi Risk Primi) 30,2. Türkiye, finansmana erişirken, Çin’in 10 misli, İrlanda’nın ise neredeyse 20 misli risk primi ödemek zorunda kalıyor. Bu Türkiye’nin maliyetinin ne demek olduğunun temel göstergesi ve partili cumhurbaşkanlığı sisteminin Türkiye’yi nerelere getirdiğinin gerçek ve somut örneğidir.
Geçtiğimiz hafta Hazine Eurobond pazarında 3.5 milyar dolarlık tahvil sattı (borçlandı). Beş yıllık tahvilin getirisi yüzde 4.9, 10 yıllık tahvilin getirisi ise yüzde 5.95 oldu. ABD Hazinesi’nin beş yıllık tahvilinin getirisi yüzde 0.5, 10 yıllık tahvilinin getirisi ise yüzde 1.15.
Biz gelişmiş ülkelere göre 10 kat daha yüksek 5 yıllık dönemde faiz ödüyoruz, 10 yıllık dönemde de 5 kat daha fazla faiz ödüyoruz. OECD ve dünyada faiz şampiyonu olan ülkelerden birisiyiz ve milletimizin fakirleşmesinde bu en önemli etken.
2021 yılında Genel Başkanımızın başlattığı esnaf gezilerine devam etmekteyiz. Türkiye’nin gerçek sorunlarını dinleme ve bunu siyasete aktarma görevimiz devam etmektedir. Türkiye’nin gerçek sorunlarının ekonomi, işsizlik, iş yeri kapanmaları, yüksek maliyetler geçim sıkıntısı olduğu görülmektedir.
Aralık 2020'ye ilişkin kurulan ve kapanan şirket istatistiklerine göre, kapanan şirket sayısı yüzde 221,46 artışla 3 bin 160 oldu. 2020 Kasımda kapanan şirket sayısı 983 olarak kayıtlara geçmişti. Aralık 2020'de kapanan şirket sayısı yüzde 43,57 arttı. 2020’nin tamamında kapanan şirket sayısı yüzde 16,44 artışla 15 bin 366 oldu. Esnafımızın kayıtlara geçmeyen ve devam eden durumu ciddi bir kanama arz etmektedir.
Sayın Erdoğan ise Bazı dostlar geldi, ‘Dükkanlar kapanıyor’ dedi, işte rakamlar ortada, kapanan filan yok” dedi. İşte rakamlar ortada kapanan filan yok ifadesini saraydaki kapanmışlığına bağlıyoruz. Saraylar böyledir milletle arasına duvar örer. Geçmiş zamanlarda hiç olmazsa kongrelerde toplumla bir arada olan Sayın Erdoğan artık ülkeyi dijital sesleniş üzerinden yürütmektedir. Esnafın insanımızın durumun anlamak için sahaya çıkması gerektiğini belirtiyoruz ve kendisini uygunsa zamanı da müsaitse Çarşamba günü Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener’in Sakarya esnaf ziyaretine davet etmek isteriz. Birlikte gözlemleyelim millet de şahidi olsun. Esnafımızın durumunu ona anlatanlar mı yoksa bizim gördüklerimiz mi farklı hiç olmazsa milletin terazisine bu vesile ile çıkmış oluruz. Bütün saraylar aynıdır saraylar eleştiriye kördür, sağırdır. Çünkü saraydaki azınlık her zaman her ülkede mutludur, saraydan çıkmadan milletle bütünleşmeden ne sorunlar görülür ne de sorunlara çözüm üretilir. Sayın Erdoğan’ın bugün esnafla ilgili Halkbank kredilerinin ertelenmesine de buna Akşener etkisi diyoruz. Gerçekten esnaf üzerinden Türkiye’nin durumunu siyasetin gündemine aktardı Sayın Akşener hiç olmazsa böyle bir etkiye sebep verdiği için de mutludur.
Ne sermaye grupları, ne odalar, ne de tüketici Türkiye’deki ekonomik atmosfere güven duymuyor. Dünya çapındaki araştırma şirketi Ipsos’un yaptığı tüketici güven endeksi de Türkiye’deki tüketicilerin yaşadığı güven problemini gözler önüne seriyor. Araştırmaya göre Ocak 2021 itibarıyla dünyada tüketici güveninin en düşük olduğu ülke 100 üzerinde 31.7 puan ile Türkiye. Araştırma kapsamındaki ülkelerin güven ortalaması ise 45 civarındadır.
2021 için finansal durumun daha iyi olması beklentisinde küresel ortalamada 13.1 puanlık bir iyileşme varken, Türkiye’de ise tam tersine iyileşme umudunda 3 puanlık bir azalma gözlemlenmiş. Türk insanı 2020’yi kaybetmiş, 2021’den ise umutsuz olmaması için yürütmenin bizlerin sesini duyması ve buna kulak vermesi ve Türkiye’yi 2021’de siyasal iklimin değişmesi için bir seçime götürmesi artık şarttır. Bunun uzaması Türkiye’nin aleyhinedir. Türkiye’nin fotoğrafı gerçekten bu değildir. Çok daha yukarılarda bir Türkiye, yükselen bir Türkiye mümkündür bunun için siyasal iklimin değişmesi gerekmektedir.”