İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz 1 Temmuz’da sokaktayız; itaat etmiyoruz!’ başlığıyla yayınlanan manifestoda, sözleşmenin 19 Mart gece yarısı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile tek taraflı olarak ‘fesholmuş’ ilan edildiği hatırlatıldı.
İstanbul Sözleşmesi’ni Uygula kampanyası, İstanbul Sözleşmesi’nin imzaya açılmasının 10. yılında yayınladığı manifestoda, “1 Temmuz’da sokakta buluşuyoruz” dedi.
‘Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz’
Avrupa Konseyi’ne yapılan bildirimden itibaren üç aylık süre 1 Temmuz’da dolunca, Türkiye’nin bir zamanlar ilk imzacısı olmakla övündüğü sözleşmeden çekilen ilk ülke olacağı bildirilen açıklamada, “1 Temmuz’da bize hak görmedikleri o hayatı durduracağız! İtaatsizliğimizle iktidarı bu gayrimeşru çekilme kararını aldığına pişman etmek için sokaklarda olacağız, sesimizi yükselteceğiz. Eşit yaşama hakkımızı yok sayarak adımıza karar alanlara bir kez daha ilan edeceğiz: Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz – ne 1 Temmuz’dan önce, ne 1 Temmuz” ifadelerine yer verildi.
İstanbul Sözleşmesini Uygula kampanyası tarafından yapılan açıklamanın devamı şu şekilde:
‘İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye kalkmak, devletin yükümlülüklerden caydığı anlamına gelir’
“Şiddetten uzak yaşamak temel bir insan hakkı ve bunu sağlamak devletin yükümlülüğünde! İstanbul Sözleşmesi, kadınların şiddetten uzak yaşayabilmesi için devlete şiddetin kaynağı olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini giderme ve şiddeti önleme, erkek şiddetine karşı destek mekanizmaları oluşturma ve failleri etkin yargılayıp cezalandırma yükümlülüğü verir. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye kalkmak, devletin bu yükümlülüklerden caydığı anlamına gelir. Bu karar kadın düşmanlığını, homofobiyi, transfobiyi resmi siyaset olarak ilan etmek demektir. Tam da bu yüzden 1 Temmuz’da sokaktayız.
İktidarlarını sürdürecek siyasal ittifaklar sağlamak için ve hayatlarımıza, varoluşlarımıza, eşitliğe düşman politikalarıyla uyumlu olarak İstanbul Sözleşmesi’ni iptal etmeye çalışanlar ‘aile yapısı bozuluyor, toplum değerleri parçalanıyor’ gerekçeleriyle kadın ve LGBTİ+ düşmanlığına çağırıyor. Üstelik saldırıları İstanbul Sözleşmesi’yle bitmiyor. Bugün iktidarın kulak verdiği çevreler sırada 6284 sayılı Şiddetin Önlenmesi Kanunu, kadına karşı ayrımcılığı önleyen CEDAW, çocukları istismardan koruyan Lanzarote Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi var diye tehdit ediyor, Anayasa’dan eşitlik ilkesini kaldırmak istiyor, nafakadan mal paylaşımına tüm ekonomik haklarımıza göz dikiyor.
‘İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmeye çalışıldığı koşullarda hiçbir kadının hakkı güvende değil’
Medeni Kanun’dan eşitliği silmek istiyor, Ceza Kanunu’nda kadınlar için yaşamsal önemli olan, kazanılmış haklarımızı hedefe koyuyor. Çocuk istismarını evlilikle meşrulaştırmak istiyor. Şiddet uygulamanın değil boşanmanın zorlaştırılması için uğraşıyor. İktidarın uyguladığı fiili kürtaj yasağını, doğum kontrol araçlarına erişimin kısıtlanmasını destekliyor. Yani bir kölelik düzeni getirmeye kalkıyor. Bugün onların sözüne uyarak, onlara sevinç naraları attırarak İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmeye çalışıldığı koşullarda hiçbir kadının, LGBTİ+’nın canı, varoluşu, hiçbir hakkı güvende değil. Tam da bu yüzden 1 Temmuz’da sokaktayız!
‘İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetle mücadelede bugüne kadar kaleme alınmış en kapsamlı ve temel hukuksal metin ve uluslararası sözleşme’
Bir kere daha söylüyoruz: İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetle mücadelede bugüne kadar kaleme alınmış en kapsamlı ve temel hukuksal metin ve uluslararası sözleşme. Temelini ise kadınların yüzyıllardır savundukları eşitlik talebi oluşturuyor. Eşitlik talebi reddedilerek erkek şiddetiyle mücadele edilemez, yalnızca şiddet yeniden üretilir. Çünkü erkeklerin kadınları ‘gece o saatte orada ne işi vardı’, ‘yemeğin tuzu eksikti’, ‘beni terk etmeye kalktı’ gibi gerekçelerle öldürme, LGBTİ+’lara şiddet uygulama cüretini kendilerinde görmelerinin en temel nedeni toplumsal cinsiyet eşitsizliği! Bununla mücadele eden sözleşme ve yasaları uygulamak yerine ‘Biz başka sözleşme yapacağız’ demek kadınların hakları ve hayatlarıyla alay etmektir. Devletin yaşam haklarını korumakla yükümlü olduğu yurttaşları eşit kabul etmemesi, itaate, ikincil olmaya zorlaması demektir. Asla itaat etmiyoruz, 1 Temmuz’da sokaktayız!