Marie Moe Norveçli bir araştırmacı. Bir gün portakal suyu içerken birden kendini kaybetmiş.
"Kendimi yerde yatarken buldum. Saçlarım portakal suyu içindeydi. Ne olduğunu anlamadım, düşüp kafamı yardım, kanıyor sandım" diyor.
Bu olaydan sonra Marie'nin kalbinden hasta olduğu anlaşılmış ve kalp pili takılmış. Dışarıdan bilgisayarla kontrol edilebilen küçük bir cihaz bu.
Daha önce bir bilgisayar ekibinde çalışan Marie, bunun üzerine vücudundaki bu cihazın güvenli olup olmadığını sorgulamaya başlamış.
İngiltere'deki Cambridge Üniversitesi'nin Bilgisayar Güvenliği Grubu ve Risk Araştırmaları Merkezi'nin daveti üzerine bir sunum yapan Marie Moe, 'dış etkilere açık bir cihazla' yaşamanın nasıl olduğunu anlattı.
Marie, kalp pilinin kullanım talimatını bilgisayarına indirdiğinde, cihazın bir değil, iki kablosuz bağlantı arayüzü olduğunu görmüş.
Bunlardan biri yakın alan iletişimine olanak tanıyor. Bir başka deyişle, uyumlu cihazlar arasında yakın mesafeli iletişimi sağlayan bu yöntemle, doktor hastanın vücuduna yaklaştırdığı bir cihazla kalp pilini ayarlayabiliyor.
Kapsama alanı biraz daha fazla olan ikinci arayüz ise, kalp pilinin kaydettiği verileri internet üzerinden paylaşmasını sağlıyor.
Marie bu bilgilere ulaşınca kalplerin de artık internet ortamının bir parçası olduğunu anlamış.