TRT Haber'de Peker'in İstanbul'daki evine yapılan polis operasyonunun görüntüsünü paylaşan Soylu, Peker'in eşine ve çocuklarına silah doğrultulduğu iddialarını yalanlayarak, "Karısının iç çamaşırına sığınamaz kimse, edepsiz!" ifadesini kullandı.
Soylu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
"Pandemi karşı karşıya kaldığımız bu salgın süreci hiçbirimizin bilmediği bir süreç. Daha önce eleştirildiği şehir hastaneleri sosyal güvenlik kapsayıcılığı olsun bu sürecin belki de bizim açımızdan avantajları. Dünyayı hepimiz gördük. Hastanelerin morglarında insanlar cenazelerini alamadılar. Hastanelere kabul edilmediler. Milletimizin metaneti sabrı cumhurbaşkanımıza yönelik inancı çok yüksek. Baştan beri güvenlik güçlerimiz sağlık çalışanlarımız büyük bir çaba sarf etti. Sağlık sistemimiz hiç SOS vermedi. Çabuk unutuyoruz Avrupa'dan vatandaşlarımız Türkiye'ye geldiler.
"5 bine düşse de tedbirli olmamız lazım. Kalabalıklardan uzak duralım. Eleştiriliyoruz...'Kudüs meselesinde bir şey söyleseniz.' Milletin de kendisini boşaltması gerekir.
"Toplu taşıma işini bu dönemde beceremedik.
"Hep beraber önemli süreç yaşandı. Eksik olan olmaz mı? Ben bu dönemin en çok dayak yiyen adamlarından biriyim.
"(Bekçi açıklaması) İdeolojik bir bakış açısı var. Biz bekçileri polis akademilerinde yetiştiriyoruz. Hakikaten 3 aylık eğitim 2 ay da saha eğitimi var. Toplam 5 ay eğitim. Geçmişteki bekçiler hariç olmak üzere. Uyuşturucudan her türlü asayişe kadar.
"Bekçi uyarmış, bekçiyi aralarına alıp dövmüşler. Bekçi de havaya ateş açmış. Ne yapsınlar, bıraksınlar mı? Ya da Aksaray'da... Adam uyuşturucudan yakalanmış, cebelleşiyor sonra da ters kelepçe takılıyor. Ne var bunda?
"Elbette sıkıntılı ne yapan varsa, vatandaşa kötü davrananı ihraç ediyoruz. Sadece polislerden bundan ötürü 500 kişiyi ihraç ediyoruz yılda. Jandarmada 250... Vatandaşa kötü muameleye asla müsamaha göstermiyoruz. Eğer biz disiplini tutamazsak her yerde bir devlet olur.
"23 bin amirimiz vardı, FETÖ'den dolayı kaça düştü biliyor musunuz? 7 bin... E bir sürü bekçi alıyoruz, polis alıyoruz. Bu biraz da usta-çırak ilişkisi gerektiriyor. Kim öğretecek bu çocuklara bu işi? Bir şey kaçırmıyorsam, titiz davranıyorsam sebebi bundandır.
"102 yıl önce yine uluslararası saldırılara maruz kalmış ve buralardan alnının akıyla çıkmış, bizi köleleştirmeye çalıştıkları, bizi kısıtlamaya, yok etmeye çalıştıkları bir dönemden, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve tüm silah arkadaşları, o devrin bütün kahramanları kurtuluş mücadelesiyle bizim burada oturmamızı sağlayıverdi. Ama bir şey bitmedi, o gün emperyalistler hangi planları uyguluyorsa, bugün de emperyalistler aynı planlarını uyguluyor. Şunu söylemem gerekir; 100 yıldır bu saldırganlık devam ediyor ama bu saldırganlığın bir nirengi noktası daha var; Türkiye'yi yönetmemek, yönettirmemek, Türkiye'yi vesayetleri üzerinden istedikleri gibi idare edebilmek. Türkiye terörle mücadeleyle karşı karşıya, son 100 yıldır gayri nizami harp tekniklerinin bütün saldırılarıyla karşı karşıya. Yetmedi, 60 darbesi, 71, 80, 28 Şubat, 27 Nisan, 17-25 Aralık, 6-8 Ekim, 15 Temmuz, en son amiraller bildirisi, bütün bunların tamamı demin söylediğim bu sistem. Bu sistemi iki şeyi tarumar etti; birincisi 15 Temmuz, biri de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi. Bu telaşın temel sebebi, bu ortaya çıkan sürecin temel sebebi tam da 60'da kurulan düzenin bu millet ve Sayın Cumhurbaşkanı'mızın liderliğinde tasviyesine yönelik anlayış.
"Bugün Sayın Cumhurbaşkanımıza 'anti-semitist' diyenler, 15 Temmuz'un faillerini tutuyorlar. 15 Temmuz'u biz yapmadık, onların talimatıyla oldu. Amerikan Büyükelçileriyle görüşmem mesela, o hatayı bir kere yaptım. Bu ülkeye saygı duymaya başladıkları andan itibaren veririm, çok net.
"Son seçimden bugüne kadar Cumhur İttifakı'nın oyu yüzde 51,5'in altına düşmedi. Aceleleri ve telaşları bu, aldıkları siparişi yetiştiremiyorlar. KONDA'nın araştırması da öyle, bizim yaptıklarımız da öyle. Pandemi geçti, bu kadar saldırı yaptık, Kudüs'ü başkent ilan etttik, ondan sonra döndük Ermeni yasa tasarısını geçirdik, bu adamlar hiç etkilenmiyor. Burada Türkiye bu konuda bir karar vermiş çünkü 60'tan beri yaşayan Türkiye, Başbakanı idam edilen Türkiye, yüzde 8 binlik gecelik faizleri yaşayan Türkiye, Erbakan'ı Kaddafi'nin çadırında diye eleştirip yerin dibine batırmak isteyen bir tablo. Sadece terör silahlı değil, başka bir şey de yapıyor. Yalan ve iftira üzerinden de. Bambaşka bir istikrarsızlık, esas itibariyle emperyalist aklını işlevselleştirmeye çalışıyor. 17-25 Aralık bu milletin istediği gibi değil de, FETÖ'nün ve Amerika'nın istediği gibi bitseydi ne olurdu? Tarih nasıl değişirdi? Yıllarca bir başbakanın ismini ağzına getiremedi bu millet ya. Bizim karşı karşıya kaldıklarımız hiçbir şey. Akşener'in dediği yakışır mı ya? Çocukları katleden, öldüren, savunmasız, masum insanları ortadan kaldıran. Ne yapmış o insanlar? Sayın Cumhurbaşkanımız ne yapmış? Ben geçen hafta İdlib'deydim. Bir gitsin İdlib'e. Tabi yürek ister. Çadırdan altık, beş yıldızlı briket evlere getirdik. 50 yıl sonra, 100 yıl sonra o memleketin evlatları diyecekler ki bizi öldürüyorlardı, Türkler bize sahip çıktı, biz Müslümanız ve komşuyuz. Kimseye bakmadık, herkese el uzattık. Kürt, Türk, Arap hiç bakmadık. Ne yaptın bu ülkeye de, siz Tayyip Erdoğan'ı Netanyahu'yla aynı kareye koyuyorsunuz. Gündem değiştirmek için mi, elinize verilen sipariş mi?
"CHP'nin oyu yüzde 20,5'la 21. Bir yıldır bu bantta oyları. Asimetrik hamleleri biz yaptık. Ne yaptığımızı biliyoruz. Türkiye'yi parlamenter siyaset üzerinden istikrarsızlaştırmaya...
"Eski dünya alışkanlıklarıyla Türkiye'ye elbise giydirebileceklerini düşünüyorlar. Şehit ailelerimiz ne olacak, bu mücadeleyi veren evlatlarımız ne olacak? Bizden giden biri var, bir siyaset partinin başında, başbakanlık da yaptı bu ülkede. O çok isterdi, 'aslında biz HDP'yle beraber olmalıyız'; bütün işi o. Mesele sadece iki bakanlık değil, hangi bakanlıklar olduğu belli. 6-7 aydan beri konuşuluyor. Biri başkan yardımcılığı direkt Kandil, öteki de Kültür ve Turizm Bakanlığı. Yok derlerse can yakarım. Bunu direkt Kandil söylüyor.
"Bizim milletimiz iftiraya uğramış bir millettir, çok iftiraya uğramış. Bu bizim bir büyüğümüzün lafı. Bizim medeniyetimiz de çok iftiraya uğradı. Biraz önce çizdiğim tablonun sadece dışarıda adamları yok. Yani Türkiye'ye göz koyanlar sadece dışarıda değil, içerde bunların şak şakçıları, işbirlikçileri var. Ve şunu söyleyeyim, bir takım rakamlar vereceğim, bu iddiaların nereden kaynaklandığını da sonra anlatacağım.
"Türkiye tarihinin en büyük uyuşturucuyla ilgili mücadelesini yaptım. Ve rakamlarıyla beraber ifade edelim. Bu uyuşturucuyla ilgili mücadelesinde Avrupa, Türkiye'yi her raporunda tebrik eder. Biz uyuşturucu için hem hedef ülkeyiz, hem transit ülkeyiz. Arkadaşlarım getirebilirlerse göstereceğim, biz eroin rotasından... Biz eroinin üç rotasından birinde olmamıza rağmen Avrupa'nın yüzde 60, bazen 65-75, eroinini biz yakalarız. Şimdi size rakamlar vereceğim. Aynısı, yani doğal uyuşturucudur bu, bir de kimyevi, sentetik uyuşturucular var, o da Batı'dan gelir. Biz onun da içerisindeyiz.
"Türkiye'de 2002 yılında 6,5 ton esrar yakalanıyor idi. 2020 yılında tamamladığımızda 93,5 ton esrar yakaladık. Sadece öyle değil, Sayın Kılıçdaroğu bana ara sıra adam gönderir, el altından gazetecilere başka iş yaptırmaya çalışır, ne dediğimi anladı onlar. Keşke sorsaydı da doğrusunu anlatabilseydik, oltaya geldi. Kokain, 2002'de 8 kilo yakalanıyorda, bugün 1,8, 1,9, 2 ton. 8 kilo yakalanmış ya. Yine bonzaiden tutun da ekstaziye kadar, esrar yakalamalarında yüzde 1140 artış yakalamışız. Şu anda cezaevinde kaç kişi vardır uyuşturucudan? 93 bin kişi. Biz her hafta operasyon yapıyoruz. 400-500 kişi gözaltına alınıyor operasyonlarda. Dünya tarihinde uyuşturucuyla bir numaralı mücadele eden ülkesidir Türkiye. Türkiye'de rekorlar kırıldı bu dönem içerisinde. Toplam 1355 kilo bonzai, geçen günlerde 270 kilo jandarma yakaladı. Zombi gibi çocuklar böyle duruyordu, hadi görsün bir tanesi şimdi. Bununla ilgili mücadele eden çocuklarımızın hakkını kimseye yedirmeyiz. Daha dün denizaşırı operasyon yaptık, gidin alın dedik. Birlik operasyonu yaptık. 4 ton 182 kilo, onu da oradan aldık.
"Cumhuriyet tarihinin ilk uyuşturucudan suç geliri operasyonunu yaptık. 2 milyarlık mal varlığı ve para, 17 şirkete kayyum. Bunu 10'la çarpın. Bataklık operasyonunda ne oldu? Kim vardı? İki baron yakaladık. Kemal Bey der ya, baronlar nerede. Bizi eleştirmediler mi, İçişleri Bakanı uyuşturucu satıcısının ayağını kırın der mi diye. Dünyanın en büyük baronlarından bir tanesi. Hollanda'nın imparatoru. (Sedat Peker ve Çetin Gönen fotoğrafını gösteriyor) Bataklık operasyonunun içerisinde FETÖ var ve ulaştık. Bataklık operasyonunun içerisinde biraz önce resmi çıkanlar da var. Şimdi diyor ki Kılıçdaroğlu, efendim Kolombiya'dan Türkiye'ye gelen diyor. Kim söylemiş, FETÖ firarisi Cevheri Güven. FETÖ firarisi Said Sefa. 16 Nisan 2020, Süleyman Soylu'nun derin devlete bağlı siyasetteki adamı olduğu, Mehmet Ağar'ın emniyet içinde bu yapılanmanın başında olduğu...
Bunu burada söylüyorum, bırakın bu ülkeye ihanet etmeyi. İşimi yapamadığımı düşündüğüm an, bir dakika koltukta kalan namussuzdur. Nedir Kolombiya işi. Geçen yıl bir kokain yakalanıyor. Yakalandığı tarih 10 Haziran, tweet atıyorlar, bu da Türkiye civarına gideceği iddia ediliyor. İftiracılar İzmir diyor ama bizim yaptığımız araştırma Ambarlı. Bu kokain olayı çıkar çıkmaz narkotik başkanı bana geliyor, hemen irtibat kurun dedim. Sen Said Sefa ve Cevheri Güven'in ağzıyla hareket edersen böyle düşersin. Mümkünse Kolombiya'ya gidin dedim, gidemediler. Şu an FETÖ'nün kucağında olmaya çalışan bir adam için Arjantin'e adam gönderdik. Şimdi burada, gidemediler. 25 Haziran'da Kolombiya bizim narkotikle toplantı yaptık. Biz avcı gibi peşindeyiz. Bunlar bize herhangi bir yazılı belge vermediler ama bize söyledikleri şu, bu operasyonu gerçekleştiren Balkan grubu. Peki, Kılıçdaroğlu 2020 tarihinde Balkanlar'da kimin olduğuna bakarsa... Veya arkadaşlarını göndersin biz ona gösterelim. Diyor ki Panama. O da yeni çıktı, tweetle. Geleceği yer neresi, Mersin. Panama neyi söylemiyor, Panama'daki mal nereye gelecek biliyor musunuz? İlk geleceği yer İtalya. Konteynır inecek, ilk İtalya'da kalacak, 3 günden sonra gelecek. Sanki Türkiye bu işleri koordine ediyormuş gibi değerlendiriyor. 25 Şubat'ta 13 ton kokain yakalandı. Nerede yakalandı? Hamburg'da. 6 ton kokain yakalandı, nerede? Antwerp'de. Şöyle mi diyeceğiz, Şansöyle Merkel onun sahipleridir. Tam tersi. Tebrik ediyoruz dendi. FETÖ'cülerin kayığına binen bir ana muhalefet genel başkanı olur mu ya? Kimin etkisinde kaldı? Şu Özgür Özel'in bir şeyi var, klibi. Sistemi ifade etmeye çalışıyorum. Bu operasyonda HDP'den seçilen bir milletvekili de içerisinde. Burada şunu ifade etmek istiyorum, Türkiye uyuşturucuyla tarihinin en büyük mücadelesini ortaya koymaktadır. Bizim görevimiz dibine kadar gidip bu meselenin esas sahibini bulmak. Bulduğumuz zaman ilan ediyoruz, bulamadığımız zaman malı yakalamak. Bizim kadar dünyayla ortak çalışan bir ülke söz konusu değildir. Birçok ülkeyle birlikte çalıştık ve bize minnettarlar.
"(Özgür Özel'in "Süleyman Soylu'ya çok yakın bir gazeteci Sedat Peker'le bir temas kurdu mu? Görüşme yaptı mı? Yeni videolar yayınlama, bakanımız seninle ilgili bir şeyler söyleyecek, bunları kafaya takma dedi mi? Sedat Peker çektiği bir videoyu o gazeteciye yolladı mı? Aman bu videoyu yayınlama dedi mi, demedi mi" sorularını sorduğu videoyu izletti.) Türkiye, ana muhalefet partisi genel başkanının sistemine kadar oturmuş, onu konuşucu hale getirmiş bir operasyonla karşı karşıya. Ana muhalefet partisinin grup başkanvekili de çıkıyor, diyor ki, böyle bir kaset çıkıyor, bilginiz olsun. Her şeyi kurgulamışlar ve her şeyi ortaya koymuşlar. Şu Cumhuriyet gazeteciyle ilgili, şu bir kısmı, milletimize gösteriyorum. Şurada terör manşetleri yazıyor. Şimdi uyuşturucuyla ilgili mesele daha sonra. (Cumhuriyet gazeteci ve Zaman gazetesinin manşetlerini yan yana şekilde gösteriyor.) Cumhuriyet Azez diyor, Zaman Azez diyor. Cumhuriyet gazetesi: Asker eşi ve bebeği yaşamını yitirdi. Cumhuriyet gazetesi: Karanlığa girdiğimiz gün. Savcı Selim Kiraz'ın katledilmesi. Ama diyemiyor. Bir gün sonra da 180 kurşun savaş diyor. Bu kimin ülkesinde çıkıyor bu gazete? Bizle ilgili yazı yazdılar ya, biz memleketimize bağlıyız diye. DHKPC'nin hem reklamını, hem de bir savcının şehadetini söyleyemeyecek kadar yoksunlar. Dağlıca'da özel komutanı vurdular, Cumhuriyet gazetesi. Onlar unutmuşlardır, bir dönem FETÖ'nün esiri olan. Ne FETÖ, ne PKK, ne de DHKP-C ile arasında bir fark görmeden devam ediyor. Cumhuriyet gazetesi: Berkin baskını, eylemciler öldürüldü, savcı yaşamını yitirdi. (Manşetleri göstermeye devam ediyor.) Osman Kavala'ya destek. Yakında onlar da çıkacak, kimin çocuklarına FETÖ mürebbiyesi tuttuğu, hangi organize suç örgütlerinin, kimlerin olduğu, kimin Osman Kavala'nın tahsilatçıklarını yaptığı, kimin Osman Kavala'nın işlerini takip ettiği. Hepsi şu anda, devletimiz kaydı tutar, yarına bırakır ama yanına bırakmaz. Türkiye'de yapmaya çalıştılar ama Recep Tayyip Erdoğan engeline takıldılar.
"Biraz önce Osman Kavala'yı da söyledim, çocuklarını FETÖ'cülere emanet edenleri de söyledim, devlet her şeyin kaydını tutuyor. Kendi güvenliğini sağlamakla mükelleftir. Türkiye'nin tam da bu işin etrafını oluşturabilecek organize suç örgütleriyle mücadelesi nasıldır?
"Türkiye ne yapmış? Özellikle organize suç meselesinde. Devlet bununla mücadele etmedi mi, etti. FETÖ bu mücadeleyi kırmak için elinden gelen her şeyi ortaya koydu. Bunu hepimiz biliyoruz. 15 Temmuz oldu, Türkiye'de ne oldu? 15 Temmuz'dan sonra sayın cumhurbaşkanımız İçişleri Bakanlığı görevine getirdi bizi. Ben ömrümde tek bir güvenlik makalesi okumamış bir adamım. Ama hükümetin bir politikası var, ben onu biliyorum.
"Sayın cumhurbaşkanımız bize abi gibi, baba gibi davranıyor. Ben 5,5-6 yıldır kabinedeyim, bazı arkadaşlarım çok doğal olarak dillendiriyorlar. 2-3 sene önce onun değerlendirildiğini biliyorum. Türkiye'de tecrübeli, bilgili bir cumhurbaşkanımız var. Sayın Cumhurbaşkanımız organize suç örgütlerine fırsat veremeyiz dedi. Bu olağanüstü halden istifade edip kanun hükmünde kararnameyle bunu çıkarıverdik. Bu bizi nereye götürdü? Türkiye'de, Ankara'da otopark mafyasının öldürdüğü insanların olduğunu biliyorsunuz değil mi? Kumrulardakiler söylesinler, arabalarını park edemiyorlardı. Yaklaşık şu an 348 operasyon gerçekleştirdik. 307 operasyon gerçekleştirdik, Ankara'da 30 çete çökerttik. Durmadan hareket ediyoruz, mücadele ediyoruz. Aynı zamanda yine bölgesel, 14 çete çökerttik. 13 bölge. Yetmedi, yine 15 Temmuz'dan bugüne kadar toplam 41 operasyonda 30 ulusal çete çökerttik. Şimdi, bütün bunlarda ne kadar insan? 2016'da 124 operasyonumuz, 2020'de 420 operasyon yapmışız. Ve sadece geçen yıl 2 bin kişiyi tutuklamışız. Nefes aldırmıyoruz organize suç örgütlerine. Nefes alırlarsa, şunu söyleyeyim, Türk töresinin lafıdır, bize gök girer, kızıl çıkar. Bir tehlikeyle daha karşı karşıya kaldık. Bir kişi çıkacak diyecek ki, toplam 4 tane soru önergesi verilmiş bana organize suç örgütleriyle ilgili. Şimdi, bir tehlikeyle daha karşı karşıyayız. Türkiye'yi aynı zamanda uluslararası ve bölgesel bir mafya organizasyonu haline getirmeye çalışıyorlar.
"Yaklaşık, etrafımızdaki coğrafyanın en önemli mafyalarını Türkiye'ye saldılar. Sayın Kılıçdaroğlu eğer şeyin ağzına bakmaz da, FETÖ'cülerin, organize suç şebekelerinin, devletin bilgilerine müracaat ederlerse bilgileri veririm. Bakın, arkadaşlar Balkanların en büyük mafyasının Türkiye'de olduğunu söyledi, Allaha şükür Antalya'da yakaladık. Arkadaşlarımız paketledi, ilgili ülkeyi aradık, teşekkür ederiz dediler. Bize verir misiniz dediler, hemen. Bizim bi idari hakkımız daha var, kullandık. Biz aynı zamanda göçten sorumluyuz, size deport edeceğiz. İnanamadılar. Sizden bir isteğimiz var dediler, benim bununla yüzleşmemem lazım dedi. Ne yapmamı istiyorsun dedim, bunun kafasına çuval geçirir misiniz dediler. Kafasına çuval geçirdik, kendi polisimizi koyduk, teslim ettik. Dünyanın 12 mafyasından biri Türkiye'ye geldi. Nadir Salifov denilen adam, 20 yıl Rusya'da cezaevinde yatmış. Salifov, Loto Gulli, dünyanın 12 mafyasından bir tanesi. Birçok insan geldi gitti, bunu yakaladık. İçeri koyduk. İki gün içerisinde avukatları Türkiye'de çıkmamak üzere ve geri gönderme merkezinden bırakılmak üzere karar aldı. Geri gönderme merkezinden çıkartıp geri koydum yerine. 2-2,5 ay orada beklettik, konuşturduk, sonra da ülkesine deport ettik. Sonra başka bir ülkeden pasaport aldı, Kıbrıs'a gitti, oradan Türkiye'ye geldi. Yakındaki bir koruması bunu infaz etti. Bulgaristan, Gürcistan, bazı ülkeler bu büyük mafyaları almak istemedi. Adalet Bakanlığı'yla görüştüm, bazen hapishanede tuttum, bazen geri gönderme merkezinde. 14 mafya kendi ülkelerine ve kendi yerlerine deport ettik ve onları temizledik. Bu olayların bizatihi takipçisiyiz. Operasyonun başından sonuna kadar. Yine FETÖ'nün kucağına düşmüş Arjantin'de bulunan ve burada birçok cinayet işleyen, Gürcistan'da elimizden kaçırdığımız ve şunu bilesiniz orada hapishanede. Bizim istihbaratımız yakaladı, emniyet istihbarat teşkilatı. Milletimiz şunu bilsin ki, AK Parti iktidarının ilk başardığı iş Türkiye'yi mafya sisteminden temizlemektir.
"Çok basit söylüyorum, burada uluslararası bir operasyon var ve bu operasyon nasıl, hangi ayaklar tarafından yönetildiğini çok net bir şekilde ifade ettim. Devlet Süleyman Soylu'yla değildir, burası Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Bu devlet suçluyla suçsuzu, haklıyla haksızı en iyi bilen anlayışa sahiptir. Alır, getirir, adalete teslim eder. Bu bir operasyondur, bu operasyon devam ediyor. Hiç kimse merak etmesin, millet bu koltuklarda oturanlara yanlış iş yaptırmaz.
"Ben dava dilekçelerimde de ifade ettim, bir takım muamma işler var. Bunların hepsi, savcı beni çağıracak değil mi? Biz namusumuzu bu işle kazanmadık. İftiraların, yalanların ve bu konuda bir takım operasyonların karşısında kalabilirsiniz. Allah yakışan iftiradan korusun. Şimdi diyorlar ki şöyle oldu, böyle oldu. Ben söyledim, tekrar söylüyorum, hayatımda en nefret ettiğim mafya tipi örgütlenmelerdir. Bunlarla mücadele etmek bizim namusumuzdur. Silmek, süpürmek ve bir daha bu ülkeye bunları musallat etmemek bizim namusumuzdur. Bu operasyonu yapan benim ya. Duran bir operasyonu harekete geçiren benim. Bursa'daki operasyonun bizatihi yöneticisi benim. Orada Köfteci Yusuf'a çökmeye çalışıyorlar. Bana milletvekillerimizle geliyorlar, ben de operasyonu başlatıyorum. 2-3 ay teknik dinlemeye alınıyor, sonra operasyona dönüyor, her şey var, videolar tehditler. İzmir'de de var, İstanbul'da da var. İstanbul'u da aylar sonra operasyona döndüren benim. Başlangıcının bildirilmemesi de hatadır. Babamızın oğlu olsa, kim olursa olsun, bu ülkede mafya tipi örgütlenme yapıları üzerinden yapılanlara hayat hakkı tanımayız. Buralarda nasıl riskler alındığını, hangi adımlar atıldığını devletimizin kayıtları en güzel şekilde tutacaktır. Ben her şeyi takiple yükümlüyüm. Manav meyvesi mi takip edersin, kasap eti mi takip edersin, herkesi takiple yükümlüdür.
"Benden 1,5 yıl önce koruma verilmiş, benim zamanımda da alındı. Devlet dönem dönem koruma verir, bugün Kobani davasındakilerde de koruma var. Yargılananlarda. Yani neden? Bir maraza çıkmasın, provokasyonla karşı karşıya kalınmasın diye. Gazeteci bir yazı yazar, tehdit edilir. Bu konudaki en büyük müşterilerimiz de gazetecilerle hakimlerdir. Devlet o gün bir karar vermiş, verdiği kararda da onun da bir nedeni vardı. Bunun üzerinden Süleyman Soylu şöyle yaptı, böyle yaptı. Sokakta gezeceksiniz, hepiniz, benim böyle bir özgürlüğüm olmayacak. Bundan şikayetçi miyim, hayır. Karayılan, 3 ay önce, gelince göstereyim, biz devlet adamlarının çocuklarına ve ailelerine saldırmayız diyor. Ama kararımızı değiştirdik bir şey kişi hariç, Süleyman Soylu. Çocuğumuz, ailemiz, her şeyimiz devletimize kurban, biz her sabah vedalaşarak çıkıyoruz. Bunları gözeterek yapıyoruz. Nasıl bir polis, güvenlik görevlisi aynı anlayışla çıkıyorsa, onun bakanı aynı anlayışla çıkmazsa orada bu milletin başına gelecek belalarda birliktelik, yaşanmaz.
"Anlıyorum ki ben uzun süredir organize suç şebekesi liderinin hedefindeyim. Peki benimle temas edebilmiş mi kimse? Biz herkesin hedefindeyiz. Ulaşayım, bana normal bir vatandaş ulaşır sokakta. Bizim temsil ettiğimiz devlet, millet, emaneti veren cumhurbaşkanı. Yıllardan beri tanıdığım insanlar. Biz çok böyle, şöyle bir geçmişim var benim. DYP İstanbul İl Başkanlığı yaptım, bakmayın bir medyayla çok şey değilim, ancak bir muhataplık olursa karşı karşıya geliyoruz. Sayın Çiller zamanında İstanbul medyasında da önemli bir etkinliğim söz konusuydu. İkili ilişkilerimi geliştirmiştim. Yorucu bir iş o. Netice itibariyle birçok ahbabım, arkadaşım oldu. Bu iki arkadaş, Hadi Bey'i, Günaydın gazetesindeki fotoğrafçılığından tanırım. Babamın adını ağzına kimse alamaz, çok net söylüyorum. Adalet Partisi kadrosunun içindeki namuslu adamların başındadır. Nasıl bir adam olduğunu, yumruğunun ne kadar kuvvetli olduğunu, kimleri tokatladığını herkes iyi bilir. Cesaretimiz ondandır, yediğimiz yemeğin, helal lokmanın, şuradan geçenin helalliğindendir. Biz 1980 öncesi evin bodrumunda bomba var mı yok mu diye bakmadan eve çıkmazdık. Demokrasi hikayesi anlatanlara söylüyorum.
"Benim haberim olması, benim idam edilmem anlamına gelir. Böyle bir şey akıldan geçirilebilir mi? Kekelemişler ben ne yapayım. Kim keklemiş ise hesabını ondan sorsun, ayda 10 bin dolar hangi siyasetçiye gönderiyorsa ondan sorsun. Yanlışlıkla yazdıkları bir yere düşmüş.
"Ben kendimden sorumluyum. Savcının elini mi tutuyorum. Burada söylemiyorum, anlatacaklarım var. Bunun hesabı sorulacak. Öyle kalamaz. Biz namusumuzu yolda bulmadık. Biz tecavüzcü değiliz, uyuşturucu kullanmadık. Demirden korkan trene binmez. Yok kızıma şöyle yaptılar, böyle yaptılar. Gösterin videoyu bakalım ne yapmış. Karısının iç çamaşırına sığınamaz kimse, edepsiz. Bu kurguyla karşı karşıyayız. Bu kurguyu yapanların boğazından ilmek ilmek getirmezsek Allah bunun hesabını bizden sorar.
"Birinci ve ikinci videoyu izledim. Hedefin Türk devleti olduğu konusunda siz de bakarsanız görürsünüz. İftira, namussuzluk, alçaklık bütün bunları gördüm. Bu iş bitmeli Türkiye'de. Türkiye'nin üzerinden yıllarca, birilerin himayesinde psikolojik, gayri nizami harp yürütenlerin himayesinde yıllarca kollanmış kişilere müsaade etmeyeceğiz. Süleyman gider Ahmet gelir müsaade etmez. Anadolu'nun sahibi Allah'tır. Kimse şüphe etmesin...
"Ben İçişleri Bakanı olarak benim görevim nerede biter? Eskiden parlamenter sistemde ikili kararname ile, bu zamanda Resmi Gazete'de gece saat 2'de, 3'de çıkacak bir haberle biter. Ana muhalefet partisinin adamları çok endişelenmesin. Dava başladı, kendim de gideceğim, anlatacağım da. Ben çok davaların adamı oldum. Demokrat Parti zamanında 215 dava geldi bana. Biz Demokrat Parti kongrelerine kimlerle gittiğimi iyi bilirim. Demokrat Parti'de bu şekilde adamı içeri sokmazlar. Orayı gazino zannettiler.
"Buraya gelirken mamalarla beslenerek gelmedik biz, yumruk yiyerek geldik. Sayın Cumhurbaşkanımızla bu konuda görüşmedim. Bu konuyla Cumhurbaşkanımızı meşgul etmeyi hicap ederim. Bana diyorlar ki, 'bu konuyu ağzına alma' niye anlatmayayım. Siyasete malzeme olmuş bir mesele bu.
"Biz millete açık insanlarız. Milletin emanetini tasarruf ediyorsunuz. Sizinle alakalı bir şey söylendiği zaman 'aman boşver, ne alakası var' diyemezsiniz. Benim Bakanlığım sabahtan akşama kadar kamuoyunu bilgilendirici açıklamalar yapar.
"Bizim kanaatimiz Arnavutluk'tadır. Tüm temaslarımız yürüyor Arnavutluk'ta. Nerede olduğunu da biliyoruz."