Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu yöneticilerinin yolsuzluk yaptığında haklarında soruşturma ve kovuşturma açılmayacağına ilişkin kanun önergesine de evet oyu verilmesini sert bir dille eleştiren Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Bahçeli'ye üç soru yöneltti; Yolsuzluklara evet diyen bir Meclis'e Gazi Meclisi denilmez! diye yineledi.
Bahçeli, bugünkü grup toplantısı konuşmasında, Kılıçdaroğlu'nun Suriye'ye yönelik tezkereyi desteklememesi durumunda millete ve vatana ihanet edeceğini savundu. Bahçeli, CHP liderinin Gazi Meclisi açıklaması için de, CHP Genel Başkanı'nın milli damarı çatlamış ve kurumuştur. TBMM'yi karalama niyeti gayri millidir! TBMM gazi değildir diyen Kılıçdaroğlu'nun, Atatürk'ün gazilik unvanını da tartışmaya açması yakındır. Karın ağrısı Atatürk'tür ve miras bıraktığı kutlu eserleridir dedi.
Kılıçdaroğlu, Hamas'ın İsrail'e saldırması ve İsrail'in karşılık vermesiyle başlayan savaş hakkında da, Hiçbir haklı dava sivillerin öldürülmesine haklılık kazandırmaz. Sizin haklı davanızın üzerinde gölge düşürür. Özellikle uluslararası kuruluşların bu konuda çaba harcaması gerekir. Bir sorun çözümsüzse Filistin İsrail örneği verilir. Artık bu sorununu çözülmesi gerekir. Olay büyümeden siviller öldürülmeden bu davanın bir şekliyle sonlanması gerekiyor diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Emekliye sonunda '5 bin lira ikramiye vereceğiz' dediler. Ama 'çalışan emekliye vermeyeceğiz' dediler ifadesini kullanarak, İlk kez tarihimizde emekliler ayrışmaya tabii tutuldu dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
10 Ekim Gar Katliamı
Bizim tarihimizde özellikle cumhuriyet tarihimizde terörden büyük acılar çektiğimiz olaylar var. Terörün bir insanlık suçu olduğunu hayatımın her evresinde anlatmaya çalıştım. Kimden gelirse gelsin terör bir insanlık suçudur. Teröre karşı durmaksa vicdanı olan herkesin görevidir. Bugün 10 Aralık Gar Katliamı’nın 8. yılı. Tarihimizde ilk kez bir terör eylemi dolayısıyla 103 vatandaşımız hayatını kaybetti. Dolayısıyla bizim hem bu olayın takipçisi olmak hem de benzer olayların bu coğrafyada olmaması için çaba harcamak görevimizdir.
Gezi Parkı tutukluları: Haksız yere hapisteler!
Geçen hafta Can Atalay’ı, Osman Kavala’yı ve Tayfun Kahraman’ı Silivri’de ziyaret ettim. Ayrıca Çiğdem Mater ve Mine Özerden’i de Bakırköy Cezaevi’nde ziyaret ettim. Devleti devlet yapan o devletin temel kurumlarıdır. Devletin temel kurumları yasama yargı ve yürütme ayakları üzerinde inşa edilir. Çağdaş demokrasilerde buna medya ayağı da eklenmiştir. Medya aynı zamanda yasama yargı ve yürütmenin aldığı kararları halk adına denetleyen kurumdur. Medya bu işlevini kaybettiği zaman yasama yargı ve yürütmeyi sağlıklı denetleyen bir organ kalmamış olur. Ama yasama, yargı ve yürütmenin bir elde toplanması alacağınız kararları bana soracaksınız noktasına gelmesi adaletin tecelli etmesinde büyük sorunlara yol açar. Az önce adını saydığım ve şuan hapishanede olan insanlar haksız yere hapiste tutuluyorlar. En dramatik olanı da Çiğdem Mater’in durumu, hakkında dava açılında yurt dışından geliyor, ama geldiğinde kaçar şüphesiyle tutuklanıyor. İşte adaletsizliği bundan daha iyi anlatan başka bir örnek olamaz. Adaletin çürüdüğünü, bugünkü parlamentonun bu çürümeye bir anlamda katkı verdiğini, yürütme organının ise bu çürümede ana aktör olduğunu artık hepimiz biliyoruz.
Türkiye borç para buldu diye sevinen bir ülke haline geldi!
Şu anda toplumun canını yakan bir sorun var; ekonomi: İster markete ister pazara gidin, nereye giderseniz alışveriş yaptığınızda canınızın yandığını görüyorsunuz. Öyle bir noktaya geldik ki ekonomi artık dikiş tutmuyor. TL'nin hiçbir değeri kalmadı , en büyük banknotumuz 200 lira ile ancak 20 tane simit alabiliyorsunuz. Ve Türkiye borç para buldu diye sevinen bir ülke haline geldi!
Hayat pahalılığı her eve yansıyınca öğrencilere de yansımış oluyor. bir yıldır barınma sorununu çözemediler. öğrencilerin başka yerlere mahkum olmasını istiyorlar çünkü. Yurt sorununu çözemediler, fahiş ev kiraları var bunları da çözemiyorlar.
2023’te aya gideceğiz diyorlardı, öyle bir noktaya geldik ki aydan falan vazgeçtik, artık markete bile gidemiyoruz!
Emekliler için artık bir şey söylemeyeceğim, çünkü onlar için söylediğimi diğer hiçbir parti başkanı söylememiştir. şimdi yine ısrar ettik emekliler geçinemiyorlar diye. Emekliye sonunda '5 bin lira ikramiye vereceğiz' dediler. Ama 'çalışan emekliye vermeyeceğiz' dediler. İlk kez tarihimizde emekliler ayrışmaya tabii tutuldu. Hiç sormuyorlar emekli niye çalışıyor? Bu adam geçinemiyor! Çalışanı cezalandıran bir modeli inşa ettiler! İşin özeti, diyorlardı ki, '2023’te aya gideceğiz', öyle bir noktaya geldik ki aydan falan vazgeçtik. Artık markete bile gidemiyoruz!
Hiçbir haklı dava sivillerin öldürülmesine haklılık kazandırmaz
Orta Doğu’da yine silahlar patladı. Filistin Kurtuluş Örgütü 15 Kasım 1988’de Cezayir’de Filistin devletinin kurulduğu açılandı. Böylece Filistin devleti kurulmuş oldu. Bugün dünyada 138 devlet Filistin’i bir devlet olarak kabul ediyor. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler’de de gözlemci devlet olarak görevini yerine getiriyor. Gazze ise İsrail çekildikten sonra Hamas’ın kontrolüne girdi. Hak aramak ayrı bir şeydir, Gazze’de 2,5 milyon Filistinli yaşar. Çok zor koşullarda yaşıyorlar. Açlık var sefalet var, bir sürü sorunları var ve dünyanın büyük bir bölümü bu sorunlara ilgisiz kaldı. Filistin halkının haklı davasını savunmak elbette ki her demokratik ülkenin hakkıdır. 1970’lerde yanlış hatırlamıyorsam, devrimci gençler de Filistin Kurutuluş Örgütü’ne destek vermek için Filistin’de mücadele ettiler. Onların mezarlarının Filistin’de olduğunu hiç unutmadık. Ama hiçbir haklı dava sivillerin öldürülmesine haklılık kazandırmaz. Sizin haklı davanızın üzerinde gölge düşürür. Özellikle uluslararası kuruluşların bu konuda çaba harcaması gerekir. Bir sorun çözümsüzse Filistin İsrail örneği verilir. Artık bu sorununu çözülmesi gerekir. Olay büyümeden siviller öldürülmeden bu davanın bir şekliyle sonlanması gerekiyor.
Suriye tezkeresi: Bu yabancı askerler kim?
Önümüzde bir tezkere var, terörle mücadele edeceğiz diyorlar. Hiçbir zaman terörle mücadelenin karşısında olmadık. Elbetteki terörle mücadele konusunda verilecek her yetkiye evet deriz ama anlamadığım bir şey var ‘yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması’ diyor. Birinci sorum Bahçeli’ye partinin adı Milliyetçi Hareket Partisi, MHP olarak bu tezkereye 'evet' diyeceğini söylüyorsun, yabancı asker postallarının TC topraklarını çiğnemesine 'evet' diyor musun demiyor musun?
Bu yabancı askerler kimler? Hangi askeri terörle mücadele için Türkiye’ye davet edeceksiniz? Bu ülkede terörle mücadeleyi TSK verdi, polislerimiz verdi binlerce şehidimiz var bir tane yabancı asker gelmedi, şimdi beyefendiler, 'yabancı askerleri davet edeceğiz' diyor. Kim bunlar? Öyle bir noktaya geldi ki helikopterimiz düşürülür yabancılardan duyarız. Karadeniz’de gemimiz basılır yabancılardan duyarız. SİHA’mız düşürülür onu da yabancılardan duyarız. Ne demek bu? Gemin basılacak gıkın bile çıkmayacak. TC devleti bu duruma hiç düşmemişti. Şimdi binlerce şehit vermişiz terör dolayısıyla, bir tek yabancı asker istemeden.
Batsın sizin milliyetçilik anlayışınız
Milliyetçiliği arıyorsan Kıbrıs’ın Beş Parmak Dağları'na bakarsın. Bakın yine milliyetçilikten söz edeyim, Akkuyu Nükleer Santrali. Rusların, limanı verdik, bizim topraklarda yapılıyor. CEO’su ne diyor? ‘Biz başka bir devletin topraklarında bu santrali kendimiz için inşa ediyoruz. Bu nükleer santral Rusya’ya aittir. Bu başka bir ülkenin topraklarında bulunan kendi santralimizdir’. Liman konusunda da bir Rus yönetici, ‘Burası bizim limanımız. Burası tam organize bir gümrük bölgesi. Buraya sadece Rusya Federasyonu’ndan değil dünyanın farklı ülkelerinden de gemi alıyoruz’. Yap işlet sahip ol yapısı! Bunlara sormak isterim, Bahçeli’ye de sormak isterim; bu mudur milliyetçilik? Kendi toprağını, limanını başka bir devlete veriyorsun, o bölgede bir tek TC vatandaşı bile giremiyor. Batsın sizin milliyetçilik anlayışınız.
Yolsuzluklara evet diyen bir Meclis'e Gazi Meclisi denilmez!
Yolsuzluk yapanlar hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılamaz diye kanun çıktı. O nedenle şimdiki meclise gazi meclisi denmez dedim. Bunlar vay nasıl denmez diye başladılar bir sürü laflar. Gazi ne demektir? Vatanı için mücadele ederken yaralanan kişi demektir. Hak hukuk ve adalet için mücadele ederken yaralanan demektir. Gazi Meclisi denmesinin nedeni, bu Meclis kurulurken Milli Kurtuluş Savaşı'nı yöneten Meclis'tir bu Meclis. O nedenle Meclis'e gazilik unvanı verilmiştir. Mustafa Kemal’e başkomutanlık yetkisi belli bir süre yetki verilmiştir. Başkomutanlık yetkisi bize ait demiştir o Gazi Meclis. Bu Meclis o Meclis midir? Eğer yabancı askerler gelsin terörle mücadele etsin diyen bir Meclis'e ne diyeceksiniz? O milletvekillerine o partilere ne diyeceksiniz? Soruyoruz, yabancı askerler kim? Siz teröre destek veriyorsunuz diyorlar, akıl tutulması, başka ne diyeyim!
Erdoğan ve Bahçeli’ye 3 soru soracağım;
Bir, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu yöneticileri yolsuzluk yaptığında haklarında soruşturma ve kovuşturma açılmayacaktır diye kanun teklifi gelirken bu kanun teklifinden sizin haberiniz var mı? Siz buna evet dediniz mi başlangıçta?
İkinci sorum; dünyanın hangi parlamentosunda yolsuzluklar hakkında araştırma ve kovuşturma yapılamaz diye bir kanun çıkmıştır?
Üçüncü sorum; sizin aklınız erer mi ermez mi bilmiyorum ama ilkokula giden bir çocuğa sorun, deyin ki, herhangi bir parlamentoda milletvekilleri bir kamu kurumunda yolsuzluk yapanlar hakkında araştırma ve kovuşturma yapılamaz diye bir kanun çıkarsa siz evet mi hayır mı dersiniz? Adım gibi eminim böyle bir rezalet olmaz diyecektir. İlkokul öğrencisinin bile kabul etmediği bir olayı siz hangi gerekçeyle kabul ettiniz?
O nedenle yolsuzluklara evet diyen bir Meclis'e Gazi Meclisi denilmez!